Bu çalışmada deneysel oluşturulan kist modelinde, intrakistik mannitol ve hiperosmolar dekstroz uygulamasının over kist boyutuna etki etmediği ancak over folikül rezervinin G1 ve G3 grubuna göre mannitol uygulanan G2 grubunda anlamlı olarak korunduğu gözlendi.
Ovaryan kistlerinin, çeşitli kimyasal ajanlar kullanılarak kist duvarının medikal ablazyonu yoluyla, tedavisini araştırmak için çeşitli deneysel ve klinik çalışmalar yapılmıştır. Yapılan klinik çalışmalarda endometrioma kistlerinde kist içi etanol uygulamasının anestezi gerektirmeden ofis şartlarında yapılabilen, güvenli, efektif ve rekürrens oranı sadece kist aspirasyonu yapılan hastalara göre düşük olduğu gösterilmiştir 2-4. Buna karşılık etanol skleroterapisinden sonra, etanolün abdominal ekstravazasyonu sebebiyle fertiliteyi olumsuz etkileyebilecek yapışıklıkların oluştuğu da gösterilmiştir 1. Yapılan deneysel bir çalışmada 7 ise sıçanlarda intrakistik etanol uygulamasının kist çapını azalttığı buna karşın over folikül rezervi üzerine olumsuz etki gösterdiği bulunmuştur. Atilgan ve ark. 13 antibakteriyel etkisi olan toksik ve iritan olmayan %10 povidone iodine uygulamasının, over kist çapını anlamlı olarak küçülttüğünü göstemişlerdir. Artas ve ark. 14 5 dakikalık kist içi %5 trikloroasetik asit uygulamasının, yumurtalık rezervinde anlamlı bir azalmaya neden olmadan kistlerin boyutunda anlamlı küçülme olduğunu bildirmişlerdir. Bakal ve ark.15 deneysel ovaryan kist modelinde kist içerisine uygulanan tetrasiklin, klaritromisin ve bleomisinin etkinliklerini karşılaştırmışlar ve tetrasiklin uygulamasının etkili olabileceğini bildirmişlerdir.
Yapılan bu çalışmada da yukarıdaki çalışmalara benzer şekilde deneysel over kisti oluşturuldu ve kist içerisine mannitol ve dekstroz uygulandı. Ancak kist boyutunda gruplar arasında anlamlı bir küçülme saptanmadı. Yukarıdaki çalışmalarda kullanılan kimyasal ajanlar genellikle kist duvarında oluşturdukları ablazyon veya fibrozis yoluyla kist boyutunu küçültmüşlerdir. Ancak bu çalışmada kullanılan ajanların etki mekanizması yukarıdaki çalışmalarda kullanılan ajanlardan farklıdır. Hiperosmolar çözeltiler, dokudan sıvı çeken bir ozmotik gradyan oluşturur ve hücrelerde hiperosmolar strese sebep olur. Oluşan hiperosmotik stresin hücre kültüründe apopitozisi uyardığı gösterilmiştir 16. Hücrenin hacim değişikliğini regüle edemediği hacim azalmasına bağlı hücre büzüşmesi, apopitotik hücre ölümüne götüren bir dizi olayın erken bir göstergedir 17. Hacimdeki aşırı değişiklikleri önlemek için hücreler, zar boyunca iyon taşınması ve metabolizmadaki değişiklikler dahil olmak üzere düzenleyici mekanizmalar geliştirmiştir. Hücrelerin hücre hacmi düzenlemesi ile ozmotik büzülmeye direnme yeteneği, ozmotik şoktan sonra apoptoza karşı dirençleriyle paraleldir 18. Hücreler, ozmolit konsantrasyonlarını geri yükleyerek hücre hacmini eski haline getiren çeşitli mekanizmalarla hiperozmotik strese uyum sağlayabilmektedir 19. Kist çaplarının küçülmemesi hücrelerdeki bu uyum mekanizmasına bağlı olabilir.
Bu çalışmada dikkat çeken bir başka bulgu, G1 ve G3 gruplarında korpus luteumda yer yer anjiyogenezisin regresyonunda azalmanın olması idi. Mannitol uygulanan G2 grubunda ise korpus luteum normal görünümlü olarak gözlendi.
Vasküler endotelyal büyüme faktörüne bağlı anjiyogenez, korpus luteum gelişimi için elzemdir 20. Normal döngüde, luteoliz sırasında anjiyogenezin regresyonu meydana gelmektedir 21. Total salpenjektomi yapılan bir deneysel çalışmada salpenjektomi grubunda korpus luteum içi angiogenezis regresyonundaki azalmayı uteroovaryan kan akımının bozulmasına ve VEGF üzerinden angiogenezisin artmasına bağlanmıştır 22.
Over folikül rezervi, G1 ve G3’e göre G2’de anlamlı olarak yüksek bulundu. Over kanserinden koruyucu etkisinden dolayı salpenjektomi uygulanmasına artan eğilim, over kanlanmasını azaltması ihtimali üzerine, over rezervini azaltabileceği hipotezi ile ilişkilendirilmiştir 23. Yapılan deneysel bir çalışmada 8 tek taraflı total salpinjektomi nedeniyle, yumurtalık rezervi ve granüloza hücrelerinde PCNA boyamasında azalma, fibroz, apoptoz ve atretik foliküllerde artış tespit edilmiştir ve bu bulgu total salpenjektomi işleminin iskemi ve reperfüzyon hasarı ile aynı taraftaki yumurtalık dokusuna zarar verebileceğini göstermiştir. Oksijenle ilişkili serbest radikallerin neden olduğu iskemi ve reperfüzyon hasarı ve lipid peroksidasyonu ile primordiyal folikül kaybına neden olmaktadır 23. Bu bulgular bizim çalışmamızla da uyumluluk arz etmektedir.
Bir başka in vivo çalışmada 24, mannitolün bir serbest radikal temizleyici olarak etkileri araştırılmıştır. UV ışığına maruz bırakılan, epidermal hücreler üzerinde yapılan çalışmada hücrelerdeki oksidatif hasarın mannitol ile ön işlemden geçirildiğinde %60.7 oranında azaldığı gösterilmiştir. Yine bir başka çalışmada 25 katarakt cerrahisinde göz içi dokuları korumak için kullanılan viskoelastik bir jel olan sodyum hiyalüronat (%2) ile mannitolün (%0.5) kombine kullanılmasıyla sağlanan koruyucu etki incelenmiş. Çalışmada H2O2 ile indüklenen oksidatif stresin ardından korneal endotel üzerindeki koruyucu etkiler açısından sodyum hiyalüronat bazlı üç farklı preperat araştırılmış ve oksidatif strese bağlı hasara karşı korneal endotel hücrelerinin korunması, mannitol içeren preparatta en yüksek düzeyde bulunmuştur.
Mevcut çalışmada salpenjektomi sonrası deneysel over kisti modelinde over folikül rezervinin sadece kist aspirasyonu yapılan ve intrakistik dekstroz verilen gruplara göre, intrakistik mannitol verilen grupta anlamlı olarak daha yüksek olması ve korpus luteumun normal olması mannitolün serbest radikal temizleyici etkisine bağlı olabilir.
Sonuç olarak; salpenjektomi sonrası deneysel oluşturulan over kisti modelinde intrakistik mannitol ve dekstroz uygulaması over kisti boyutuna etki etmemektedir ancak mannitolün salpenjektomiye bağlı ovaryan iskemi reperfüzyon hasarı sebebiyle over rezervi azalmasına karşı proflaktik etki gösterebileceği söylenebilir.