Kan basıncı ve KAS üzerinde yapılan birçok çalışma egzersizin kan basıncını ve KAS’nı düşürdüğünü ortaya koymuştur
5-7.
KAS’nın egzersize tepkisi ani olur. Atım hızı artar ve steady state duruma ulaşıncaya kadar devam eder. KAS’ın yükselmesi kaslara ve kan akışına dolayısıyla oksijen taşınmasını artıran bir araçtır 2,8.
Hoeger’in yaptığı bir çalışmada dinlenme KAS’ının 59 atım/dk.’dan küçük olması mükemmel, 60-69 atım/dk. iyi, 70-79 atım/dk. orta, 80-89 atım/dk. zayıf ve 90 atım/dk.’dan yüksek olması çok zayıf olarak belirtilmiştir 4.
Yaşa uygun beklenen max. kalp hızı ile hastanın test sırasında ulaştığı max.kalp hızı arasındaki fark sağlıklı kişilerde 15 atım/dak.’dan daha azdır. Nabız rezervi kalp hastalarında artmış veya azalmış veya normal olabilir 9-11.
Parker ve ark., bayanlar üzerinde yaptıkları çalışmada submaksimal yürüyüş esnasında KAS’nı incelemişlerdir.16 hafta boyunca haftada 3 kez 1 saatlik çalışma sonucunda ortalama KAS 135-120 atım/dk’dan 108-104 atım/dk’ya düşmüştür 9.
Wilmore ve ark., yapmış oldukları çalışmada 20 haftalık sürede istirahat KAS’nda egzersiz ardından p<0.05 seviyesinde anlamlı derecede azalma tespit etmişlerdir.Bu çalışmanın sonucunda da orta ve yüksek yoğunluktaki endurans çalışmasının istirahat nabzında azalma meydana getirdiğini ortaya koymuşlardır 12.
Benzer bir çalışmayı da Black ve ark. yapmıştır. Günün belli zamanların da 62 deneği incelemişler ve aerobik egzersizinin kalp atım sayısını kan basıncını düşürdüğünü bulmuşlardır. Orta şiddette aerobik egzersizin, yaşamın günlük stresleri içerisinde kan basıncını koruyan bir program olduğunu görmüşlerdir 13.
Bizim çalışmamızda da kontrol grubunun istırahat KAS’ı seviyesi egzersiz öncesi 79.90 kas/dak. iken egzersiz sonrası 79.52 kas/dak, egzersiz kalp atım sayısı ise egzersiz öncesi 124.34 kas/dak. iken egzersiz sonrası 124.37 kas/dak. seviyesine düşmüştür, süre değeri ise egzersiz öncesi 25.71 dak. iken egzersiz sonrası 25.79 dak. yükselmiştir.
Deney grubunun istırahat KAS seviyesi egzersiz öncesi 80.10 kas/dak. iken egzersiz sonrası 76.86 kas/dak. egzersiz KAS egzersiz öncesi 123.62 kas/dak. iken egzersiz sonrası 120.10 kas/dak. ve süre değeri ise egzersiz öncesi 24.99 dak. iken egzersiz sonrası 22.81dak. seviyesine düşmüştür.
Egzersiz çalışması maxVO2'yi artırır, ancak değişikliğin boyutu kişiler arasında değişmektedir. maxVO2'deki artışlar, egzersizin süre ve yoğunluğunun artması ile daha fazla olursa da, daha zinde ve yaşlı kişilerde daha az olur. 3-12 ay egzersiz yapan sağlıklı kişilerde max'VO2’de %20'lık bir artış olur. MaxVO2'deki ortalama artış %11-56 arasında değişir 14-16.
Revaskülarizasyon için aday olmayan angina hastaları için egzersiz etkin bir adjuvan tedavi haline gelmektedir. Angina yüzünden egzersizleri sınırlı olan 17 koroner arter hastası arasında, 12 haftalık bir egzersiz programına katılma ile anginalı sayısı 11 (%611) azalmıştır. Diğer çalışmalarda benzer, ancak daha az dramatik sonuçlar bildirilmiştir 14,17,19.
Bizim çalışmamızda da kontrol grubunun MaxVo2 seviyesi egzersiz öncesi 28.47 ml.kg. iken egzersiz sonrası 28.48 ml.kg. seviyesinde yükselirken, deney grubunun MaxVo2 seviyesi egzersiz öncesi 25.38 ml.kg.iken egzersiz sonrası 28.14 ml.kg. seviyesinde kontrol grubundan daha fazla yükselmiştir. Mevcut bulgularımız literatür ile uyumludur.
Şişmanlığın değerlendirilmesinde sağlık riskleri ve alınan sağlık hizmetleride dikkate alınarak erişkinlerde VKİ'in 30 ve üzeri alınabilir. Yaşlı bireyde herhangi bir kronik hastalığın başlangıcı yoksa daha önceden gelen kilonun korunması tavsiye edilmelidir, ancak kronik hastalığın olduğu durumlarda kilo kontrolü tüm klinik tedavilerle birlikte önerilir. Tüm gruplarda yağsız vücut kitlesinin korunması için fiziksel aktivitenin arttırılması ve beslenmenin düzenlenmesi önerilmektedir 19,20.
Yetersizlik veya kronik hastalık öncesi sahip olunan kilonun karşılaştırılması ağırlık kaybının nedeninin ve gidişatının tahmin edilmesini sağlamaktadır. Gerçek ağırlıkla ideal ağırlık karşılaştırılır ki bu da pek çok kaynakta gösterildiği gibi ağırlığın azalması ile yaşam arasındaki ilişkiyi vermektedir 10,21,22.
Bedende toplanan yağın dağılımı hastalıklar, dolayısıyla ölüm riskiyle ilşkilidir. Bedenin üst kısmının yağlanmasının, alt bölümlerinin uyluk ve kalça yağlanmasından daha riskli olduğu bilinmektedir. Son yıllarda bu verilere dayanılarak tek başına bel çevresinin ölçülmesi abdominal yag dağılımının ve sağlığın bozulmasının bir göstergesi olarak kullanılmaktadır. Bel çevresinin kadınlarda 88 cm'yi geçmemesi önerilmektedir. Bel / kalça oranı sismanlığa bağlı risk tanımlamada önemli yöntemlerden biridir. Kadınlarda >0.80 olması vücut ağırlığının veya vücutta biriken yağ oranının sağlığı olumsuz etkileme riskini arttırmaktadır. Bu değerlerin üstünde olan kişilerde metabolik sendrom kriterlerine girmektedir. Buda kardiyovasküler sistem hastalıklarında önemli bir risk faktörüdür 4,23-25.
Bizim çalışmamızda da kontrol grubunun egzersiz öncesi ağırlık ölçümü 71.52 kg. iken egzersiz sonrası 71.35 kg., bel ölçümü egzersiz öncesi 92.07 cm. iken egzersiz sonrası 91.52 cm. ve kalça ölçümü ise egzersiz öncesi 113.45 cm. iken egzersiz sonrası 112.93 cm. seviyelerine düşmüştür.
Deney grubunun egzersiz öncesi ağırlık ölçümü 71.84 kg. iken egzersiz sonrası 67.65 kg., bel ölçümü egzersiz öncesi 90.41 cm. iken egzersiz sonrası 86.62 cm. ve kalça ölçümü ise egzersiz öncesi 112.38 cm. iken egzersiz sonrası 106.66 cm. seviyelerine düşmüştür.
Beden kitle indeksini VKI 25-34 yaşları arasında %20-25, 34-44 yaşları arasında %21-26 ve 45-54 yaşları arasında %22-27 arası ise normal kabul edilir. Genel olarak 25’ e kadar herkes sağlıklıdır, 25’den sonra herkes hastadır 22,26.
Yaşla birlikte yağsız vücut kitlesi ve vücuttaki yag dağılımında önemli değişiklikler olmaktadır. Yaşlılarda kol bacak gibi uzuvlardaki derialtı yağ dokusunda azalma, intra-abdominal yani karın çevresindeki deri altı yağ dokusunda artma ile yağın vücutta dağılımında değişim olmaktadır 22,27,28.
Kadınlarda vücut yağ oranı erkeklerden daha fazladır ve 45-49 yaşta ortalama %30, 55-59 yaşta ortalama %43'e erişmekte ve daha sonra sabit kalmaktadır. Antropometrik ve BIA yöntemlerinden bu oranlar tahmin edilebilir ancak yaşlılıkta bu tahminlerin doğru olma olasılığı daha da kısıtlıdır. Çünkü yaşa bağlı kaslarda meydana gelen değişim ile yağsız vücut kitlesinde azalma söz konusudur ve bu tüm vücuttaki yağsız bölgeleri etkiler. Tahmin edilen yağlı vücut kitlesinde ki herhangi bir hata vücut kitlesinin niteliğini etkilemekte ve yağsız vücut kitlesi kas oranının yanlış tahminine neden olabilmektedir. Genelde yağsız vücut kitlesi yağlı vücut kitlesinin 2-3 katı olmasına rağmen, yaşla birlikte yağsız vücut kitlesindeki azalmalar yaşlılarda ki yağsız vücut kitlesinin tahmininde hata yapılmasına neden olmaktadır 12,22,29.
Bir çalışmada 10 haftalık aerobik çalışmalar sonucu vücut yağ oranı %23.19’dan %20.98’e düşmüştür. Yani vücut yağ oranında %12’lik bir azalma bulunmuştur 3.
Bizim çalışmamızda da kontrol grubunun egzersiz öncesi BMI ölçümü %29.24 iken egzersiz sonrası %29.19, yağ oranı ölçümü egzersiz öncesi %36.00 iken egzersiz sonrası %35.36 ve yağ kitlesi ölçümü ise egzersiz öncesi 26.11 kg. iken egzersiz sonrası 25.57 kg. ve kas oranı ölçümü ise egzersiz öncesi %45.41 iken egzersiz sonrası %45.38 seviyesine düşerken, su kitlesi ölçümü egzersiz öncesi 33.25 kg. iken egzersiz sonrası 33.28 kg. seviyesine çıkmıştır.
Kontrol grubunun egzersiz öncesi BMI ölçümü %28.65 iken egzersiz sonrası %26.86, yağ oranı ölçümü egzersiz öncesi %36.71 iken egzersiz sonrası %32.40, yağ kitlesi ölçümü egzersiz öncesi 26.77 kg. iken egzersiz sonrası 23.28 kg. seviyesine düşerken, kas oranı ölçümü egzersiz öncesi %44.30 iken egzersiz sonrası %45.04, su kitlesi ölçümü egzersiz öncesi 32.32 kg. iken egzersiz sonrası 33.09 kg. seviyesine yükselmiştir.
Aerobik egzersizlerin vucut kompozisyonunun etkileri ile ilgili birçok çalışma yapılmıştır. Özellikle düzenli ve kontrollü yapılan egzersizlerin beden yağını azalttığını, yağsız beden ağırlığını artırdığını bildiren çalışmaların sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Ancak farklı yaş grupları ve beden yapılarına sahip bireylerin antrenmana verdiği cevaplarda farklılık göstermektedir 18.
Aerobik programlar özelliklle yağ ağırlığında azalmalara neden olurken yağsız beden ağırlığında herhangi bir kayıba neden olmamıştır. Araştırmalar, 20 haftalık aerobik antrenmanlar sonucunda şişman kişilerin vücut ağırlığı, yağ ağırlığı ve yağsız beden ağırlıklarında anlamlı değişiklikler gözlenemediğini bildirmiştir 10,20,28,30.
Araştırma sonunda tek tek konuştuğumuz denekler kendilerini son derece mutlu, daha dinamik ve artık eskisi kadar yorulmadıklarını dile getirmişlerdir. Nitekim bu subjektif değerlendirmelerin de çeşitli kaynaklarda yeri vardır. Egzersizin kendini iyi hissetme duygusunun geliştirdiği bilinmektedir 28,29,31.
Bizim çalışmamızın kontrol grubunun kilo, kalça, BMI, kas oranı, su kitlesi, istirahat kalp atım sayısı, egzersiz sonu kalp atım sayısı, süre ve MaxVo2 ölçüm seviyeleri anlamlı bulunmazken bel ölçümü 0.05 derecesinde; yağ oranı ve yağ kitlesi ise 0.01 derecede anlamlı bulunmuştur. Çalışmamızın kontrol grubu vücut kompozisyon ölçümlerinde elde edilen anlamlılık düzeylerinin; denekler arasında 1-2 tanesinin kendi kendisine diyet yaparak kilo vermeye çalışmasından kaynaklandığı sanılmaktadır.
Literatürlerinde desteklediği üzere deney grubuna yapılan tüm vücut kompozisyon ölçümleri oldukça anlamlı bulunmuştur. Kontrol grubu egzersiz öncesi ve egzersiz sonrası ölçümleri arasında bel, yağ oranı ve yağ kitlesi anlamlı bulunurken, deney grubunun egzersiz öncesi ve egzersiz sonrası tüm ölçümleri arasında oldukça anlamlı bir farklılık bulunmuştur.
Burada da kan lipid ölçümlerinde olduğu gibi deney grubunun bazı egzersiz öncesi değerleri yağ oranı ve yağ kitlesi kontrol grubunun egzersiz öncesi aynı değerlerinden daha daha yüksek olmasına karşılık, egzersiz sonrası bu değerler deney grubunda, kontrol grubundan daha fazla düşüş göstermiştir. Dolayısıyla egzersizin yağ oranı ve yağ kitlesi ile oldukça yüksek bir ilişkisinin olduğunu söyleyebiliriz.
Ayrıca kontrol grubunun bel, yağ oranı ve yağ kitlesi ölçümlerinde anlamlı bir farklılık bulunmuştur. Fakat deney grubunun egzersiz sonrası bel, yağ oranı ve yağ kitlesi ve ölçümleri, kontrol grubunun egzersiz sonrası ölçümlerinden yaklaşık iki kat daha fazla düşüş göstermiştir. Buda oldukça anlamlı bulunmuştur.
Yine farklar tablosuna bakıldığında iki grup arasında oldukça anlamlıı derecede (p<0.01) farklılık çıkmıştır. Bu anlamlı farklılık pozitif yönde deney grubunu desteklemektedir. Dolayısıyla literatürlerinde desteklediği üzere deneklerin vücut kompozisyon seviyelerini ayarlamada birçok etkenin yanında egzersizinde pozitif ve olumlu yönde etkisinin olduğu söyleyebiliriz.
Sonuç olarak kalp tek damar tıkanıklığı olan kadın hastalarda 12 haftalık planlanmış düzenli yürüyüş; egzersiz yapan bayanlar üzerinde, sedanter yaşam süren bayanlara göre daha olumlu etkiler göstermiştir ve dolayısıyla egzersizin kardiovasküler risk faktörünü azalttığı sonucuna varılabilir.