Kinezyofobi kronik bel ağrılı bireylerde günlük aktiviteleri sınırlandıran bir faktör olarak bildirilmekte, rehabilitasyon sürecini olumsuz etkilediği öne sürülmektedir
11,12. Vlaeyen ve ark.
7 tarafından yapılan çalışmada 37 puanın üzerinde bir değer yüksek derece kinezyofobi olarak tanımlanmıştır. Bu çalışmada kronik bel ağrılı 39 erkek ve 55 kadın bireyin kinezyofobi değerleri yüksek bulunmuştur. Güçlü ve ark.
13 105 bel ağrılı yetişkin bireyin katıldığı, ağrı şiddetinin ve korku kaçınma inançlarının yeti yitimi ile ilişkisini değerlendirdikleri çalışmada, ağrı şiddeti arttıkça korku kaçınma davranışı düzeyinde artış olduğunu ifade etmişlerdir. Lüning Bergsten ve ark.
12 265 bel ağrılı bireyin kinezyofobi değerlerini araştırmışlar ve erkeklerde bayanlardan daha yüksek anlamlı bir fark olduğunu göstermişlerdir. Bizim çalışmamızda ise kinezyofobi değerleri kadınlarda daha yüksek bulunmuştur. Ayrıca kadınların yaşam kalitesinin fiziksel fonksiyon alt parametresinde de erkeklere oranla daha düşük değerler gözlenmiştir. Çalışmamıza katılan kadınların çoğunluğu 47 yaşın üzerindedir. Uludağ ve ark.
14 ülkemizde kadınların menopoz yaş ortalamasını 47 olarak bildirmişler, menopozla ilişkili yakınmaların şiddeti arttıkça fiziksel ve emosyonel rol güçlüğü yaşam kalitelerinin azaldığını rapor etmişlerdir. Yurdakul ve ark.
15 menopoz dönemindeki kadınların yaşam kalitesinin fiziksel, sosyal fonksiyon ile ruhsal sağlık parametreleri skorlarının düştüğünü belirtmişlerdir. Menopoza bağlı meydana gelen osteoporoz hastalığı da kinezyofobi düzeyinin erkeklere kıyasla daha yüksek olmasına yol açabilir. Osteoporozlu hastalarda, bel ve sırt bölgesi kas gücünde azalma, esneklik kaybı ve postüral bozukluklar meydana gelebilmekte, yaşam kalitesi olumsuz yönde etkilenebilmektedir
16. Kadın hastalar, osteoporoza bağlı düşme korkusu ve kırık riskine bağlı olarak hareketlerini daha fazla kısıtlayabilir.
Hasanefendioğlu ve ark.17 kronik bel ağrısı hastaların, sağlıklı bireylere oranla, sağlıkla ilişkili yaşam kalitesinin özellikle fiziksel bileşenlerinin daha kötü olduğu, ağrı şiddeti, klinik ve fonksiyonel durumun yaşam kalitesinin fiziksel bileşenlerini negatif olarak etkilediğini ifade etmişlerdir. Altuğ ve ark.18 112 kronik bel ağrılı hastanın katıldığı çalışmada kinezyofobi ve yaşam kalitesi parametreleri arasındaki ilişkiyi araştırmışlardır. Araştırmacılar, kinezyofobi varlığının, yaşam kalitesinin genel sağlık, fiziksel fonksiyon, sosyal fonksiyon, ağrı, fiziksel rol güçlüğü parametreleri ile negatif bir ilişki içinde olduğunu rapor etmişlerdir. Svensson ve ark.19 lumbar disk hernisi cerrahisi geçirmiş hastalarda 10-34 ay sonrasında, toplam 80 bireyden 36’sında kinezyofobi varlığını tespit etmişlerdir. Kinezyofobisi olmayan hastalara kıyasla sağlıkla ilgili yaşam kalitelerinin daha düşük düzeyde olduğunu bildirmişlerdir. Antunes ve ark.20 kronik bel ağrılı depresyonsuz ve depresyonu olan 193 hastanın kinezyofobi değerleri karşılaştırmışlar, depresyonlu hastalarda kinezyofobi düzeyinin yüksek, yaşam kalitesinin kötü olduğunu ifade etmişlerdir. Bizim çalışmamıza katılan bireylerin kinezyofobi değerleri yüksek olmasına rağmen yaşam kalitesi ile ilişkisi bulunmamıştır. TKÖ genellikle ağrı nedeniyle aktivitelerin sınırlanmasına odaklanmış bir ölçektir. Fakat SF-36 yaşam kalitesi ölçeği, fiziksel fonksiyonlar kadar genel sağlık, duygusal durum ve sosyal aktiviteleri de değerlendirmektedir. Bel ağrısının, çalışmamıza katılan bireylerin yaşam kalitelerini tek başına yeterince etkilemediği görülmektedir. Daha geniş örneklem grubuyla yapılacak çalışmalar ile ilişkinin durumu araştırılabilir.
Sonuç olarak kronik bel ağrılı hastalarda kinezyofobi görülebilmektedir. Bu durum hastalarda bel ağrısının rehabilitasyon sürecini olumsuz etkileyebilmekte ve uzun dönemde fiziksel inaktivitenin yol açabileceği obezite ve kardiyovasküler hastalıklar için risk faktörü oluşturabilmektedir. Bu nedenle bel ağrısı olan bireylerin tedavi programlarına fiziksel aktivite düzeyini arttıracak egzersiz programlarının dahil edilmesi uygun olabilir.