Sistemik inflamatuar yanıt sendromu (SIRS), konağın septik ve septik olmayan etkenlere karşı şekillendirdiği klinik, hematolojik ve immunolojik yanıttır. Hem beşeri hem de veteriner hekimlikte yaygın olarak görülmektedir. Sistemik inflamatuar yanıt sendromunda yoğun antibiyotik kullanımlarına rağmen mortalite oranları yüksektir
1,2. İnflamasyon mediatörlerinin lokal salınımı, konağın gerçekleştireceği yanıtın gelişimi açısından önemlidir. Sitokinlerin takibi enfeksiyonun erken teşhisini, hastalığın prognozu hakkında bilgi sahibi olmayı ve etkili bir tedavi protokolü belirlemeyi sağlamaktadır. İnflamasyona karşı oluşan primer ve sekonder mediatörler arasındaki ilişkinin anlaşılması enfeksiyonu ve çoklu organ yetmezliği sendromu (ÇOYS) gibi kötü prognozun ortaya konulmasınında önemlidir
3.
2. Tanımlar
Bakteriyemi: Dolaşımda canlı bakteri varlığı olarak tanımlanmaktadır 4.
Endotoksemi: Dolaşımda endotoksin bulunmasıdır. Bu endotoksinler gram negatif bakterilerin veya gram negatif enterik bakterilerin hücre duvarı bileşeni olan lipopolisakkaritlerin (LPS) intestinal mukozal bariyeri aşması sonucu açığa çıkmaktadır 1.
Sistemik inflamatuar yanıt sendromu (SIRS): Mikroorganizma ile kontamine veya kontamine olmayan nedenlerden dolayı vücudun hematolojik ve immünolojik yanıtlar verdiği olaylar silsilesidir 1. Uluslararası sepsis tanımları konferansında, mikrobiyal enfeksiyon ile ilişkili sendromlar ve sonrasında gelişen immün yanıt için “sistemik inflamatuar yanıt sendromu” tanımı kabul görmüştür 5.
Sepsis: SIRS varlığında mikrobiyel enfeksiyonun saptanmasının sepsisin tanısında yeterli olduğu bildirilmiştir 6.
Septisemi: Patojenlerin ve toksinlerinin dolaşım yolu ile çeşitli doku, organ ve sistemlere akut geçişidir 4.
Septik şok: Sepsis olgularında yeterli sıvı replasmanına rağmen hipotansiyon, perfüzyon bozuklukları ve organ disfonksiyonlarının meydana geldiği olaylar bütünüdür 7.
Çoklu organ disfonksiyon sendromu (ÇOYS): Enfeksiyöz ve non-enfeksiyöz etkenlerden dolayı şekillenen SIRS olgularında en az iki organın fonksiyon kaybı ile sonuçlanması durumudur 8.
3. Etiyoloji
SIRS’ın etiyolojisinde bulunan enfeksiyöz (virüsler, bakteriler, parazitler, riketsiyalar, mayalar ve mantarlar) ve enfeksiyöz olmayan etkenler (hipoksi, toksinler, travmatik olaylar ve immünolojik nedenler) sistemik inflamatorik yanıtı meydana getirirler 9. Hayvanlarda sepsis olgularının büyük çoğunluğu gram negatif bakteriler tarafından oluşturulmaktadır 10. Sepsise kedi, köpek ve çiftlik hayvanlarında çoğunlukla abdomen kaynaklı enfeksiyöz ajanların neden olduğu belirtilmektedir 11. Köpeklerde bu duruma ilaveten solunum sisteminin dahil olduğu, kedilerde ise en çok peritonit, piyotoraks ve hepatik apselerin neden olduğu bildirilmektedir 12. Çiftlik hayvanlarında ayrıca transport stresi, sürü yönetimindeki hatalar, olumsuz çevre şartları, sıcaklık ve soğuk stresi, rasyon düzensizlikleri, umblikal veya gastrointestinal enfeksiyonların rol oynadığı belirtilmiştir 1.
4. Patogenez
Sepsiste inflamasyon, fibrinoliz ve koagülasyon ana olaylardır. Mikrobiyal yük vücutta belirli bir seviyenin üzerinde olduğunda enfeksiyon şekillenmektedir. Bu durum zararlı sonuçlar meydana getirebilen erken dönem inflamatuar yanıtın başlamasına neden olur. İmmün sistem bir an önce mikroorganizma ve moleküllerini tanıyıp yanıt oluşturmakla yükümlüdür 13. Bakteriler, virüsler ve mantarlar ile ilişkili moleküller için patern terimi kullanılmaktadır. Paternler, gram negatif bakterilerde lipopolisakkarid (LPS), gram pozitif bakterilerde peptidoglikan ve lipoteikoik asit, mantarlar için hücre duvarında bulunan ergosteroldür. Patojen mikroorganizmalardaki bu paternler immün sistem hücrelerinin yüzeyindeki patern tanıyan reseptörlere bağlanırlar ve doğal immün sistemin yanıtını şekillendirirler. Patern tanıyan reseptörler (PRR) içerisinde sepsis için toll benzeri (TLR) reseptörlerin spesifik olduğu bilinmektedir 14. TLR’ler içerisinde TLR-2 gram pozitif bakterilerin lipoteikoik asidini ve peptidoglikanlarını tanırken TLR-4 gram negatif bakterilerin LPS’lerini tanımaktadır. TLR’ler hücre yüzey reseptörleri (CD14±)’nin de bulunduğu kompleks haldeki LPS reseptör yapısına bağlanır. TLR-2 ve TLR-4’ün mikroorganizmaların epitoplarına bağlanması sonucunda sitoplazmada bulunan sitozolik nükleer faktör kappa B (NF-KB) aktivasyonu şekillenir ve ardından sitoplazmadan nükleusa NF-KB geçişi olur 15. NF-KB nükleusun sitokin transkripsiyonunu başlatan bölgelerine bağlanıp pro-inflamatuar sitokin tümör nekroz faktör alfa (TNF-α), interlökin-1 beta (IL-1β) ve anti-inflamatuar sitokin interlökin-10 (IL-10)’un transkripsiyonunu artırmaktadır. Pro-inflamatuar sitokinler nötrofillerin, monositlerin, makrofajların ve trombositlerin adezyon kabiliyetini artırarak endotel hücrelerine bağlanmalarına neden olur. Bağlanan hücrelerden proteazların, oksidanların, prostaglandinlerin ve lökotrienlerin salınmasıyla, endotel hücre hasarı ve fonksiyon kaybından dolayı vasküler permabilite artışı olur 15,16. Bunun sonucunda endotelin ve vazopressin gibi vazokonstriktör; nitrik oksit, bradikinin ve histamin gibi vazodilatatörlerin salınımı gerçekleşir. Endotel hücre hasarından dolayı myokardiyal deprasant faktörün bu hücrelerden salınımı olur. Bu maddelerin tamamı kan akışı ve doku perfüzyonunun bozulmasına yol açar. Şekillenen kapiller sızıntı ve ödem ise organlarda iskemi meydana getirir 17.
Aktive olan TNF-α, IL-1 ve IL-8 gibi pro-inflamatuar mediatörler normal sistemik immün cevabı başlatırlar. Bu mediatörler lökositleri ve diğer tüm sitokinleri uyarmaya yarayan trombosit aktive edici faktör gibi sekonder mediatörlere direkt ya da indirekt etki ederler. Diğer yandan pro-inflamatuar ve anti-inflamatuar sitokin olan IL-6 ve anti-inflamatuar sitokin olan IL-10, TNF-α salınımını inhibe ederek inflamatuar yanıtı dengelerler 18,19. Aktif T hücrelerinden salınan IL-4, TNF-α ve IL-1’i baskılarken, monositlerden salınan IL-10 inflamatuar mediatörleri ve prokoagulant aktiviteyi baskılamaktadır 17.
Koagülasyon süreci IL-1 ve TNF-α’dan dolayı hasar gören endotel hücre yüzeyinden salınan doku faktörü (TF) tarafından başlatılır. TF, trombin üretimini uyarır ve trombin ise plazmadaki fibrinojeni fibrine çevirip pıhtı oluşumunu sağlar 20. Trombin, trombosit aktivitesini artırır ve organlarda kan akımını yavaşlatan protrombotik mekanizmanın işleyişine katılır. Trombosit, eritrosit, fibrin, lökosit ve hücre kalıntılarının kümeleşmesi kılcal damarlarda tıkanıklığa dolayısıyla kan akışında bozukluğa ve yetersiz sıvı replasmanına neden olur. Bu durum hücrelere ve dokulara yeterli oksijen taşınamamasına neden olur 17. Koagülasyona karşı gelişen yanıt pıhtı yumaklarının çözülmesi ile sağlanır. Doku plazminojen aktivatörü fibrinolizden sorumlu ilk enzimdir. Plazminojeni plazmine dönüştürür. Plazmin ise pıhtı yumaklarını çözmekle görevlidir. Plazminojen aktivatör inhibitör-1 ve trombin aktivatör fibrinoliz inhibitör enzimleri aşırı fibrin çözülmesini baskılamaktadır 20. Enfeksiyon durumunda fibrinolitik aktiviteyi sağlayan doğal koruyucu enzimlerin işlevselliği yerine gelemez. Baskılanamayan fibrinolitik aktivite ve koagülasyon aktivitesi sonucunda kılcallardaki aşırı fibrin ve pıhtı oluşumundan dolayı organ yetmezliği şekillenir 17.
5. Klinik Bulgular
Sistemik inflamatuar yanıt sendromlu ve sepsisli hayvanlarda mukozalarda hiperemi ve peteşiyel kanama, kapiller dolum zamanında uzama, diş etlerinde koyu renkte renk değişimi olduğu belirtilmektedir 21. Akut ölümlerin yeni doğanlar için karakteristik olduğu ifade edilmiştir. Septisemiden dolayı meningitis veya meningoensefalitis şekillenmesine bağlı olarak opistotonus, ataksi, konvülsiyonlar ve midriyazis gibi nörolojik bulguların gözlenebileceği de belirtilmiştir 7.
Sistemik inflamatuar yanıt sendromu dinamik ya da dinamik olmayan yanıt dizinlerini barındırır. Dinamik yanıt, ateş, mukozalarda hiperemi, taşikardi, düşük vasküler direnç ve kalp frekansının artışı ile belirirken, dinamik olmayan yanıt ise hipotansiyon, soğuk ekstremiteler, yüksek sistemik vasküler direnç, anemik mukozalar ve hipotermi ile karakterizedir 9. Neonatal sepsisli buzağılarda kalp ve solunum frekanslarında artış, vücut ısısında artış/azalış, sancı, halsizlik ve iştahsızlığın şekillenebileceği belirtilmiştir 22. Septik tayların ve pnömoniden dolayı şok şekillenen atların bazılarında sadece vücut sıcaklığında artış şekillendiği ayrıca çoklu organ yetmezliği ve ani ölümlerinde meydana geldiği bildirilmiştir 23. Yeni doğan taylarda SIRS kriterleri, hipotermi/hipertermi, lökopeni/lökositoz, taşipne/taşikardi olarak belirtilmiştir 24. SIRS’lı köpeklerde prognoz belirlenmesinde kullanılan kriterler vücut sıcaklığının artması/azalması, kalp frekansının ve solunum frekansının artması olarak ifade edilmiştir 48. Şiddetli sepsisli kedilerde dikkati çeken klinik bulgular kalp frekansında artış/azalış ve solunum frekansında artış olarak belirtilmiştir 25.
6. Laboratuvar Bulguları
6.1. Hematolojik Profil
Hematolojik muayenede, lökositoz/lökopeni, nötrofili/nötropeni, lenfopeni, anemi ve trombositopeninin varlığı sepsiste belirleyici kriterlerdir 26. Şekillenen lenfopeninin, immünsüpresif etkiden ve şiddetli sepsis olgularında oluşan apoptozdan kaynaklandığı belirtilmektedir 27.
SIRS’lı buzağılarda total lökosit (WBC) sayısında artış olduğu belirtilmiştir 27. Septisemik buzağıların WBC ve nötrofil (NEU) sayılarının kontrol grubuna kıyasla önemli bir fark göstermediği ve septisemi grubunun NEU sayılarının hastalığın başlangıcında daha yüksek olduğu belirtmiştir. Ayrıca eritrosit sayılarının (RBC) ve hematokrit düzeylerinin (PCV) kontrol grubuna göre daha yüksek olduğu ifade edilmiştir 28.
6.2. Biyokimyasal Profil
Sepsisli ve SIRS’lı hayvanlarda spesifik olmayan yaygın değişimler hiperglisemi veya hipoglisemi, hipoalbüminemi ve hiperbilirubinemi olarak belirtilmektedir 4,29.
SIRS’lı taylarda yapılan bir çalışmada hipoglisemi veya hiperglisemi, hipoalbunemi, azotemi, hiperbilirubinemi, ALT, ALP ve kan laktat düzeylerinde artış, glukoz konsantrasyonunda ise azalma olduğu bildirilmiştir 24. SIRS’lı buzağıların serum demir seviyelerinin sağlıklı buzağılara göre azaldığı ve serum demir düzeylerinin SIRS’da yangısal sürecin izlenmesinde önemli bir belirteç olduğu ifade edilmiştir. Diğer taraftan septisemili buzağılarda yapılan bir çalışmada, serum demir düzeylerinin tedaviyle orantılı olarak yükseldiği belirtilmiştir 28. Kırbaş ve ark. 28 septisemili buzağılarda total protein ve globülin konsantrasyonlarının önemlilik arzetmediğini, bununda pasif transfer yetmezliği ve dehidrasyondan kaynaklandığını ifade etmiştirler. Ayrıca serum albümin (ALB), üre ve kreatinin (Cr) konsantrasyonlarının yüksek olduğunu glukoz konsantrasyonlarının kontrol grubuna göre düşük olduğunu belirtmiştirler. Irmak ve Güzelbekteş 30 septik şoklu buzağılarda serum kalsiyum, fosfor ve magnezyum düzeylerinin kontrol grubuna göre önemli oranda azaldığını ve prognoz açısından önemli olduğunu belirtmiştirler.
6.2.1. Biyobelirteçler
SIRS ve sepsisin tanısında C-reaktif protein (CRP), prokalsitonin (PCT) ve sitokinler yaygın olarak kullanılmaktadır 31 SIRS ve sepsis olgularında IL-6 artışının hastalığın şiddeti, süresi ve mortalitesinin tayininde iyi bir belirteç olduğu ifade edilmiştir 32. PCT, bakteriyel enfeksiyonlarda nöroendokrin dokulardan sentezlenir ve sistemik sekresyonu yangı mediatörü olarak değerlendirilmektedir 33.
Akut faz yanıt (AFY) enfeksiyon ve inflamasyon durumlarında ortaya çıkar. AFY’de amaç etkeni izole edip tahrip etmek, mevcut doku hasarını önlemek ve homeostazı dengelemektir. AFY, akut faz proteinlerinin (AFP) hepatik salınmasını uyarır. AFP’lerin salınması TNF-α ve IL-6 gibi pro-inflamatuar sitokinler tarafından düzenlenir 34. Sığırlarda enfeksiyon hastalıklarını değerlendirmek için haptoglobin (Hp) ve fibrinojen (Fb) yaygın kullanılan akut faz proteinlerdir 35. Septisemik buzağılarda tedavi öncesi TNF-α, IL-6, PCT, Hp ve Fb konsantrasyonlarının sağlıklı buzağılara göre önemli oranda yükseldiği ve tedaviyle orantılı olarak bu belirteçlerin konsantrasyonlarının düştüğü belirtilmiştir 28. Septisemili ve ishalli buzağılarda serum total sialik asit, lipide bağlı sialik asit ve total protein düzeylerinde artış belirlenmiş ve bu belirteçlerin yangısal olguların tespitini ve prognozunu belirlemede kullanılabileceği bildirilmiştir 36. At ve taylarda Fb, sepsis ve SIRS’ın tanısında yaygın kullanılan AFP’dir 37. Köpeklerde CRP, Hp, SAA, albümin ve kanser prokoagulant (Cp) yangı belirteci olan AFP’lerdir 38. SAA’nın SIRS’lı septik köpeklerde kontrol grubuna kıyasla önemli oranda arttığı bildirilmiştir 39. Kediler için SAA, AGP ve Hp önemli akut faz proteinlerdendir. Enfeksiyon durumlarında SAA ve AGP yüksek önemde Hp ise orta önemde bir AFP’dir. Viral enfeksiyonlarda ve operasyon kaynaklı inflamasyonlarda SAA, AGP ve Hp artış gösterirken, ayrıca SAA’nın bakteriyel enfeksiyonlarda artış gösterdiği belirtilmektedir. SIRS ve sepsisli kedilerde serum Hp düzeyinin arttığı bildirilmiştir 40. Sepsisli ve SIRS’lı kedi ve köpeklerin serum kardiyak troponin (cTnI) ve serum kardiyak troponin T (cTnT) düzeylerinde artış belirlenmiştir 41. Sepsisli olgularda sağlıklı olanlara kıyasla serum kreatinin kinaz MB (CK-MB) aktivitesinde, serum kardiyak troponin I (cTnI) ve B-tipi natriüretik peptid (BNP) konsantrasyonlarında farklılıklar gözlemlenmiştir 42.
6.2.2. Metabolik Profil
Sepsisli buzağıların metabolik profilini değerlendirmede lipitte çözünür metabolitlerin [sfingomyelin, çoklu doymamış yağ asitleri (UFA), gliserol-P-lipid, triakilgliseroller (TAG), kolesterol, fosfolipidler, uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri (PUFA), yağ asitleri, total lipid] önemli ölçüde azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca lipitte çözünür metabolitlerin azalmasının oluşan enerji açığından ileri geldiği belirtilmiştir 31. Neonatal SIRS’lı ve sepsisli hastalarda lipitte çözünür metabolitlerin değişimlerine ek olarak suda çözünür metabolitlerde (asetat, kolin, nikotinamid, kreatin, izopropil alkol, 3-hidroksibütürat, 2-metilglutarat) azalma laktozda artış lizin ve arjinininde azalma görüldüğü belirtilmektedir 43. Metabolik değerlendirme ile erken tanının mümkün olabileceği ve böylece mortalite oranlarının düşürülebileceği ifade edilmiştir 43,44.
Sepsisli köpeklerde yapılan bir çalışmada, çoklu organ yetmezliği olan SIRS’lı köpeklere kıyasla çoklu organ yetmezliği olmayan SIRS’lı köpeklerin lipid peroksidasyon ürünlerininin plazma konsantrasyonlarının yükseldiği belirtilmiştir 45.
6.3. Koagülasyon Profili
Sepsisli taylarda ve gastrointestinal sistem kaynaklı SIRS’lı atlarda bozulan hemokonsantrasyonun belirteci olarak trombosit sayısında ve plazma Fb konsantrasyonunda azalma, plazminojen aktivatör inhibitör-1 (PAI-1)'in aktivitesinde ve fibrin konsantrasyonunda artma, aktive parsiyel tromboplastin (aPTT/APTT), protrombin ve trombin sürelerinde uzama olduğu belirtilmiştir 46. Sepsisli köpeklerde antitrombin ve protein C düzeylerinde azalma, protrombin ve parsiyel tromboplastin sürelerinde uzama ve D-dimer konsantrasyonunda artış olduğu belirtilmiştir. Ayrıca bu belirteçlerin SIRS’lı hayvanlar için karakteristik olduğu vurgulanmıştır 12,26.
7. Tanı
Sepsis ve SIRS’ın tanısında vücut sıcaklığı, kardiyovasküler ve solunum sisteminin takibi ve tam kan sayımı özellikle de WBC sayısı kriter olarak değerlendirilmektedir. Sepsis ve SIRS’ın etiyolojisinde spesifik neden veya etken bulunmadığı için klinik bulgular çeşitlilik göstermektedir. Tanının, serum biyokimya, serum biyobelirteçleri ve koagülasyon profili ile desteklenmesi gerektiği ifade edilmektedir 1,47. Buzağılar için vücut sıcaklığı >38.6 °C/<36.6°C, WBC<5x103/μL/>14.5x103/μL, solunum hızı>25/dk, nabız <90/>120/dk bu kriterlerden en az ikisinin bulunması sepsis ve SIRS’ın tanısında kullanılan kriterlerdir 1. Taylar için vücut sıcaklığı <37.2°C/>39.2°C, WBC <6.9x103/μL/>14.4x103/μL, solunum hızı >6/dk, nabız >115/dk bu klinik bulgulardan en az ikisinin bulunması sepsis ve SIRS’ın tanısı için kullanılan kriterlerdir 24. Köpekler için vücut sıcaklığı >39.7°C/<37.7°C, WBC <4x103/μL/>12x103/μL, solunum hızı >40/dk, nabız >160/dk olmasının sepsis ve SIRS’ta kriter olduğu bildirilmiştir 48. Kediler için vücut sıcaklığı >39.7°C/<37.7°C, WBC <5x103/μL/>19.5x103/μL, solunum hızı >40/dk, nabız >225/dk/<140/dk olması SIRS ve sepsisin tanısı için kriterdir 47.
8. Prognoz
Sepsisli ve SIRS’lı hayvanlar için prognoz, hastalığın ciddiyetine ve altta yatan etkene veya nedene bağlıdır. Hastalığın akut döneminde prognoz için yorum yapmak mantıklı değildir 48. Prognostik açıdan değerlendirme için günlük olarak tedaviye verilen etkin yanıt yorumlanmalıdır. Ayrıca prognozu belirlerken organ fonksiyon kayıplarının göz önünde bulundurulmasınında gerekli olduğu ifade edilmektedir 8.
9. Tedavi
Sepsisli ve SIRS’lı hayvanlar için oluşturulan tedavi protokolü, yaşam kalitesinin artırılmasını, enfeksiyonu ortadan kaldırmayı, yangısal yanıtı sağlıklı hale getirmeyi ve kan volümünü normale döndürmeyi kapsamalıdır. Ayrıca metabolizmayı destekleyen uygulamaları da içermelidir 7,49.
9.1. Diyet Tedavisi
Hastalar için gıda ve su tüketimi tamamen engellenmemelidir. Ani ve aşırı beslemelerden kaçınılmalı ve yanlış yönde besleme yapılmamalıdır 49. Sindirim sisteminin korunması ve tedavisi için proton pompa inhibitörü, H2 reseptör antagonistleri ve sükralfat kullanılabilir. Metakloropamid kullanımı ile gastrointestinal sistemin motilitesine yardımcı olunabilir. Etkin besleme ile doku rejenerasyonunun arttığı, enerji elde etmek için proteinlerin kullanımının önlendiği ve hemostatik dengenin sağlandığı belirtilmektedir. Bu amaç için enteral besleme tercih edilebilmektedir 50,51. Enteral beslemede her 2-4 saatte bir küçük miktarlarda (3-5 mL/kg) beslemeye başlanmalıdır. Günlük kalori ihtiyacı karşılanana kadar miktar kademeli olarak artırılırken sıklık azaltılmalıdır. Kusma olmadığı sürece miktarın devamlı artırılabileceği belirtilmektedir. Beslemede bireysel farklılıklar ve tür ihtiyaçları dikkate alınmalıdır. Kediler için diyette yeterli miktarda taurin bulundurulmalıdır 51.
9.2. Antibiyotik Tedavisi
Antibiyotik tedavisinde amaç sistemik ve sekonder enfeksiyonları önlemektir. Nedeni belirlemek ve etkene karşı efektif bir mücadele vermek için antibiyogram yapılmasının gerektiği belirtilmektedir 49. Antibiyogram yapılmadığında geniş spektrumlu (tetrasiklinler, aminoglikozitler, betalaktamlar, amfenikoller, trimethoriprim+sulfonamid kombinasyonları, polimiksinler ve florokinolonlar) antibiyotiklerin parenteral olarak kullanılması gerektiği ifade edilmektedir. Kültür sonuçlarından sonra dar spektrumlu antibiyotik kullanımının tedaviyi daha etkili kılacağı belirtilmiştir 52. Hardie 9 bakteriyel direnç karşısında böbrek fonksiyon kaybı olmadığında geniş spektrumlu beta laktam grubu bir ilaç olan imipenem’in sepsiste kullanılabilecek en başarılı antibiyotik olduğunu bildirmiştir.
9.3. İmmünoterapi
İmmünoterapi, bağışıklık mekanizmasının uyarılması, genel direncin istenilen seviyelere taşınması ve kullanılacak antibiyotiklerin etkisinin artırılması için önemlidir. Bu amaçla kan nakli (150-300 mL, iv), septisemi serumları (30-50 mL, sc), kolostrum serumları (5-150 mL, sc) ve gamaglobülin serumları kullanılabilmektedir 49. Sepsisli ve SIRS’lı atlarda hiperimmün serum veya plazma kullanımı ile klinik bulgularda ve mortalite oranlarında belirgin azalma olduğu bildirilmiştir 53. Forbes ve ark. 54 deneysel olarak endotoksemi oluşturulan atlarda hiperimmün serum uygulaması sonrası TNF-α aktivitesinin kontrol grubuna kıyasla daha düşük olduğunu belirtmişlerdir. Pentoksifilinin anti-inflamatuar sitokin olan IL-10'u stimüle ettiği, nötrofil aktivasyonunu baskıladığı ve NF-KB’nin aktivasyonunu ise önlediği bildirilmiştir 55. Kortikosteroid kullanımının sitokin, TNF- α inhibisyonu ve hücre zarlarının stabilizasyonunu sağladığı, nötrofil aktivasyonunu önlediği ve düşük doz kullanımının tedavide yararlı etkisinin olduğu belirtilmektedir 56. Kedi ve köpekler için immünosüpresif tedavi için azatioprin, klorambusil ve siklosporinin kullanımının yararlı olduğu belirtilmiştir 51.
9.4. Sıvı ve Elektrolit Tedavisi
Sıvı replasmanında, dehidrasyonun giderilmesi, hemokonsantrasyon dengesinin sağlanması, hipotansiyonun önlenmesi, elektrolit kayıplarının giderilmesi, kan hacminin azalmasının ve vazodilatasyonun önlenmesi, asit-baz dengesinin korunması ve gerekli enerji metabolizmasının sağlanması amaçlanmalıdır 49.
Sepsisli ve SIRS’lı hayvanlarda metabolik sıvı gereksinimini gidermek için izotonik kristalloid sıvılar (10-20 mL/kg) pozitif etki alınıncaya kadar uygulanmalıdır. İzotonik kristalloid kullanımı için %0.9 NaCl, %5 dekstroz, laktatlı ringer, plasmalyte-A® ve normosol-R® kullanılabilir 57. Hipertonik salin (%7-7.5 NaCl) kullanımının kardiyak kontraktilite artışını önlediği, endotel ödemi azalttığı, vazodilatasyonu ve inflamatuar yanıtı kontrol altına aldığı belirtilmektedir. Bu amaçla 1ml/kg/dk’nın üzerine çıkmayacak hızda 4-5 mL/kg dozda kullanılabilir 50. Vasküler sızıntının ve kardiyojenik pulmoner ödemin önlenmesi için kolloidler (20-30 mL/kg/gün) uygulanmalıdır. Bu amaçla hidroksietil nişasta ve dekstran gibi sentetik kolloidler kullanılabilir. Ancak aşırı kolloid kullanımı akut böbrek hasarına, koagülopatiye ve trombosit fonksiyon kaybına neden olacağı için plazma, tam kan ve % 5-25 albümin kullanılması daha güvenlidir. SIRS ve sepsis olgularında şekillenen hipoglisemi için dekstroz solüsyonları kullanılabilir 50,57.
9.5. Semptomatik ve Destekleyici Tedavi
İz element, mineral ve vitamin eksikliğinin giderilmesi, ishal varlığında bağırsak salgılarının ve bağırsak motilitesinin azaltılması, mukozanın korunması ve zararlı toksik maddelerin emiliminin engellenmesi gerekmektedir. Bu amaçla tannik asit, keten, pirinç, yulaf lapası ve aktif kömürün kullanılabileceği belirtilmektedir 49. Vitamin ihtiyacı için A, D, E, C ve B vitaminlerinin, iz element ihtiyacı için bakır (Cu), kobalt (Co), selenyum (Se), demir (Fe), çinko (Zn) ve mangan (Mn), mineral madde ihtiyacı için kalsiyum (Ca), fosfor (P) ve magnezyumun (Mg) kullanılabileceği ifade edilmektedir 58. Bağırsak antiseptiği olarak sulfonamidler, nitrofuranlar, tetrasiklinler, neomisin ve kreolin uygulanabilir. Peristaltiği azaltmak amacıyla spazmolitik ve anelzejik ilaçlar, antiprostaglandin etki için fluniksin meglumin kullanılabilir 49.
Hipoksemik (PaO2<80 mmHg ya da SpO2<%95) ve hemoglobin düzeyleri düşük olan sepsis ve SIRS olgularında oksijen tedavisinin gerekli olduğu belirtilmektedir 50. Endotoksemik köpek ve buzağılarda kolin kullanımının doku hasarını ve çoklu organ yetmezliğini azalttığını ve kolinin sepsis üzerinde terapotik etkisinin olduğu belirtilmiştir 59. Polimiksin B, endotoksin bağlama aktivitesine sahip ve sitokin inhibisyonu sağlayan geniş spektrumlu siklik peptid antibiyotik olduğu için SIRS ve sepsis olgularında kullanılabileceği belirtilmiştir 60. Atlarda sepsis varlığında lidokain hidroklorür (%2)’ün sistemik kullanımının sodyum kanalını bloke ederek COX-2'nin inhibisyonunu sağladığı ve dokularda nötrofil agregasyonunu azalttığı ifade edilmiştir 61.
Argaman ve ark. 62 sepsisli hastalarda arjinin seviyesinin diğer aminoasitlere oranla düşük seviyelerde seyrettiğini gözlemlemişler ve arjinin kullanımının destekleyici tedavide kullanılabileceğini belirtmiştirler. Heyland ve ark. 63 antioksidan ve glutamin kullanılan sepsisli hastalarda mortalite oranlarının azaldığını belirtmişlerdir. Sepsisli hastalarda yüksek doz selenyum kullanımının endotel hasarını önlediğini, sitokin üretimini ve NF-KB’yi inhibe ettiğini belirtmişlerdir 64. Mattmiller ve ark. 65 deneysel sepsisli ve SIRS’lı olgularda NF-KB’nin inhibisyonu ile organ hasarının ve mortalite oranlarının azaldığını ifade etmektedirler. Riedemann ve ark. 66 sepsisli hastalarda tedavide aktive protein C kullanımı ile, Van Den Berghe ve ark. 67 yoğun insülin kullanımı ile mortalite oranlarının azaldığını bildirmektedirler.