Vitamin D eksikliği ve hiperürisemi dünya genelinde önemli bir halk sağlığı problemi olarak kabul edilmiştir. Yüksek ürik asit düzeyleri birçok organda ürat kristalizasyonunu indükleyerek gut, akut ve kronik nefropati ve ürolitiyazise neden olur
10. Hem D vitamini eksikliği ve hem de hiperürisemi kronik kalp hastalığı ve diabetes mellitus oluşumu için risk faktörüdür. Çok sayıda hayvan deneylerinde ürik asit ve D vitamini metabolik yolaklarının bağlantılı olduğu gösterilmiştir
11,12. Yapılan bir metaanalizde D vitamini eksikliği ve yetersizliği olan hastalarda serum ürik asit seviyeleri anlamlı olarak yüksek bulunmuştur. Yine bu metaanalizde D vitamini normal olan bireylerde (30 ng/mL<) ürik asit düzeylerinin anlamlı olarak düşük olduğu görülmüştür
13. Bunların aksine çalışmamızdaki bulgulara göre D vitamini yetersizliği olan grupta ürik asit düzeyleri (5.04±1.50) en yüksek saptandı. PTH sentezi ve salgılanması 25(OH)D vitamini eksikliği olan kişilerde daha yüksektir. Hem PTH hem de 25(OH)D vitamini, kalsiyum homeostazında önemli rol oynar. Serum PTH’nin kronik yükselmeleri osteoklast aktivitesini ve fosforun idrarla atılımını arttırır, böylece kemik yoğunluğu üzerinde olumsuz bir etkisi vardır
14. Ancak D vitamini düşüklüğü olan tüm hastalarda PTH artışı izlenmemektedir
15. Bu çalışmada klasik bilgiler ile uyumlu olarak grupların PTH düzeyleri Grup-1’de en düşük (45.32±8.76), Grup-3’de en yüksek (52.76±8.82) saptandı. D vitamini eksikliği olan hastalarda ürik asit, Hba1c düzeyleri ve diğer non-lipid kardiyak göstergelerin yüksek olduğu saptanmıştır
16. Hiperinsulineminin muhtemelen ürik asitin renal itrahını azaltmasına bağlı olarak insulin rezistansı olan kişilerde ürik asit yüksek saptanmaktadır
17. Yapılan bu çalışmada HOMA-IR düzeyleri Grup-1’de en düşük (2.42±1.03), Grup-2’de (2.92±1.96) ve en yüksek değer Grup-3’de (3.51±2.22) tespit edildi. Hiperürisemi ve yüksek plazma trigliserit düzeyleri arasındaki ilişki için yapılan açıklamalardan biri de yağ asitleri ve trigliserit sentezi icin çok miktarda NADPH gerektiği, bunun karaciğerde purin sentezini ve dolayısıyla ürik asit sentezini arttırdığı yönündedir
18,19. Bu çalışmadaki bulgular da bunu teyit eder nitelikte ürik asit düzeyinin en yüksek olduğu Grup-2’de trigliserid düzeyi de gruplar arasında en yüksek (138.45±142.15) değer olarak saptandı. Chen ve ark.
20 HDL-kolesterol ve ürik asit arasında negatif bir korelasyon bulmuştur. Muhtemel mekanizma da insulin rezistansı ile HDL kolesterolun azalması arasındaki ilişkidir
21. Yapılan bu çalışmada Chen ve ark.
20’larının çalışması ile uyumlu olarak ürik asit düzeyinin en yüksek olduğu Grup-2’de HDL-kolesterol düzeyi (45.27±10.82) gruplar arasında en düşük saptandı. Ürik asit düzeyinin en düşük olduğu Grup-3’de ise en yüksek HDL-kolesterol düzeyleri (51.81±15.74) saptandı.
Sonuç olarak, bu çalışma böbrek fonksiyonları normal olan hastalarda D vitamin düzeyleri ile serum ürik asit düzeyleri arasındaki ilişkinin araştırıldığı ulusal düzeydeki ilk çalışmadır. Grupların serum ürik asit düzeyleri arasında anlamlı bir fark yoktu. Ortak metabolik yolakları kullandığı kanıtlanan vitamin D ve serum ürik asit düzeyleri arasındaki ilişkinin doğrulanması için daha yüksek katılımcı sayısına sahip prospektif çalışmaların yapılması faydalı olabilir.