Kanser tanısı koyulduğu andan itibaren hem çocuk hem de ailesi bu durumdan olumsuz etkilenmektedir. Özellikle ebeveynlerde çocuğunu kaybetme korkusu, onun ölebileceği ihtimali şiddetli anksiyeteye yol açmaktadır. Muscara ve ark.
14'nın kritik hastalıklı çocukların (onkolojik hasta, kardiyoloji hastası, yoğun bakım ünitesinde yatan hasta) ailelerinde erken gelişen psikolojik reaksiyonlar ile ilgili yaptığı çalışmada, tüm hasta ailelerinde anksiyete, akut travmatik stres, depresyon oranının belirgin yüksek olduğu görülmüş. Onkolojik hasta ailelerinde depresyon oranı biraz daha yüksek saptanmıştır.
Bununla beraber ailelerin tanı anındaki duygu durumları ile tanıdan bir süre sonraki duygu durumları değişiklik gösterebilmektedir1. Magal-Vardi ve ark.3'nın yaptığı çalışmada tanıdan iki hafta sonra, tanıdan bir ay sonra ve tanıdan 6 ay sonra çocuk ve ailelerinin psikiyatrik semptomlarına bakılmıştır. Hastaların yaklaşık yarısında tanıdan sonra oldukça yüksek olan posttravmatik semptomların (depresyon, anksiyete semptomları) bir ay sonra azalmaya başladığı izlenmiştir. Semptomların yüksek riskli hastalarda daha belirgin olduğu izlenmiştir. Sawyer ve ark.15'nın yapmış olduğu prospektif çalışmada ilk tanıdan itibaren bir hafta sonra çok belirgin olan anksiyetenin tanıdan 6 ay sonra daha düşük olduğu gözlenmiştir. Başka bir çalışmada da16 benzer şekilde ailelerdeki anksiyete ve depresyonun ilk tanıdan sonra yıllar içinde azaldığı izlenmiştir. Ancak sağlıklı kişilere göre posttravmatik stres bozukluğunun özellikle annelerde azalmakla birlikte devam ettiği görülmüştür16.
Bu çalışmada da diğer çalışmalara benzer şekilde ilk tanı almış tedavisi devam eden hasta annelerinin %39'unda TÖ kesme puanı üstünde iken, tedavisi tamamlanmış annelerin sadece %5'inde TÖ kesme puanı üstünde izlendi. Bununla beraber hastalığın seyri ciddi olup tekrarlayan çocukların annelerinde ise %50 oranında TÖ kesme puanı üstünde idi. Ayrıca kanser öyküsü olan ailelerde de yüksek oranda STAI-2'de yükseklik saptandı.
Bayat ve ark.17 kanserli çocuğu olup tedavi gören 94 ailenin sosyal özelliklerini kaydetmişler, anksiyete ve depresyon durumlarını değerlendirmişler. Depresyon ve tükenmişlik skorları arasında anne ve babanın ikisinde de pozitif bağlantı, sosyal durumla depresyon, tükenmişlik skorları ve STAI-1 ve STAI-2 skorları arasında negatif ilişki tespit etmişlerdir17. Kanser tanısından sonraki ilk yıl içinde relaps yada tanı koyulmuş 5-17 yaş arasındaki çocukların annelerinde (318 anne) yapılan başka bir çalışma da sosyodemografik riskin (tek ebeveyn, düşük gelir düzeyi, düşük eğitim düzeyi) stres bozuklukları ile pozitif korelasyon gösterdiği saptanmıştır5.
Bu çalışmada sosyoekonomik durumu kötü olan annelerin STAI-1 ve STAI-2 bozukluk oranları yüksekti. Bunun nedeni bizim vakalarımızın eğitim düzeyi ile sosyoekonomik durumunun birbiri ile orantılı olması olabilir. Çünkü 70 hastanın 47'si ilköğretime gitmiş ve 15'i hiç okula gitmemişti ve bu hastaların sosyoekonomik durumu iyi değildi. Ayrıca çocuk sayısı eğitim durumu azaldıkça artmakta idi. Çocuk sayısı arttıkça BUÖ daha düşük izlendi. Bunun nedeni çocuğun kaybedilme korkusunun var olan çocukla telafi edilmeye çalışılması olabilir. Bu çalışmada ayrıca anne yaşının artmasının anksiyete oranını azalttığı da izlenmiştir. Küçük çocuklarda hastanede yatma, medikal işlemler, aileden ayrılma endişeye sebep olmaktadır. Dolayısı ile bu durum anneyi de olumsuz etkileyebilmektedir18. Ayrıca bu çalışmada hasta çocukların yaşlarının artmasının da annelerdeki anksiyeteyi büyük ölçüde azalttığı izlendi.
Bu çalışmada kontrol grubu olmaması sınırlayıcı faktördür. Karşılaştırmalar aynı grup içinde yapıldı. Bununla beraber bu çalışmanın yapılacak daha geniş kapsamlı çalışmalara ışık tutabileceği düşünülmekterdir.
Kanser tanı konulduğu andan itibaren çocuk kadar anne ve babayı da olumsuz etkilemektedir. Yıllar içinde dahi depresyon ve anksiyete durumu azalsa bile devam etmektedir. Bu nedenle ailelere iyi bir psikiyatrik destek verilmelidir. Bunun yanında anne ve babanın birbirine vereceği destek de çok önemlidir. Bu çalışmada babanın yardım ettiği annelerin sadece %10'da BUÖ kesme puanı üzerinde izlenirken yardım almayanların %46'da BDÖ kesme puanı üzerinde izlendi. Ayrıca hastane personelinin de ailelerle iletişiminin iyi sağlanması gerekmektedir.
Sonuç olarak annelere babanın ve diğer aile fertlerinin desteğine ilave olarak sağlık personeli tarafından destek sağlanması psikolojik bozuklukların büyük ölçüde önlenmesini sağlayacaktır. Hasta ebeveynlerinin tanı anı ve sonrasında bilgilendirilmeleri onların anksiyetelerini hastalığın başında azaltacağı düşünülmektedir. Dolayısı ile yaşam şartlarını yeni duruma göre ayarlayıp hem çocuk hem de ailenin yaşam kalitesi artırılabilir. Ayrıca ailelere ekonomik destek sağlanması çocuklarına bakım konusunda yardımcı olunması onların kaygılarını büyük ölçüde azaltmaya yardımcı olacaktır.