Kronik boyun ağrısı (KBA), üst boyun çizgisi ile 1. torakal vertebra arasında kalan boyun lateral ve posterior bölgelerinde görülen ve spesifik nörolojik patolojilerin bulunmadığı bir ağrı olarak tanımlanır. Boyun ağrısı, dünya genelinde en yaygın kas-iskelet sistemi rahatsızlıklarından biridir ve genç erişkinlerde 12 aylık prevalansı %42 ile %67 arasında değişmektedir
1, 2. KBA risk faktörleri arasında stres, yetersiz uyku, uzun süreli veya yanlış pozisyonda çalışma, ergonomik olmayan masa ve sandalye kullanımı, fiziksel aktivite eksikliği, yüksek vücut kütle indeksi (VKİ), kötü postür ve kadın cinsiyeti bulunmaktadır
3. KBA'nın ciddi omurga patolojileri ve fonksiyonel sakatlık gelişimi için bir risk faktörü olmasının yanı sıra, çalışanların yaşam kalitesini ve üretkenliğini de olumsuz etkilediği iyi bilinmektedir
4, 5.
Fiziksel aktivite, bazal seviyenin üzerinde enerji harcaması gerektiren ve iskelet kaslarının kasılmasıyla gerçekleşen tüm vücut hareketleridir. Fiziksel inaktivitenin genel bir sağlık sorunu olduğu ve koroner arter hastalığı, Tip II diabetes mellitus (DM), hipertansiyon, obezite gibi hastalıklar için bir risk faktörü olduğu düşünülmektedir. Yapılan çalışmalar, kronik hastalıklarda fiziksel aktivite seviyesinin azaldığını ortaya koymuştur 6, 7. Birçok kronik hastalıkta, periyodik ağrı, kronik yorgunluk, depresyon ve azalmış aerobik kapasite gibi bazı klinik özelliklerin fiziksel inaktiviteye neden olduğu düşünülmektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, sırt ağrısı gibi birçok kronik kas-iskelet sistemi rahatsızlığının, aktivite sırasında ağrının artacağı inancı nedeniyle hareket korkusuna (kinezyofobi) yol açtığını göstermiştir. Kinezyofobinin, kronik ağrılı bireylerde daha düşük fiziksel aktivite seviyeleri ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır 8. Bu durum, hareketsiz yaşam tarzı riskini artırmaktadır. Hareketsizlik yalnızca kronik ağrıyı değil, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar gibi diğer sağlık sorunlarının riskini de artırmaktadır. Kinezyofobi, aynı zamanda kötü tedavi sonuçlarıyla ilişkilidir 9.
Terapötik egzersiz, boyun ağrısının konservatif tedavisinin hemen hemen her durumda bir parçası olarak uygulanmaktadır. Ancak, egzersiz uzun süreli uygulandığında etkileri kalıcı olabilmektedir 10. Uzun süreli egzersiz yapmak da hastalar için uyumu etkileyecek bir durum olabilmektedir 11. Hastaların egzersize uyumu ve egzersizin devamlılığını sağlamak için davranış değişikliği çalışmaları yapılmıştır 12. Ancak davranış değişikliği de oldukça zor ve kompleks bir durumdur. Bu nedenle hastaların egzersiz yapmalarına engel olan durumları belirlemek önemlidir. Kronik boyun ağrısında egzersizin olumlu sonuçları bilinmektedir 13. Kronik boyun ağrılı hastalarda egzersiz programına uyumun düşük ve orta düzeyde olduğu bildirilmiştir 14, 15. Ancak bununla birlikte bu hastalarda egzersizin faydaları ve engellerini ve kinezyofobiyi değerlendiren çalışmalar sınırlıdır 16, 17.
Bu çalışmanın amacı, kronik boyun ağrısı olan hastalarda kinezyofobi ile egzersiz bariyerleri ve faydaları ve boyun disabilitesi arasındaki ilişkiyi değerlendirmek ve yaşlarına göre kategorize edilen hastaların kinezyofobi, egzersiz bariyerleri/faydaları ve disabilite arasındaki farkı incelemektir.
Fiziksel aktivite, bazal seviyenin üzerinde enerji harcaması gerektiren ve iskelet kaslarının kasılmasıyla gerçekleşen tüm vücut hareketleridir. Fiziksel inaktivitenin genel bir sağlık sorunu olduğu ve koroner arter hastalığı, Tip II diabetes mellitus (DM), hipertansiyon, obezite gibi hastalıklar için bir risk faktörü olduğu düşünülmektedir. Yapılan çalışmalar, kronik hastalıklarda fiziksel aktivite seviyesinin azaldığını ortaya koymuştur (6, 7). Birçok kronik hastalıkta, periyodik ağrı, kronik yorgunluk, depresyon ve azalmış aerobik kapasite gibi bazı klinik özelliklerin fiziksel inaktiviteye neden olduğu düşünülmektedir. Son zamanlarda yapılan araştırmalar, sırt ağrısı gibi birçok kronik kas-iskelet sistemi rahatsızlığının, aktivite sırasında ağrının artacağı inancı nedeniyle hareket korkusuna (kinezyofobi) yol açtığını göstermiştir. Kinezyofobinin, kronik ağrılı bireylerde daha düşük fiziksel aktivite seviyeleri ile ilişkili olduğu kanıtlanmıştır (8). Bu durum, hareketsiz yaşam tarzı riskini artırmaktadır. Hareketsizlik yalnızca kronik ağrıyı değil, aynı zamanda kardiyovasküler hastalıklar gibi diğer sağlık sorunlarının riskini de artırmaktadır. Kinezyofobi, aynı zamanda kötü tedavi sonuçlarıyla ilişkilidir (9).
Terapötik egzersiz, boyun ağrısının konservatif tedavisinin hemen hemen her durumda bir parçası olarak uygulanmaktadır. Ancak, egzersiz uzun süreli uygulandığında etkileri kalıcı olabilmektedir (10). Uzun süreli egzersiz yapmak da hastalar için uyumu etkileyecek bir durum olabilmektedir (11). Hastaların egzersize uyumu ve egzersizin devamlılığını sağlamak için davranış değişikliği çalışmaları yapılmıştır (12). Ancak davranış değişikliği de oldukça zor ve kompleks bir durumdur. Bu nedenle hastaların egzersiz yapmalarına engel olan durumları belirlemek önemlidir. Kronik boyun ağrısında egzersizin olumlu sonuçları bilinmektedir (13). Kronik boyun ağrılı hastalarda egzersiz programına uyumun düşük ve orta düzeyde olduğu bildirilmiştir (14, 15). Ancak bununla birlikte bu hastalarda egzersizin faydaları ve engellerini ve kinezyofobiyi değerlendiren çalışmalar sınırlıdır (16, 17).
Bu çalışmanın amacı, kronik boyun ağrısı olan hastalarda kinezyofobi ile egzersiz bariyerleri ve faydaları ve boyun disabilitesi arasındaki ilişkiyi değerlendirmek ve yaşlarına göre kategorize edilen hastaların kinezyofobi, egzersiz bariyerleri/faydaları ve disabilite arasındaki farkı incelemektir.