Listeriozis, evcil ve vahşi hayvanlar olmak üzere çoğu zaman koyun ve sığır, nadiren keçi, at ve kümes hayvanlarını etkilemektedir. İneklerde Listeria etkenlerinin abortus veya mastitis sonucu enfeksiyonu takiben süt ve ekskretler yoluyla atılımı sürmektedir. Bazı durumlarda atılım süresi birkaç yılı bulabilmekte, gizli enfekte hayvanlar, klinik belirti göstermeksizin etkeni yaymaya devam etmektedir. Çiğ süt, esasen çiftlikteki hasta hayvanlara bağlı olarak, L. monocytogenes'in bulaşması için en yaygın yollardan biridir. Sağlıklı hayvanların çoğunlukla L. monocytogenes taşıyıcısı olabileceği riski daima göz önünde bulundurulmalı, tarama numunelerinden etken izolasyonu ve identifikasyonu yoluna gidilmelidir. Süt üretim ve işleme tesisleri, yüksek nem bulunan bir ortam olması ve L. monocytogenes’in ekipman üzerinde kalması nedeniyle etkenin üremesi için ideal ortamlar olmaktadır. L. monocytogenes, katı yüzeylere adhezyon yoluyla tutunarak biyofilm oluşturabilir, kullanılan alet ve ekipman yüzeyinde çoğalarak tekrar kontaminasyona yol açabilmektedir. Gıda kaynaklı patojenlerin başında L. monocytogenes en önemli yer tutmaktadır. Bütün Listeria türleri topraktan, çürümüş sebzelerden, silajlardan, lağım sularından, sulardan, hayvan yemlerinden, taze ve işlenmiş etlerden, çiğ sütlerden, peynirlerden, mezbaha atıklarından ve asemptomatik insan ve hayvan portörlerden izole edilmektedirler. Çevrede bu ölçüde yaygın bulunması, Listeria türlerinin gıda üretimi ve çevresel prosedürlerden gıdalarda varlığını arttırmakta ve yaygınlaştırmaktadır
10. Listeria türlerinin psikrotrofik doğasından dolayı, bütün türler buzdolabı derecelerinin de dahil olduğu tüm derecelerdeki yiyeceklerde üreyebilme özelliğine sahiptirler. Bu yüzden yaygın ve tekrarlayan listeriozis vakaları pastörize süt, peynir, sebze salataları ve et ürünleri gibi işlenmiş farklı gıdalarda görülmektedir. L. monocytogenes, sporadik ve epidemik listeriozis vakalarının nedeni olan gıda kaynaklı bir patojendir. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve immunsupresif hastalar (özellikle kanserli, AIDS’li ve şeker hastalığı bulunan) risk grubu içinde yer almaktadırlar
13. Listeriozis düşük insidansa sahip olmasına rağmen, %20-30 oranlarında ölüme sebebiyet vermektedir ve insanlar için büyük bir sorun teşkil etmektedir
14.
Listeria türleri çiğ ve işlenmemiş gıda ürünlerinde yaygın olarak bulunmaktadır 15. Çiğ sebze, çiğ süt, peynir, taze ve dondurulmuş etler gibi gıdalar, üretildikleri tesisler ve üretim şartları nedeniyle L. monocytogenes ile kontamine olabilmektedir. Soğuk parçalar veya hazır etler, peynirler ve diğer süt ürünleri gibi yenmeye hazır gıdalar da kontaminasyon için ideal kaynaklardır 10. L. monocytogenes vakumlu olarak paketlenmiş gıda ürünlerinde de üreyebilmektedir 16. Bu patojenin en yüksek insidansı kırmızı ve beyaz etler ile deniz ürünlerinde oluşmaktadır. L. monocytogenes kontaminasyonu, özellikle kırmızı et, kanatlı eti, deniz ürünleri ve süt ürünleri gibi gıdaların piyasadan toplanmasına neden olan önemli mikrobiyolojik etkenlerden biridir 17.
Listeria cinsi, Gram pozitif spor oluşturmayan bakteri grubudur. DNA-DNA hibridizasyon çalışmalarına göre Listeria, içinde L. innocua, L. ivanovii, L. welshimeri, L. seeligeri, L. grayi (L. grayi subs. grayi) ve L. murrayi olmak üzere 7 türün bulunduğu ortaya çıkarılmıştır. Bu türler içinde L. monocytogenes, L. ivanovii ve L. seeligeri hemolitik türlerdir ve insan patojenitesi ile ilişkilidirler. Gıda kaynaklı listeriozis vakalarının içerdiği türlerin başında L. monocytogenes gelmektedir. Nadir olarak da patolojik olgularda L. ivanovii, bazı meningitis vakalarında da L. seeligeri’nin izole edildiği bildirilmektedir. L. monocytogenes’in geniş çaplı epidemilerde görülmesinde kontamine gıdalar önemli bir rol oynamaktadır. Özellikle bu gıdalar içinde taze sebzeler, süt ve süt ürünleri, et ve et ürünleri önemli bir yer tutmaktadırlar 18.
Listeria türleri doğada çok yaygındır. Listeria türleri çevresel kaynaklardan, topraktan, akarsu ve göllerden, su, lağım, silaj örneklerinden, taze sebze ve meyvelerden, insan ve hayvan dışkılarından izole edilebilmektedir 19.
Süt ve süt ürünleri, L. monocytogenes ile enfekte olan mastitisli hayvanların çeşitli üretim aşamalarında sütlerinin kullanılması sonucu kontamine olabilmektedir. Bu tür ürünlerin tüketimi insan sağlığı için listeriosis açısından bir risk faktörü teşkil etmektedir 20. Bu çalışmada, L. monocytogenes, sığır çiğ süt örneklerinden konvansiyonel ve PCR yöntemleri kullanılarak izole ve identifiye edilmiştir. Daha önceki çalışmalarda, birçok araştırmacı tarafından L. monocytogenes’in genotipik olarak identifikasyonu yapılmıştır. 2013 yılında Tahran’da yapılan bir çalışmada çiğ inek sütlerinden %5.4 oranında L. monocytogenes PCR ile tespit edilmiştir 20. Çekya’da Nested PCR uygulanarak yapılan bir çalışmada ise çiğ inek sütlerinde %5 oranında L. monocytogenes identifiye edildiği bildirilmiştir 21. 2007 yılında yapılan ve plcA, prfA, hlyA, actA ve iap virülans genlerinin araştırıldığı diğer bir çalışmada 243 adet hayvandan 12 (%1.66) Listeria sp. izole edilmiş, tür bazında identifikasyonda ise 4 (%0.55) adet L. monocytogenes identifiye edilmiştir 22. Hindistan’da 2008 yılında hlyA virülans geninin araştırıldığı 2060 adet hayvandan alınan numune ile yapılan bir çalışmada 139 (%6.75) Listeria sp. izole edilmiş, tür bazında identifikasyonda ise 2 (%0.1) adet L. monocytogenes identifiye edilmiştir 23. 2014 yılında Hindistan’da insan, toprak, sebze, su ve inek sütü olmak üzere çeşitli kaynaklardan izole edilen 80 adet L. monocytogenes suşunun 16S rRNA ve hlyA genine dayalı PCR analizleri sonucu 7 izolatın inek sütünden identifiye edildiği bildirilmiştir 24. Ülkemizde ise Bursa’da 2014 yılında çeşitli gıda maddelerinden alınan örneklerde ise %8.4 oranında L. monocytogenes moleküler olarak identifiye edilmiştir 25. Bu araştırmada elde edilen %5.5’lik oran, söz konusu çalışmalarla uyumlu olarak saptanmıştır.
L. monocytogenes suşları genellikle patojen olarak kabul edilmektedir, ancak virülans potansiyeli bir suştan diğerine değişiklik göstermektedir ve bu durum bazı belirli genetik determinantlara bağlı olmaktadır 26. Virülans potansiyelini analiz etmek için çeşitli yöntemler geliştirilmiş, ancak bu yöntemlerin arasında virulent genlerin PCR tabanlı identifikasyonunda internalin (inl) grubu genlerin identifikasyonu, daha fazla tercih edilen bir yöntem olarak öne çıkmıştır. İnternalin prekürsör grubu genler, bakterinin memeli hücrelerine intrasellüler olarak yerleşmesine ve enfeksiyonun hücre içi yayılmasını sağlamaktadır 27,28. İnternalin grubu genlerin araştırılmasına dayalı uygulamalar L. monocytogenes identifikasyonu ile ilgili daha önceki araştırmalarda kullanılmıştır 22,29-34. Araştırmamızda biyokimyasal özelliklerin belirlenmesi ile identifiye edilen 11 adet L. monocytogenes suşunun tamamında (%100) inlB geninin saptanması, ilgili gen diziliminin kullanılmasının saha suşlarının tespit edilmesinde oldukça faydalı ve yüksek güvenilirlik taşıdığı ortaya konulmuştur.
L. monocytogenes patojenlerinin süt ve süt ürünleri vasıtasıyla gıda zincirine katılarak halk sağlığı için önemli tehlikeler oluşturabileceği dikkate alındığında, bu çalışmanın düzenlendiği süt işletmelerinde özellikle sağım yeri ve muhafaza bölümlerinde başta dezenfeksiyon olmak üzere diğer hijyen önlemlerinin artırılması gerektiği düşünülmektedir. Ayrıca sağımhane çalışanlarının temizlik ve hijyen şartlarına özen göstermeleri ve özellikle sağım aletleri olmak üzere işletme ekipmanlarının da gerekli temizlik ve hijyenlerini artıracak önlemlerin alınması, bununla birlikte sağım öncesi sonrası meme dezenfeksiyon yöntemleri hakkında işletmelerin bilinçlendirilmesi, mastitis görülme insidansını düşürecektir. Araştırmamız sonucunda, Aydın ilinde mastitis hastalığına yakalanmış ineklerin L. monocytogenes etkenini süt yoluyla yaymak suretiyle kontaminasyon kaynağı oluşturduğu, bu durumla ilgili olarak süt üreticileri ve tüketicileri olmak üzere toplum sağlığı açısından enfeksiyon riski teşkil ettiği ortaya konulmuştur. İnek sütü üretiminin yoğun olduğu Aydın yöresinde Listerial infeksiyonların tanısal olarak göz önüne alınması gerektiği belirlenmiştir. Ayrıca konuyla ilgili daha detaylı çalışmaların prosedürlerinin belirlenerek planlanması, toplum sağlığı ve süt ekonomisinin iyileştirilmesi açısından önerilmektedir.