Yetiştiricilerin Sosyo-Demografik Yapısı: Tarım ve hayvancılık Türkiye'nin sosyo-ekonomik yapısında önemli yer tutmaktadır. Malatya ilindeki sığırcılık işletmelerinde yapılan bu çalışmada işletme sahiplerinden ilkokul mezunu olanların oranı (%5.6), Ankara (%63), Aksaray (%76), Aydın (%56), Burdur (%93.5), Diyarbakır (%45), Kars (%62.5) ve Muş ilindeki değerlerden (%38.4) düşük, lise ve üniversite mezunu olanların oranları sırasıyla (%32.7 ve %33.7); Ankara (%9.6, %14.5), Aksaray (%1.4, %12.7), Aydın (%8, %18), Burdur (%0.2, %4), Diyarbakır (%3, %12), Kars (%1.2, %18.8) ve Muş ilindeki değerlerden (%2.4, %18.4) yüksek tespit edilmiştir
4-10. Bu çalışmadaki eğitim düzeylerinin yüksek bulunması, bu çalışmanın sığırcılık faaliyetlerinin çok yoğun olarak yapıldığı dört büyük ilçeyle sınırlı tutulmasıyla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Oransal olarak yüksek olan eğitim düzeyinin yetiştiricilerin bilgi ve teknolojiyi daha iyi kullanmasını sağlayarak işletme koşulları üzerinde olumlu etki meydana getirmesi beklenmektedir.
Yetiştiricilerin hayvancılığı tek başına bir faaliyet kolu olarak görmeleri, sektörde bulunma süreleri ve bu iş kolunda faaliyet sürdürme istekleri ile memnuniyetleri, sektörün gelişmesinin ve sürdürülebilirliğinin göstergeleridir. Sektörün gelişmesini teknoloji, işleme ve pazarlamada yapısal değişim ve hükümet politikaları etkilemektedir. Mevcut araştırmada hayvancılıkla 5 yıldan az (%4.1), 21+ yıl uğraşanlar (%39.3), hayvancılık dışında başka bir iş yapmayanlar (%74.0) ve hayvancılık yapmaktan memnun olanlar (%768) tespit edilmiştir. Muş'ta 5 yıldan az (%11.2) ve 21+ yıl (%27.2) hayvancılık yapanlar daha yüksektir. Hayvancılık dışında başka bir iş yapmayanlar Muş'takilerden (%52.0) yüksek, Diyarbakır'dakilerden (%87.0) düşüktür. Hayvancılık yapmaktan memnun olanlar ise Muş'tan (%62.6) ve Diyarbakır'dan (%20.0) yüksektir4,6. Bu veriler son yıllarda uygulanan politikalar sayesinde, çeşitli problemlerine rağmen hayvancılığın Malatya'da kazanç getirici bir sektör olduğunu ve mukayese edilen illere göre daha fazla ilgi gördüğünü göstermektedir.
İşletmelerdeki Hayvan ve Barınak Özellikleri: Kârlı, amaca uygun ve doğru bir hayvancılık faaliyetinin yapılmasında hayvan ve barınak özellikleri büyük önem taşımaktadır. Ahırlar yeterli büyüklükte, optimum ısı, ışık ve havalandırmaya sahip olmalıdır. Çalışmada ele alınan işletmelerde ahırların çok büyük çoğunluğu (%91.9) müstakil yapılmıştır ve bu oran Muş ili için bildirilen değerden (%77.0) yüksektir6. Müstakil ahırlar, diğer avantajları yanında, hayvanların ve işletme çevresinde yaşayan insanların hastalıklardan korunmalarında da önemlidir. Bu araştırmada, Malatya'da çalışmanın gerçekleştirildiği ilçelerdeki yetiştiricilerin ahırlarını inşa ederken geleneksel anlayıştan uzaklaşarak daha modern ve uygun koşulları tercih ettikleri belirlenmiştir.
İşletmelerde açık, kapalı ve yarı açık ahır yapılması iklimle doğrudan ilgili olup, yetiştiriciliğin şekli hayvan sağlığı ve refahına etki yapmaktadır. Malatya'da barınakların kapalı bağlı (%45.3), kapalı serbest (%9.2) ve yarı açık (%13.3) oldukları tespit edilmiştir. Araştırmada belirlenen kapalı bağlı ahırların oranı, Ankara (%77.4), Aksaray (%90.8), Burdur (%51.9) ve Diyarbakır illerindeki oranlardan (%87.0) düşüktür (4, 5,8). Yine, kapalı serbest ve yarı açık ahırların oranı Burdur'daki yarı açık (%27.2) ve kapalı serbest ahırların oranından (%20.9) düşük bulunmuştur5. Kapalı bağlı ahırların oranının diğer illerden düşük olmasına rağmen, hayvan sağlığı ve yetiştiricilik açısından Malatya'da iklim koşullarının elverdiği yerlerde açık ve yarı açık ahırların artırılması gerekmektedir. Bu tercihler, hem işletmelerin başlangıçta kurulum, sonrasında ise üretim maliyetini düşürür hem de içinde barındırılacak hayvanların daha sağlıklı olmasına ve elde edilecek verimin artmasına katkı sağlar.
Sığırcılık işletmelerinde biyogüvenlik kurallarının uygulanması bakımından barınakların duvar ve zemininin temizlik ve dezenfeksiyona elverişli materyalden yapılması gerekmektedir. Yapılacak ahırlar biyogüvenliğe uygun olması yanında ucuz ve düşük maliyetli, iklime uygun, kolay temin edilebilir malzemeden olmalıdır. Araştırma'da ahırların ağırlıklı olarak taş (%35.6) vebriketten (%51.8) inşa edildiği belirlenmiştir. Ahırlarda kerpiç yapı malzemesi kullanımı Muş'taki %18.2'lik değerle6 kıyaslandığında bu araştırmada daha düşük (%11.5) bir oran bulunduğu saptanmaktadır. Bu durum, iller arasındaki kısmi iklimsel değişiklik, ekonomik düzey farklılıkları ve yetiştiricilerin sosyo-demografik farklılıklarından kaynaklı tercihleri nedeniyle gerçekleşmiş olabilir. Çünkü kerpiç, ucuz ve kolay temin edilebilir ve geleneksel bir yapı malzemesi olarak bilinmektedir. Ancak değişik mikroorganizma, ektoparazitve haşereler kerpiç boşluklarında yaşama imkânı bulabildikleri için temizlik ve hijyene elverişli değildir. Bu nedenle ahırların yapımı sırasında mümkün olduğunca bu malzemenin kullanılmaması gerekmektedir.
Malatya'da sığırcılık işletmelerinde ahırların zemini yapımında beton kullanım oranı (%97.4) oldukça yüksek bulunmuştur. Bu oran dikkat çekicidir. Burdur'da beton (%73.1), taş (%2.4) ve toprak (%24.5), Muş'ta ise beton (%59.0), taş (%20.5) ve toprak (%16.4) tercih edildiği bildirilmiştir5,6. Malatya'da toprak en az kullanılan zemin malzemesidir. Temizlik kolaylığı ve hijyen bakımından elverişli olan betonun, literatür bildirişlerindeki diğer illerle kıyaslandığında Malatya'da daha fazla tercih edilmiş olması olumlu bir durum olarak kabul edilmiştir.
Altlık, hayvanları soğuktan, yatıp kalkarken oluşacak yaralanmalardan ve ayak hastalıklarından korumaktadır. Ayrıca verim üzerinde de olumlu etkisi bulunmaktadır. İyi bir altlık temiz, yumuşak, mikroplardan uzak ve nem çekme özelliğine sahiptir. Yapılan araştırmada altlık malzeme olarak talaş (%9.8) ve gübre (%11.3) kullanıldığı, işletmelerin çoğunluğunda ise altlık kullanmadığı (%77.3) belirlenmiştir. Diğer illerde yapılan çalışmalarda altlık kullanmayanların oranı Muş'ta %55.9, Ankara'da %77.4, Aksaray'da ise %61.3'tür6,8. Literatür bildirişlerden ve mevcut çalışma sonuçlarından anlaşıldığı üzere, Türkiye'de altlık kullanımı tercihi oldukça düşüktür. Altlık kullanılmaması verim üzerinde negatif etki yaptığı gibi, gübre gibi mikropları yüksek oranda barındıran malzemelerin kullanılması da yanlış bir uygulamadır. Malatya'da altlık olarak gübre kullanım oranı, Muş (%18.6) ve Aksaray'dan (%69.1), saman ve talaş kullanılması ise Ankara (%85.7) ve Aksaray'dan (%30.9) düşük tespit edilmiştir6,8. İşletmelerde kuru gübrenin altlık olarak halen kullanılıyor olması önemli bir olumsuzluktur. Bu konu üzerinde önemle durulmalı ve bu yanlış uygulamadan vazgeçilmesi için bu ve benzer konularda eğitim, bilinçlendirme ve yönlendirme faaliyetlerinin yapılması gerekmektedir.
İşletmelerdeki Yem ve Yemleme Tercihleri: Yem, hayvancılık işletmelerin en önemli girdisi olup yemin satın alınması kârlılığı olumsuz etkilemektedir. Hayvancılık işletmelerinin ideal olarak kendi yem bitkilerini üretmeleri gerekmektedir. Yem amaçlı bitkisel üretim, işletmelerin kendi ihtiyaçlarını karşılama veya satış amaçlı olarak kaba ve kesif yem üretmesidir. Silaj da hayvanların severek yedikleri çok besleyici bir kaba yemdir. Özellikle sütçü işletmelerde mutlaka bulundurulması gerekmektedir. Araştırmada yem amaçlı bitkisel üretim yapanlar (%24.0), kaba yemi satın alanlar (%89.2) ve silaj yapanlar (%41.8) olarak belirlenmiştir. Yine işletmelerin büyük çoğunluğunun kesif yemi de dışarıdan satın aldıkları anlaşılmaktadır. Araştırmada tespit edilen yem bitkisi üretimindeki düşük oran ve kaba ve kesif yem satın alımındaki yüksek oran, yetiştiricilerin bitkisel üretim için yeterli, kaliteli araziye, personele, sermayeye, alt yapıya ve bilince sahip olmadıkları biçiminde değerlendirilebilir.
Malatya'daki işletmelerin yem bitkisi üretimi ile kaba ve kesif yemi satın alma konusunda bazı illere göre daha olumlu düzeydeyken bazı illerden daha yetersiz durumda olduğu tespit edilmiştir. Mevcut araştırmada, işletmelerinde yem amaçlı bitkisel üretim yapanların oranı, Diyarbakır'dan yüksek (%12.0)4, Tekirdağ'dan düşük (%57.0)12 bir oran olarak elde edilmiştir. Kaba yem açısından ise dışarıdan satın alanların oranı Diyarbakır'dan yüksek (%70.0) ve Burdur'dan düşüktür (%97)5. Kesif yemi satın alma bakımından bu araştırma için belirlenen oran, Diyarbakır'dan (%88.0)4 ve Tekirdağ'dan (%88.0)12 düşük gerçekleşmiştir. Silaj yapma oranı ise Diyarbakır (%9.0) (4) ve Amasya'dan (%35.2)10 daha yüksek, Tekirdağ (%75.0)12, Ankara (%56.4) ve Aksaray'dan (%78) düşüktür8. Bu verilere göre yem amaçlı bitkisel üretimde ve yem satın alma tercihleri bakımından iller ve bölgeler arasında farklılıklar bulunmaktadır. Bu durumun illerin sahip olduğu arazi yapısı ve kalitesi, coğrafi yapı, sosyo-ekonomik durum, yetiştiricilerin üretim yönü bakımından farklı tercih ve bilinç düzeylerine sahip olmalarından kaynaklanmış olabileceği düşünülmektedir.
İşletmelerde hayvanlara yedirilen kaba yemin çeşidi çok önemlidir. Yedirilen yemin kaliteli ve besleyici olması gerekmektedir. Yonca, silaj ve çayır otu, besleyici ve verim artırıcı özelliği en fazla olan kaba yemlerdir. Saman ise selülozca zengin, mekanik doyurucu özelliği olan bir yemdir. Bu araştırmaya göre, işletmelerde yetiştiricilerin hayvanlara çoğunlukla saman, silaj, yonca (%55.6) üçlüsünden oluşan bir kaba yem kombinasyonunu verdikleri saptanmıştır. Bu tercihlerini saman, çayır otu, silaj, yonca (%13.3) ve saman- yonca2,10 şeklinde kullananlar da olmuştur. Bazı araştırmalarda ise Diyarbakır'da hayvanlara saman (%69.0), kalitesiz kuru ot (%18.0) ve silaj (%12.0)4, Ankara'da hayvanlara kaba yem olarak saman (%88.7), yonca (%35.5), mısır silajı (%24.2) ve pancar posası (%33.9), Aksaray'da saman (%98.6), yonca (%69.0), mısır silajı (%24.6) ve pancar posası (%23.2) yedirildiği bildirilmiştir8.
Kaliteli kaba yemlerin tek başına veya farklı kombinasyonlarda hayvanlara verilmesi uygundur. Saman ise tek başına değil, mekanik doygunluk için az miktarda diğer yemlere karıştırılarak verilmelidir. Yemi kendi üretmeyen işletmelerin yüksek yem maliyetinden kaçınmak için fiyatı daha düşük olan kaba yemlere yöneldikleri bir gerçektir. Malatya'da hayvanlara kaba yem olarak saman yedirilmesindeki tespit edilen oran (%2.6), Diyarbakır, Ankara ve Aksaray'dan çok düşüktür. Samanın çok yüksek miktarlarda tek başına yedirilmesi hayvan besleme bakımından olumsuz bir uygulamadır. Bu bakımdan Malatya'daki işletmelerin bu illere göre doğru bir yemleme uyguladıkları söylenebilir.
Yetiştiricilikte hayvanlara su verilmesi önemli bir konudur. Fizyolojik ve çevresel koşulların gerektirdiği miktarda suyu hayvanların günlük olarak içmeleri gerekmektedir. En doğru sulama yöntemi günlük serbest sulamadır. Günümüzde modern işletmelerde otomatik suluklar kullanılarak hayvanların suya serbest ulaşması sağlanmaktadır. Çalışmada hayvanları serbest (%43.6), günde iki defa (%50.2) ve günde iki defadan fazla sulayanlar (%3.6) tespit edilmiştir. Diyarbakır'da hayvanlara günde üç kez (%45.0), iki kez (%44.0) ve serbest olarak (%11.0) su verilmektedir4. Mevcut araştırmada belirlenmiş olan hayvanların serbest sulanmasındaki oran Diyarbakır'daki işletmelerden daha yüksektir. Malatya ili gibi karasal iklime sahip illerde özellikle sıcak aylarda hayvanların adlibitum olarak su alımlarını sağlamak son derece önemlidir. Bu hem hayvanların sıcak nedeniyle karşılaşacakları stresi engellemekte hem de süt, et ve döl verimlerinde sıcak nedeniyle meydana gelebilecek olumsuzlukları azaltmaktadır. Serbest sulama yapılmayan işletmelerde ise en azından gün içerisinde mümkün olan en fazla sayıda sulama yapılması hayvan sağlığı ve refahı bakımından gereklidir. Malatya'daki işletmelerin çoğunda günde iki kez sulama yapılması hayvan sağlığı ve refahı bakımından yeterli olmayan bir uygulama olarak kaydedilmiştir.
Hayvan Sağlığı ve Veteriner Hekimlik Hizmetleri: Hayvancılık işletmelerinin faaliyetlerini etkin ve verimli bir biçimde yapma ve işletmelerini sürdürülebilir biçimde idare etmeleri için koruyucu ve tedavi edici veteriner hekimlik hizmetlerinin yanı sıra üreme, sürü sağlığı ve yetiştiricilik konularında da veteriner hekimlerden destek almaları gerekmektedir.
Yapılan çalışmada, veteriner hekimlik hizmetlerini almayan işletmelerin oranı (%10.3) olarak tespit edilmiştir. Veteriner hekimlik hizmetlerinin sadece hastalık görüldüğünde ve düzenli olarak alınmasına ait oranlar ise sırasıyla (%47.4) ve (%16.9) olarak hesaplanmıştır. Araştırmada ayrıca veteriner hekimlik hizmetlerinin büyük oranda serbest veteriner hekimlerden (%93.8) sağlandığı belirlenmiştir. Sadece hastalık görüldüğünde veteriner hekimlik hizmeti alanların oranı Muş'tan düşük (%57.7)6, Amasya'dan ise yüksektir (%73.5)10. Düzenli olarak veteriner hekimlik hizmetlerinden yararlanmada Muş'tan daha yüksek (%8.9) bir oran tespit edilmiştir6. Araştırmada tespit edilen, düzenli olarak veteriner hekimlik hizmeti alanların oranı oldukça düşük ve yetersizdir. Ara sıra ve sadece hastalık görüldüğünde veterinerlik hizmeti alınması eksik ve yetersiz bir uygulamadır. Veteriner hekimlik hizmetlerini almama ise hayvancılık işletmeleri için olumsuz bir durumdur. Veteriner hekimlik hizmetlerinin işletmelerdeki hastalıkların teşhisi ve tedavisini gerçekleştirmek yerine koruyucu hekimlik çerçevesinde yapılması daha doğru olmaktadır. Bu konuda Malatya'daki işletmelerdeki yetiştiricilerin bilgilendirilmelerinin ve desteklenmelerinin gerektiği anlaşılmaktadır. Yetiştiricilerin serbest veteriner hekimlerden hizmet almaktan kaçınmalarında önemli bir nedenin de yüksek mali külfet getirmesi olabilir. Bu çalışmada serbest veteriner hekimlerden hizmet sağlama bakımından elde edilen oran, Burdur (%6.3)5 ve Muş'ta (%77.4)6 elde edilen oranlardan daha yüksek oran bulunmuştur. Veteriner hekimlik hizmetlerini almayan, ara sıra ve sadece hastalık görüldüğünde alanların oranlarının yüksekliğinin serbest veteriner hekimlik hizmetlerinin maliyetlerinin yüksekliği ile ilişkili olduğu düşünülmektedir. Oysa, veteriner hekimlik hizmetlerinin, işletmelerdeki hastalıkların teşhis ve tedavisi yerine danışmanlık niteliğiyle yürütülmesi bu yüksek maliyeti önemli düzeyde düşürebilir. Bu durumun yetiştiriciler için daha ekonomik ve devamlılık arz eden bir hizmet olacağı anlatılmalıdır.
Yetiştiricilerin Sorunları ve Beklentileri: Hayvancılık sektörü, stratejik niteliklive yüksek riskliolmasının yanında sosyal, ekonomik ve çevresel faktörlerin etkilerine her zaman açık olması nedeni ile desteklenmesi gereken bir faaliyet koludur. Türkiye genelinde olduğu gibi Malatya'da da hayvancılığın geliştirilmesi için uygulanan desteklemeler, ilin ekonomisine katkı sağladığı gibi uygulandığı alanlarda toplumda farkındalık oluşmasına ve işgücünün yetişmesine de büyük katkı sağlamaktadır13. Türkiye'de büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapanlara “süt desteği, anaç sığır desteği, hastalıktan ari işletme desteği, buzağı desteği, kooperatif destekleri, gen kaynaklarını koruma desteği, yem bitkileri desteği, hayvan hastalıkları tazminatı, aşı desteği, süt regülasyon desteği, büyükbaş besi desteği ve kırsal kalkınma destekleri” verilmektedir14.
Büyükbaş hayvancılığa yapılan çeşitli desteklemelere rağmen, araştırmada, çoğu yetiştiricinin pirim ve desteklemelerden yararlanamadığı (%52.6) ve yararlananların bir kısmının da memnuniyet duymadıkları ve yeterli görmedikleri (%34.5) anlaşılmaktadır. İşletmelerin çoğunlukla küçük ölçekli olması, desteklemelerden yararlanılması için konulan şartları taşımamaları, işletme sahiplerinin bu konuda yeterli bilgi ve birikime sahip olmamaları, yetiştirici birliklerine ve kooperatiflere üye olunmaması desteklemelerden yararlanmadaki düşüklüğün nedenlerindendir. Araştırmada ele alınan işletmelerden yetiştirici birliklerine üye olanların oranı (%78.5), birliklerin beklentilerini karşıladığını düşünenlerin oranı ise (%67.3)'tür. Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliğine üye olanlar Tekirdağ'da (%15)12, Kars'ta (%46.12)15, Kahramanmaraş'ta bu oran (%18)16 ve ayrıca bu ilde kooperatife üye olanların oranı (%41)'dir16. Malatya'da yetiştirici birliklerine üye olanların oranı Kahramanmaraş, Kars ve Tekirdağ'dan daha yüksektir. Ancak, birlik üyesi olmalarına rağmen bir kısım yetiştiricinin pirim ve desteklemelerden yararlanmaması dikkat çekicidir. Bu durum birliklerin ve ilgili kurumların yetiştiricilere yeterli düzeyde rehberlik yapamamasından, pirim ve desteklemeleri almak için gerekli belge ve koşulların sağlanamamasından veya pirim ve desteklemelerin tatmin edici miktarlarda görülmemesi nedeniyle başvuru yapılmamasından kaynaklanmış olabilir. Bu sebeplerin araştırılarak gerekli düzenlemelerinin yapılmasının yararlı olacağı anlaşılmaktadır.
Hayvanların hastalanması halinde yapılacak bazı tedavi ve ölmeleri halinde verilecek tazminatları kapsaması bakımından sigorta oldukça önemlidir. Yetiştiricileri büyük zararlardan koruyarak sektörde faaliyet sürdürmelerini sağlamaktadır. Hayvanların sigortalatılmasındaki oran, yapılan çalışmada (%19.5) olarak hesaplanmıştır. Bu oran oldukça düşük bulunmuştur. Bu durumun hayvanların mevcut sigorta primlerinin düşürülmesiyle, yetiştiricilere sigortalamanın öneminin iyi anlatılmasıyla veya bu işlemlerin takibinin yetkili birimler tarafından ciddi şekilde yapılmasıyla iyileştirilebileceği düşünülmektedir.
Yapılan çalışmada yetiştiricilere devletten öncelikli beklentilerinin neler olduğu sorulmuştur. Sektörün sorunlarını yetiştiricilerin ağzından belirlemeyi ve beklentilerinin neler olduğunu saptamayı amaçlayan bu soruya yetiştiriciler; kredi desteği (%29.9), veteriner hekimlik hizmeti (%14.4), damızlık temini (%7.5), bilgi desteği (%15.5) ve pazarlama desteği (%32.6) olarak cevap vermişler ve öncelikli taleplerini bildirmişlerdir. Birden fazla seçeneğin işaretlenebileceği bu sorudaki tüm konular kendi içerisinde önemli olmakla birlikte, cevaplarda pazarlama ve kredi desteğinin daha fazla öne çıktığı görülmektedir. Bu durum Malatya'da hayvan ve ürün pazarlanmasında sıkıntı olduğunu ayrıca yetiştiricilerin işlerini yürütmek veya geliştirmek için sermaye artışına ihtiyaç duyduklarını göstermektedir. Kahramanmaraş'ta devletten kredi (%33), veteriner hekimlik hizmeti (%39), damızlık temini (%18) vebilgi desteği (%10) talep edilmektedir16. Edirne'de ise hayvancılık desteklemeleri, kredi desteği ve teknik bilgi desteği (%93), damızlık temini, desteklemelerin zamanında ödenmesi, ürün ve hayvanların pazarlanması ile ucuz yem ve ilaç temini isteyenler (%86)'dır17. İller ve bölgelere göre beklentiler farklılık göstermesine rağmen, hayvancılıkla uğraşanların önemli sorunlarla başa çıkmak zorunda oldukları, zor, riskli ve değişken bir yapıya sahip olan hayvancılığı sürdürebilmede devletin yardım ve desteğine ihtiyaç duydukları anlaşılmaktadır.