Araştırmaya katılan 45 yaş üstü kişilerin KVH risk durumuna bakıldığında %22.3'ünün düşük risk grubunda (risk puanı %10 ve altı), %34.7'sinin orta risk grubunda (risk puanı %10-20), %43.0'ün de yüksek risk grubunda (risk puanı %20 ve üzeri) olduğu saptanmıştır. TEKHARF çalışması sonuçlarına göre erkeklerin %31'inin yüksek risk grubunda yer aldığı, %14'ünün de orta risk grubunda yer aldığı bulunmuştur
10. Çalışmada katılımcılardan kan örnekleri alınmaması ve açlık kan şekeri, kolesterol, trigliserid kan düzeyleri belirlenememesine rağmen KVH riskinin bu kadar yüksek bulunması düşündürücüdür. Yalçın'ın Manisa'da 40 yaş üzeri Celal Bayar Üniversitesi erkek personeli üzerinde yaptığı çalışmada çalışanların %68.8'i düşük risk, %25.6'sı orta risk ve %5.6'sının yüksek risk durumunda olduğu saptanmıştır
11. Araştırma grubunun yaş ortalamasının yüksek olmasının (60.1±11.5) bu farklılığı yarattığı düşünülmektedir (TEKHARF yaş ort 49 ±10). Yaş tek başına ve ayrıca yaşlanmayla birlikte artan kronik hastalıklar nedeniyle riski artırmaktadır. Hiç eğitim almamış olanlar ve çalışmadığı belirtenlerde KVH riskinin daha fazla olması da bu grupların daha yaşlı olmalarından kaynaklanmaktadır.
Kan basıncı yüksekliği KVH riski için bilinen en önemli risk faktörlerinden biridir 12. Araştırmaya katılanların %15.3'ü hipertansiyonu olduğunu belirtmiştir. Ölçüm değerine göre ise araştırma katılanların %48.7'sinde kan basıncı ölçümleri yüksek olarak saptanmış ve bu kişilerin yaklaşık %70'inin hipertansiyon hastası olduklarının farkında olmadığı görülmüştür. Ülkemizdeki veriler incelendiğinde orta yaş grubu erkeklerde hipertansiyon sıklığının %40.9, 65 yaş ve üzerindekilerde ise %68.3 olduğu görülmektedir 13. TEKHARF çalışmasına göre KVH'ın en güçlü risk faktörü olarak belirlenen sistolik kan basıncı çalışma grubumuzda yüksek olarak saptanmıştır. Kan basıncı yüksek olan kişilerde ise farkındalığın olmaması bu risk faktörüyle ilgili önlemlerin araştırma bölgemizde yeterince yapılmadığı göstermektedir.
Sigara içimi en önemli ve önlenebilir KVH risk faktörlerinden birisidir.Sigara içenlerde içmeyenlere göre 2-4 kat daha fazla KVH geliştiği bulunmuştur 19. Bu çalışmada katılımcıların %63.2'sinin halen sigara içicisi oldukları saptanmıştır. TEKHARF çalışmasında da erkeklerin %59.4'ünün sigara içtiği saptanmıştır. Hem araştırma bölgesinde hem de ülkemizde sigara içimi yaygın bir davranış olarak görülmektedir. Kardiovasküler hastalığı önleme programlarında sigara içimi önemli bir yer tutmalıdır.
Yapılan çalışmalarda az miktarda alkol kullanımının KVH riskini olumlu olarak etkilediği saptanmıştır. Ancak alkol miktarı belirtilen miktarların üzerine çıktığında kan yağlarına ve kan basıncına yaptığı olumsuz katkılar nedeniyle KVH riskini artırmaktadır 20. Araştırmaya katılanlardan düzenli alkol aldığını belirtenlerin alkol kullanmayanlara göre 2.21 kat daha fazla yüksek risk grubunda yer aldıkları saptanmıştır. KVH açısından alkol kullanımına özellikle miktar ve sıklık yönünden dikkat edilmelidir.
Günümüzün en önemli halk sağlığı problemlerinden biri olarak kabul edilen obesitenin WHO MONICA Projesine göre 35-64 yaş grubu erkeklerdeki sıklığının %4-24 arasında, Avrupa bölgesinde ise yaklaşık %10-20 arasında değiştiği saptanmıştır 14, 15. Obesite ve abdominal obesite ile ilişkili genel bilgiler sıklığı gün gittikçe artan bu sorunun kardiovasküler hastalıkta önemli belirleyicilerinden biri olduğunu göstermektedir 16. Popülasyona atfedilebilecek risk bakımından abdominal obezitenin, Türk yetişkinlerde risk faktörleri arasında, hipertansiyon ve sigara içiminden sonra, HDL-kolesterol düşüklüğü ile birlikte 3'üncü sırada bulunduğu, LDL-kolesterol ve diyabete öncelik ettiği saptanmıştır 17. Bu çalışmada erkeklerin %33.2'si abdominal obeziteye sahiptir, bu oran TEKHARF çalışmasında %22.6 olarak bulunmuştur 17,18. Abdominal obesitenin belirlenmesi yanında araştırmaya katılan kişilere ayrıca KVH riskini etkilediği bilinen beslenme ve besin özellikleri ile ilgili sorularda sorulmuştur. Araştırma grubunda günlük tuz tüketimi, besinlerin hazırlanmasında kullanılan yağ tipi, kırmızı ve beyaz et tüketimi, sebze, meyve tüketimi, günlük kahve tüketimi ile KVH riski arasında ilişki saptanmamıştır. Araştırma bölgesinde Akdeniz tipi beslenmenin yaygın olmasının bu sonucu etkilediğini düşünülmektedir.
Fizik aktivitenin hem kan yağlarında yaptığı olumlu değişiklik hem de kan basıncının azalmasına yaptığı etkilerle KVH riskini azalttığı bilinmektedir 21. Araştırma grubunun %39.4'ünün haftada 3 saat ve üzeri fiziksel etkinlikte bulunduğu saptanmıştır. Deveci ve arkadaşlarının 23 Elazığ'da yaptıkları KVH risk faktörleri çalışmasında araştırma grubunun %20.8'inin düzenli olarak spor yaptıkları saptanmıştır. Akalın ve arkadaşlarının Balçova Korutürk Sağlık Ocağı bölgesinde yaptığı çalışmada, araştırma grubundaki her 10 kişiden 4'ünün spor yapmayı önemsediği, ancak etkili spor yapanların oranının 1/5 olduğu bildirilmiştir 24. Centers for Disease Control (CDC) verilerine göre fiziksel inaktivite KVH riskini 1.9 kat artırmaktadır 25. Bu çalışmada sedanter olarak belirlenen grupta KVH riskinin 2.77 kat arttığı saptanmıştır. Bu bağlamda fiziksel aktivitenin önemi obezite ve koroner arter hastalıkları ilişkisi göz önüne alınarak değerlendirilmelidir.
Bu çalışmada katılımcıların %71.1 inin daha önce kan yağlarına bakılmamış olması, çalışmamızın en önemli kısıtlılığı olarak bizimde bu ölçümleri yapmamamız nedeniyle kan yağlarının KVH üzerindeki etkisi değerlendirilememiştir. Çalışmada aynı Şekilde kan şekeri ölçümü de yapılmadığından bu konudaki verilere katılımcıların ifadelerinden yararlanılarak ulaşılmıştır. Araştırmaya katılanların kendi ifadelerine göre DM sıklığı %6.7 olarak saptanmıştır. TEKHARF çalışmasında diyabet prevalansı erkeklerde %8.1 olarak bulunmuştur. Yine Türkiye'de diyabet prevalansının son on yılda her yıl ortalama %6.7 oranında arttığı anlaşılmıştır 22. Bu çalışmadaki araştırma grubunun TEKHARF çalışma grubundan daha yaşlı olması, abdominal obezite sıklığının daha yüksek olması ve katılımcıların durumlarının farkında olma oranlarının düşük olabileceği nedeniyle bu oranın bölgemizde daha yüksek olacağını tahmin edilmektedir. Diyabete karşı önlemlerin genç yaşlarda başlatılması KVH morbite ve mortalitesinin düşürülmesinde oldukça etkili olacaktır. Araştırma bölgesinde aynı yaş grubunda yapılacak saha çalışmaları ile diabet sıklığının belirlenmesi, KVH riskini olumsuz olarak etkileyen bu hastalığının kalıcı sonuçlarını önlemeye yardımcı olacaktır. Bu nedenle birinci basamakta rutin kontroller sırasında riskli yaş gruplarında kan şekeri ölçümleri yapılmalı ve önlemler açısından dikkatle yorumlanmalıdır.
Kalp hastalıklarından korunmak için aspirin kullananların (%60.0) kullanmayanlara oranla 2.26 kat daha fazla yüksek risk grubunda yer aldıkları bulunmuştur. Yıldız' ın Menemen ilçesinde 35-64 yaş grubunda koroner kalp hastalığı risk faktörleri sıklığını araştırdığı çalışmasında kalp hastalığından korunmak için aspirin kullanımı %26,2 olarak bulunmuştur 26. Bu çalışmada aspirin kullanımın yüksek olmasının nedeni yaşın karıştırıcı faktör olmasından kaynaklanmaktadır (Tablo 6a).
Sonuç olarak araştırma bölgesinde 45 yaş ve üzeri erkeklerde KVH riskinin yüksek olduğu ve risk faktörlerinin yaygın olarak bulunduğu saptanmıştır.
KVH'nın önlenmesi ve geriletilmesinde önemli bir yöntem olan risk faktörlerinin kontrol altına alınması öncelikle toplumdaki riskli grupların belirlenmesi ve bu gruplara yönelik eylem planlarının hazırlanması ile mümkün olabilecektir. Özgün gruplarda yapılan bu tip çalışmaların KVH risk faktörlerinin farkında olunabilmesi ve gerekli önlemlerin alınabilmesi açısından yararlı ve uyarıcı olduğu düşünülmektedir.