Pap-smear testi, servikal premalign ve malign
lezyonların klinik olarak bulgu ve belirtilerinin ortaya
çıkmasından önce, tanınması için kullanılan etkin bir
tarama testidir. Bu çalışmada 15 ASCUS, 4 AGUS, 6
LSIL, 1 tane de HSIL olmak üzere toplam 26 (%3.3)
olguda anormal smear sonucuna rastlanmış ve klinik
olarak anormal belirti vermeyen bu olgular, ileri
değerlendirme için 3. basamak sağlık kuruluşuna
yönlendirilmiştir.
Jinekolojik kanserler arasında sık görülen serviks
kanserinin önlenmesi ve tedavi edilebilmesi; risk
faktörlerinin belirlenmesi, önlenebilir olanların ortadan
kaldırılması, uygun yaş grubuna uygun tarama testinin
yapılması ile erken tanı ve tedavinin yapılmasına bağlıdır4.
Human papilloma virus (HPV) enfeksiyonu, human
immunodeficiency virus (HIV) enfeksiyonu, erken yaşta
koit ve multipl partner, sigara, 5 yıldan daha uzun süre
kombine oral kontraseptif kullanımı, kötü hijyen gibi risk
faktörleri tanımlansa da serviks kanserinden korunmada
en önemli öğe kadınların Pap-smear yöntemi ile etkin
şekilde taranmasıdır. Smear yaptırma durumu kadınların
yaş, eğitim durumu, sosyoekonomik düzeyi ve kültürel
özelliklerine göre farklılıklar göstermektedir5. Geri
kalmış veya ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkelerde Papsmear
taraması halen yeterli ilgiyi görememektedir ve
gelişmiş ülkelere göre serviks kanseri sıklığı 20 kat daha
fazladır6.
Diğer bir konu da taramanın ne sıklıkta yapılacağıdır.
Amerikan kanser derneği tarafından; hayatı boyunca
herhangi bir dönemde veya halen seksüel aktif olan ya
da 21 yaşına gelmiş tüm kadınların yıllık pelvik muayene
ve pap smear yaptırmaları, 30 yaş üzerinde ve 3 yıl
ardışık yıllık normal pelvik muayene ve pap smear
sonucu olan kadınların daha uzun aralıklarla kontrol
edilebileceğini bildirilmiştir7. Ancak, ülkemizde yapılan
bir çalışmada kadınların pap smear yaptırması gereken
grubu ve ne sıklıkta yapılması gerektiğini tam olarak
tanımlayamadıkları ve çalışmaya katılan kadınların
%40,8’inin bu testi daha önce hiç yaptırmadıkları
saptanmıştır8. Sağlık bakanlığının ülkemizde yapılan
Pap-smear taramasında koyduğu hedef ise; 35-40
yaşlarındaki tüm kadınların en az bir kez smear
yaptırmasıdır. Bakanlık, ülkemiz koşulları dikkate alındığında gerçekleştirilebilir ideal hedefi ise 35 yaşında
başlanacak olan toplum tabanlı tarama olarak belirlemiş,
taranacak popülasyonun, ev halkı tespit fişi esas alınarak
tanımlanması, geliştirilecek davet yöntemleriyle 5 yıllık
aralarla tekrarlanması ve son iki testi negatif olan 65
yaşındaki kadınlarda taramanın kesilmesi şeklinde
belirlemiştir9.
Ülkemizde Pap-smear taramasının farkındalığındaki
eksiklikler nedeniyle, kadın hastalıkları ve doğum
polikliniğine başvuran kadınlara smear testinin
yapılmasının yanı sıra, kadınların düzenli kontrole
gelmelerinin önemi de mutlaka vurgulanmalıdır.
Çalışmamızda olguların ileri düzey değerlendirilmelerinin
gerektiği LSIL, HSIL, ASCUS ve AGUS gibi patolojilerin
toplam sıklığı %3.3 olarak bulunmuştur. Bu sıklık
literatürde verilen %5 değerine yakındır10. Bu oranın
daha düşük çıkmasının bir nedeni multipl partner ve
sigara kullanımı gibi risk faktörlerinin çalışılan bölgede
daha az görülmesi olabilir. Kuşkusuz bu konuda daha
ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç vardır.
Pap-smear; gelişmiş ülkeler gibi tarama testlerini
ciddiyetle uygulayan ülkelerde mükemmel sonuçlar
vermiştir. Serviks kanserine bağlı ölümler anlamlı
düzeyde azalmış, kanser öncülü lezyonların tespitinde
ise artış olmuştur. Bu, taramanın etkin uygulanmasından
kaynaklanmaktadır11. Ülkemizde gerekli alt yapının ve
toplum bilincinin oluşturulması, invazif serviks kanseri
sıklığını oldukça makul düzeylere indirecektir.