Diagnostik ultrasonografi, değişik organlarda doku
yoğunluğu ve yapılarının değerlendirilmesi için kullanılan
non-invaziv ve güvenilir bir metottur.
Koyun ve keçi gibi küçükbaş hayvanların dalak
ultrasonografisi ile ilgili çeşitli klinik çalışmalar
bulunmaktadır. Dalak hastalıklarında spesifik bir testin
olmayışı ve klinik bulguların tanıda yol gösterici
olmaması dalağın ultrasonografisini önemli kılmaktadır1,7,10,11.
Braun ve Sicher12, sığırlarda dalağın sol toraks
duvarına çok yakın konumda olduğunu, yüksek frekanslı
lineer yada konveks bir prop ile yüksek çözünürlükte
görüntüler alınabileceğini ifade etmişlerdir. Bu çalışmada
koyunların sol toraks duvarında 9-10. interkostal
aralıklardan konveks ve lineer proplarla görüntüler
alınmıştır. Ancak sığırlara göre dalak daha küçük ve
rumenin dorsal yüzüne yakın konumda olduğundan
göğüs duvarının alt tarafından görüntü alınamamıştır.
Dalağın ultrasonografik görünümü karaciğere
benzerlik göstermektedir. Normal bir dalak karaciğere
göre daha ekojen olarak görülür. Ancak iki organ
bulundukları yer itibarıyla kolay ayırt edilebilirler. Ayrıca
üçgen biçimindeki kaudal vena kava ve yıldız biçimindeki
portal venanın kolu karaciğerin ayırt edilmesine yardımcı
olur2,8,9,13,15. Bu çalışmada dalak sol tarafta ve 9-
10. interkostal aralığın üst yarımında tespit edilmiş olup
ve karaciğere göre daha hipoekojen ve homojen
görüntüler alınmıştır.
Sığırlarda dalak retikuluma kadar uzanmaktadır2,12. Koyunlarda ise rumenin dorsal saccus’u üzerine
yerleşmiştir3,7,10,11. Bu nedenle sığırlarda
görüntüleme daha geniş bir alanda yapılırken koyunlarda
8-11 interkostal aralığın üst yarımında sınırlı kalmıştır1,2,10,11. Bu çalışmada 40 adet sağlıklı akkaraman
koyunda elde edilen görüntüler 9-10. interkostal
aralıklardan alınmıştır. Özellikle dalak hastalıklarında ve şiplenomegali durumunda dalağın anatomik konumu ve
boyutları araştırmacıların ifade ettikleri bu sınırların
dışına taşmaktadır. Ancak bu çalışmada sağlıklı koyunlar
kullanıldığından bu sınırları aşan bir durumla
karşılaşılmamıştır.
Dalak hastalıklarında genel olarak organın hacminde
anormal bir artış olmaktadır1,5,6. Bu artışın tespit
edilmesi tanı ve tedavi için oldukça önemlidir.
Araştırmacılar10-12 büyük ve küçükbaş hayvanlarda
dalağın yatay ve düşey uzunluklarının her interkostal
aralıkta farklı değerlerde ölçüldüğünü ifade etmişlerdir.
Ayrıca normal bir dalak parankiminin homojen bir şekilde
ve hafif ekojenik görünümde olduğunu, longitudinal
olarak uzanan anekoik yapıda dalak damarlarının
görüntülenebileceğini ifade etmişlerdir. Bu çalışmada tüm
ölçümler 9-10. interkostal aralıktan yapılmıştır. Elde
edilen ölçümlerde dalağın yatay ve düşey uzunlukları
11.44±0.33 cm ve 6.00±0.19 cm olarak tespit edilmiştir.
Ayrıca araştırmacıların ifade ettikleri hipoekojenik
parenkim dokusu ve anekoik damar yapıları da
belirlenmiştir. Kesilen hayvanların postmortem
muayenesinde ölçüm değerlerinin ultrason ile elde edilen
ölçüm değerlerine benzer durumda olduğu ve herhangi
bir patolojik durumla da karşılaşılmadığı görüldü.
Biricik ve ark.16 B mod görüntülemede optimum
inceleme açısının 90 derece olduğunu, bu açıda en
kuvvetli yansımaların yüzeye dik olarak alınabildiğini
ifade etmişlerdir. Oysa doppler muayenede 90 derecelik
açı ile bakıldığında doppler frekansının düşeceğini, dolayısıyla damarda akım yokmuş gibi bir yanılgıya
düşülebileceğini bu nedenle en uygun görüntüleme
açısının 30-60 derece arasında olması gerektiğini ifade
etmişlerdir. Bu çalışmada da doppler ultrasonografide 60
derecelik açı ile yapılan muayenenin daha net görüntüler
verdiği tespit edilmiştir.
Koyunlarda dalaktaki damar yapısının ve kan akım
karekteristiğini inceleyen doppler ultrasonografiye yönelik
araştırmalar oldukça kısıtlıdır. Araştırmacılar7,12,16,20,21 dalaktaki arter ve venlerin B-mod incelemede
anekoik yapılar şeklinde görüldüğünü, dalak arterlerinin
venlere göre daha küçük çaplarda olduğunu ve bu
damarlardaki kan akımının varlığını ve yönünü saptamak
için doppler ultrasonografinin gerekli olduğunu
bildirmişlerdir. Araştırmacılar19,22-24 dalak torsiyonu
gibi patolojik durumlarda bu akımların ortadan kalktığını
belirtmişlerdir. Bu çalışmada koyunlarda şiplenik arter
akımları kırmızı renkli venlerdeki akım ise mavi renkli
olarak kodlanmış olup çalışmaya dahil edilen tüm
koyunlarda bu akımların varlığı tespit edilmiştir.
Sonuç olarak, koyunlarda dalağın ultrasonografik
muayenesi non-invaziv ve yararlı bir yöntemdir. Dalak
hastalıklarında laboratuvar testleri mevcut
olamadığından ultrasonografi ile muayene sonuçları tanı
için önemli ipuçları verecektir. Ayrıca doppler
ultrasonografi ile damarlardaki kan akımının varlığı tespit
edilerek dalağın fonksiyon yapıp yapmadığı
anlaşılabilecektir.