[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat University Medical Journal of Health Sciences
2025, Cilt 39, Sayı 3, Sayfa(lar) 185-191
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Kadınların Kadına Şiddete Bakışı
Mehmet UYAR, Mehtap YÜCEL, Esra HACILAR
Necmettin Erbakan Üniversitesi, Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı, Konya, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Halk sağlığı, kadın, şiddet
Özet
Amaç: Bu çalışma, aile sağlığı merkezlerine başvuran kadınların, kadına yönelik şiddete dair algılarını, şiddet konusundaki tutumlarını ve bu duruma karşı sergiledikleri davranışları belirlemeyi amaçlamaktadır.

Gereç ve Yöntem: Kesitsel türdeki bu çalışmaya 310 kadın katılımcı dahil edildi. Katılımcılardan, sosyodemografik özellikler, kadına yönelik şiddete ilişkin bilgi, tutum ve davranışlarını ölçen soruları içeren veri toplama formunu doldurmaları istendi. Araştırma verileri Eylül-Ekim 2021 tarihleri arasında yüz yüze görüşme yöntemiyle toplandı. Verilerin analizi SPSS paket programı kullanılarak değerlendirildi.

Bulgular: Katılımcılıların yaş ortalaması 36.23±13.04 yıl, %33.5’i bekardı. Katılımcıların %37.7’si çocukluk döneminde, %31.9’u ise yakın zamanda herhangi bir şiddet türüne maruz kaldığını belirtmiştir. Yakın zamanda şiddet gören kadınların %28.3’ü bu şiddeti eş/sevgililerinden gördüğünü ifade ederken, %44.4’ü bu soruya yanıt vermemiştir. Ayrıca, kadınların %9.7’si şiddeti haklı kılabilecek bir neden olabileceğini belirtmiş olup, bu nedenler arasında en sık kıskançlık/namus (%30.0) gösterilmiştir. Çocuklukta şiddet görenler ve yakın zamanda şiddet görenlerde, şiddeti haklı kılabilecek bir nedenin varlığını kabul etme oranı anlamlı derecede daha yüksektir (p<0.05).

Sonuç: Bu bulgular, kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal tutumların değiştirilmesi gerektiğini göstermektedir. Şiddetin her türlü gerekçesinin kabul edilemez olduğu konusunda farkındalık oluşturulması önemlidir. Ayrıca, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadına yönelik şiddet konusunda eğitim ve farkındalık programlarının yaygınlaştırılması gerekmektedir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Kadına yönelik şiddet, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin en belirgin tezahürlerinden biri olarak karşımıza çıkmakta ve dünya genelinde kadınların karşılaştığı en yaygın insan hakları ihlali olarak kabul edilmektedir1. Birleşmiş Milletler bu şiddeti, ister kamusal alanda ister özel hayatta olsun kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik zarar veya ıstırap veren/verme olasılığı bulunan cinsiyete dayalı her türlü eylem olarak, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ise kadınların yaşamları boyunca fiziksel, cinsel ve psikolojik zarara uğrama riski taşıdıkları bir olgu olarak tanımlamaktadır2,3.

    Kadına yönelik şiddet, sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda derin toplumsal ve kültürel kökenleri olan karmaşık bir olgudur. Dünya üzerinde tüm kadınların ülke, etnik köken, din, ekonomik ve/veya sosyal statü gözetmeksizin, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma riski ile karşı karşıya kaldığı belirtilmektedir4. Kadına yönelik şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik biçimlerde kendini gösterebilmekte ve kadınların ruhsal ve fiziksel sağlığını ciddi şekilde tehdit etmektedir5.

    Kadınların kadına yönelik şiddete bakış açısı, kişisel deneyimlerden, sosyokültürel faktörlerden ve toplumsal normlardan etkilenebilmekte ve bu faktörler tarafından şekillendirilebilmektedir. Örneğin, çocukluk döneminde fiziksel veya sözel şiddete maruz kalınan şiddetin yetişkinlikteki tutum ve davranışları büyük ölçüde etkileyebileceği belirtilmektedir4,6. Bunun yanı sıra, kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olarak algılanması ve buna karşı duyarlılığın artması, kadınların bu konudaki tutumlarını değiştirebilir.

    Kadına yönelik şiddetin önlenmesi ve mücadele stratejilerinin etkili bir şekilde uygulanabilmesi için, kadınların bu konudaki algı ve tutumlarının derinlemesine anlaşılması kritik öneme sahiptir. Farkındalık arttıkça, toplumsal cinsiyet eşitliği ve kadın hakları mücadelesine yönelik daha güçlü bir destek sağlanabilir. Bu bağlamda, bu çalışma, Konya ili Meram ilçesindeki aile sağlığı merkezlerine (ASM) başvuran kadınların kadına yönelik şiddet konusundaki bakış açılarını, tutumlarını ve davranışlarını değerlendirmeyi bu konudaki toplumsal farkındalığın artırılmasına yönelik veriler sunmayı amaçlamaktadır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Araştırma ve Yayın Etiği: Bu çalışma için Necmettin Erbakan Üniversitesi İlaç ve Tıbbi Cihaz Dışı Araştırmalar Etik Kurulundan (Tarih/Sayı: 2021/3447) onay alınmıştır. Çalışmanın yürütüldüğü Konya ili Meram ilçesi, Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi ile İl Sağlık Müdürlüğü arasında imzalanan protokol kapsamında “eğitim-araştırma bölgesi” olarak belirlendiğinden, ayrıca il sağlık müdürlüğü izni alınmadı. Çalışmaya katılacak bireylere araştırmanın amacı ve içeriği hakkında bilgi verildi; katılımın gönüllülük esasına dayandığı vurgulandı. Aydınlatılmış onam süreci kapsamında, çalışmaya katılmayı kabul eden bireylerden sözlü onam alındı ve ardından anket formunu doldurmaları istendi. Katılımcılar: Kesitsel türde tasarlanan bu çalışmanın evrenini 12 Eylül-8 Ekim 2021 tarihleri arasında Konya ili Meram ilçesinde kolayda örnekleme yöntemi ile belirlenen beş ASM’ye başvuran kadın bireyler oluşturmaktadır. Çalışma için örnek büyüklüğü OpenEpi programında bilinmeyen evren büyüklüğü, %50 bilinmeyen prevalans, %5 hata payı ve %90 güç ile minimum 271 kişi olarak hesaplandı. Çalışmaya belirlenen tarih aralığında belirlenen ASM’ye başvuran, eğitim düzeyi en az okur-yazar olan, 18 yaş üstü, çalışmaya katılmak için gönüllü olup sözel onam veren kadın bireyler dahil edildi. 18 yaş altında olanlar, çalışmaya katılmak için onay vermeyenler ve veri toplama formunda eksiklikler bulunan bireyler ise çalışmaya dahil edilmedi. Çalışma; verilerin dahil edilme ve dışlama kriterlerine göre ayıklanarak 310 kadın katılımcı ile tamamlandı. Örneklem büyüklüğü hedefin üzerinde gerçekleştiği için, gözlenen prevalans olan %31.9 (yakın zamanda kadına yönelik şiddete maruz kalma) üzerinden G*Power (v3.1) programı ile post hoc güç analizi yapıldı. Analiz, iki yönlü test, %5 anlamlılık düzeyi ve 310 kişilik örneklem üzerinden yürütüldü; sonuçta çalışmanın istatistiksel gücü %99.99 (1-β = 0.9999) olarak hesaplandı.

    Veri Toplama Formu
    Sosyodemografik form: Bu form ile katılımcıların yaşı, medeni durumu, eğitim durumu, aile yapısı, gelir durumu, evli ise evlilik yılı, evlenme şekli, çocuk varlığı, psikiyatrik hastalık varlığı, çalışma durumu sorgulanmaktadır.

    Şiddete yönelik bilgi, tutum ve davranışla ilişkili sorular: Bu form literatür taraması ardından oluşturulan 18 sorudan meydana gelmektedir. Formda, çocukken herhangi bir şiddete şahit olma ve maruz kalma durumu, yakın zamanda herhangi bir şiddet türüne maruz kalma durumu, yakın zamanda şiddete maruz kaldılar ise maruz kalınan şiddet türü, şiddet uygulayan kişi ve yasal yollara başvurmayı düşünüp düşünmedikleri sorgulanmaktadır. Formun devamında şahit olunan veya maruz kalınan şiddetin en önemli nedeni, şiddet uygulayıp uygulamadıkları, uyguladılar ise kime şiddet uyguladıkları sorgulanmaktadır. Ayrıca şiddetin hak olup olmadığı, kadına yönelik şiddete karşı verilen ceza ve yaptırımların yeterli olup olmadığı, şiddete şahit olduğunda sergileyecekleri tutumlarını sorgulayan sorular yer almaktadır.

    Verilerin Toplanması: Belirlenen tarih aralığında belirlenen ASM’ye başvuran kadın bireylere çalışma hakkında ön bilgi verildi. Çalışmaya katılmayı kabul edenlerin veri toplama formlarını doldurmaları istendi. Veri toplama formu, gönüllü katılımcılara gözlem altında uygulandı ve her bir form ortalama 10 dakikada dolduruldu.

    Verilerin İstatistiksel Analizi: Araştırmada elde edilen sonuçların istatistiksel analizinde SPSS 18.0 (SPSS Inc., Chicago, IL, US) paket programı kullanıldı. Araştırma verilerinin değerlendirilmesinde tanımlayıcı istatistiksel yöntemler (frekans, yüzde, ortalama, standart sapma, ortanca, 1-3. çeyreklik) kullanıldı. Değişkenlerin normal dağılıma uygunluğu Kolmogorov Smirnov testi kullanılarak incelendi. Normal dağılıma uygun olan sayısal verilerle grupların karşılaştırılmasında bağımsız gruplarda t testi kullanıldı. Kategorik verilerin karşılaştırılması ki-kare testi ile yapıldı. Sonuçlar %95 güven aralığında ve p<0.05 anlamlılık düzeyinde değerlendirildi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Çalışmaya dahil edilen 310 kadın katılımcının yaş ortalaması 36.23±13.04 yıldı, %33.5’i bekar, %51.3’ü lise ve altı eğitim düzeyine sahipti. Katılımcıların %56.8’inin evli, %9.7’sinin boşanmış veya eşinin vefat etmiş olduğu saptandı. Evli/boşanmış/eşi vefat etmiş olan bireylerin ortanca evlilik yılı 16.5 yıldı ve %55.8’inin görücü usulüyle evlendiği belirlendi (Tablo 1).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Katılımcıların sosyodemografik özellikleri

    Herhangi bir şiddet türüne katılımcıların %54.5’i çocukken şahit olduğunu, %37.7’si çocukken maruz kaldığını ve %31.9’u yakın zamanda maruz kaldığını belirtti. Yakın zamanda şiddete maruz kaldığını belirten kadınların %28.3’ü eş/sevgilileri tarafından şiddet uygulandığını belirtirken, %44.4’ünün bu soruyu yanıtsız bıraktığı saptandı. Yakın zamanda şiddete maruz kalan 99 kadının %50.5’i fiziksel, %43.4’ü psikolojik şiddete maruz kaldığını belirtti. Katılımcılara göre şiddetin en önemli nedeni %34.8 ile şiddet uygulayanın psikolojik sorunları olması, %15.2 ile ekonomik problemlerin olması, %14.8 ile kıskançlıktı. Daha önce şiddet gördüğünü belirten 190 kişinin %82.6’sı yasal yollara başvurmayı düşünmediğini belirtti (Tablo 2).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Katılımcıların şiddete maruz kalma durumlarını irdeleyen sorulara verilen cevaplar

    Çalışmaya dahil edilen kadınların %17.4’ü şiddet görmenin kader olabileceğini ve %5.8’i şiddetin sorun çözme aracı olabileceğini belirtmektedir. Kadınlara göre kadınların şiddet gördüğünde sessiz kalma veya yardım istememe neden %36.1 ile korkmak, %15.5 ile çaresizlik, %13.5 ile toplum baskısıydı. Katılımcıların %97.4’ü kadına şiddete karşı verilen ceza ve yaptırımların yeterli olmadığını, %90.0’ı dizi, film, sosyal medya gibi medyanın kadına şiddet olaylarını etkilediğini belirtti. Katılımcıların %92.9’u çocukken şiddete maruz kalan veya şahit olan kişilerin ileriki yaşamlarında şiddet gösterme eğiliminin artabileceğini belirtti. Kadınların %9.7’si şiddeti haklı kılabilecek bir nedenin olabileceğini belirtti, belirtenler arasında en sık gösterilen neden ise %30.0 ile kıskançlık/namustu (Tablo 3).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 3: Katılımcıların kadına yönelik şiddetle ilişkili olabilecek sorulara verilen cevapları

    Şiddeti haklı kılabilecek nedenin olmadığını ve olduğunu belirten katılımcıların bazı özelliklerinin karşılaştırılması Tablo 4’de gösterildi. Gelir düzeyi yüksek olanlarda düşük ve eşit olanlara göre, halen evli olanlarda bekar ve boşanmış/eşi vefat etmiş olanlara göre şiddetin haklı kılabilecek neden olmadığını belirtme oranı daha yüksekti (sırasıyla p=0.019; p=0.024). Çocukken herhangi bir şiddet türüne şahit olanlarda, çocukken herhangi bir şiddet türüne maruz kalanlarda ve yakın zamanda herhangi bir şiddet türüne maruz kalanlarda olanlarda şiddeti haklı kılabilecek nedenlerin olduğunu belirtenlerin oranı anlamlı ve daha yüksekti (p<0.05).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 4: Şiddeti haklı kılabilecek neden varlığı ile bazı özelliklerin karşılaştırılması

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Erişkin kadın bireylerin kadınlara yönelik uygulanan şiddete bakış açılarını belirleyebilmek, kadına şiddete yönelik tutum ve davranışlarını saptayabilmek amacıyla 310 kişi ile yapılan bu çalışmada katılımcıların yaklaşık yarısının çocukken herhangi bir şiddet türüne şahit olduğu, yaklaşık üçte birinin çocukken herhangi bir şiddet türüne maruz kaldığı belirlenmiştir. Ek olarak yaklaşık üçte birinin yakın zamanda en fazla fiziksel olmak üzere bir şiddet türüne maruz kaldığı saptanmıştır. DSÖ, kadınların yaklaşık üçte birinin yaşamları boyunca fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kaldığını bildirmektedir1. Yine DSÖ tarafından 2013 yılında 79 ülke verilerinin derlenmesi ile hazırlanan raporda kadınların %37’sinin hayatlarının bir döneminde fiziksel ve/veya cinsel yakın partner şiddetine maruz kaldığı, bazı bölgelerde şiddet oranının %70’lere çıktığı belirtilmektedir7. Bu çalışmada ve Türkiye’de yapılan çeşitli çalışmalarda kadınların en sık bildirdikleri şiddet türünün fiziksel şiddet olması dikkat çekicidir, ancak bu durumun, duygusal, ekonomik, psikolojik ve cinsel şiddetin yaygın olmadığı anlamına gelmediği belirtilmektedir8-11. Yapılan pek çok çalışma, fiziksel şiddetin daha kolay gözlemlenebilir ve tanımlanabilir olmasına karşın, duygusal ve psikolojik şiddetin daha gizli ve yaygın olabileceğini göstermektedir12,13. Aynı zamanda kadınların, fiziksel şiddeti rapor etme eğiliminde oldukları, psikolojik veya ekonomik şiddeti tanımlamakta veya rapor etmekte zorlanabilecekleri belirtilmektedir7.

    Bu çalışmada yakın zamanda şiddete maruz kalan kadınların yaklaşık yarısı şiddet uygulayanın kimliği hakkında bilgi vermekten kaçınmış, yaklaşık üçte biri ise eş/sevgili tarafından şiddete maruz kaldığını belirtmiştir. Katılımcıların önemli bir kısmının şiddet uygulayan kişiyi belirtmekten çekinmesi, bu tür olaylara dair sosyal stigma ve utanç gibi duyguların etkisini ortaya koymaktadır. Kadına yönelik şiddet araştırmalarında, şiddet gören kadınların toplum içinde damgalanma ve yalnız kalma korkusu nedeniyle yaşadıklarını paylaşmadıkları sıklıkla gözlemlenmektedir14,15. Kadınların yaşadıkları şiddeti rapor etmekten çekinmeleri, aynı zamanda şiddet döngüsünün devam etmesine ve gerekli sosyal veya hukuki desteğin sağlanamamasına yol açabilmektedir16. Bu çalışma, kadına yönelik şiddetin yakın partnerler tarafından uygulanma olasılığının yüksek olduğunu ve kadınların şiddeti bildirme konusunda çeşitli çekinceler taşıdığını göstererek, bu alanda sosyal destek ve farkındalık çalışmalarının önemini vurgulamaktadır.

    Bu çalışmada, kadın katılımcılara göre şiddetin en yaygın üç nedeni olarak şiddet uygulayanın psikolojik sorunları, ekonomik problemler ve kıskançlık olarak tespit edilmiştir. Bu üç faktör, şiddetin önlenmesi ve müdahale stratejilerinde önemli ipuçları sunmaktadır. Şiddet davranışını azaltmak için, psikolojik destek hizmetlerinin kolay erişilebilir hale getirilmesi ve ekonomik bağımsızlığı teşvik eden projelerin geliştirilmesi gerekmektedir. Ekonomik güçlendirme programları, özellikle ekonomik bağımlılık yaşayan kadınlar için bir güvenlik ağı sağlayabilir17. Ayrıca, toplum genelinde kıskançlık ve kontrol davranışları üzerine farkındalık oluşturulması, bireylerin daha sağlıklı ilişki dinamikleri kurmalarına destek olabilir.

    Bu çalışmada katılımcıların yaklaşık beşte biri şiddet görmenin kader olabileceğini belirtmiştir. Bu bulgu şiddete yönelik toplumsal normlar ve inançların bu vakaların çözümünde ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Şiddetin "kader" olarak görülmesi, bireylerin yaşadıkları şiddeti olağanlaştırmalarına, hatta bazı durumlarda bunu haklı çıkarmalarına neden olabilir. Bu durum, hem toplumsal farkındalık eksikliği hem de şiddetin normalleştirildiği veya kabul gördüğü çevresel koşullardan kaynaklanabilir.

    Bu çalışmada katılımcılar, kadınların şiddet gördüklerinde sessiz kalmalarının veya yardım aramamalarının en yaygın nedenleri olarak korku, çaresizlik ve toplum baskısını göstermiştir. Bu üç faktör, kadına yönelik şiddetin görünürlüğünü azaltmakta ve kadınların destek arayışlarını engellemektedir. Kadınların şiddet gördüklerinde sessiz kalmalarına neden olan bu etkenleri ele almak için kapsamlı bir destek sistemi gerekmektedir. Güvenli barınma olanakları ve gizli destek hatları gibi güvenlik önlemleri, kadınların korkularını azaltmaya yönelik adımlar sunabilir. Ayrıca, kadınların sosyal ve ekonomik desteklere kolay erişim sağlaması, onların çaresizlik duygusunu aşmalarına yardımcı olabilir6,13,18. Toplum genelinde farkındalık çalışmalarının artırılması da kadınların şiddet karşısında yalnız olmadıklarını anlamalarını ve toplum baskısını aşmalarını sağlayabilir. Bu bulgular, kadına yönelik şiddetle mücadelede yalnızca fiziksel koruma değil, aynı zamanda sosyal ve psikolojik destek sistemlerinin de önemli olduğunu göstererek, kadınların güvenli bir biçimde destek aramalarına olanak tanıyacak kapsamlı müdahalelere ihtiyaç duyulduğunu vurgulamaktadır.

    Bu çalışmada kadın katılımcıların yaklaşık %10’u şiddeti haklı çıkarabilecek bir neden olabileceğini belirtmiş ve en sık gösterilen nedenler arasında kıskançlık ve namus kavramı öne çıkmıştır. Mardin il merkezinde 15-49 yaş aralığındaki 1064 kadın ile yapılan çalışmada şiddet göre 652 kadının %3.7’si dayağı hak ettiğini belirtmiştir19. Kadınlarla yapılan nitel bir çalışmada da namus kavramı ve aldatma şiddetin haklı nedenleri olarak gösterilmiştir13. Bu bulgu, kadına yönelik şiddetle mücadelede toplumsal normlar ve değer yargılarının ne kadar güçlü olduğunu, bazı kadınların bile şiddeti belirli durumlarda meşru görebileceğini ortaya koymaktadır. Bu bulgulara göre, kıskançlık ve namus gibi toplumsal normlarla ilişkili şiddet eğilimlerinin azaltılması için aşağıdaki adımlar atılması gerekliliği ve şiddetin meşrulaştırılması eğilimlerine karşı çıkmak amacıyla okullarda cinsiyet eşitliği ve insan hakları eğitimlerine daha fazla yer verilmesi gerekliliği ortaya çıkmaktadır.

    Bu çalışmada çocukken herhangi bir şiddet türüne şahit olanlarda, çocukken herhangi bir şiddet türüne maruz kalanlarda ve yakın zamanda herhangi bir şiddet türüne maruz kalanlarda şiddeti haklı kılabilecek nedenlerin olduğunu belirtenlerin oranının daha yüksek olduğu belirlenmiştir. Bu bulgular, çocuklukta şiddete maruz kalmanın ya da şiddete tanıklık etmenin, yetişkinlikte şiddete dair algılar üzerinde derin bir etki bıraktığını göstermektedir. Çocukken şiddeti yaşayan veya gözlemleyen bireylerin, yetişkinliklerinde şiddeti meşru görebilecek nedenlere daha yatkın olmaları, şiddetin nesiller arası etkisini ortaya koyan önemli bir sonuçtur. Ayrıca, yakın zamanda şiddet yaşayan bireylerin de şiddeti haklı görebilecek gerekçelere daha eğilimli olmaları, bu döngünün kolayca kırılmadığını ve zamanla yerleşmiş algıların sürdüğünü göstermektedir.

    Bu çalışmanın bazı sınırlılıkları bulunmaktadır. Sınırlılıkların ilki çalışmanın kesitsel olarak tasarlanmasıdır. Bu tasarım gözlemlenen ilişkilerden nedensellik çıkarımları yapılamasını ve değişebilecek faktörlerin etkisinin gözlemlenmesini sınırlamaktadır. Ek olarak çalışma, katılımcıların kendilerinin bildirdiği verilere dayanmaktadır. Bu da katılımcıların, şiddet sıklıkları ve kadına şiddet konusundaki düşüncelerini tam olarak yansıtmamalarına veya bazı bilgileri yanlış bildirmelerine neden olabilir ve sonuçların doğruluğunu etkileyebilir. Çalışmada yalnızca belirli aile sağlığı merkezlerine başvuran kadınlar yer almıştır. Bu durum, bulguların genel bir popülasyona genellenmesini zorlaştırabilir. Farklı sosyal ve ekonomik arka plana sahip kadınların durumu temsil edilmiyor olabilir. Araştırma, yalnızca kadın katılımcılara odaklanmıştır ve erkeklerin şiddete yönelik tutumları veya deneyimleri üzerinde bilgi sağlamamaktadır. Bu durum, toplumsal cinsiyet bağlamında daha geniş bir anlayış geliştirilmesini engellemektedir. Bu sınırlamalar, araştırmanın bulgularının yorumlanması ve genellenmesi konusunda dikkatli olunmasını gerektirir. Gelecekteki araştırmalar, farklı örneklem grupları ve uzunlamasına tasarımlar ile bu sınırlamaların üstesinden gelmeyi hedefleyebilir.

    Sonuç olarak, bu çalışmaya dahil edilen kadınların yaklaşık üçte birinin çocukken herhangi bir şiddet türüne maruz kaldıkları, yaklaşık üçte birinin en fazla fiziksel şiddet olmak üzere yakın zamanda herhangi bir şiddet türüne maruz kaldıkları belirlenmiştir. Yakın zamanda şiddete maruz kalan kadınların ise yaklaşık yarısı şiddet uygulayanın kim olduğunu belirtmemiş, belirtenlerin ise çoğunluğuna eş/sevgili tarafından şiddet uygulandığı saptanmıştır. Kadın katılımcılara yaklaşık beşte biri şiddet görmenin “kader” olabileceğini belirtirken yaklaşık %10’u şiddeti haklı çıkarabilecek bir neden olabileceğini belirtmiş ve en sık gösterilen nedenler arasında kıskançlık/namus kavramlarının yer aldığı saptanmıştır. Bu çalışmanın bulgularına göre, kadınların çocukken herhangi bir şiddet türüne şahit olmaları, çocukken şiddet görmeleri ve yakın zamanda şiddete maruz kalmaları, şiddeti haklı kılabilecek bir neden olabileceğini düşünme eğilimleriyle anlamlı olarak ilişkili bulunmuştur. Kadınların şiddete karşı farkındalıklarını artırmak için toplumsal temelli eğitim programları geliştirilmelidir. Özellikle kırsal bölgelerde ve sosyoekonomik durumu düşük bireylere yönelik eğitim çalışmaları, şiddetin normalleştirilmesini ve haklı kılınmasını önlemek için önemli bir adım olacaktır. Psikososyal destek hizmetleri çocukluk döneminde yaygınlaştırılmalı ve ailelere yönelik eğitim ve farkındalık programları düzenlenmelidir. Çalışma sonuçları, kadına yönelik şiddetin haklı görüldüğü nedenlerin azaltılması için toplumun farklı kesimlerinde, özellikle şiddetin haklı görüldüğü çevrelerde farkındalık artırıcı ve psikolojik destekleyici programların geliştirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.

    Yazar Katkıları: Fikir- MY, EH Tasarım-MY,EH, MU; Denetleme-MU,MY,EH; Kaynaklar-MY,EH; Malzemeler-MU,MY,EH; Veri Toplanması ve/veya işlenmesi-MY,EH; Analiz ve/veya yorum-MU,MY,EH; Literatür taraması-MU,MY,EH; Yazıyı yazan – MU,MY,EH; Eleştirel inceleme-MU,MY.

    Çıkar Çatışması: Yazarların çıkar çatışması yoktur.

    Finansal Destek: Bu araştırma herhangi bir finansman kuruluşundan/sektörden destek almamıştır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) World Health Organization. “Violence against women”. https://www.who.int/health-topics/violence-against-women#tab=tab_1/30.10.2024.

    2) United Nations. Declaration on the elimination of violence against women. New York: UN, 1993.

    3) World Health Organization. “Violence against women prevalence estimates, 2018”. https://www.who.int/ publications/i/item/9789240022256/ 30.10.2024.

    4) Hacettepe Üniversitesi. “Nüfus Etütleri Enstitüsü, Türkiye'de Kadına Yönelik Aile İçi Şiddet Araştırması 2014 Ana Rapor”. https://hips.hacettepe.edu.tr/tr/analiz_ve_ rapor-102/ 30.10.2024.

    5) Süner AF, Varol ZS, Günay T. Kadına yönelik şiddetin kadın sağlığına etkileri: kanıtlarla. Sağlık ve Toplum 2024; 34(1): 11-16.

    6) Efe ŞY, Ayaz S. Kadına yönelik aile içi şiddet ve kadınların aile içi şiddete bakışı. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2010;11(1):23-29.

    7) World Health Organization. “Global and regional estimates of violence against women: Prevalence and health effects of intimate partner violence and non-partner sexual violence, 2013”. https://www.who.int/publications/i/item/ 9789241564625/ 01.11.2024.

    8) Güler N, Tel H, Özkan TF. Kadının aile içinde yaşanan şiddete bakışı. Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Dergisi 2005; 27(2): 51-56.

    9) Özyurt SC, Deveci A. Manisa’da kırsal bir bölgedeki 15-49 yaş evli kadınlarda depresif belirti yaygınlığı ve aile içi şiddetle ilişkisi. Türk Psikiyatri Dergisi 2010; 21(1): 1-7.

    10) Yanık A, Hanbaba Z, Soygür S, Ayaltı B, Doğan M. Kadına yönelik şiddet davranışlarının değerlendirilmesi: Türkiye’den kanıt. Electronic Journal of Vocational Colleges 2014; 4(4): 104-111.

    11) Şahin EM, Yetim D, Güleç Öyekçin D. Edirne’de kadına yönelik eş şiddeti yaygınlığı ve kadınların şiddete karşı tutumları. Cumhuriyet Tıp Dergisi 2012; 34: 23-32

    12) Dillon G, Hussain R, Loxton D, Rahman S. Mental and physical health and ıntimate partner violence against women: A review of the literature. International Journal of Family Medicine 2013;(1):313909.

    13) Albayrak A. Şiddet Mağduru Kadınların Kadına Yönelik Şiddet Algısı: Karaman Örneği. Yüksek Lisans Tezi, Karaman: Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, 2022.

    14) Altınay AG, Arat Y. Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet. İstanbul: Punto Baskı Çözümleri, 2008.

    15) Öskan B. Aile İçi Şiddet Nedeni ile Kadın Sığınma Evine Başvuran Kadınlarda Cinsel Fonksiyonun Değerlendirilmesi. Yüksek Lisans Tezi, İstanbul: İstanbul Marmara Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, 2019.

    16) Garcia-Moreno C, Jansen HA, Ellsberg M, Heise L, Watts C. Prevalence of intimate partner violence: Findings from the WHO multi-country study on women’s health and domestic violence. Lancet 2006; 368(9543): 1260-1269.

    17) Ellsberg M, Arango DJ, Morton M, et al. Prevention of violence against women and girls: what does the evidence say? The Lancet 2008; 385(9977): 1555-1566.

    18) Çelik G. Eşine Şiddet Uygulayan Hükümlü Erkeklerin Özellikleri ve Toplumsal Cinsiyet Algıları. Doktora Tezi, Ankara: Ankara Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyal Hizmet Anabilim Dalı, 2015.

    19) Çifçi S, Açık Y. Kadına yönelik aile içi şiddet ve nedenleri. Artuklu International Journal of Health Sciences 2022; 2(2): 1-7.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]