İnsülin pankreasın β hücrelerinden salgılanan, glukoneogenezi ve glujenolizi azaltan, antilipolitik ve anabolizan etkileri olan bir hormondur. Homeostazın en temel hormonudur. İnsülinin periferal dokularda etkisini yitirmesi homeostazı bozar. Demir ve çinko vücutta en fazla bulunan iki eser elementtir. Vücutta insülin de dahil olmak üzere enzim ve hormonların katalizlediği reaksiyonlarda bu ikili kofaktör olarak görev almaktadır
10. İnsülin, İD, demir ve anemi arasında karmaşık ve yararlı bir ilişki vardır. İnsülin ferritin sentezini ve transferin reseptörlerini uyararak adiposit ve hepatositlere hızlı demir alımını uyarır. Bu durum serum demir düzeylerinin azalmasına neden olur. Ayrıca İD olan hastalarda yağ dokunun artmış olması, sistemik düşük dereceli inflamasyon ve duodenumdan demir emilimini azalması nedeniyle demir düzeyleri düşer
11. Diğer taraftan insülin aktivitesi de demirden etkilenir. Demir insülin aktivitesini azaltarak İD ve hiperinsülinemiye neden olur. Demir eksikliği olan hastalarda glukoz döngüsü artarak periferik insülin yanıtı artar. Demir güçlü bir prooksidandır ve hücresel oksidatif stresi artırır. Pankreas β hücre disfonksiyonuna neden olur. Aşırı demir yükü insülin direncini, tip 2 diyabetes mellitusu ve obeziteyi tetikler
12. Bu çalışmada literatür ile uyumlu olarak serum demir düzeyleri İD olan grupta kontrol grubuna göre düşük olarak saptandı ve istatistiksel olarak anlamlıydı.
İnsülin transkipsiyon faktör, hipoksi ile indüklenebilir faktör-1A (HIF-1A) ve büyüme faktörü etkinliğini artırarak retikülosit gelişimi ve eritropoezde rol oynar. Eritropoietin yapımını artırır. Bu etkisinden dolayı hemoglobin/hematokrit değerlerinin yüksekliği İD sendromunun bir komponenti olmuştur13. İD olan hastalarda hemoglobin parametrelerinin incelendiği bir çalışmada HOMA-IR değerleri ile serum demir düzeyleri arasında negatif bir bağlantı, HOMA-IR ile hemoglobin düzeyleri arasında ise pozitif bağlantı saptanmıştır14. Kararlı durum plazma insülin konsantrasyonu insülin direncinin güçlü bir göstergesidir. Yapılan bir çalışmada15 kararlı durum plazma insülin konsantrasyonu yüksek olan hastalarda hemoglobin ve hemotokrit düzeylerinin yüksek olduğu ve bu bağlantının istatistiksel açıdan güçlü olduğu bulunmuştur (p<0.001). Diğer taraftan hemoglobin yüksekliği de β hücre fonksiyonlarını bozarak insülin sentez ve sekresyonunu azaltır. İD ve bir sonraki adım olan tip 2 diyabetes mellitusa zemin hazırlar16. Bu çalışmada ise İD olan grupta hemoglobin ve hemotokrit düzeyleri kontrol grubuna göre düşüktü fakat istatistiksel açıdan anlamlı değildi.
İD olan olgularda kronik düşük dereceli inflamasyona bağlı olarak hepsidin ve ferritin düzeyleri artar. Ferritin hem depo demiri göstergesi hem de bir akut faz reaktanıdır. Postmenopozal kadınlarda yapılan çalışmada serum ferritin seviyesi ile İD pozitif ve bağımsız olarak ilişkili bulunmuştur17. Yüksek serum ferritin seviyesinin, İD ile anlamlı ilişkisi olan tip 2 diabetes mellitus ile ilişkili olduğu bildirilmiştir. Yükselmiş serum ferritin seviyesi, Koreli erkeklerde gelecekteki İD gelişimi ile bağımsız olarak ilişkilendirilmiştir18. Normal olgularda depo demirinin en önemli göstergesi ferritindir. İD veya obezitesi olgularda ise düşük dereceli kronik inflamasyondan ötürü ferritin düzeyi depo demiri hakkında yanıltıcı bilgiler verir. Bu nedenle çalışmamızda ferritin ile beraber transferrin satürasyon indeksine de bakıldı19. Diyabeti veya İD olan hastalarda TSİ düşük olarak seyreder. Bunun nedeni inflamasyonun ve artmış adipozitenin demir taşınması ve birikimini değiştirmesidir. Öte yandan aşırı demirin prooksidan etkileri nedeniyle TSİ düşük olan diyabet ve İD olan hastalarda demir takviyesinin uygunluğu değerlendirilmelidir20. Bu çalışmada literatüre uygun olarak ferritin düzeyi İD grubunda yüksek saptandı fakat istatistiksel açıdan anlamlı değildi. TSİ İD olan grupta düşük olarak saptandı ve istatistiksel bakımdan anlamlıydı.
Çinko vücut için esansiyel bir elementtir ve birçok enzimatik reaksiyonda kofaktör olarak görev alarak metabolik dengenin sağlanmasında rol oynar. Glukoz homeostazında ise insülinin pankreasta depolanmasında, insülin ve insülin reseptör tirozin kinaz aktivitesinde görev alır. Bozulmuş glukoz toleransı olan polikistik over sendromlu hastalarda normal glukoz toleranslı hastalara göre çinko düzeyleri düşük olarak tespit edilmiştir21. Diyabet ve İD olan hastalarda üriner çinko atılımı artar ve total çinko seviyesi düşer22. Tip 1 diyabetli hastalarda yapılan bir çalışmada serum çinko düzeyleri ile HbA1c düzeyleri arasında negatif bir korelasyon saptanmıştır23. Bu çalışmada literatür ile uyumlu olarak İD olan grupta çinko düzeyi kontrol grubuna göre düşük saptandı ve istatistiksel olarak anlamlıydı.
İD olan hastalar genelde obez hastalardır. Bu çalışmada İD olan grupta VKİ 32.8 (31.1-35.1) kg/m² (obez) olarak saptandı. Son çalışmalarda vitamin ve mineral eksikliklerinin obezlerde yağ depolanmasına ve kronik enflamasyona katkıda bulunduğu gösterilmiştir24. Obez çocuklarda çinko, demir, vitamin A, vitamin E düzeylerinin normal ağırlıklı çocuklardakinden daha düşük olduğu ortaya konmuştur. Bu vitamin ve mineral eksiklikleri obezite ve İD gelişimini artırabilir. Vitamin A ve E eksikliğinin insan ve hayvan modellerinde leptin ekspresyonunu azalttığı gösterilmiştir25. Bu çalışmada ise literatürle uyumlu olarak serum demir ve çinko düzeyleri İD olan obez grupta kontrol grubuna göre düşük olarak bulundu.
Sonuç olarak, insülin glukoz metabolizmasında olduğu kadar vücudun homeostazında önemli rolleri olan bir hormondur. Çinko ve demir düzeyleri yeterli olan olgularda glukoz metabolizma bozukluklarının daha az görüldüğü bilinmektedir. İnsülin hormonunun çinko ve demir gibi biyokimyasal reaksiyonlarda kofaktör olan iki eser elementin seviyesini de etkileyebileceği hipotezinden yola çıkarak yapılan bu çalışmada İD olan hastalarda her iki elementin düzeyleri düşük olarak bulunmuştur.
Çalışmanın Kısıtlılıkları: Bu çalışmada çeşitli sınırlamalar mevcuttu. Bunlardan birisi çalışmanın retrospektif olarak tasarlanmış olmasıdır. Dolayısıyla sadece bütün verileri tam olan olgular çalışmaya dahil edilmiştir. Sonuç olarak bu durum hasta sayının da sınırlı olmasına neden oldu. Bu nedenle gelecekte İD ile çinko ve demir düzeyleri ilişkisini araştıran çalışmaların prospektif ve daha geniş vaka serilerinde yapılması yararlı olacaktır.