Toplumun her kesiminde her yaştan insanın ilaç kullanmak zorunda kalabileceği bir gerçektir. İlaçlar tedavilerin vazgeçilmez ögeleri olsa da, doğru kullanılmayan ilaçlar kişiye zarar verebilir. Hatta antibiyotikler örneğinde olduğu gibi kişisel etki ötesinde, toplum direncine de neden olabilirler
6. Öte yandan dünya nüfusunun yaşlanması ile ilaç kullanımının artması, ilaca ayrılan bütçelerin büyümesi ve bazı hastalıklarda yeni ilaç çalışmalarının çok kısıtlı kalması mevcut ilaçların daha doğru kullanılması gerektiği bilincini beraberinde getirmiştir. 2000’lerin başlarında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) kapsamlı bir şekilde tüm dünyadaki ilaç sarfı ve detaylarına yönelik verileri derlemiş ve çarpıcı sonuçlara ulaşmıştır. Buna göre, tüm ilaçların yarısından fazlasının hastaya uygun olmadan reçetelendiği veya hasta tarafından eczaneden tedarik edildiği kaydedilmiştir. Neticede hastaya uygun olmayan reçeteli veya reçetesiz olarak eczaneden edinilmiş bu ilaçların, hastaların yarısı tarafından doğru bir şekilde kullanmadığını bildirmiştir
7. DSÖ’nün ilaca ilgisinden bu yana AİK ile ilgili toplumun her kesiminde anketler, çalışmalar artmaktadır. Bu çalışmalardan biri de tıp, diş hekimliği ve eczacılık fakülteleri 1. sınıf öğrencilerinin AİK bilgi ve davranışlarının değerlendirildiği mevcut araştırma olmuştur. Genel hatları ile bu çalışmada cinsiyet ve yaş gibi demografik verilerin AİK’de başarılı olmayı etkilerken, sürekli ilaç kullanımının AİK konusunda bireyleri daha başarılı kıldığı görülmüştür. AİK ölçeğine göre başarılı olanların eczaneden verilen ilacın reçetelerindeki ile aynı olup olmadığını kontrol etme, ilaçların SKT’ye dikkat etme, prospektüs okuma ve tavsiye ile ilaç kullanmama gibi ortak davranışları saptanmıştır.
Bulaşıcı olmayan, yavaş ilerleyen, tam olarak tedavi edilemeyen ve 3 ayı geçen bir süredir var olan hastalıklar kronik kabul edilir8. Kronik hastalıklar kronik ilaç kullanımını da beraberinde getirir. İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikasının 2009 yılında yaptığı çalışmada ülkemizde kronik ilaç kullanım oranı %9.9 olarak saptanmıştır9. Bu oran yaşlanma ile artmakta iken bizim çalışmamızda ortalama yaşı 19.4 olan katılımcıların kronik ilaç kullanım oranının toplum yüzdesinden fazla olduğu görünmektedir. Köse ve ark.10’nın çalışmalarında ise 2019 yılında kadınların kronik hastalığa sahip olma sıklıkları %12.7 olarak saptanmış, erkeklerde ise bu oran %20’nin üzerinde bulunmuştur. Görünen o ki, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de kronik hastalıklar zamanla artmaktadır. Kronik hastalığı olan bireylerin büyük çoğunluğunun kronik ilaç kullanmak zorunda olması ve mevcut çalışmadaki katılımcıların çoğunun kadın olduğu düşünüldüğünde bu çalışmadaki kronik ilaç kullanımı sıklığının toplumu yansıttığı söylenebilir.
Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 2020 verilerine göre toplamda satılmış olan ilk 3 ilaçtan ikisi antiinflamatuvarlar ve antiromatik ürünler ile analjeziklerdir11. 2020 yılında yapılan bir çalışmada ise üniversite öğrencileri arasında da en çok kullanılan ilaç grubunun ağrı kesiciler olduğu belirtilmiştir12. Bu durumda çalışmamıza katılan tıp, diş hekimliği ve eczacılık fakülteleri öğrencileri, en sık kullandıkları ve bulundurdukları ilaç olan ağrı kesicilerle, hem toplumun hem de diğer fakülte öğrencilerinin bir yansıması olmuştur. Maalesef ağrı kesicilerin ülke genelinde ilaç kategorisinde dahi görülmediği bir gerçektir. Herhangi bir doktora başvuruda, hatta ameliyatlardan önce bile kişinin kullanmakta olduğu ilaçlardan biri olarak bahsedilmediği bilinmektedir. Oysaki bu ilaç grubunun bir üyesi olan asetil salisilik asidin antitrombotik özelliğinden dolayı operasyonlardan en az 3 gün tercihen 7 gün önce kesilmesi gerekmektedir13. Bununla birlikte ağrı kesiciler, kronik kullanımda hipertansiyon gelişmesine neden olabilecek kadar da risklidirler14. Öte yandan akılcı olmayan kullanımları ile bakterilerin direnç kazanmasına neden olan dünyada ve Türkiye’de çok sık kullanılan antibiyotikler, mevcut çalışmaya katılan öğrencilerin de hazırda bulundurduğu ilaçlardan olmuştur15. Bu bulgular ile katılımcılar küçük çaplı bir Türkiye örneklemi olmuş ve literatürle de uyum göstermiştir. Önemli yan etkileri bulunan ağrı kesicilerin ve antibiyotiklerin gerekli olabileceği düşüncesi ile hasta olmadan yazdırılması ve satın alınması, ilerde bu ilaçları reçeteleyecek ve reçeteleri karşılayacak meslek gruplarının eğitimlerinin birinci basamağında henüz kullanımlarına yönelik farkındalık kazanmadıkları şeklinde yorumlanabilir. Mevcut çalışmanın sonuçlarına göre, en sık reçetelenen/ evde bulundurulan diğer ilaç grupları ise mide ilaçları, soğuk algınlığı ilaçları ve vitaminler şeklinde olmuştur. Mide ilaçları, ağrı kesici ilaçlarla birlikte çoğu zaman endikasyon dışı reçetelendiği, soğuk algınlığı ilaçları genellikle kombinasyon preparatlar olup içinde ağrı kesici de barındırdığı için ve vitaminler ise popüler sağlık kültürünün getirisi olan ilaç/takviye edici gıdaların en masum ve temin edilebilir görülenleri oldukları için bu sonuçlar şaşırtıcı bulunmamıştır. Ayrıca bu ilaç grupları da benzer yüzdelerle daha önceki çalışmalarla uyuşmaktadır16. Akılcı olmayan ilaç kullanımı global bir halk sağlığı sorunu olmuşken, mevcut çalışmaya katılan öğrencilerin %75.4’i AİK ölçeğine göre 35 ve üzeri puan (36.6±4.2) almış ve AİK bilgisine sahip kabul edilmişlerdir17. Tıp fakültesi öğrencilerinin diğer iki fakülte öğrencilerine göre AİK ölçeğinde başarı ortalamalarının daha iyi olması, birinci sınıf sürecinde aldıkları alan derslerinin içeriğinden kaynaklanabilir. Ancak ilaca dair bilgilerin neredeyse tamamının ve AİK’nin detaylarının çalışmanın yapıldığı tıp fakültesi 3. sınıfta Tıbbi Farmakoloji Derslerinde anlatılacak olması bu hipotezi çürütebilir. Bu durumda bu fark tıp fakültesindeki öğrencilerin bireysel farkındalığına ve yükseköğretime geçişte alanla ilgili olup tıp fakültesi seçmelerine bağlı olabilir. Fakülteler arası saptanmış olan başarı farkı ankete katılan kadın ve erkekler arasında da vardı. Yin ve ark.18’nın tıp fakültesi öğrencileri arasında yaptığı çalışmada erkeklerin AİK’de daha başarılı olduğu saptanmıştır. Soysal ve Şahin19’in araştırma sonuçları ise 85 sağlık yönetimi öğrencisi arasında kadın veya erkek olmanın başarıyı etkilemediği şeklindedir. Başka bir üniversite öğrencileri ile yürütülmüş bir çalışmada ise kadın öğrencilerin daha başarılı olduğu paylaşılmıştır20. Bu konuda önceki araştırmaların da gösterdiği üzere, farklı coğrafya ve farklı örneklem gruplarına göre sonuçlar değişmektedir. Bu çalışmanın anket sonuçlarına göre ise kadınlar erkeklere göre AİK konusunda daha başarılı bulunmuşlardır. Mevcut çalışma ile kadınların AİK konusunda daha başarılı olması konusunda paralellik gösteren bir çalışmada, kadınların prospektüs okuma alışkanlıklarının da daha yüksek olduğu belirtilmiştir5. Mevcut çalışmada ise kadın erkek ayrımı yapılmasa da prospektüs okumanın AİK ölçeğinde başarılı olmayı etkilediği sonucuna varılmıştır.
Yapılan bu çalışmada bir başka AİK’de başarılı olma kriteri ise daha genç olmaktı. Yaslı ve Turhan20’ın ve Supapaan ve ark.21 çalışmalarına göre ise yaş AİK ölçeğinde fark oluşturacak bir kriter olmamıştır. Bu çalışmada yaş ortalaması daha düşük olanların AİK konusunda daha başarılı bulunmuş olması, ankette yer almayan medeni durum, önceki eğitim kurumu, sosyal güvence durumu, aile türü, memleketi gibi sosyodemografik herhangi bir özellikten kaynaklanıyor olabilir.
Kronik ilaç kullanmak zor olsa da, özellikle genç hastalar yaşam kalite ve sürelerini artırmak için ilaç kullanma konusunda daha hassas olurlar. Mevcut çalışmanın anketine katılan öğrencilerin %12.3’ü sürekli ilaç kullanmakta olduklarını bildirmişlerdi ve bu öğrencilerin AİK davranış ve bilgileri kullanmayanlara göre daha iyiydi. Yalnızca tıp fakültesi öğrencileri arasında yapılan akılcı ilaç farkındalığı çalışmasında öğrencilerin %12’si sürekli ilaç kullandıklarını bildirmişlerdi22. Üniversite öğrencileri örnekleminde yapılan bir başka çalışmada da sürekli ilaç kullanımı olanların AİK ölçeğinde daha başarılı oldukları paylaşılmıştır12. Mevcut çalışmada sürekli ilaç kullananların bir senedir tıp, diş hekimliği ve eczacılık bilgisi almakta oldukları da düşünüldüğünde AİK’de daha başarılı olmaları doğal görünmektedir.
Bu çalışmanın bulgularından biri de öğrencilerin büyük kısmının arta kalan ilaçları saklamalarıydı. Öte yandan gerekebilir düşüncesi ile de hasta olmadan ilaç tedariği yapan öğrenciler de katılımcıların yarısından fazla idi. Artan ve daha önceden tedarik edilmiş bu ilaçların ihtiyaçları durumunda SKT’ye dikkat etmek, SKT’si geçtiği için ilaçları atmak genel davranışlar olarak sergilenmiştir. SKT’ye dikkat etmek, çalışmamızda AİK’de başarılı olanlar ile olamayanları da ayırt eden unsurlardan olmuştur. SKT gibi okunduğunda her okuryazar tarafından aynı şekilde değerlendirilebilecek olan bir diğer davranış şekli ise reçete ile ilaç alırken, reçetede yazan ilaç olup olmadığının kontrolüdür. Mevcut çalışmada reçetenin bu şekilde kontrolü AİK’de başarılı olmayı etkileyen başka bir unsur olarak saptanmıştır. Bu çalışma ile paralellik gösteren başka bir üniversitenin tıp fakültesi öğrencilerinin doldurduğu anket sonuçlarına göre de en çok yapılan AİK davranışlarından biri ilaçların SKT’sine dikkat etmek ve reçete kontrolü olmuştur23. Mevcut çalışma ile örneklemi benzer olan bu araştırmadaki ortak AİK davranışları, okuryazarlık ve alanla ilgili olmaya bağlanabilir.
Mevcut çalışmada AİK konusunda başarısız olanlar anlamlı şekilde daha fazla, doktor önerisi olmadan, herhangi bir komşu/yakın tavsiyesi ile ilaç kullandıklarını belirten seçenekleri işaretlemişlerdir. Ekenler ve ark.24 Konya’nın bir ilçesinde aile sağlığı merkezine başvuran veya ev ziyaretlerinde konuşulan hastaların AİK durumlarını değerlendirmişler ve komşu/akraba önerisi ile ilaç kullanma oranını %66 olarak belirlemişlerdir. Bu çalışmada akılcı olmayan bu yaklaşımın oldukça yüksek oranda saptanması katılımcı popülasyonu ile alakalı gibi görünmektedir. Tıp fakültesi örnekleminin seçildiği yukarda bahsedilen çalışmalardan birinde ise, komşu/yakın tavsiyesi ile ilaç kullanma oranı 14.1 bulunmuştur 23. Bu oran bu çalışmadaki ankete göre 16.7 olmuştur. Bu durumda benzer katılımcılarla benzer sonuçların alınması sağlık alanındaki kişilerin ilaca başlarken daha ihtiyatlı davranıp, işin profesyonellerinin önerilerini dikkate aldıkları şeklinde yorumlanabilir.
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ilaçların akılcı kullanımına yönelik çalışmalar artmakta, AİK farkındalığı ve bilinci bunlara bağlı olarak da ilaç kullanımında alışkanlıklar pozitif yönde değişmektedir. Geleceğin reçete yazan hekimleri ve ilacı hastayla buluşturan eczacılarının AİK bilgi ve davranışlarının değerlendirildiği bu çalışmanın bulguları;
- Eğitimlerinin ilk yılında AİK konusunda toplum ortalamasının üzerinde bilgili olduklarını
- Diş hekimliği ve eczacılık fakültesine göre tıp fakültesi öğrencilerinin AİK’de daha başarılı olduğunu,
- AİK davranışlarının detaylarına bakıldığında ise, başarılı olanlar ile başarısız olanlar arasında akılcı olan veya akılcı olmayan ortak davranışlar olduğunu göstermiştir.
Sonuç olarak tıp, diş hekimliği ve eczacılık fakültelerinin uzun lisans eğitimlerinde AİK farkındalığı artırılmalı ve AİK davranışları asgari düzeyde eşitlenmeye çalışılmalıdır. Bu alandaki eğitim, bireysel ve toplumsal kazanımlarla beraber ekonomik boyutta da ülkemize önemli katkılar sağlayacaktır.