Fizyolojik bir süreç olan doğum, hayvanlarda birçok mekanizmayı etkilemesi sebebiyle strese neden olabilmektedir. Normal doğum sürecinin stresli bir olay olması ve anormal doğum şekillerinin ise (güç doğum vs.) buzağılamanın normal stresine katkıda bulunabileceği ifade edilmektedir
23. Doğum esnasında kas eforuna bağlı olarak oksidatif stresin gelişebildiği bildirilmektedir
24. Sığırlarda doğum öncesi kuru dönem ile doğum sonrası erken laktasyon döneminin incelendiği bir çalışmada, ilk haftada antioksidan kapasitenin en yüksek seviyelere çıktığı ve daha sonra azaldığı ifade edilmektedir
25. Sığırlarda güç doğumun MDA seviyelerinde artışa antioksidan enzim düzeylerinde ise düşüşe sebep olduğu bildirilmektedir
8. Benzer olarak başka bir araştırmada
26 güç doğumdan etkilenen mandalarda MDA düzeyinin normal doğum yapanlara göre daha yüksek olduğu ifade edilmektedir. Erisir ve ark.
27 tarafından yapılan bir çalışmada kontrol grubuna göre sezaryen geçiren ineklerde MDA düzeyinin daha yüksek olduğunu belirtilmiştir. Çalışmada ineklerde belirlenen MDA düzeylerinin, sağlıklı inekler için daha önceden bildirilen
28 2.03±0.23 nmol/mL’lik değerden yüksek olduğu tespit edildi. Sezaryenle doğum yapan ineklerin plazma MDA düzeylerindeki bu artışlar, postpartum olarak MDA düzeylerinin arttığını ifade eden literatür bildirimleriyle
29 uyumlu bulundu. Ancak, çalışmada ineklerin serum MDA seviyeleri açısından gruplar arasında anlamlı bir farklılık tespit edilmedi. Bu durumun antioksidan savunma sistemindeki bireysel farklılıklardan kaynaklanabileceği olasıdır. Kontrol grubuna göre sezaryen operasyonu geçiren ineklerde GSH-Px konsantrasyonunun anlamlı düzeyde azaldığı belirtilmektedir
27. Güç doğumun serum GSH-Px düzeyine etki edebileceği ifade edilmektedir
8. Çalışmada ineklerin serum, GSH, GSH-Px ve CAT düzeyleri bakımından anlamlı bir farklılık elde edilmedi. İneklerin serum MDA, GSH, GSH-Px ve CAT düzeylerinde gruplar arasında farklılığın olmayışının kan alım zamanı ile ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Doğumdan sonraki günlerde belirtilen parametrelerde bu şekildeki farklılıkların oluşabileceği bildirilmiştir
8. Doğum sürecinde artan metabolik aktivite, negatif enerji dengesi ve/veya doğumda oluşan strese bağlı olarak serbest radikal konsantrasyonlarının arttığı şeklindeki bildirimlerle paralel olarak, çalışmada güç ve sezaryen doğum gruplarında MDA düzeylerinde artışlar olduğu görülmüş ancak bu artışlar istatistiksel olarak önemli bulunmamıştır. Çalışmada güç, prematüre ve sezaryen gruplarındaki ineklerin ortalama GSH ve CAT düzeylerinde istatistiksel olarak önemli olmasa da azalma olduğu görüldü. Bu enzim düzeylerindeki azalma muhtemelen doğum sırasında gelişen oksidatif strese yanıt olarak bu enzimlerin kullanımındaki artış nedeniyle şekillenmiştir. Göbek kordonu MDA düzeyi güç, prematüre ve sezaryen gruplarında normal gruptaki ineklerinkine göre yüksek olup, sadece sezaryen grubundaki artış istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur (P<0.034). Göbek kordonu MDA düzeyindeki bu artış, göbek kordonu kanı CAT, GSH ve GSH-Px düzeylerinde istatistiksel olarak önemli olmasa da normal gruba göre oluşan belirgin azalmalarla birlikte değerlendirildiğinde, sezaryen grubunda fetal stresin diğer gruplarınkinden biraz daha fazla geliştiğini akla getirmektedir. Çalışmada güç ve sezaryen gruplarındaki göbek kordonu kanı MDA düzeylerinin anne kanındakinden önemli oranda yüksek olması hem sezaryen hem de güç doğum yapan ineklerde gelişen oksidatif stresin daha fazla geliştiğinin göstergesi olarak kabul edilebilir. Yapılan bir çalışmada
26 sezaryen ile doğan buzağılarda MDA konsantrasyonunun değerlendirilmesi ve CAT aktivitesinin azalması ile kanıtlanan sistemik oksidatif stresin var olduğu gösterilmiştir. Başka bir çalışmada
30 normal şekilde doğan buzağılarda MDA düzeyleri 8.92±0.37 nmol/mLiken, sezaryenle doğan buzağılarda 10.54±0.21 nmol/mLolarak belirlenmiştir. Çalışmada ise normal doğan buzağıların kolostrum sonrası alınan kan numunelerindeki MDA düzeyleri 2.65±0.07 nmol/mLolarak belirlendi ve diğer grupların buzağılarından kolostrum sonrası alınan kan numunelerindeki MDA düzeylerinden düşük olduğu saptandı. Bu durumun, normal doğumun diğer doğum tiplerinden daha az şiddette oksidatif strese neden olmasından kaynaklandığı düşünüldü. Farklı şekilde doğan buzağılardan kolostrum öncesi ve 15, 30, 45 ve 60. günlerde alınan kan numunelerinde MDA düzeyleri açısından herhangi bir farklılık saptanmadı. Kolostrum sonrası dönemde güç, prematüre ve sezaryen gruplarındaki buzağıların MDA düzeylerindeki değerlerin normal gruptaki buzağıların değerlerinden önemli düzeyde yüksek olması, bu buzağıların normal doğan buzağılara göre doğum sonrasında daha fazla stres altında olduklarını düşündürmektedir. Yapılan bir çalışmada
30 normal şekilde doğan buzağılarda CAT düzeyleri 47.01±3.91 k/grHb iken, sezaryenle doğan buzağılarda 31.25±3.20 k/gHb olarak; GSH-PX düzeyi normal doğanlarda 14.14±0.71 U/gHb iken, sezaryenle doğanlarda 13.42±0.72 U/gHb olarak belirlenmiştir. Bu durum sezaryenle doğan buzağılarda oksidatif stresin daha çok geliştiğinin göstergesi olup, mevcut projedeki normal doğan buzağılara nazaran sezaryenle doğan buzağılardaki CAT düzeylerinin daha düşük olması da bu literatür bildirimiyle uyumlu bulundu. Çalışmada farklı şekilde doğan buzağılardan kolostrum öncesi, kolostrum sonrası, 15., 30., 45. ve 60. günlerde alınan kan numunelerinde CAT, GSH ve GSH-Px düzeyleri açısından farklılık olmadığı belirlendi. Her ne kadar istatistiksel farklılıklar saptanmamış olsa da sezaryenle doğum yapan ineklerin buzağılarında kolostrum öncesi ve sonraki örnekleme zamanlarında CAT, GSH ve GSH-Px düzeylerinin diğer gruptaki buzağılara nazaran düşük kalmasının nedeni olarak, sezaryenle doğum yapan ineklerde yukarıda da belirtildiği üzere oksidatif stresin daha şiddetli olarak ortaya çıkmasının sonucu olduğu düşünüldü.
Kan serumundaki biyokimyasal değişkenlerin fizyolojik değerlerinin bilinmesi, hayvan sağlığının değerlendirilmesi ve hastalıkların tanısında önem taşımaktadır 31,32. Buzağı serumundaki biyokimyasal belirteçlerin değerleri yetişkin hayvanlardaki değerlerden farklıdır. Yaşamın ilk günlerinde biyokimyasal değişkenlerin değerlerinin değişmesi, ekstra uterin yaşama adaptasyonun bir sonucudur ve organların olgunlaşmasından ve besin alımından önemli ölçüde etkilenir. Buzağılarda kan serumundaki biyokimyasal belirteçlerin düzeyleri hakkındaki verilerin çoğu doğumdan sonraki günler ve haftalara ait veriler olup, doğum sırasında anne kanında ve göbek kordonu kanında ve doğar doğmaz buzağılarda bu belirteçlerin düzeylerinin belirlendiği çalışmalar oldukça azdır 33. Çalışmada kullanılan ineklerin kan serumu albümin düzeyleri güç doğum grubu dışında referans değerler içerisinde bulunmuştur 34. Gebeliğin son günlerinde azalan albümin düzeyinin doğumdan sonraki 10. günde arttığı ve oluşan hipoalbümineminin nedeni olarak albümin sentezinin azalması veya tüketiminin artmasının olabileceği bildirilmektedir 35. Albümin aynı zamanda negatif bir akut faz proteini olup, inflamasyona yanıt olarak serum albümin düzeylerinde azalmalar meydana gelmektedir 36. Çalışmada güç doğum yapan ineklerde referans değerlerin altında belirlenen serum albumin düzeyinin, gelişen akut faz yanıta bağlı olarak veya hayvanda albümin tüketiminin artmasından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir. Göbek kordonu kanı albümin düzeyleri bütün gruplarda anne kanındaki değerlere göre azalmış olup, prematüre ve sezaryen gruplarındaki azalmalar istatistiksel olarak önemli bulunmuştur (P<0.034). Doğumdan sonra buzağılara kolostrum verilmesi serum albümin değerlerinde önemli bir değişikliğe sebep olmamıştır. Doğumdan sonraki 15. 30. 45. ve 60. günlerde buzağıların serum albümin değerlerinin genel olarak arttığı belirlenmiştir. Bu artış doğumdan sonraki günlerde buzağılarda karaciğerde yeterli albümin sentezinin gerçekleşmesi ile açıklanabilir. Doğumuna 1 hafta kalan ineklerdeki total protein düzeyi bir çalışmada 37 5.94±0.13 g/dL belirlenirken, başka bir çalışmada 38 5.52±0.45 g/dL referans aralığın altında değerler bildirilmiştir 34. Yapılan başka bir çalışmada 39 ileri gebe hayvanlardaki total protein düzeyleri (6.42±0.55 g/dL) doğum sorası döneme nazaran (6.93±0.98 g/dL) daha düşük saptanmıştır. Çalışmada normal, prematüre ve sezaryen gruplarındaki ineklerin serum total protein değerleri inekler için bildirilen referans değerler içerisinde olmasına karşın güç doğum grubundaki total protein seviyeleri referans değerlerin 34 altında bulunmuştur. Güç doğum yapan ineklerde total protein düzeylerinin daha düşük belirlendiği bir çalışmada, bu durumun nedeni olarak gebeliğin ilerleyen dönemlerindeki oksidatif stres durumu ileri sürülmektedir 40. Doğum sırasında oluşan ve artan oksidatif hasarın lipid protein etkileşimlerini bozduğu ve proteine bağımlı taşıma mekanizmalarını bloke ederek protein içeriğinin tükenmesine neden olduğu bildirilmektedir. Yüksek düzeyde glukokortikoid üretimi nedeniyle stres durumu (güç doğum gibi) sırasında total protein düzeyinde azalma meydana gelmektedir 3. Çalışmada doğumdan sonra kolostrum verilmesi buzağıların serum total protein düzeylerinde önemli bir değişikliğe sebep olmamıştır. Fetüsun sahip olduğu hepatik glikojen depolarının sınırlı olması ve doğumdan kısa süre sonra azalması nedeniyle yeni doğanlarda plazma glikoz konsantrasyonunun devamlılığını sağlamak çok önemlidir. Buzağılarda doğum sonrası endojen glikoz üretimi neonatal gelişimle alakalı olup, kolostrum alımıyla sağlanan biyolojik aktif maddeler tarafından uyarılmadığı ifade edilmektedir. Bununla birlikte kolostrum beslemesi, glikoz emilimini destekler, bu da daha yüksek plazma glikoz konsantrasyonları ve karaciğerde yüksek glikojen depolanması ile sonuçlanmaktadır 41. Çalışmada anne kanı glikoz düzeyleri normal ve güç doğum grubunda referans aralıkta iken prematüre sezaryen gruplarında referans değerlerin üzerinde bulunmuştur 34. Bu durum gebe ineklerde doğuma yakın dönemde gelişen stres ve hormonal değişimlerin etkisiyle oluşan bir hiperglisemi olarak değerlendirilmiştir. Prematüre ve sezaryen grubundaki ineklerde hiperglisemiye karşın bu gruplardaki göbek kordonu kanı glikoz değerleri yüksek olmayıp diğer gruplardaki değerlerle benzerlik gösterdi. Buzağılarda kolostrum öncesi glikoz düzeylerinin düşük olduğu bu düzeylerin kolostrum sonrası dönemde istatistiksel olarak önemli olmasa da yükseldiği belirlendi. Bu bulgu daha önceden değişik çalışmalarda 13, 42, 43 kolostrum aldıktan sonra glikoz değerlerinin arttığını ifade eden bildirimlerle uyumlu bulundu. Doğumdan sonraki 15. 45. ve 60. günlerde buzağıların kan glikoz düzeylerinde görülen dalgalanmalar kan örneklerinin farklı zamanlarda alınması ve farklı beslenme rejimlerinin uygulanmasından kaynaklanmış olabilir. Fertil ineklerdeki total kolesterol düzeyi bir çalışmada 44 65.00±6.27 mg/dL düzeyinde bildirilirken, başka bir çalışmada 45, 161.95±20.38 mg/dL olarak verilmektedir. Buzağılardaki total kolesterol düzeyinin araştırıldığı bir çalışmada ise 46 prematüre buzağılarda kolesterol düzeyi 56.9±1.7 mg/dL iken, sağlıklı buzağılarda 107.5±6.4 mg/dL olarak bildirilmektedir. Sağlıklı buzağılardaki total kolesterol düzeyleri başka bir çalışmada 88.00±7.10 mg/dL olarak belirtilmektedir 47. Çalışmada, gerek inekler gerekse buzağılarda tespit edilen total kolesterol düzeylerinin hem yukarıdaki literatürler 44-47 hem de evcil sığırlar için bildirilen referans değerlerle 48 uyumlu olduğu tespit edildi. Sağlıklı ineklerde LDH düzeylerinin referans aralığı 697-1445 IU/L olarak bildirilmiştir 34. Yapılan bir çalışmada sağlıklı ineklerdeki LDH düzeyleri 910.1±24.3 U/L olarak tespit edilmiştir 49. Çalışmada ineklerde saptanan serum LDH değerlerinin hem bu literatürle uyumlu olduğu hem de normal referans değerler arasında yer aldığı tespit edildi. Buzağılardaki LDH aktivitesinin, doğumdan hemen sonra 421 U/L’den 24 saatte 759 U/L’ye ulaştığı, bu artışın kolostrum alımından dolayı gerçekleştiği 50 ve LDH aktivitesinin 56 günlük yaşa kadar yavaşça artarak daha sonra 84 günlük yaşa kadar aynı seviyede kaldığı ifade edilmektedir 42. Çalışmada buzağılarda saptanan LDH aktivitelerinin yukarıdaki literatür 42, 49, 50 bildirimleriyle uyumlu olduğu görüldü. Tiroit hormonlarının üreme sistemi üzerindeki etkileri iyi bilinmektedir. Aktif olmayan yumurtalıkları olan hayvanlarda T3 ve T4’ün daha düşük olduğu, düşük tiroid hormon seviyelerinin, doğum sonrası üreme fonksiyonlarını geciktirebildiği ifade edilmektedir. İleri gebe ineklerde T3 düzeyi 4.96±0.64 ng/dL iken postpartum dönemde bu düzeyler 4.27±0.85 ng/dL olarak bildirilmektedir 39. Buzağılardaki T3 ve T4 düzeylerinin araştırıldığı başka bir çalışmada ise 46 prematüre buzağılarda T3 düzeyi 1.2±0.02 ng/dL iken, sağlıklı buzağılarda 1.6±0.06 ng/dL olarak belirtilmektedir. T4 düzeyleri ise prematüre buzağılarda 10.4±0.6 µg/dL iken, sağlıklı buzağılarda 6.2±0.3 µg/dL olarak saptanmıştır. Çalışmada, farklı şekilde doğum yapan inekler ve buzağılarında tespit edilen T3 ve T4 düzeyleri bu literatür 39, 46 bildirimindeki düzeylerle uyumlu bulunmuştur. Çalışmada ineklerde tespit edilen trigliserit düzeyleri, geçiş dönemindeki inekler için bildirilen 8.6±1.7 mg/dL ile 18.7±8.2 mg/dL arasında değişen değerlere kısmen uyumluluk gösterdi 51. Prematüre buzağılardaki trigliserid düzeyleri 36.0±1.7 mg/dL olarak, normal sağlıklı buzağılarda ise 54.2±3.2 mg/dL olarak bildirilmektedir 46. Başka bir çalışmada 52 kolostrum öncesi buzağılarda 34±5 mg/dL olan değerlerin kolostrum sonrası 37±3.4 mg/dL düzeylerine çıktığı daha sonraki günlerde ise hafif düzeyde atışlarla dalgalanmalar gösterdiği bildirilmiştir. Çalışmadaki buzağılarda kolostrum verilmesi öncesinde daha düşük olan değerler kolostrum verildikten sonra araştırıcıların 46, 51, 52 bulgularına benzer şekilde daha yüksek bulunmuştur. Serum trigliserit düzeyinde hayvanlar arasında beslenmeye bağlı faktörler nedeniyle bazı farklılıklar ortaya çıkabilmektedir. Sağlıklı ineklerdeki üre düzeylerinin 11.72-47.21 mg/dL olduğu belirtilmektedir 53. Çalışmada değişik şekilde doğum yapan ineklerin serum üre düzeyleri bu literatürde bildirilen değerlerle uyumlu bulundu. Buzağıların serum üre değerleri de araştırıcıların bildirdiği değerlerle uyum içerisindedir. Bununla birlikte buzağıların serum üre değerleri, yaşamın ilk 1 aylık dönemini kapsayan haftalarda ölçülen üre değerlerinden (1. gün 54.25±5.2 mg/dL, 1. hafta 55.25±6.7 mg/dL, 2. hafta 55.25±5.3 mg/dL, 3. hafta 54.25±4.6 mg/dL ve 4. hafta da 55.25±6.1 mg/dL) düşük bulundu 54. Çalışmalarda bildirilen düzeyler arasındaki farklılıklar hayvanların tüketmiş olduğu yemlerdeki protein içeriklerinin farklı olmasından veya örnekleme zamanlarındaki fizyolojik durumlarından kaynaklanmış olabilir. NEFA düzeyleri genel olarak doğum öncesi dönemde başlayan negatif enerji dengesi nedeniyle postpartum dönemde artmaktadır. Bu durumun ispatı olarak değişik çalışmalarda benzer sonuçlar alınmış olup, prepartum dönemde ineklerdeki NEFA düzeyleri 0.29±0.22 µmol/L postpartum dönemdeki ineklerde ise 0.69±0.37 µmol/L olarak bildirilmektedir 55. Başka bir çalışmada 56 postpartum dönemdeki ineklerdeki NEFA düzeylerinin 0.26±0.02 ile 0.44±0.03 mmol/L arasındayken, düvelerde 0.32±0.01 ile 0.61±0.05 mmol/L arasında olduğunu ifade edilmektedir. Buzağılarda NEFA’nın referans aralığı olarak 0-600 µmol/L düzeyleri verilmektedir 57. Mevcut projede ineklerde saptanan NEFA düzeyleri bu literatür 55-57 bildirimleriyle uyumludur.
Buzağılarda ve ineklerde biyokimyasal parametrelerin değerlendirildiği değişik çalışmaların sonuçları incelendiğinde birçok çalışmada farklı sonuçlar elde edildiği görülmektedir. Bunun nedeni, çalışmalarda kullanılan hayvan materyallerinin değişik ırk ve yaş gruplarında olması, bakım ve besleme şartlarının değişik olması, buzağıların farklı coğrafik bölgelerden temin edilmesi ile kullanılan analiz tekniklerinin farklı olmasından kaynaklandığı ileri sürülmektedir 10.
Sonuç olarak, bu çalışmadan elde edilen verilere dayanarak ineklerde doğum şeklinin oksidatif streste artışa neden olduğu belirlenmiş ve bu konuda daha kapsamlı çalışmaların yapılmasının gerekli olduğu kanaatine varılmıştır.