Araştırma kapsamına alınan annelerin %63.7'sinin 20-29 yaş grubunda, %60.2'sinin ilköğretim mezunu, %26.9'unun okur-yazar değil ve %91'inin ev hanımı olduğu; yüksek ateş şikayeti ile hastaneye yatırılan çocukların ise %40, 3'ünün 0-12 ay, %48, 7'sinin 13 ay-5 yaş grubunda ve %62, 2'sinin erkek olduğu belirlenmiştir.
Ailelerin sosyo-demografik özellikleri sorgulandığında; %50.2'sinin sosyal güvencesi SSK ve %32.8'inin yeşil kartlı, %51.2'sinin geliri giderden az, %57.7'sinin çekirdek aile ve %40.8'inin geniş aile yapısında, %68.7'sinin 1-2 çocuğu ve %22.9'unun 3-4 çocuğu olduğu, %44.8'inin tek veya çok katlı müstakil evde oturduğu, %78.6'sının Manisa Merkezde yaşadığı, %58.7'sinin Manisa'ya başka bir bölgeden (%53.4'ünün Doğu Anadolu Bölgesinden) göç ettiği saptanmıştır.
Annelerin %94'ünün çocuğunu doğumdan itibaren düzenli olarak sağlık kontrolü ve aşılamaya götürdüğü; çoğunluğunun (%81'i) sağlık kontrolü ve aşılama için Sağlık Ocağı'na başvurduğu belirlenmiştir. Annelerin büyük çoğunluğunun çocuklarını sağlık kontrolü ve aşılamaya götürmesi, çocuklarının sağlığı açısından duyarlı olduklarını göstermektedir.
Annelerin %80.6'sının daha önce yüksek ateş konusunda bilgi aldığı, bu bilgiyi %53.1'inin sağlık personelinden, çoğunluğunun (%25.3) ise hemşire/ebe'den aldığı belirlenmiştir.
Araştırma kapsamına alınan annelerin %16.4'ünün daha önce ölen çocuğu vardır (%12.4'ünün 1 çocuk), bu çocukların %27.2'sinin ise yüksek ateş öyküsü olduğu saptanmıştır.
Araştırmada, çocuğun ateşlenme durumunda ailelerin sadece %70.6'sı 1. gün bir sağlık kuruluşuna götürürken,
%20.9'u 2-3 gün, %8.5'i ise 4 ve daha fazla gün (Tablo 1) çocuğu evde ateşli bir şekilde beklettikten sonra bir sağlık kuruluşuna (%92.6'sının Kamu Kuruluşlarına (Tablo 2) götürdükleri belirlenmiştir. Bu durum, çocukların %29.4'ünün risk altında olduğunu göstermektedir.
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 1: Çocukların Bir Sağlık Kuruluşuna Götürülmelerine Kadar Geçen Süreye Göre Dağılımı (n=201) |
Araştırmada, primer olarak yüksek ateşin sorumlu olduğu febril kovulsiyon geçirme oranı %18.4 olarak tespit edilmiştir. Febril kovulsiyon geçiren çocukların %48.6 oranında 1 kez geçirmiş olup, 2 veya daha fazla kez febril kovulsiyon geçiren çocukların oranı ise %51.4'dür. Bu çocukların %62.1'inin annenin 1. veya 2. çocuğu olduğu saptanmıştır.
Araştırmada annelerin; %77.2'sinin “cildine dokunarak”, %26.4'ünün “genel görünümünden” ve %50.8'inin “termometre ile” çocuğun ateşini belirledikleri (Tablo 3); %56.7'sinin evde termometresi olduğu (%74.6'sının civalı termometre), evde termometresi olan annelerin %50.8'sinin termometre okumayı bildiği, termometre okumayı bilen annelerin hemen tamamı (%84.2'si) termometreyi aksiller bölgeye uyguladığı belirlenmiştir.
Tablo 4'de annelerin, yüksek ateşe ilişkin bilgi-tutum düzeyleri ve çocukları ateşlendiğinde evdeki uygulamalara göre bilgi durumlarının dağılımları gösterilmiştir. Annelerin, %96'sı çocuklarda yüksek ateşin önemli olduğunu belirtirken, ancak sadece %56.2'sının yüksek ateşin yol açtığı/ açacağı komplikasyonları doğru bildiği; %81.1'i ateşli çocuğa su içirilmesinin önemli olduğunu belirtirken, sadece %57.3'ünün ateşli çocuğa su içirilme nedenini bildiği belirlenmiştir.
Araştırmada, annelerin %50.8'i “termometre” kullanırken, termometre kullananların %72.3'ünün termometre uygulama şeklini kısmen bildiği, %77.2'sinin termometrenin bölgelere göre kaç dakika uygulandığını ve %82.2'sinin çocuğun ateşini ölçme sıklığını doğru bildiği; %96'sının çocuğun giysilerinin çıkarılması gerektiğini bildiği; %93.5'i yüksek ateşi olan çocuğa antipiretik ilaç verdiklerini belirtirken, sadece %81.4'ünün antipiretik ilaç kullanım dozunu, verme sıklığını doğru bildikleri ve %93.1'inin antipiretik ilaç verdikten sonra termometre ile ateş kontrolü yapılması gerektiğini doğru bildiği; %80.6'sı ılık kompres uyguladıklarını belirtirken, sadece %27.8'inin kompres uygulama süresini doğru bildiği; %87'si ılık kompres için su kullanırken, sadece %42.6'sının kullandığı suyun ısısını doğru bildiği belirlenmiştir (Tablo 4).
Çocuğun ateşlenme durumunda hastaneye başvurmadan önce annelerin evde yaptıkları uygulamalar sorgulandığında; annelerin çoğunluğu doğru uygulamalar (%60.2'sinin çocuğun giysilerini çıkardığı, %60.2'sinin ılık duş aldırdığı, %56.7'sinin ılık kompres uyguladığı, %83.1'inin antipiretik ilaç kullandığı, %0.5'inin bol sıvı içirdiği, %1.0'inin çocuğun bulunduğu odayı havalandırdığı ve %52.7'sinin “çocuğun ateşi düşmezse hemen bir sağlık kuruluşuna başvururum”) yaparken, bunun yanı sıra annelerin %8.0'inin çocuğun vücudunu sirkeli su, %2.5'inin limon kolonyası, %0.5'inin gül suyu ile silme, %2.5'inin antipiretik ilaç olarak aspirin kullanma, %0.5'inin demli çayın içine aspirin karıştırıp çocuğa içirme, %0.5'inin zeytin yağ içine aspirin, limon suyu, karabiber karıştırıp çocuğun vücuduna sürme, %0.5'inin çocuğun vücuduna vicks sürme ve %2.5'inin hiçbir uygulama yapmadan çocuğu ateşli bir durumda günlerce evde bekletme gibi yanlış ve geleneksel uygulamaları da yaptıkları saptanmıştır (Tablo 5).
 Büyütmek İçin Tıklayın |
Tablo 5: Annelerin Çocukları Ateşlendiğinde Evde Yaptıkları Uygulamaların Dağılımı (n=201) |
Annelerin yüksek ateş, termometre okuma ve uygulama ile ilgili eğitim alma istekleri sorgulandığında ise; annelerin %49.8'inin eğitim almak istediklerini, %38.8'inin ise eğitim alma konusunda istekli olduklarını fakat birtakım engellerden dolayı (evde küçük çocuğunun olması, eşinin ve aile büyüklerinin izin vermemesi, köyde yaşaması) eğitime katılamayacaklarını belirtmişlerdir.
Yapılan analizler sonucunda, annenin eğitim düzeyi ve ailenin sosyo-ekonomik düzeyi ile evde termometre bulundurma durumu, termometre okumayı bilme ve çocuğun ateşlendiğini anlama şekli arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (x2: 0.000). Annelerin eğitim düzeyi ve ailenin sosyo-ekonomik düzeyi yükseldikçe, evde termometre bulundurma, termometre okuyabilme ve çocuğun ateşlendiğini termometre ile anlama durumu artmıştır.
Araştırmada, annenin eğitim düzeyi ve ailenin yaşadığı yer (Manisa merkez, ilçe, köy) ile, ateş ve derece okuma konusunda eğitim alma isteği arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. Annelerin eğitim düzeyi yükseldikçe, ateş ve derece okuma konusunda eğitim alma isteği artmıştır (X2: 0.001). Manisa Merkezde oturan annelerin köyde yaşayanlara göre eğitim alma isteği daha yüksektir (X2: 0.017).
Annenin eğitim düzeyi ile çocuk ateşlendiğinde başvurulan yer arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (X2: 0.016). Annelerin eğitim düzeyi yükseldikçe, kamu kuruluşlarına (hastane, sağlık ocağı) başvuru da artmıştır.
Araştırmada, ailenin yaşadığı yer ile çocuğun evde ateşli kalma süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmıştır (p>0.05)., ancak çocuğun ateşlenme durumunda birinci gün içinde bir sağlık kuruluşuna başvurma durumu Manisa Merkez (%72.8) ve ilçesinde (%76.9) yaşayanlara göre köyde yaşayan ailelerde (%43.3) daha düşüktür.
Ailenin yaşadığı yer ile çocuğun ateşlenme durumunda evdeki uygulamaları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur (X2: 0.005). Manisa il merkezinde yaşayanların %70.9'u çocuğun giysilerini çıkarma, ılık duş aldırma, ılık kompres uygulama ve antipiretik kullanımı gibi doğru uygulamaları yaparken, %29.1'i doğru uygulamalar yanı sıra yanlış geleneksel uygulamalar yapmaktadır; İlçelerde yaşayanların %61.6'sı doğru uygulamaları yaparken, %38.4'ü doğru uygulamalar ile birlikte yanlış geleneksel uygulamalar da yapmaktadır; Köyde yaşayanların %66.7'si doğru uygulamaları yaparken, %33.3'ü doğru uygulamalar yanı sıra yanlış geleneksel uygulamalar da yapmaktadır.
Araştırmada, aile tipi ile çocuğun ateşlenme durumunda evdeki uygulamalar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olduğu saptanmıştır (X2: 0.000). Geniş ailelerde yanlış geleneksel uygulamalara daha sıklıkla yer verildiği görülmektedir.
Araştırmada, annenin eğitim düzeyi ile çocuğun evde ateşli kalma süresi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmıştır (X2: 0.377). Ancak, lise ve üstü mezunu olan annelerin %80.8'i, ilköğretim mezunu olan annelerin %72.7'si, okur-yazar olmayan annelerin ise %61.1'i çocuklarını 1 gün içinde bir sağlık kuruluşuna götürdükleri belirlenmiştir.
Annenin eğitim düzeyi ile ateşli çocuğa evde yapılan uygulamalar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki olmadığı saptanmış olmasına rağmen (X2: 0.093), lise ve üstü mezunu annelerin %23.1'i, okur-yazar olmayan annelerin ise %29.6'sı doğru uygulamalar ile birlikte yanlış ve geleneksel uygulamalar yaptıkları belirlenmiştir.
Araştırmada, ailelerin sosyal güvencesi ile çocukları ateşlendiğinde başvurdukları yer arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır (p>0.05), ancak dağılıma bakıldığında ailelerin ilk tercih yerinin kamu kuruluşu olduğu belirlenmiştir.