Üst solunum yolları TB sıklığı, anti-tüberküloz
tedavinin kullanılması ile giderek azalmıştır. Rohwedder,
843 tüberküloz hastasını değerlendirdiği çalışmasında,
hastaların sadece 16’sında aktif primer akciğer TB’na
sekonder üst solunum yolu TB olduğunu, farenks ve
nazofarenksin ise beş olguda etkilendiğini bildirmiştir
4.
TB basili ağız mukozasında, tonsillerde, dilde, burunda,
epiglotta, larenks ve farenkste yerleşebilir
5-10. Üst
solunum yolları TB, genellikle akciğer TB’na eşlik eder.
Ancak hematojen yayılım sonucu, nadiren de olsa
akciğer TB olmaksızın görülebilir. Patogenez tam olarak
bilinmemekle beraber akciğer TB olgularında, TB basili
ile enfekte balgamdan larenks mukozasına implantasyon
olduğu düşünülmektedir. Özellikle yatak istirahati
tedavisinin yaygın olduğu yıllarda larenks TB’nun
posterior duvarda yerleşimi bu hipotezi desteklemektedir
11.
Farenksin primer enfeksiyonu hemen hemen
tamamen çocuklarda, genellikle tonsil ve adenoidlerde
olur ve olaya servikal lenfadenopati eşlik eder. Kaviter ve
balgamda bol basil çıkaran akciğer TB olgularında,
sekonder olarak farenks tutulabilir. Erkeklerde ve 5.
dekadda daha sık görülür. Nazofarenks, orofarenks,
nazosinüsler tutulabilir12. Ancak, farengeal TB’nun
genellikle kadınlarda ve yetişkinlerde 15 ile 30 yaş ve 50
ile 60 yaşları arasında görüldüğünü bildiren
araştırmacılar da vardır13. Waldron ve arkadaşlarının
çalışmasında, nazofarenks TB’nun genellikle servikal lenf nodlarının tutulumu ile birlikte olduğu bildirilmiştir14.
Benzer olarak başka bir çalışmada, nazofarenks TB
olgularının %70’inde servikal lenfadenopati, rinore veya
nazal obstrüksiyon saptanmıştır15. Olgumuzda akciğer
TB ve servikal nodal tutulum olmaksızın adenoid TB
varlığı tespit edildi, olgumuzun hem ileri yaşta hem de
kadın olması literatür bilgilerinden farklılık
göstermektedir. Otuz yedi nazofarenks TB olgusunun
dahil edildiği bir çalışmada, olguların 17’sinde akciğerler
normal olarak değerlendirilmiştir16.
Farengeal TB gelişiminde kontaminasyon için 2 yol
tanımlanmaktadır; 1. Direkt olarak nazal ventilasyon ya
da sekonder olarak basillerin ekspektorasyonu ile, 2.
Hematojen veya lenfatik yayılım ile sekonder olarak
gelişebilir17. Farengeal TB kesin tanısı için biyopsi ile
histopatolojik inceleme yapılmalıdır. Patolojik inceleme
sonucunda, epiteloid dev hücreler ve kazeöz nekroz ile
karakterize granülomatöz inflamasyon varlığı tanı için
önemlidir. Ayrıca akciğerlerin radyodiagnostik
incelemesi, serolojik testler, bakteri ve mantar kültürleri,
balgamda ve lezyonda asido-rezistan basil (ARB)
incelemesi tanıda yardımcıdır18. Ancak bu bölgede
asit faz basilinin izolasyonu ve Mycobacterium
tubercolosis’in kültür edilmesi oldukça zordur. Bu
nedenle tekrarlayan kültür ve biyopsilerin alınması
gerekebilir. Enfeksiyon varlığının ortaya konulmasının
zor olması, tanı konulmasında pek çok probleme yol
açabilmektedir. Daha önce yayımlanan makalelerde,
tekrarlayan nazofarenks biyopsilerinden sonra M.
tuberculosis’in izole edildiği bildirilmiştir15,17.
Sonuç olarak; TB’un yaygın olduğu ülkemizde, üst
solunum yollarını tutan TB olgularının da diğer ülkelere
göre sık görülmesi beklenebilir. Ancak nazofarenks TB,
endemik TB bölgelerinde bile nadir rastlanan bir
durumdur. Nazofarenks TB, genellikle pulmoner ve
sistemik tutulum olmadan gözlenir. Hastaların %50’sinde
saptanan servikal lenfadenopati en sık görülen klinik
formudur. Açıklanamayan üst solunum yolu şikayeti olan
hastalarda, nazofarenkste saptanan kitlelerin, ülsere
lezyonların ayırıcı tanısında TB akılda bulundurulmalıdır.
Elde edilen materyal histopatolojik ve mikrobiyolojik
olarak ARB yönünden değerlendirilmelidir.