Çalışmadan çıkan en önemli sonuç KPR uygulanan hastalarda yüksek oranda kot ve sternum kırığı mevcudiyeti idi. Çalışmanın sonuçlarına göre KPR uygulanan hastalarda en sık görülen komplikasyon kot ve sternum kırığı idi. Kot ve sternum kırıklarının özellikle yetişkin yaş grubu hastalarda çok daha fazla olduğu görülmekte idi. Mevcut KPR kılavuzları kardiyopulmoner arrest vakalarında her ne kadar hemen göğüs kompresyonu önerse de resüsitasyon ilişkili komplikasyonların akılda tutulması gerekmektedir. Resüsitasyon kılavuzlarının değişmesiyle birlikte göğüs kompresyon sayısı yıllar boyunca değişmiştir. İlk yıllardan itibaren KPR ilişkili kot ve sternum kırığı ile ilgili çalışmalarda kırık oranı farklılık göstermektedir
8,9. Kılavuzdaki değişiklikler, uygulayıcı tecrübesinden kaynaklanan farklılıklar hasta yaşı gibi faktörler nedeniyle KPR ilişkili komplikasyon oranlarında değişiklik olmaktadır
3-6. Beom ve ark.
6’nın yaptığı bir çalışmaya göre 2010 KPR kılavuzu öncesinde KPR ilişkili kot kırığı oranı %62 iken, 2010 yılındaki değişiklikle beraber kot kırığı oranında artış olmuş ve çalışmalarında KPR sonrası kot kırığı oranı %78.9 olarak bulunmuştur. Kralj ve ark.
10’nın yaptığı bir çalışmada KPR ilişkili kot kırığı oranı erkeklerde %86, kadınlarda ise %92 oranında bulunmuştur. Ülkemizde yapılan bir çalışmaya göre, Özer ve ark.
11 602 adet non-travmatik nedenlerle vefat eden ve CPR uygulanan adli vakaların %16.1’inde kot ve/veya sternum fraktürü olduğunu tespit etmişlerdir. Bu çalışmada yetişkin hastaların %26.23’ünde kot kırığı, %31.15’inde ise sternum kırığı tespit edilmiştir. Bu çalışmada literatüre göre daha düşük oranda komplikasyon oranı saptanması, otopsiyi yapan hekimlerin bazı olgularda komplikasyonu gözden kaçırmış olabileceği gerçeğiyle açıklanmaktadır. Hamanaka ve ark.
12 yaptığı 62 hastanın kotlarını incelediği bir çalışmaya göre adli otopsi ile bilgisayarlı tomografi arasında yüksek düzeyde uyumluluk olmasına rağmen bilgisayarlı tomografi tarafından tespit edilen 69 kot kırığı otopsi ile tespit edilememiştir. Bu çalışmada çıkan sonuca göre bazı hastalarda meydana gelen KPR ilişkili komplikasyonların gözden kaçmış olabileceğini düşünmekteyiz. Gözden kaçan kot kırıklarının özellikle non-deplase minimal kırık olduğunu düşünmekteyiz.
KPR’nin efektif ve en az komplikasyonla yapılması için bir takım otomatik cihazlar geliştirilmiş ve bu cihazların bazı durumlarda kullanım önerisi kılavuzlarda yerini almıştır 13. Mekanik kompresyon cihazlarının yaygınlaşmasıyla beraber zamanla, ellerle kompresyon ve cihaz yardımı ile kompresyon yöntemleri komplikasyonlar açısından değerlendirilmiştir. Smekal ve arkadaşları, elle yapılan göğüs kompresyonu ile LUCAS isimli mekanik kompresyon cihazıyla göğüs kompresyonu yapılan KPR’de ortaya çıkan komplikasyon oranlarını karşılaştırmış ve komplikasyon oranları arasında anlamlı farklılık olmadığını tespit etmiştir 14. Dupont ve ark. 15, otomatik kompresyon cihazı ile KPR yapılan bir vakada sol diyafragma laserasyonu ve sol taraf retroperitoneal alanda kanama tespit etmişlerdir. Fanton ve ark. 16 ise, iki ayrı cihaz kullanılan iki ayrı vakada sağ karaciğer lobunun alt sınırında kontüzyon ve aşırı hemoperiton tespit etmişlerdir. Otomatik cihazlarla yapılan kompresyonda oluşan batın organları ile ilgili komplikasyonlarda cihazın hastaya bağlanan bandının yanlış konumlandırılması ile ilgili komplikasyon olabileceği belirtilmektedir. Yapılan çalışmada da 5 vakada karaciğer laserasyonu mevcuttu ama vakaların hiçbirinde otomatik kompresyon cihazı kullanılmadığı için mevcut komplikasyonlar uygulayıcı kaynaklı idi. Bu noktada karaciğer laserasyonunda, en sık sebebin uygulayıcının KPR esnasında hastanın karnına dizini dayamasından dolayı oluşan basınç olduğunu düşünmekteyiz.
Mevcut çalışmadan çıkan önemli bir sonuç da özellikle ileri yaş hastalarda çocuk yaş grubuna göre çok daha yüksek oranda KPR ilişkili komplikasyon gelişmesidir. Literatürde çocuk vakalarda KPR ilişkili kot veya sternum kırığı oranı %0-2 civarında belirtilmiştir 17. Boz ve ark. 18’nın adli otopsi sonuçlarını incelediği bir çalışmasında çocuk olgu grubunda KPR ilişkili komplikasyon oranı erişkin olgulara göre istatistiksel açılan anlamlı olacak şekilde düşük bulunmuştur. Yapılan çalışmada da literatüre benzer şekilde çocuk vakaların %0.63’ünde kot kırığı, %1.26’sınde sternum kırığı tespit edilmiştir. Bunun muhtemel sebeplerinden biri ileri yaşla kemik yoğunluğunun azalması ve kemik esnekliğinin azalması olabilir. İlerleyen yaşla beraber osteoporoz riskinin ve kemik kırıklarının arttığı bilinen tıbbi bir gerçektir 19. Bundan başka arrest olan çocuk hastalarda uygulayıcıların daha dikkatli davranmaları ve KPR kompresyon metodunun daha az basınçla uygulanmasından kaynaklanan bir durum olduğunu düşünmekteyiz.
Çalışmada tespit ettiğimiz KPR ilişkili komplikasyonlardan bir diğeri ise iç organ yaralanmalarıdır. Her ne kadar iç organ yaralanmaları çok nadir olsa da bizim çalışmamızda da literatüre benzer şekilde karaciğer, akciğer, kalp ve perikardla ilgili komplikasyonlara rastlanmıştır 4,15,20,21.
Sonuç olarak, otopside saptanan göğüs kafesindeki ekimozun; kaburga ve sternum kırıkları gibi yaralanmaların; akciğer ve kalp gibi göğüs boşluğundaki organ yaralanmalarının; karaciğer, dalak gibi batın organlarındaki yaralanmaların kardiyopulmoner resüsitasyon ilişkili olabileceği akılda tutulmalıdır. Adli tıp uzmanının görevi adli olaylarda gerçeğin ortaya çıkmasında önemli bir adım olan arrest olmuş hastadaki patolojilerin KPR ilişkili olup olmadığını ortaya çıkarmaktır. Bu nedenle oluşan hasarların yanlış yorumlanmasının önüne geçmek için KPR ilişkili olabilecek komplikasyonlar tanınmalı ve otopside tespit edilen bulguların acil müdahale uygulaması sonucu mu yoksa travma nedenli mi olduğu konusunda doğru karar verilmelidir.