Bireyin yaşamını sağlıklı olarak sürdürebilmesi ve hastalıklarla mücadele edebilmesi için hastalık farkındalığının yüksek olması gerekir
18. Ayrıca IDF verilerine göre 20’li yaşlara kadar inen DM için gençlerin hastalık risk taramalarının yapılması ve onların sağlıklı yaşam tarzına yönlendirilmesi oldukça önemlidir. Brehm ve ark.
10 çalışmasında genç nüfusun hastalıklara karşı duyarsız olduğu, aile öyküsünün kendi sağlığını nasıl etkileyebileceğinin farkında olmadığı ve gerekli yaşam tarzı değişikliklerini benimsemediklerini bildirmiştir. Mongiello ve ark.
19 yaptığı çalışma da birçok üniversite öğrencisinin DM riskini hafife aldığını raporlamıştır.
Bu araştırma da öğrencilerin %54.2’sinin FINDRISK puanı 7 olup DM riski düşük düzeydir. Aynı şekilde Al-Shudifat ve ark.8 üniversite öğrencileri ile yaptığı çalışmada öğrencilerin FINDRISK puanının 7, DM riskinin düşük düzey olduğunu belirtmiştir. Aris ve ark.20 yaptığı çalışma da öğrencilerin 3’te 2’sinin DM riskinin düşük düzey olduğunu raporlamıştır. Demirağ ve ark.15 Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu öğrencileri ile yaptığı çalışma da genç nüfusun %83.4’ünün FINDRISK puanının 7 ve düşük düzey risk grubunda olduğunu raporlamıştır. Bu literatür örnekleri bu çalışma ile benzerlik göstermektedir. DM komplikasyonları uzun dönem kendini gizleyebilir. Bu nedenle erken yaşlarda birey DM riski ile karşı karşıya olduğunu bilir ise ilerideki yaşamı için dikkatli olabilir.
Çalışma da öğrencilerin yaş ile DM riski arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildir. Al-Shudifat ve ark.8 üniversite öğrencileri ile yaptığı çalışma da yaş ile DM riski arasında anlamlı farklılık bulamadığını ifade etmiştir. Memiş ve ark.21 ailesinde Tip 2 DM olan öğrencilerin DM riskini değerlendirdikleri çalışma da öğrencilerin çoğunluğunun 21 yaş altı olup, DM riskinin hafif düzey olduğunu belirtmiştir. Yaş artıkça Tip 2 DM riski artmaktadır. Nayakara ve ark.7 erken dönemde hastalığın teşhis edilmesi tedavi şansını artırdığını bildirmiştir. Baek ve ark. 22 DM risk tanılamasında erken yaş aralığının önemini vurgulamıştır.
Çalışma da cinsiyet ile DM riski arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildir. Buna karşın, Gezer23 hemşirelik öğrencileri ile yaptığı çalışma da kadınların DM risk puanının daha yüksek olduğunu raporlamıştır. Aynı şekilde, Erdoğan ve Coşansu 24 18 yaş üstü, DM’ li olmayan bireylerle yaptığı çalışma da kadınların DM riskinin daha yüksek olduğunu belirtmiştir. Al-Shudifat ve ark.8 ise yaptığı çalışma da erkeklerin DM riskinin önemli oranda yüksek olduğunu ifade etmiştir. Kautzky-Willer ve ark.25 Tip 2 DM’nin erkeklerde kadınlara göre daha erken yaş ve daha düşük BKİ’ de ortaya çıktığını belirtmiştir. Çalışma sonuçlarının bizim araştırmamızdan farklı olmasının sebebi örneklem gruplarındaki bireylerin beslenme şekli, egzersiz yapma durumu vb. nedenler olabilir.
Araştırma da sigara kullanımı ile DM riski arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildir. Topbaş26 ise öğrenciler ile yaptığı araştırma da sigara içen bireylerin içmeyenlere oranla daha fazla DM riski taşıdığını belirtmiştir. Khan ve ark.27 yaptığı çalışma da öğrencilerin sigara kullanımının DM riskini artırabileceğini belirtmiştir. Araştırma sonucunun bu çalışmalardan farklı olmasının nedeni öğrencilerin büyük çoğunluğunun sigara kullanmamasından kaynaklanıyor olabilir.
Araştırma da egzersiz yapma durumu ile DM riski arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlı değildir. Aktivite yetersizliği, Tip 2 DM ve komplikasyonlarına bağlı morbidite ve mortalite de artışa neden olmaktadır. Sampath ve ark.28 düzenli egzersiz bireyi kan şekeri regülasyonunu sağlamada daha başarılı kıldığını belirtmiştir. Reddy ve ark.29 direnç antrenmanı sırasında glikozun ortalama 1.33±1.78 mmol/L düştüğünü devamlı egzersizin glisemik kontrolü iyileştirebileceğini önermiştir. Çalışmaya katılanların çoğunluğunun BKİ’si düşük olduğundan bu durum genç nüfusun egzersiz yapma davranışlarını olumsuz etkilemiş olabilir.
Araştırma da bel çevresi değeri ile DM riski arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır. Farklılık 89 cm ve üzeri olan bireylerden kaynaklanmaktadır. Aynı şekilde Al-Shudifat ve ark.8 yaptığı çalışma da bel çevresi değeri yüksek olan bireylerin DM riskinin daha yüksek olduğunu saptamıştır. Doğan ve ark.30 üniversite öğrencileri ile yaptığı çalışma da bel çevresi değeri yüksek olan gurubun DM riskinin yüksek olduğunu belirtmiştir. Wei ve ark.31 bel çevresi ile DM arasında pozitif ilişki olduğunu raporlamıştır. Bel çevresi artışı DM için önemli risk faktörü olduğundan literatürdeki bu örnekler çalışma bulgusunu desteklemektedir.
Çalışma da erkeklerin bel çevresi değerlerinin kadınlara göre daha yüksek olduğu belirlendi. Aynı şekilde Al-Shudifat ve ark.8 öğrencilerin DM riskini araştırdıkları çalışma da erkeklerin bel çevresi değerlerinin kadınlardan daha yüksek olduğunu belirtmiştir. Bel çevresi ile cinsiyet arasındaki farkın kadınların estetik olarak güzel görünme kaygısının yüksek olmasından ve buna bağlı olarak beslenmesine dikkat etmesine bağlı olabilir.
Araştırma da bel çevresi değeri ile egzersiz yapma alışkanlığı arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır. Bel çevresi ile egzersiz arasında negatif korelasyon vardır. Zhang ve Wang32 bel çevresi değeri ile egzersiz yapma durumu arasında pozitif korelasyon bulmuştur. Araştırma bulgusunun bizim sonucumuzdan farklı olmasının nedeni öğrencilerin sosyo-kültürel özellikleri, öz geçmiş ve soy geçmiş anlayışı, egzersiz yapma gibi sağlıklı davranışlara yönelmedeki farkındalık düzeylerinden kaynaklanıyor olabilir.
Çalışma da bel çevresi değeri ile sigara içme alışkanlığı arasındaki farklılık istatistiksel olarak anlamlıdır. Sigara içenlerin bel çevresi değeri daha yüksektir. Lee ve ark.33 sigaranın obeziteye neden olabileceğini belirtmiştir. Bel çevresi değerindeki artış santral obezite nedenidir. Obez bireylerde insülin direnci gelişmektedir. DM’nin ortaya çıkışındaki ana mekanizmalardan biri insülin direncidir12.
Araştırma da BKİ ile DM riski arasındaki istatistiksel farklılık anlamlıdır. Öğrencilerin beden kitle indeksi arttıkça DM riski de artmaktadır. Wei ve ark.31 BKİ ile DM arasında pozitif ilişki olduğunu raporlamıştır. Spurr ve ark.34 yaptığı Tip 2 DM risk faktörleri belirleme çalışmasında gençlerin yaklaşık yarısının fazla kilolu ve obez olduğunu belirtmiş ve acilen gençlerin prediyabet açısından değerlendirilmesini vurgulamıştır. Khan ve ark.27 obez ve kilolu bireylerin DM risk algılarının obez ve kilolu olmayanlara göre daha yüksek olduğunu belirtmiştir. Góra ve ark. 35 ortaokul öğrencilerinin %92.4’ünün anormal beslenme alışkanlığının olduğunu ve bu tablonun DM riskini artırdığını ifade etmiştir.
Bu çalışmada genç nüfusun DOF farkındalığı orta düzeydedir. Mongiello ve ark.19 yaptığı farkındalık çalışmasında birçok üniversite öğrencisinin DM’yi hafife aldığını raporlamış ve acilen DM’ye ilişkin bilgi ve farkındalığın artırılması gerektiğini vurgulamıştır. Toplumda eğitim düzeyi yüksek gruplardan olan ve üniversitede bir sağlık bölümünde eğitim almakta olan kesimin bile DM farkındalığının orta düzey olması düşündürücüdür. Bu nedenle farkındalık artışı sağlayacak eğitimlerin ve çalışmaların artırılması gereklidir.
Çalışma da DM riski ile DOF arasında istatistiksel açıdan önemli bir ilişki yoktur. Buna karşın, Osman ve ark.36 üniversite öğrencileriyle yaptığı çalışma da DM riski ile Tip 2 DM farkındalığı arasında yüksek düzeyde, pozitif ve anlamlı bir ilişki olduğunu belirtmiştir. Çalışma sonucunun araştırma bulgusundan farklı olmasının nedeni araştırma dizaynı olabilir.
Sonuç olarak, araştırmaya katılan öğrenciler DM riski yönünden düşük risk grubundadır. Öğrencilerin DM farkındalığı orta düzeydir. Sağlık eğitimi alan ve topluma sağlık hizmeti verecek olan genç nüfusun bile farkındalığının orta düzeyde olması düşündürücüdür. DM farkındalığını artırmak ve DM riskini önlemek için üniversitelerde doktor, hemşire ve diyetisyenin bulunduğu bir ekip tarafından DM danışmanlık merkezleri açılabilir. Bu ekip tarafından öğrencilere her yıl düzenli farkındalık eğitimleri verilebilir. İş yerlerindeki çalışan sağlığını koruma ve yükseltme çalışmaları örnek alınarak her yıl eğitim öğretim yılı başında doktor ve hemşire tarafından FINDRISK yöntemiyle öğrencilerin gelecek 10 yıl içinde DM tanısı alma riski belirlenebilir. Belirlenen risk grubuna göre bireye özgü koruyucu ve tedavi edici önlemler alınabilir.
Araştırmanın Sınırlılıkları: Bu araştırmanın iki adet sınırlılığı vardır. Birincisi, sadece bir üniversitesinin sağlık hizmetleri meslek yüksekokulu anestezi programı öğrencileriyle yapıldığı için sonuçlar tüm sağlık eğitimi alan öğrencilere genellenemez. İkincisi merkezin tek oluşu gençlerin eğitim, kültürel, beslenme ve aktivite düzeylerinin DM riski ve DM farkındalığı ölçümünde benzer özellikler göstermiş olabilir.