TVT, köpekler ve diğer vahşi karnivorların çoğunlukla ekstragenital organlarında tümöral oluşumların lokalize olmasıyla karakterize bir hastalıktır
1-4,6. Genellikle çiftleşme yoluyla bulaşmasına rağmen nadiren de olsa tümöral kitlelerin yalanması veya koklanması gibi direkt temas durumlarında intranazal boşluk, ağız ve gözde de görülebilir
3-5. TVT olguları bazen de agresif özellik göstererek deri, subkutan dokular, dalak, böbrek, lenf nodülleri, tonsiller, beyin, karaciğer, göz, ağız ve burun boşlukları ile uterus ve ovariumlara metastaz yapabilmektedir
4,5,8. İntranazal boşluk içerisinde nadiren karşılaşılan TVT olgusunun büyük olasılıkla dişi hayvandaki tümöral kitlenin koklanması sonucu burun içerisinde geliştiği düşünüldü ve klinik, radyolojik, tomografik ve histopatolojik teşhisi ile tedavisi konu edildi.
TVT, çoğunlukla karnivorların seksüel olarak aktif oldukları 2-5 yaşları arasında görüldüğü bildirilmiştir 11. Sunulan bu olguda da hastalığa yakalanan kangal ırkı köpeğin 4 yaşında olduğu belirlendi.
TVT olgularındaki tümöral kitleler multilobüler tarzda, karnabahar benzeri görünüme sahip, frajil ve buna bağlı olarak ülserasyon gösteren kitlelerdir 1,2,4-6,11. Bu olguda da tümöral kitlelerin tüm burun boşluğunu dolduracak şekilde adeta üzüm salkımı gibi nodüler tarzda olduğu ve frajil yapıda oldukları görüldü. Çeşme ve ark. 3, coli ırkı bir köpeğin intranazal boşluğundaki TVT olgusunu paylaştıkları çalışmalarında, köpeğin her iki gözünde irinli bir akıntı olduğunu, burun deliklerinden kan geldiğini, nazal ve maksillar kemiklerde diffuz bir şişlik olduğunu ve sağ göz medial açısının hemen önünden nazal kaviteye açılan bir fistül olduğunu bildirmişlerdir. Sunulan bu olguda da nazal ve maksillar kemiklerde diffuz bir şişlik olduğu, burun deliklerinden kan ile birlikte irin geldiği ve sağ göz medial kantusunun distalinde intranazal kanal içerisine doğru fistül olduğu tespit edildi. Çeşme ve ark. 3, yaptıkları çalışmada intranazal boşluk içersindeki kitlenin radyografik muayenesinde bu olguda olduğu gibi yumuşak doku görünümlü bir opasite artışı gözlemlemişlerdir. Bu olgu sunumunda yumuşak doku opasitesindeki artış aynı zamanda tomografi görüntüleriyle de desteklenmiştir.
TVT şüpheli olgularda kesin teşhise gitmenin en hızlı, etkili ve ucuz yolu histopatolojik incelemelerdir. TVT olgularının histopatolojik yönden yapılan incelemelerinde; hücrelerin çok sık ve düzensiz olduğu, çekirdek /sitoplazma oranının çekirdek lehine arttığı ve hiperkromatik dev nükleusların görüldüğü dikkati çekmektedir 3-7,11. Bu olgunun histopatolojik incelemesinde ise, kordon benzeri dizilim gösteren oval ya da yuvarlak şekilli neoplastik hücrelerin ve kordonlar arasında ince fibröz bir stromanın varlığı tespit edildi. Neoplastik hücrelerin çekirdeklerinin genellikle veziküler görünümde olduğu ve marjinal hiperkromazi gösterdiği belirlendi. Ayrıca, tümör hücrelerinin sitoplazmasında yer yer vakuolizasyon ve orta derecede mitotik aktivite olduğu belirlendi. Tümör dokusunda geniş kanama ve nekroz odaklarının olduğu, tümörün lokalize olduğu alandaki burun mukozası epitelinin yer yer deskuame olduğu ve bazı alanlarda ise skuamöz metaplazi olduğu görüldü.
TVT hastalığının tedavisinde kemoterapi, radyoterapi, immunoterapi, biyoterapi ve cerrahi müdahale gibi yöntemler kullanılmaktadır. Bazı araştırmacılar 2,7,8 operatif uygulamaları, genellikle tümöral kitlelerin dar bir alanda lokalize oldukları durumlarda önermelerine rağmen, bu olguda kitlenin nazal boşluğu kapatmasından kaynaklanan solunum güçlüğünü ortadan kaldırmak amacıyla cerrahi müdahaleye başvurulması zorunlu hale gelmiştir. Kemoterapi söz konusu tedavi seçenekleri arasında bilinen en etkili ve uygulaması en kolay yöntemdir. Kemoterapi için en çok kullanılan ilaçlar vinkristin sülfat, siklofosfamid ve dirençli olgularda doksorubisindir. Bu olguda kullanılan vinkristin sülfat hem bulunmasının rahat olması hem de uygun maliyetli olması sebebiyle tercih edildi. Çeşme ve ark. 3, coli ırkı bir köpeğin intranazal boşluğundaki TVT olgusu için haftada bir olmak üzere 4 hafta boyunca; Yağcı ve Kalender 1, boxer ırkı bir köpeğin bulbus penisi üzerindeki TVT kitlesi için haftada bir olmak üzere 6 hafta boyunca 0.025 mg/kg dozda vinkristin sülfatı intravenöz olarak %0,9’luk izotonik NaCI içerisinde infüze etmiş ve her iki olguda da başarılı sonuçlar alındığı bildirilmiştir. Sunulan bu olguda da hastaya haftalık kürler halinde, 6 hafta boyunca, 0.025 mg/kg dozunda vinkristin sülfat izotonik NaCI solüsyonu içerisinde infüze edildi. Ayrıca kemoterapinin immunsupresif etkisini önlemek ve sekunder enfeksiyonları engellemek amacıyla uygulamalar sonrası üç gün boyunca B ve C vitamini uygulamalarıyla birlikte parenteral antibiyotik uygulaması yapıldı. Yapılan uygulamalar süresince klinik belirtilerin azaldığı görülmesine rağmen tedavi tamamlandıktan 2 ay sonra hastalığın nüksettiği bildirildi.
Sonuç olarak, sunulan olgu ile ekstragenital organların dışında nadiren görülen TVT olgularının intranazal boşlukta metastaz yapmadan primer kökenli olarak oluşabileceği, geç kalınan olgularda genellikle prognozu iyi olan hastalığın tedavisinin sonuç vermeyeceği ve tümöral olguların teşhisinde bilgisayarlı tomografinin kullanılabilirliği hakkında bilgi verilmiştir.