Drenaj, postoperatif dönemde abdominal kavitede birikebilecek zararlı maddelerin boşaltılması amacıyla çok eskiden beri uygulanan bir tekniktir. Ancak son zamanlarda bu konuda farklı görüşler ileri sürülmüştür. Karın boşluğunun tüp drenler yardımı ile drene edilmesi en eski metoddur
9. Ancak bunların etkisinin minimal olduğu da bilinmektedir. Çünkü tüp drenler, fibrinin lümende birikmesi sonucu çabucak tıkanır ve iş göremez hale gelirler
10,11. Ayrıca periton içine yerleştirilen drenler organ veya damar duvarında erozyona neden olarak fistül oluşumuna neden olup, kanama riskini artırırlar
12. Drenler organizmada yabancı cisim reaksiyonuna neden olarak nötrofil fonksiyonların bozulmasına ve enfeksiyon riskinin artmasına neden olurlar
13.
Günümüzde cerrahi uygulamalarda drenler sıklıkla kulanılmakta olup, deneysel modellerde dren kullanımının yararı gösterilmemiştir. Dren kullanım endikasyonları halen belirsiz ve tartışmalıdır. Son zamanlarda değişik operasyonlardan sonra dren kullanım endikasyonları sorgulanmaya başlanmıştır. Drenler genel anlamda profilaktik, yani haber verme ve olası kolleksiyonları drene etmek amacıyla; diffüz peritonitte veya lokalize sıvı koleksiyonlar ve abselerin varlığında drenaj veya yıkama amacıyla kullanılmaktadır.
1905’de Yates tarafından periton boşluğunun tamamının drenajının mümkün olmadığı bildirilmiştir ve bu görüş halen geçerliliğini korumaktadır. Drenler sıklıkla profilaktik olarak kullanılır. Ancak yapılan çalışmalarda profilaktik dren kullanımı destek bulmamaktadır. Yapılan çalışmalar drenlerin operasyondan sonra var olan koleksiyonları drene etmekle birlikte operasyondan saatler sonra omentum tarafından drenin etrafının sarılması nedeniyle bu işlevin ortadan kalktığını göstermektedir 10,11. Profilaktik yerleştirilen bir çok abdominal drenin iki yönlü çalışıp bakteriyal kontaminasyona neden olması ve sınırlı bir abdominal kaviteyi drene etmesi önemli bir dezavantajıdır 14,15.
Dren uçlarında alınan kültürlerde derinin kalıcı florasına ait bakterilerin üremesi ve aynı bakterilerin kanda gösterilmesi bu görüşü desteklemektedir. Pai D ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada dren konulan hastaların %55’inde dren kültüründe ve intraabdominal sıvıda üreyen bakterinin cilt florası ile aynı olduğunu tesbit etmişlerdir. Etkilenen dokuların dren tarafından erozyonu ile perforasyonlar oluşmaktadır. Bu şekilde bildirilen kolonik perforasyonlar mortal seyretmektedir 16,17,1. İntraabdominal kolleksiyon ve abse olduğu halde drenlerden gelenin olmaması, hatta drenlerin abse oluşumunu önleme yerine katkıda bulunması dren kullanımının bir dezavantajıdır 17,1.
Drenlerin özellikle kolonik anastomozlarda olmak üzere intraabdominal basıncı düşürmesi omentum ve çevre yapıların anastomozu sarmasını önlemektedir 19. Kolon rezeksiyonu ve anastomoz yapılan prospektif randominize çalışmalarda dren kullanılan grupta 2 olguda anastomoz kaçağı olmasına rağmen drenlerden sıvı yada gayta drenajı olmamıştır 20.
Bizim çalışmamızda dren konulan grup ve konulmayan grup, ülser öyküsü, yaş, analjezik kullanımı, ülser koruyucu ilaç kullanımı, komplikasyon, ülser tipi, yapılan operasyon tipi, operasyon süresi, hastanede kalış süresi ve mortalite açısından karşılaştırıldı. Dren kullanan grup ile kullanılmayan grup arasında yaş, analjezik kullanımı, mide koruyucu ilaç kullanımı, operasyon tipi, ülser tipi ve mortalite açısından istatistiksel anlamlılık tesbit edilmedi (p>0.05). Mortalite açısından istatiksel anlamlılık olmamasına (p>0.05) rağmen mortalite sayısı dren kullanan hastalarda daha yüksek sayıda mevcuttu. Hastanede kalış süresi ve operasyon süresi dren kullanan hastalarda uzundu ve fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Komplikasyon miktarı dren kullanan hastalarda daha yüksek bir oranda mevcuttu fakat fark istatiksel olarak anlamlı değildi (p>0.05). Burada dren koyma endikasyonunun daha çok beklemiş ve intraabdominal kirliliğin yüksek olduğu vakalarda cerrahın tercihi doğrultusunda koyulmuş olması olası komplikasyon oranını artırabileceği de göz önünde bulundurulmalıdır. Dren kullanılan vakalarda enfeksiyon oranının artması, fistül gelişimi gibi drenin kendisine ait faktörlerden kaynaklanabilecek ek morbiditelerin de gelişebileceği kanısındayız.
Pai D ve arkadaşlarının PÜ perforasyonlu hastalarda dren kullanımı ile kullanılmamasına bağlı olarak hastaların yara iyileşmesi ve yara yeri enfeksiyonları açısından bir fark olmadığını ve intraabdominal mayi yönündende hastalar arasında her hangi bir fark olmadığını tesbit etmişlerdir 1. Bunun aksine Agarma ve arkadaşları post-op 24 saat sonra intraabdomianl mayinin dren ile boşaldığını göstermişlerdir 11. Sağar ve arkadaşları rektal rezeksiyon sonrası hastalarda sıvı drenajının dren ile yetersiz olarak boşaldığını göstermişlerdir 21.
Özdemir ve arkadaşları abse kavitesi olmadıkça PÜ perforasyonu primer onarım sonrası rutin peritoneal kavitenin drenajının gerekli olmadığını bildirmektedir 22. Bizim çalışmamızda Özdemir ve arkadaşlarının görüşünü desteklemektedir, zira dren konulan hastalarda dren konulmayan hastalara göre komplikasyon oranı ve mortalite daha yüksek seyretmektedir, bunun dren kullanıma bağlı olarak operasyon süresini, hastanede kalış süresini uzatması ve drenin kendisine bağlı olarak bakteriyal kontaminasyonu ve dren vurması gibi olgulara bağlı olarak fistül gibi komplikasyonların artmasına bağlı olabileceğini düşünmekteyiz.
Sonuç olarak her iki grup arasındaki komplikasyon oranlarının istatistiksel olarak anlamlı olmamasına rağmen, dren kullanan hastalarda komplikasyon oranlarının daha yüksek seyretmesinden dolayı, dren kullanımının intraabdominal apse ve ileri kirli vakalar dışında gerekli olmadığı kanısına vardık.