DMAH yıllar içerisinde UF heparine göre daha fazla tercih edilse de HİT halen yaygın bir tıbbi sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. HİT gelişen hastalarda tromboembolik komplikasyonlar tedavi edilmediği takdirde %18-50 civarında mortalite ile sonuçlanmaktadır. Bu nedenle HİT geliştiği düşünülen hastaların tromboembolizm profilaksisi için güvenilir antikoagülan ajanlarla tedavi edilmeleri gerekir
7,8.
COVID-19 enfeksiyonunda artmış tromboembolizm sıklığının bildirilmiş olması nedeniyle tromboz açısından yüksek riske sahip COVID-19 pnömonili hastalara profilaktik dozlarda antikoagülan tedavisinin başlanılması önerilmektedir. Bu amaçla venöz tromboemboli (VTE) profilaksisi için çoğunlukla UF heparin veya DMAH kullanımı tercih edilmektedir 9. Bu nedenle COVID-19 pnömoni tanılı bu olgularda da tromboemboli profilaksisi için antikoagülan olarak DMAH kullanılması tercih edildi.
HİT’ in laboratuvar tanısı için iki farklı test kullanılmaktadır. 1- Fonksiyonel testler; Platelet agregasyon testi, heparin ilişkili platelet agregasyon testi ve seratonin salınım testi (SRI)’ dir. 2- Antijenik (immün) testler; ELİSA yöntemi ile heparine karşı oluşmuş antikorlar araştırılır 6. Bu testler teknik olarak zahmetli, zaman alıcı ve maalesef çoğu kurumda yapılamamaktadır. Bu nedenle HİT tanısı için laboratuvar tanı klinik tanının gerisinde kalmaktadır ve serolojik testler genellikle tanıyı desteklemek amacıyla kullanılmaktadır.
HİT tanısında laboratuvar testlerindeki güçlükler ve teknik yetersizlikler nedeniyle 4T skorlama sistemi birçok klinikte tanı amacıyla kullanılmaktadır (Tablo 2). Bu nedenle üç olguda da 4T skorlama sistem kullanıldı ve elde edilen sonuca göre HİT tanısı düşünüldü.
HİT’in başlangıç yönetimi HİT olasılığına dayalı olmalıdır 2. Heparine maruziyet sonrası 5. günden itibaren trombosit sayısında başlangıç değerine göre %50’ den fazla düşme olması durumunda klinik olarak HİT’ den kuşkulanılmalıdır 10. Üç olguyada pandemi servislerine yatışlarının ilk günü tromboz profilaksisine yönelik olarak DMAH tedavisi başlanılmıştı. Ayrıca 1 ve 3 numaralı olgularımızda son bir ay içerisinde DMAH kullanım öyküsü mevcuttu. İlk doz heparin sonrası olgularımızda sırasıyla 3., 10. ve 3. günlerde trombosit sayılarında bazal değerlerine göre %50’den fazla düşüş tespit edildi ve bu nedenle HİT olasılığı düşünüldü.
HİT’ in kendisi de tromboz eğilimine yol açtığı için tedavi stratejisi için acil bir karar almak gerekir ve bunun için laboratuvar sonuçlarını beklemek gecikmeye neden olabilir. Her üç olguda da HİT olasılığı için 4T skorlama sistemi kullanıldı. 2 ve 3 numaralı olguların 4T skoru 5 (orta riskli), 1 numaralı olguda ise ek olarak serebral tromboz tespit edildiği içini 4T skoru 7 (yüksek riskli) olarak hesaplandı. Klinik olarak HİT şüphesinde trombositopeniye yol açan diğer nedenlerinde (Sepsis, dissemine intravasküler koagülasyon, idyopatik/trombotik trombositopenik purpura, ilaçlar v.b...) dışlanması gerekmektedir. Üç olguda da trombositopeni yapabilecek diğer nedenler ekarte edilmiştir. Ayrıca heparin tedavisi kesildikten sonra trombosit sayısının spontan olarak yükselmeside tanıyı destekleyici bir bulgudur. Çalışmada ki üç olgununda heparin tedavisi kesildikten sonra trombosit değerleri en geç 14 gün içerisinde kendiliğinden normal seviyelere yükseldi. Bu durum olgulardaki HİT tanısını desteklemektedir.
HİT gelişmesi durumunda tromboz beklenen en ciddi komplikasyondur. Bu nedenle HİT şüphesinde ilk önce heparin tedavisi kesilmeli ve alternatif bir antikoagülan ilaç tedavisine hemen başlanılmalıdır. HİT geliştiği takdirde tromboprofilaksi için DTİ ve indirekt faktör Xa inhibitörleri kullanılmaktadırlar. Bir faktör Xa inhibitörü olan fondaparinux, HİT’ de tromboz profilaksisi için kullanımı giderek artan alternatif bir antikoagülan ilaçtır 11,12. Bu nedenle HİT tablosu gelişen her üç olguda da heparin tedavisi kesildikten hemen sonra alternatif antikoagülan ilaç olarak fondaparinux tedavisine başlanıldı.
Fondaparinux subkutan olarak 5mg (<50kg), 7.5mg (50-100kg) ve 10mg (>100kg) dozlarında günde tek seferde verilmektedir 4. Her üç olgununda ağırlıkları 50-100kg aralığında idi ve bu nedenle 7.5 mg/gün dozunda fondaparinux tedavisi s.c. yoldan günde tek doz şeklinde başlandı. Hastaların trombosit sayısı 150.000/mm3’ ün üzerine çıkınca tedaviye warfarin sodyum (Coumadin®, Bristol Myers Squibb, Newyork, ABD) 5mg/gün eklendi. Hastaların INR (International Normalized Ratio) düzeyleri 2.5’in üzerine çıkınca fondaparinux tedavisi kesildi ve tedaviye tek başına coumadin ile devam edildi.
Bir numaralı olguda serebrovasküler tromboz tespit edilmişti ve bu durum HİT’ e sekonder olarak düşünülmüştü. Fondaparinux tedavisine başlanıldıktan sonra olguların hiçbirinde yeni gelişen bir tromboz olayı tespit edilmedi. İlk iki olguda HİT tablosu fondaparinux tedavisi sonrası düzeldi, fakat ilerleyen süreçte COVID-19 pnömonisine bağlı solunum yetmezliği nedeniyle her iki olguda kaybedildi. Üç numaralı olgu ise HİT tablosu düzeldikten ve COVID-19 pnömonisi iyileştikten sonra şifa ile taburcu edildi.
Sonuç olarak; heparinin son yıllarda klinik kullanımının artmasıyla birlikte HİT tablosu daha sık olarak karşımıza çıkmaktadır. Tromboprofilaksi için heparin başlanan ve bu nedenle HİT tablosu gelişen hastalarda faktör Xa inhibitörü olan fondaparinux tedavisi, antikoagülan etkinliği ve düşük yan etki profili nedeniyle heparine alternatif bir ilaç olarak güvenle tercih edilebilir.