Diabetes Mellitus (DM) insülin eksikliği veya insülin direnci ile oluşan, hiperglisemi ile karakterize kronik bir hastalıktır. Diyabetin mikrovasküler ve makrovasküler komplikasyonlarının gelişmesinini hastalığın tanısının konulmasından yıllar önce başlamakta olduğunu bildirilmektedir
19. Tai ve ark.
20 ADA 2004 kriterlerin de IFG (Bozulmuş açlık glukozu) ile ilgili yapılan düzenlemeden sonra IFG alt sınırının 100 mg/dL'ye indirilmesi değişen IFG prevalansı, kardiyovasküler hastalık ve diyabet riskindeki değişikliği belirlemek amacıyla yapmış oldukları çalışmada açlık glukoz 100-126 mg/dL olan prediyabetik IFG grubundaki hastalarda %63.5 oranında hipertansiyon, santral obezite, trigliserid yüksekliği saptamışlardır. Diğer bir çalışmada da
21 obezite, dislipidemi, HT gibi kardiyovasküler risk faktörlerinin de sıklıkla eşlik ettiği prediyabetik dönemde kardiyovasküler mortalite ve morbiditenin arttığı bildirilmektedir.
Yağ dokusu çeşitli adipokinleri sekrete eden endokrin bir organdır. Yağ dokusunun arttığı veya azaldığı durumlar hiperlipidemi, insülin direnci, tip 2 diyabet ve KVH gibi hastalıklarla doğrudan ilişkilidir. Salgıladığı adipokinlerin miktarındaki değişikliklere bağlı olarak yağ dokusunun bu hastalıkların patogenezinde rol oynadığını belirtilmektedir21-23.
Apelin ile ilgili yapılan çalışmaların sonuçları farklılıklar göstermektedir. Yapılan bir çalışmada bu adipokinlerden yeni tanımlanmış olan apelinin serum düzeylerinin obezite, insülin direnci ve hiperinsülinemide arttığı bildirilmiştir14. Ayrıca apelinin bir nöropeptid ve kardiyovasküler peptid olduğu kabul edilmektedir7.
Li ve ark.24 bizim bulgularımıza benzer şekilde diyabetik veya glukoz intoleranslı hastalarda serum apelin düzeylerinin arttığını ifade etmişlerdir. Yine benzer bir şekilde Şenol ve ark.25 da diyabetik hastalarda serum apelin düzeylerini yüksek bulmuşlardır.
Bu çalışmada elde edilen bulgulardan farklı olarak Erdem ve ark.26 yeni tanı almış tip 2 diyabetiklerde serum apelin düzeylerini düşük bulmuşlardır.
Taşçı ve ark.27 ise izole hiperkolestrolemisi olan hastalarda tedavi öncesi ve sonrası serum apelin düzeylerini değerlendirmişler, medikal tedaviye bağlı LDL-K hedeflenen değere düştüğünde serum apelin seviyelerinin arttığını saptamışlardır. LDL-K düzeyinin hedeflenen değerlerde olması Kronik Arter Hastalığı (KAH) riskini azaltırken apelin düzeylerinin artmasının; apelinin kardiyoprotektif bir rolü de olabileceğini düşündürmektedir. Bu regülasyonla ilgili mekanizmalar henüz tam olarak bilinmediği için ileri çalışmalarla desteklenmesi gereklidir.
Yapılan çalışmada rat serum apelin düzeyleri araştırılmıştır. Kontrol grubunu diyabet gupları ile karşılaştırdığımızda istatistiki olarak anlamsız fakat sayısal olarak zamanla kademeli bir şekildeverilerde artışın olduğunu tespit edildi. Apelin düzeyinin kontrol grubuyla kıyaslandığında göre DM14 ve DM 21 grublarında giderek arttığı saptandı. Bu veriler diyabet oluşturulan ratlarda serum apelin değerlerinin diyabete bağlı olarak arttığını göstermektedir.
Son yıllarda keşfedilen, adipogenezis ve yağ hücresi fonksiyonlarında rolü olabileceği düşünülen beyaz yağ dokusundan salınan chemerin bir adipokindir. Obezitenin de ateroskleroz gibi inflamatuvar bir hastalık olduğu işaret edilmektedir. Chemerinin yağ dokusunda inflamasyonu, makrofaj kümelenmesini ve insülin hassasiyetini düzenleyebileceği düşünülmektedir28,29.
Bozaoğlu ve ark.16 obez ve tip 2 diabetik kobayların adipoz dokularında chemerin ekspresyonunu zayıf normoglisemik obez ve tip 2 diabetik kobaylara kıyasla anlamlı yüksek bulmalarına karşın, Takahashi M. ve ark.29 db/db kobaylarının epididimal yağ dokusunda chemerin ekspresyonunu belirgin olarak azaldığını saptamışlardır. Bu farklılığın kesin olmamakla birlikte kobay türlerinin farklı olmasına bağlı olabileceğini ileri sürmüşlerdir. Serum chemerin konsantrasyonunun azalmasının yağ dokusundaki ekspresyonunun azalması ile birlikte olması yağ dokusunun, serum chemerininin ana kaynağı olabilmesindendir29,30.
Bozaoğlu ve ark.16 NGT, IGT ve tip 2 DM'lu 3 grup kobayla yaptıkları deneysel çalışmada, kobay viseral yağ dokusundaki chemerin gen ekspresyonunu, tip 2 DM grubunda, NGT'e kıyasla anlamlı derecede yüksek (P=0.01), CMKLR1 ekspresyonunu da NGT grubuna oranla IGT (P<0.05) ve tip 2 DM (P<0.05) grubunda yüksek bulmuşlardır ancak insanlar üzerinde yapılan bir çalışmada 35-65 yaş aralığında 142'si NGT ve 114'ü tip 2 DM olan 256 vakadan yaptıkları plazma chemerin seviyelerinin NGT ve tip 2 DM'li iki grup arasında istatiksel olarak önemli bir fark olmadığını saptamışlardır30.
Takahashi ve ark.29 çalışmalarında 3T3-L1 adipositleri rekombinan insan chemerini ile inkübe etmişler ve bazal durumda ve insülin stimülasyonundan sonra 2-deoksiglukoz alımını ölçmüşlerdir. 100 ng/mL rekombinant insan chemerini ile inkübasyonun anlamlı olarak %41 oranında insülin uyarımlı glukoz alımını arttırdığını ve benzer sonuçların rekombinan kobay chemerini kullanıldığında da oluştuğunu göstermişlerdir. Chemerinle inkübasyon insülin uyarımlı IRS-1'in tirozin fosforilasyonunu artmıştır. Bu sonuçlarla chemerinin 3T3-L1 adipositlerde otokrin-parakrin yolda insülin duyarlılığını düzenleyebileceğini ortaya koymuşlardır29/30.
Yapılan çalışmada çalışmada tüm grupların rat serum chemerin değerleri karşılaştırıldığında kontrol grubu ile diabetik grup arasında istatiksel olarak anlamlı fark bulamadı (P>0.05). Fakat kontrol grubu chemerin düzeyleri ile diyabet grupları arasında sayısal olarak artış olduğunu tespit edildi.
Sonuç olarak, yağ dokusundan salınan bir adipokin olan chemerinin diabetik grupta yüksek olmasının viseral yağ dokusunun tip 2 DM gelişimindeki endokrin ve inflamatuvar rolüyle ilişkili olabileceği kanaatine varıldı.