“Pansentrinker-Syndrome” ilk kez 1982 yılında Van Bruinessen-Kapsenberg ve ark.
1 tarafından başlangıçta sağlıklı olan, süt besisi için tutulan buzağılarda bildirilmiştir.
Kronik seyreden bu hastalığın esas nedeni stresli buzağılarda özefagal oluk
disfonksiyonudur
1-3. Daha sonra birçok Alman araştırıcı
4-7 tarafından genç süt
buzağılarının “Pansentrinken” nedeniyle oluşan rumen asidozunun akut bir formu
olduğu da ifade edilmiştir. Anlaşılacağı üzere; buzağılarda rumen asidozunun genç süt
buzağılarının akut rumen asidozu (Pansentrinken, ruminal drinking) ve Pansentrinker-
Sendrom olmak üzere iki formu olduğu bildirilmiştir
8.
Hastalık, süt veya buzağılara verilen diğer içeceklerin fizyolojik olmayan şekilde
rumende birikmesinden sonra kolay hazmolabilir karbonhidratların uçucu yağ asitleri ve
laktik aside fermantasyonu nedeniyle retikuloruminal içeriğin aşırı asitleşmesi olarak
tanımlanmaktadır6.
Erkek ve dişi buzağılarda aynı oranda görüldüğü ifade edilen hastalıkta ırk
dispozisyonu olup olmadığı bugüne kadar açıklanamamış ise de6 Simental
buzağıların dispoze olduğu bildirilmektedir9.
I. Pansentrinken Nedeniyle Oluşan Süt Buzağılarının Akut Rumen Asidozu
(Pansentrinken, ruminal drinking, rumende içecek birikimi)
Pansentrinken nedeniyle oluşan akut rumen asidozu, genç buzağıların çeşitli primer
hastalıklarının seyri sırasında ortaya çıkan bir komplikasyondur3,10.
Almanca “Pansentrinken”, İngilizce “ruminal drinking” olarak isimlendirilen hastalık,
Türkçe olarak “Ruminal İçme” anlamına geliyorsa da Gül10 tarafından “Rumende
İçecek Birikimi” şeklinde ifade edilmiştir.
Pansentrinken, buzağılarda rumen içeriğinin sütümsü veya peynir karakterinde ve de
pH'sının 6'nın altında olması olarak tarif edilirse de hastalıktan bahsedilebilmesi için
klinik olarak ta hastalık semptomlarının gözlenmesi gereklidir. Zira rumen içeriğindeki bu
değişikliklerin her zaman hastalık ile ilişkili olmayabileceği ifade edilmiştir3,8,10.
Özefagal oluğun önemi
Özefagal oluk (Sulcus oeophagus) ruminantlarda özefagus ile abomazumu birbirine
bağlayan, fizyolojik olarak buzağıların süt emmesi esnasında reflektorik olarak oluşan ve emilen sütün ön midelere uğramaksızın direkt
abomazuma geçişini sağlayan bir kanaldır. Emilen süt bu
oluk sayesinde abomazuma ulaşır. Bu sayede sütün
abomazum ve barsaklarda enzimatik sindirimi mümkün
olur11,12.
Son yıllarda retiküler oluk refleksi olarak ifade edilen,
mide oluk refleksi olarak ta bilinen özefagal oluk refleksi
emilen süt ile ağız boşluğu ve farenksteki
kemoreseptörlerin stimulasyonuyla oluşur. Uyarı veya
impulsu vagal afferentler (N. glossopharyngus üzerinden)
Medulla oblongata'ya taşır. Özefagal oluğun
kapanmasını bilhassa dorsal abdominal vagus kollarıyla
sağlar11,12. Özefagal oluk refleksi neonatallerde
diğer sensorik uyarılarla da (Örneğin; ışık, ses veya
koku) oluşabilir12,13. Ayrıca hayvan ne kadar aç ise o
kadar kolay oluşur12.
Özefagal oluk refleks oluşumuna etkili (teşvik eden
veya engelleyen) çok sayıda faktör ortaya konmuştur
(Tablo 1)3,5,9.
Özefagal oluk refleksi kuzu ve buzağılarda bakır ve
sodyum tuzlarının verilmesiyle oluşturulabilir12.
Sodyum bikarbonatın %10'luk çözeltisinden 60 mL
kadarı buzağıların %90'ında özefagal oluğun hemen
kapanmasını sağlar ve genellikle 1-2 dakika sürer. Bu
sürede peroral verilen diğer çözeltiler direkt abomazuma
ulaşır11. Ağız mukozasına deneysel olarak lokal
anesteziklerin uygulanması, damar içi atropin infüzyonu
veya vagusun kesilmesiyle (vagotomi) özefagal oluğun
kapanması engellenebilir11,12. Sıvıların özefagus
sondasıyla verilmesi özefagal oluğun kapanmamasına
neden olur11. Dopamin özefagal oluk refleksini ve
retikulum-rumen kontraksiyonlarını inhibe eder.
Buzağılarda bu etki metoklopramid gibi antidopaminerjik
ilaçların infüzyonuyla baskılanabilir14. Korku ve ağrı
refleks oluşumunu engeller2.
Genç buzağılarda özefagal oluk refleksi nispeten
kolay oluşur. Hayvanın yaşının ilerlemesiyle bu refleks oluşum oranı düşer. Yani buzağı ne kadar genç ise
refleks o kadar kolay şekillenir3,11.
Susuzluk özefagal oluk kapanmasına etkili ise de3
su vermemek suretiyle refleksi duyarlı hale getirme
denemelerinin başarısız olduğu bildirilmiştir11.
Özefagal oluk refleksini en iyi tam süt oluşturur.
İkame sütlerde (mamalar) fazla olan kuru madde miktarı
refleks oluşumunu azaltır. Çok sıcak veya soğuk
içeceklerin oluk oluşumunu engelleyici nitelikte olduğu
bildirilmektedir3.
Süt emenlerde özefagal oluk kapanmasını en
güvenilir şekilde anne hayvanın memesi sağlar. Emme
kovalarından sütün içilmesinin açık kova, tas veya
tekneden içmeden daha stimüle edici olarak etkilediği
bildirilmiştir. Zorla içirmelerde (sonda, dren ile) özefagal
oluğun oluşmadığı, bu nedenle içilen sütün ön midelere
ulaştığı3,11, emme refleksi zayıf olan buzağılara
içeceklerin şişe ile içirilmesinde bile refleks oluşumunun
tam gelişmediği ortaya konmuştur13.
Alışılmış çevre ve bakıcıların kesinlikle refleks
oluşumunu teşvik ettiği, kova takırtısı gibi seslerin bile
refleks oluşumunu stimule ettiği, buna karşın baskı,
korku ve ağrı gibi nedenlerin engelleyici olarak etkidiği
bildirilmiştir. Uzun süreli transport, ahır veya grup
değişimi gibi çeşitli stres durumlarının keza negatif bir rol
oynadığı, yine çeşitli sistemik etkili hastalık olaylarında,
bilhassa sindirim sistemi hastalıklarında özafagal oluğun
kapanması için gerekli olan refleks uyarımın azaldığı
bilinmektedir3.
Etiyoloji
-Özefagal oluk disfonksiyonu: Pansentrinken
oluşumunun en önemli nedeni buzağıların genel
durumunu bozan, özefagal oluk refleksini negatif
etkileyen çeşitli primer hastalıkların (yeni doğanların
ishalleri, göbek kordonu yangısı veya akciğer hastalıkları
yanı sıra, ağrılı öksürük, vena jugularis'in yangısı, otitis
media gibi ağrılar, ayrıca buzağıların genel durumunu
bozan diğer bazı hastalıkları) bir komplikasyonu olarak
ortaya çıkan özefagal oluk disfonksiyonudur5,6,9.
Zira bu hastalıklar özefagal oluk kapanması için gerekli
olan refleks oluşumunu engelleyebilir. Özefagal oluğun
yetersiz kapanması nedeniyle olayların çoğunda
içecekler (fazla miktarlarda süt, ikame yem, oral
rehidratasyon sıvıları veya diyet içecekler, keten tohumu
ihtiva eden amprik ilaçlar) abomazum yerine ön midelere
ulaşır8.
-Zorla (zorunlu) içirme: Emme refleksi zayıf olan
buzağılara zorla sonda, dren veya tüp kullanılarak süt
veya mama verildiğinde içeceklerin hemen hemen
tamamı ön midelere ulaşır2,6,10. Bu nedenle oluşan
hastalık tablosu “zorunlu pansentrinken” olarak ifade
edilir3,8. Böyle buzağılara içecek şişe ile verilse bile
büyük kısmı ön midelere gider. Ayrıca zorunlu içirme
olaylarında her zaman larankse kaçma ihtimali nedeniyle
aspirasyon pnömonisi oluşma riski gözden uzak
tutulmamalıdır. Zorunlu içirmenin iki istisnası
bulunmaktadır. Birincisi yeni doğan buzağı ilk yaşam saatlerinde kendiliğinden emmiyorsa ilk kolostrumun
verilmesi, diğeri ise ishalli buzağılarda sıvı-elektrolit
içeceklerin verilmesidir3,10.
- Abomaso-ruminal refluks: Abomazum içeriğinin ön
midelere geri dönmesidir. Normal koşullarda buzağının
emdiği sütün çok az bir kısmı ön midelere reflü olur ki bu
ilk rumen florasının oluşumuna olumlu katkı sağlar15.
Burada abomasumun dolma kapasitesinin aşılması
sonucu sütün ön midelere geri dönmesi söz konusudur10. Yaşamın ilk iki haftasında genç buzağıların her
öğünde içeceği süt miktarı 2 L'den daha azdır. Şayet
genç buzağılar her öğünde 2 L'den daha fazla süt alırsa
içeceğin bir kısmının abomazumdan ön midelere geri
akışı nedeniyle rumen içeriğinin pH değeri 1-2 saat
içinde belirgin olarak düşer2,15.
Pansentrinken’in etiyolojisine yönelik yapılan çalışmalarda öneminin yok denecek kadar az olduğu belirtilmiştir 3,6,8,9.
Patogenez
Sağlıklı buzağılarda bile özefagal oluk yeterli hızda
ve tam oluşmazsa alınan içeceklerin küçük bir kısmı
(%10'undan daha azı) retikulum-rumen sahasına
ulaşabilir5,15. Normalde retikulum-rumen sahasına
ulaşan sütün büyük bir kısmı birkaç saat içinde zararlı
etkisi oluşmadan aktif transport mekanizmasıyla hemen
omazum ve abomazuma sevk edilir. Ancak içecekler
(süt, diyet içecek veya besleyici solüsyonlar, ikame yem,
glikoz ihtiva eden elektrolit çözeltiler) sürekli ve yoğun
miktarlarda ön midelere geçer, uzun bire süre retikuklum
rumen sahasında kalırsa (özefagal oluğun sürekli
disfonksiyonu, tekrarlanan zorunlu içirmeler, aşırı
volümde içecek alınması) ve/veya önmidelerden
transportu gecikirse (örneğin; ruminal atoni veya
hipomotolite nedeniyle boşalmanın geciktiği olgular)4,6,8 akut rumen asidozisinin diğer etkileri ve tahribatları
oluşabilir10. Özellikle laktoz ve diğer kolay sindirilebilir
karbonhidratlar ilk günden itibaren ruminal floranın
etkisiyle fermente olur9, yani bakteriyel fermantasyona
maruz kalır. Öncelikle kolay sindirilebilir karbonhidratlar
uçucu yağ asitlerine (asetik, propiyonik ve buturik asite)
ve süt asidine dönüşür. Oluşan bu asitler nedeniyle
rumen pH'sı belirgin bir şekilde 4'e kadar düşebilir3,4,6,8. Bu sürekli ve tedrici asidifikasyonun neden olduğu
lokal ve sistemik düzeydeki patolojik değişiklikler aşağıda
verilmiş ve Tablo 2'de özetlenmiştir9:
- Oluşan asitlerin rumen mukozasını tahrişi sonucu
ağır bir retikuloruminitis gelişir7,10,16. Ayrıca
omazitis ve abomazitis oluşur16. Bazı buzağılarda
hastalığın seyri sırasında aşırı epitel kayıplı erozyonlar,
büyük yüzeyli ve/veya derin ülserler ve nekrozlar
oluşabilir6,10.
- Anormal fermentasyon şiddetli ve muhtemelen letal
değişikliklere yol açmazsa 1-2 hafta içinde uçucu yağ
asitlerinin (bilhassa buturik asitin rumen mukozasına
proliferatif etkisi ve laktik asitin şimik uyarısıyla) etkisiyle
ön mide mukozasında parakeratotik hiperkeratozis gelişir2,6-8,16.
- Bu değişikliklere bağlı olarak (uçucu yağ asitlerin
artışı ve pH'nın düşmesi etkili) ön mide motolitesi bozulur16. Bu da rumen timpanisine neden olabilir2.
- Genel durum farklı derecelerde bozulduğundan
önemli ölçüde emme arzusu azalır (özellikle yeni
doğanların ishal olaylarında). Bu durum hastalığın
tekrarlanmasına neden olur3.
- Uzun süren olaylarda bağırsak villusları atrofisi
nedeniyle gıdalar bağırsaklarda
değerlendirilemediğinden (maldigesyon ve
malabsorbsiyon) canlı ağırlık kaybı görülür ve buzağılar
gelişemez9,16.
- Oluşan asitlerin rezorpsiyonu sonucu metabolik
asidozis oluşur. Ancak hastaların hepsinde metabolik
asidozun neden gelişmediği hala kesin olarak
açıklanamamıştır. Akut rumen asidozisinin metabolik
asidozis yanında dehidrasyon, elektrolit kaybı,
hipoglisemi ve intoksikasyonlar gibi sistemik sonuçları
olabilir (yeni doğanların diyare olgularında önceden
mevcut değişiklikler daha şiddetlenir)2,6,8,10.
- Rumen asidozisi tanısı konamazsa hasta buzağılar
bu indigesyonun sonucunda ölebilirler6.
Semptomlar
Genel durum hastalığın şiddeti ve süresine bağlı
olarak farklı derecelerde bozulur. Emme refleksi
koordineli değildir, zayıflamış olabilir veya ortadan
kalkmıştır. Buna uygun olarak hastaların aldıkları içecek
miktarı değişik olur veya tamamen durur. Kıl örtüsü kaba
ve mattır. Bazı buzağılarda hastalık uzadığında bazen de
yaygın olabilen nedeni bilinmeyen diffuz veya lokal kıl
dökülmeleri görülür. Hastalık ilerledikçe buzağılar zayıflar ve cılız olurlar. Hastaların bir kısmında retikuloruminitis
nedeniyle oluşan ağrının ifadesi olarak sırt kamburlaşır
ve diş gıcırdatması görülür3,8,10. Karnı tekmeleme,
ayakları münavebeli değiştirme, inleme gözlenir16.
Bazı hastalarda boş çiğneme ve hayali geviş getirme gibi
davranış bozuklukları dikkati çeker3.
Sindirim sisteminin muayenesinde rumende gaz ve
asit birikimi nedeniyle bazen hafif rumen timpanisi göze
çarpar, sol açlık çukurluğu gergin ve bombeleşmiştir. Sol
karın duvarında sallama oskültasyonda çalkantı sesleri
ve peküsyon oskültasyonda ise metalik çınlama sesleri
alınır. Genellikle fonendeskopsuz daha iyi işitilebilen
çalkantı seslerinin hastalık için spesifik olmadığı, bazen
tamamen fizyolojik rumen içerikli sağlıklı buzağılarda bile
bu seslerin işitile bileceği, bazen de kalın çorba
kıvamından su kıvama kadar rumen içerikli
pansentrinkenli hastalarda (fazla kazein pıhtılı kısımlar)
seslerin meydana gelmediği ifade edilmiştir3.
Akut rumen asidozisli buzağıların dışkıları
“Pansentrinker-Sendromlu” yaşlı buzağılardaki gibi balçık
çamuru veya camcı macunu karakterinde değildir3,8,10.
Bütün hastalarda semptomlar önemli ölçüde primer
hastalığa bağlı olarak etkilenebilir. Örneğin ishalli
hastalarda sıvı-elektrolit kaybı nedeniyle şiddetli
dehidrasyon, eksikozis10 ve/veya metabolik asidozis,
ayrıca hareket etmede isteksizlik ve yatalak hal, kalpdolaşım
kollapsı görülebilir ve hastalar ölebilirler16.
Tanı
Anamnezde buzağının doğumdan beri iyi emmediği,
yeni doğan ishalli bir hastanın iştiha ve genel bulgularının
yoğun tedaviye rağmen iyileşmediği, içeceğin şişe veya
özefagus sondasıyla zorunlu içirildiğinin ifade edilmesi
böyle bir komplikasyonun olduğuna işaret eder.
Sol karın duvarının perküsyon-oskültasyonunda
metalik çınlama ve sallama-oskültasyonunda çalkantı
sesleri işitildiğinde daima hastalıktan şüphelenilir5,8.
Şüpheli pansentrinken tanısı, rumen içeriği
muayeneleriyle kesinleşebilir3,5,8. Rumen içeriği
buzağılar için geliştirilmiş özel sondalarla son içecek
alımından yaklaşık olarak 2 saat sonra alınır10.
Olayların yaklaşık %90'nında rumen içeriği genellikle
kendiliğinden akar8,9. Spontan olarak akmaz ise
ventralden basınç uygulanarak sol karın duvarının
kaldırılmasıyla az da olsa alınabilir. Bu da mümkün
olmazsa sondanın dışarıdaki ucunun kısa süreli
vakumlanmasıyla (veya sondanın katlanmasıyla)
muayene için yeterli miktar alınabilir. Son çare olarak
şüpheli olgularda rumen içeriği örneği vakumlu sondalar
yardımıyla alınır3.
Rumen içeriği muayeneleri: Pratik önemi nedeniyle
öncelikle pH değeri ölçülür. Daha sonra renk, koku ve
kıvamına bakılır, gerek görülürse rumen içeriğine
karışan kazein pıhtıları veya mukoza kısımları kabaca
değerlendirilir. Basit olarak indikatör şeritlerle ölçülebilen
rumen içeriği pH değeri 6'nın altındadır, 4'e kadar düşebilir3. Rumen içeriğinin rengi içeceğin cinsi ve
fermentasyonun şekline göre sütümsü beyazdan sarıya
kadar değişebilir. Koku keskin asit kokusunda veya
ağırlaşmıştır10,17. Viskozite su gibiden sulu çorba
kıvamında olabilir8. Genellikle; pH 4.0-5.0, yüksek total
asidite, sütümsü renk, sulu çorba kıvamı, aşırı laktik asit
fermentasyonunu; pH 5.0-6.0, belirgin ağırlaşmış koku,
kalın çorba kıvamı, toprak sarısı renk butirik asit
sentezinin hakimiyetini gösterir6. Şayet kazein
parçaları (pıhtılaşmış süt partikülleri) veya kazein
kümeleri fazla içerirse viskozite artar. Retikuloruminitis
mevcut ise rumen içeriğinde rumen ve retikulum
mukozası bulunabilir3.
Süt buzağılarında abomaso-ruminal refluksun tanısı
rumen içeriğinde klor tayiniyle kolay olmaz. Sütte klor
miktarının fazla olması, özellikle klor ihtiva eden sıvıelektrolit
sıvılar ve ilave içecekler nedeniyle yanıltıcı olur8,10.
Prognoz
Pansentrinkene neden olan primer hastalığın şiddeti
ve seyri, uygun tedaviye kadar geçen hastalık süresi,
eşlik eden hastalıklar, içme zayıflığı, gerektiğinde
uygulanan zorunlu içirme ve besi durumu gibi faktörlerin
hastalığın prognozuna önemli ölçüde etkisi vardır3.
Kısa süreli olaylarda prognoz iyidir. Rumen içeriğinde
kazein ve mukoza kısımlarının bulunması prognozun iyi
olmadığını gösterir. Rumen mukozasında parakeratoz ve
hiperkeratoz gelişirse prognoz kötüdür10.
Tedavi
Gerekli tedavi tedbirleri; primer hastalık, buzağının
genel durumu, rumen içeriği muayene bulguları ve
hastalığın seyrine göre düzenlenir3,10.
1. Primer hastalığın tedavisi: Özefagal refluksun
fonksiyonel olarak engellenmesi genellikle başka bir
hastalığın neden olduğu genel durum bozukluğunun
sonucu olduğu için detaylı klinik muayenelerle tanısı
konan primer hastalığın uygun tedavisinin yapılması ön
planda bulunur3,8. Örneğin; yeni doğan ishali
buzağılarda kaybolan sıvı-elektrolit denge sağlanır ve
bikarbonat ile metabolik asidoz düzeltilmeye çalışılır8,16. Akciğer, göbek kordonu veya kulak yangısı gibi
hastalıklar uygun antibakteriyel ilaçlarla tedavi
edilmelidir. Özellikle göbek kordonundaki ven, urachus
ve arterin iştirak ettiği şiddetli yangılarda operasyon
kaçınılmazdır. Ağrılı olgularda analjezik ve antiflojistik
ilaçlar uygulanır10. Primer hastalığın tedavisinden
sonra hastaların çoğunda rumen içeriği pH'sının spontan
olarak normalleştiği gözlenir3.
Primer hastalığın tedavisi genel durumun
iyileştirilmesi ve bu sayede verilen içeceğin tekrar
problemsiz alınması için gereklidir10.
2. Rumenin lavajı (sifonajı): Tedavi edilen
hastaların bir kısmında rumen içeriği pH değeri hızla
normalleştiğinden her olayda rumen sifonajına gerek
yoktur3.
Şayet neden olan primer hastalık klinik muayenelerle
saptanamazsa veya tanısı konulan primer hastalığın
tecrübelere göre tedavisinden başarılı sonuç
alınamayacaksa, ayrıca rumen içeriğinde kazein
parçaları fazla bulunuyorsa rumen sifonajı yapılması
uygun olur. Rumen içeriği pH değeri süt buzağıları için
kabul edilen fizyolojik sahalarda (>6) bulunsa bile fazla
kazein ihtiva ediyorsa rumen sifonajı uygulanır. Ancak
primer emme zayıflığı olan, sonda veya dren yardımıyla
mükerreren zorunlu içirilen buzağılarda sifonaj problem
olur3,8,10.
Rumen sifonajında bir irrigatör veya rumen
sondasıyla yaklaşık olarak 1-2 L ılık su rumene verilir ve
bunu takiben geri alınır. Bu işlem sifonaj sıvısı su
görünümünde oluncaya kadar sık sık tekrarlanır. Rumen
sifonajının ne kadar süre ile yapılacağına veteriner hekim
karar verirse de genellikle sadece günde bir kez ve
gerektiğinde bir birini takibeden 2 gün uygulanması
tavsiye edilir2,8.
Rumen yıkandıktan sonra bakteriyel fermentasyonu
engellemek için 1 g klortetrasiklin intraruminal olarak
verilir2,10.
3. Geçici olarak içeceklerin uzaklaştırılması:
Yapılan tedavilerle memnun edici sonuç alınamayan bazı
hastalara (belirli şartlar altında) geçici olarak içecek
verilmemesi rumen içeriğinin normalleşmesi ve emme
arzusu açısından faydalı olur. Geçici olarak içeceklerin
uzaklaştırılması ile fermente olabilen maddelerin ön
midelere gelişi engellendiğinden retikulorumen
mukozasının yangılanması azalır. İçeceklerin geçici
olarak uzaklaştırılmasıyla hemen hemen tüm buzağılarda
“açlık semptomu” artar ve emme refleksi düzene girerek
iyileşme seyri olumlu etkilenir10,18.
Geçici içecek uzaklaştırılması açısından aşağıdaki
tavsiyelerde bulunulmuştur:
●Şayet bir birini takib eden 2 gün rumen sifonajı
uygulanmış ve buna rağmen rumen içeriği pH'sı hala
6'nın altında bulunuyorsa geçici olarak içecek
uzaklaştırılmalıdır.
●İçecek uzaklaştırılması 1-2 gün (yaklaşık 2-5 öğün)
gibi kısa süreli olmalıdır. Bu dönemde buzağılar
paranteral beslenmelidir (günde 2 L %20'lik glukoz ve 2 L
%0.9'luk NaCl solüsyonu sürekli damla infüzyonu
şeklinde)10,18.
4. İçmeden önce emme refleksinin uyarılması:
Emme refleksi zayıflığı durumunda zorunlu içirmeden
vazgeçilmelidir. Özefagal oluk emme refleksinin
stimülasyonu ile oluştuğu ve kuvvetlendiği için içmeden
önce emme refleksinin stimulasyonu önerilir. Bu amaçla;
buzağı sağlıklı ise emme refleksini stimüle etmek için
parmak ile yol göstererek kendiliğinden süt içmesi
sağlanmalıdır. Verilecek günlük süt miktarı yaklaşık vücut
ağırlığının %10-12'si kadar olmalı ve emme refleksini
stimüle etmek amacıyla 3 veya 4 öğüne bölünerek
verilmelidir2,3,10. Ayrıca emme refleksinin
uyarılmasında etkisi olması nedeniyle buzağıya şefkatli ve itinalı yaklaşılmalı, çevre stresi ortadan kaldırılmalıdır3,8.
5. İçmesi zayıf buzağılarda destekleyici tedbirler
(Destekleyici tedavi): Bilhassa kendiliğinden emme
refleksi uyarılamayan primer içme zayıflığı olan
buzağılarda içecek alımının iyileştirilmesi brotizolam (0.2
mg/100 kg canlı ağırlık dozunda içmeden önce İ.V.) ile
sağlanabilir. Emme refleksi zayıf buzağılara E vitamini ve
selenyum (50 kg canlı ağırlığa 150 İÜ E vitamini ve 3 mg
Se, S.C.) preparatları enjekte edilebilir10.
Ön mide ve abomazum hareketlerini düzenlemek ve
reflektorik olarak özefagal oluk oluşumunu sağlamak
amacıyla antiemetik ve gastroprokinetik etkili
metoklopramid (0.1-1mg/kg, 6-8 saat arayla 2-5 gün
süreyle İ.V. veya İ.M.) yapılabilir10. Aynı amaçla
eritromisin (8.8 mg/kg, İ.M.) kullanılır. Laktobasillusların
aşırı üremesini baskılamak amacıyla penisilin (20.000
I.U./kg P.O.) verilir. Ancak motolite düzenleyici olarak
eritromisin yapılmış ise penisillin kullanılmamalıdır15.
İntraruminal klortetrasiklin uygulamaları da
fermentasyonu engeller2.
Tüm tedavi önlemlerine karşın memnun edici sonuç
alınamayan, henüz zayıflamamış yaşlı buzağılarda
zorunlu olarak az miktarlarda kuru ot ve buzağı yemi ile
geviş getirmenin geliştirilmesi artırılabilir. Kuru ot ve
buzağı yemi yavaş yavaş artırılmalı ve su ad libitum
verilmelidir3,4,10.
Profilaksi
Nedenler özellikle dikkate alınmalıdır. Öncelikle ön
mide hareketlerini ve özefagal oluk oluşumunu
engelleyen stres faktörlerinin uzaklaştırılması ve yeni
doğan buzağıya sakin çevre sağlanması gerekir.
Özellikle içme zayıflığı olan buzağılarda itinalı ve dikkatli
olarak emmenin öğretilmesi ve spontan süt emmenin
teşvik edilmesi, emzirmelerde suni kaplar
kullanılmaması, suni emzirmelerde az miktarlarda sık
aralıklarla süt verilmesi, süt yerine geçen ikame yemlerin
yüksek kaliteli ve uygun sıcaklıkta olması (yaklaşık
39ºC), sonda, dren ve şişe ile zorunlu içirmeden
sakınılması ve yeni doğan buzağıların tüm hastalıklarının
(özellikle ishal ve göbek kordonu yangıları) erken ve
uygun tedavilerinin yapılması hastalığın görülme sıklığını
azaltabilir3,6,8,10.
İşletmelerde E vitamini ve selenyumun profilaktik
olarak doğum öncesi anne hayvana ve/veya buzağıya
uygulanması faydalı olabilir6.
Normal rumen fonksiyonunu kurabilmek için mümkün
olduğunca daha erken sütten kesilmelidir. Buzağılar iki
günde bir 1 kg buzağı başlangıç yemi verilerek sütten
kesilmeye hazırlanabilir. Alınan gıda günlük 600-700 g'a
ulaştığında tamamen sütten kesilebilir. Başlangıç yemi
ve su taze ve temiz olmalı, daima bulunmalıdır. Rumen
fermentasyonu ve ruminal pH'yı devam ettirmek için
küçük miktarlarda iyi kaliteli kuru ot verilebilir16.
II. Pansentrinker-Sendrom (Kronik Seyreden Rumen
Asidozu)
Stres nedeniyle oluşan özefagal oluk refleks
bozuklukları süt besi buzağılarında kronik seyirli rumen
asidozisine (“Pansentrinker-Syndrom”) yol açar. Hastalık
öncelikle sağlıklı, süt besisi amacıyla tutulan buzağılarda
görülür. Hastalığın bu formu süt besi periyodunun
başlangıcında ortaya çıkar, genellikle 3-4 haftalık yaşta,
ikame yemle süt besisi yapılan buzağıların bir kısmında
görülür1,6,8,9,19.
Etiyoloji
Kendiliğinden oluşan, kronik seyreden hastalığın asıl nedeninin stresli buzağılarda özefegal oluğunun disfonksiyonunu olduğu ifade edilmektedir. Hastalığın oluşumunda kronik rumen asidozunun nedenleri olarak uzun süreli transport gibi stres faktörleri (uzak besi yerine nakil), ahır değişimi, mükerrer (devamlı) yem değişikliği ayrıca içeceğin kalitesinin yetersizliğinden şüphelenilir. Sadece bazı işletmelerde ve bazı buzağılarda sık rastlanılması gerçeği, çiftlik idaresinin büyük bir rol oynadığının kabul edilmesine esas teşkil eder1,8.
Patogenez
Buzağılar ilk 3-4 haftalık dönemde normal gelişir.
Daha sonra ikame yemle besinin başlangıcında bazı
hayvanlarda özefagal oluk fonksiyonu durur. Çoğu
hayvanlarda birkaç gün sonra özefegal oluk refleksi
tekrar başlamasına rağmen bazı hayvanlarda
disfonksiyon kalıcı olur ve bu nedenle içecek uzun süre
kısmen veya tamamen rumene akar6,19. Yağ ve
proteinler dahil besinler burada bakteriyel olarak
parçalanır, kısa zincirli yağ asitlerinin (bilhassa butirik
asit, propiyonik asit ve laktik asit) konsantrasyonu artar
ve pH değeri 5'in altına düşer. Daha sonra akut asidozda
gelişen ağır yangı olmaksızın ön mide mukozasının
proliferativ değişiklikleri (Hyper-/Parakeratose) oluşur.
Barsak villus atrofisi ile laktaz ve alkalin fosfataz
aktivitesinin azalışı saptanır. Villus atrofisi ishal ve hafif
indigesyonla sonuçlanabilir6. Malabsorbsiyon
nedeniyle sütteki besinleri yeterli miktarlarda alamazlar9.
Semptomlar
Hastalık kronik seyirlidir1,20. İlk klinik semptomlar
besi periyodunun başlangıcından yaklaşık 2-3 hafta
sonra görülür8. Semptomlar içmeyi reddetme
(içmeme), değişen iştiha (ekseri azalır), gelişme geriliği,
uzun ve mat kıl örtüsü ve kıl dökülmesi, ayrıca boks
duvarlarını, kendi vucudunu yalama ve hayali
gevişgetirme gibi davranış bozukluklarından ibarettir6,8,20.
Bir süre sonra bu hayvan katabolik metabolizmaya
maruz kalır, anemik ve kaşektik olur8.
Çevre ile patolojik ilgisizlik (apathie), hatta yarı uyku
hali (somnolenz) görülebilir20. İlerlemiş olaylarda kas
zayıflığı nedeniyle hastalar yatalak olur6,20.
Abdomenin adspeksiyonunda; sol tarafta
ventrolateral genişleme, hafif nüksedici rumen timpanisi
saptanır6,20. Sol karın bölgesinin sallamaoskültasyonunda
çalkantı sesleri işitilir, sonda tatbiki
kusma oluşturabilir6.
Gaita tipik olaylarda pastöz, camcı macunu
kıvamında (balçık çamuru benzeri) olur8. Gri-sarı
renkte, asit kokusundadır. Deri ve kıl örtüsü gaita ile
kirlenmiş görünür ve gaita boks duvarlarına bile yapışmış
(steatorrhoe) olabilir6.
Rumen içeriği asit kokulu, beyazımsı-gri renkte, pH'sı
6'nın altında ve fazla kazein pıhtısı ile karışık bir sıvıdan
ibarettir8. Rumen içeriğinde ekseri kıl, lif partikülleri ve
odun parçaları bulunabilir. Ancak rumen içeriğinin özelliği
son öğün aralığı ve ikame yemin içeriği ile değişir.
Örneğin; pH değeri ilk içmeden sonraki ilk saatlerde 5'e
kadar düşer ve yaklaşık 5 saat sonra 5.5'e kadar
yükselebilir6.
Tanı ve Ayırıcı Tanı
Anemnez (içme tekniği), klinik semptomlar, rumen
içeriği muayenesi [(asit kokulu, bulanık, gri rumen
içeriği), santrifüj (yağ tabakası)], pH (<6), kan gazları
analizi (metabolik asidoz, hemokonsantrasyon) ile konur20.
Ayırıcı tanı açısından diğer nedenlerle oluşan ishal
olayları, sepsis, beyaz kas hastalığı, sentral sinir sistemi
hastalıkları ve primer deri hastalıkları dikkate alınmalıdır20.
Rumen sifonajı yapılır. Sodyum bikarbonat (rumene
veya İ.V.), sodyum klörür ve glikoz infüzyonu yapılır.
Nüksedici olaylarda emmeden kesilir. Diyet (önce
tamamen sütsüz, daha sonra yavaş yavaş kaba yem
artırılır) uygulanır. Ayrıca eşlik eden hastalıkların tedavisi
yapılır20.
Profilaksi
Stres durumlarından sakınmak, ani içecek değişimi
yapılmamalı, ilk şüpheli bulgularda rumen asidozu
açısından muayeneler yapılmalıdır6.