P53 genindeki delesyon veya nokta mutasyonu şeklindeki değişimlere, insan kanserlerinde oldukça sık rastlanmaktadır. P53 gen değişimlerinin, KRK’nın gidişatıyla ilişkili olduğuna dair oldukça fazla sayıda çalışma bulunmaktadır. Bununla beraber yayınlanmış pek çok araştırmada kesin açıklamalar mevcut değildir. KRK’da P53 geninin tam delesyonları, LOH ve translokasyonları oldukça nadir bir bulgudur
7,10,11,12,16. Forslund ve arkadaşları 123 hastada yaptıkları bir çalışmada, moleküler genetik metotlarla heterozigosite kaybını (loss of heterozygosity: LOH) değerlendirmişlerdir. Hastaların ancak %5’inde LOH’un varlığını tespit etmişlerdir. Aynı çalışmada hastaların %44’ünde P53 gen mutasyonları tespit edilirken, hastaların %49’unda herhangi bir mutasyon tespit edilememiştir
6. Nanashima ve arkadaşları ise adenokarsinomlarda P53 gen delesyon oranını %19 olarak bulmuşlardır
13. Çalışmamızda hastaların %29’unda P53 kaybı gözlendi. Bu oran FISH yöntemi kullanılarak, P53 gen kaybı üzerine yapılan diğer çalışmalardan daha yüksektir. Bunun en önemli sebeplerinden biri hasta sayısının sınırlı olmasıdır.
Porcelli ve arkadaşları, benign ve malign KRK’da yaptıkları çalışmada, P53 gen ekspresyon düzeyini, immünohistokimyasal metotlar kullanarak değerlendirmişler ve özelikle ilerlemiş safhalarda P53 boyanmasında artış olduğunu göstermişlerdir 10. Bazı KRK’larda ileri dönemlerde, P53 gen delesyonları değil de kromozom 17’nin tüm kazancı veya P53 gen bölgesini içeren bir kazanç gerçekleşebileceğini belirtmişlerdir. Çalışmamızda, hastaların büyük bir kısmında, P53 geninin delesyona uğramadığı tespit edildi. Ancak, genin yabani tip ürün ortaya koyup koymadığı bilinemediğinden, P53’ün bu aşamada fonksiyonel olup olmadığı söylenemez.
P53 gen delesyonlarının tespitinde, farklı delesyon kriterleri kullanılabilmektedir. Yakut ve arkadaşlarının yaptıkları çalışma referans alındığında (P53 için, hücrelerin en az %8 ve üzerinde alınan tek sinyali delesyon olarak değerlendirmişlerdir), P53 gen delesyonuna sahip hasta sayısı artmaktadır 14. İstatistik veriler, P53 gen kaybının %8 ve üstü veya %20 ve üstü olmasına göre, çok önemli farklılıklar göstermediğini ortaya koymasına rağmen, 3 örnekte hücre sayısının az olması ve yüzey boyamasının yetersizliğinden, hücre sınırlarının tam gözlenememesi sebebiyle, delesyon değerlendirmesinde, Xinwei ve arkadaşlarının yaptıkları çalışma kriter olarak alındı 9. %8-%20 arasında kalan değerlere ise P53 gen delesyonları açısından şüpheyle yaklaşıldı ve bu 3 örnekte, P53 gen delesyonunun gerçekleşmediği kabul edildi. FISH metodu kullanılarak yapılacak gen delesyon analizlerinde, preparasyondaki yeterliliğe bağlı olarak her iki çalışmanın sonucunun, delesyon kriteri olarak kullanılabileceği kanaatindeyiz.
Çalışmada kullandığımız FISH metodu, solid tümörlerdeki kromozomal ve gen değişimlerinin ortaya konmasında oldukça güçlü bir yöntemdir. FISH metodu ile delesyon değerlendirilmesi yapılırken, mutlaka proliferasyon indeksi göz önünde bulundurulmalıdır. Çünkü, tümör dokusu içerisinde gerçekleşen hızlı proliferasyon sebebiyle, kromatidlerine ayrılan kromozomların varlığı, yalancı pozitif sinyallerin görülmesine sebep olabilir. FISH metodunun bir dezavantajı, delesyonların tespitinde oldukça spesifik bir yöntem olmasına karşılık, gendeki nokta mutasyonları ortaya koyamamasıdır. Bu yüzden, FISH ile KRK’ da P53 gen delesyonları tespit edilemeyen hastalarda, moleküler genetik metotlarla P53 gen mutasyonlarının taranması gerekmektedir.
Çalışmada P53 gen değişimleri ve hasta yaşı ile kanserin evresi ve P53 geni arasında bir korelasyonun olduğu tespit edildi. Ancak, hasta sayısının azlığından dolayı, bu bulguyu destekleyecek, daha fazla hasta sayısını içeren çalışmaların yapılması gerekmektedir.
Wang ve arkadaşları, 18 KRK’ lı hastanın tümör dokularında yaptıkları sitogenetik çalışmada, kromozom 5q delesyonu ve t(13;17)(q;p) saptamışlardır 15. Wang ve arkadaşlarının çalışmasıyla paralel olarak, periferik kanda klasik sitogenetik çalışılan, vaka 19’ da metafazların %15’ inde 46,XX, t(13;17)(q;p) gözlenirken, hastalığın ileri fazında olmasına rağmen, kromozom 5q delesyonuna rastlanmamıştır. Özellikle bu vakada periferik kanda bu tip bir translokasyonun bulunması, tümördeki bazı karyotipik değişikliklerin, kanserli hastaların periferik kan karyotiplemesiyle de elde edilebileceğini göstermesi açısından oldukça önemlidir.
Etyopatogenetik süreci oldukça karmaşık olan kanserlerde, erken evrelerden itibaren değişimi gösterilen P53 geninin fonksiyonel değerlendirilmesinde, pratik ve bilgi verici bir yöntem olan interfaz-FISH çalışmalarının, LOH ve immünohistokimyasal yöntemlerle kombine edilerek, daha geniş vaka içeren gruplarda uygulanması, daha güvenilir bilgiler sağlayabilir. P53 geninin, KRK progresyonunda fonksiyon görmemesinin sebebi hala tam olarak aydınlatılmayı bekleyen bir araştırma sahasıdır.