Başağrısı, beyin tümörlerinin başlıca septomlarından
biridir. Yapılan çalışmalarda beyin tümörü olan hastaların
yaklaşık yarısı ile üçte ikisi kadarında başağrısının
olduğu bildirilmiştir
2,5. Beyin tümörü başağrısı
genellikle künt, orta şiddette, tekrarlayıcı, postür
değişiklikleri ve fiziksel aktivite ile artan, sabahları kötüleşen, sıklıkla bulantı veya kusmanın eşlik ettiği bir
başağrısı olarak bilinir
5,6. Forsyth ve Posner'in
2
yaptığı çalışmada 111 beyin tümörlü hastanın %77'sinde
gerilim tipi başağrısı, %9'unda migren tipi başağrısı ve
%14 oranında diğer başağrısı tipleri bulunmuştur. Yine
aynı çalışmada hastaların %32'sinde başağrısının eğilme
ile kötüleştiği ve %40'ında bulantı veya kusmanın olduğu
tespit edilmiştir. Tümörün yerleşim yeri, ağrı oluşumu ile
ilişkili olabilir. Örneğin arka çukur tümörleri hemisfer
yerleşimli tümörlerden daha sık ağrıya neden olurlar
7.
Bu durumun, tümörün dördüncü ventrikülde obstrüksiyon
yapması sonucu oluşan hidrosefali ve KİBAS nedeniyle
olduğu düşünülmektedir
8. Herhangi bir nörolojik
belirtisi olmayan hastada ciddi intrakraniyal patoloji oranı
oldukça düşüktür. Tsushima ve Endo'nun
1 306 kronik
veya tekrarlayıcı başağrısı olan hastayı retrospektif
olarak değerlendirdikleri çalışmada, %1.7 oranında klinik
olarak önemli patoloji saptarken, 1985-2003 tarihleri
arasında yaptıkları literatür taramasında nörolojik
muayenesi normal 1036 başağrısı olan hastada klinik
olarak önemli kafa içi patoloji oranını %2.1, 771 komplike
olmayan migrenli hastada klinik olarak önemli kafa içi
patoloji oranını %0.52 olarak buldular.
Başağrılarının lokalizasyon değeri oldukça düşüktür9. Ancak özellikle kafa içi basınç artışına neden
olmayan supratentoriyal tümörlerde başağrısının
lateralize edici değeri olabilir10. Görüldüğü gibi beyin
tümörlü hastalarda daha çok primer başağrısına benzer
başağrıları izlenir. Ancak ağrı karakterindeki değişiklikler,
bazı atipik özelliklerin başağrısına eşlik etmesi ileri tetkik
incelemelerin planlanması için önemli alarm bulgulardır.
Nöroloji pratiğinde, sekonder başağrılarından
kuşkulanmayı gerektiren bu alarm bulguları, kırmızı
bayraklar olarak adlandırılır. Ani ve şiddetli yeni başlayan
başağrısı, başağrısının şiddetinde ve sıklığında artış,
meningeal irritasyon bulguları, paralizi, ataksi, asimetrik
pupiller cevap, duyu kaybı gibi fokal nörolojik belirti ve
bulguların başağrısına eşlik etmesi, mental durum
değişiklikleri, 50 yaş üstünde başağrısının başlaması,
kafa travması öyküsü, papillödem varlığı, başağrısının
efor, öksürük ve seksüel aktivite ile artması, sistemik
hastalık belirti ve bulgularının olması, intrakraniyal
hastalık için yüksek risk taşıyan hastalığı olanlarda yeni
başlangıçlı başağrısı olması en yaygın kırmızı
bayraklardır3,11,12.
İntraventriküler tümörler, derin yerleşimleri, hayati
nörovasküler yapılara komşulukları ve beyin omurilik
sıvısı (BOS) dolaşımına etkileri nedeniyle intrakraniyal
tümörler içinde ayrı bir öneme sahiptir13.
İntraventriküler tümörler, intrakraniyal tümörlerin yaklaşık
%0.3-0.7'sini oluşturur ve pediatrik hastalarda çok daha yaygındır. En sık görüldüğü lokalizasyonlar lateral
ventriküller (%50), takiben dördüncü ventrikül (%40) ve
üçüncü ventriküldür (%10). İntraventriküler tümörlerin
çoğu düşük gradeli olup yavaş büyür ve BOS yollarını
tıkayarak hidrosefali ve KİBAS'a yol açana kadar sinsi
seyreder, bu nedenle semptom vermeden büyük
hacimlere ulaşabilir ve genellikle acil cerrahi müdahale
gerektirirler. İntraventriküler tümörler en sık (%73) KİBAS
bulguları (başağrısı, bulantı, kusma, papil stazı, vertigo,
ataksi, bilinç bozukluğu, yürüyüş bozukluğu ve diplopidir)
ile başvururlar14,15. Nadiren BOS dolaşımını ani
tıkayarak hastanın hayatını tehdit edebilirler. Tümör
lokalizasyonu ve çevre yapıların tutulumuna bağlı olarak
fokal nörolojik defisitler gelişebilir. Hemipareziyle
prezentasyon % 7-27, epilepsiyle prezentasyon %10-16
olarak bildirilmiştir13.
Koroid pleksus tümörleri, koroid pleksusun
nöroepitelyal döfleyicilerinden kaynaklanan tüm
intrakranial tümörlerin %0,4-1,0'ini, bir yaş altındaki
çocuklarda görülen beyin tümörlerinin %10-20'sini
oluşturan tümörlerdir. Koroid pleksus papillomları, koroid
pleksus epitelinden köken alan intraventriküler yerleşimli
tümörler olup Dünya Sağlık Örgütü'ne göre Grade I,
koroid pleksus karsinomu ise Grade III olarak
sınıflandırılır4. Bu olguda patoloji sonucu koroid
pleksus papilloması ile uyumluydu. Koroid pleksus
papillomları, tümör tarafından beyin omirilik sıvı
üretiminin artışı, BOS akışının engellenmesi veya bu
vasküleritesi yüksek olan tümörlerden proteinöz materyal
veya hemorajiye ikincil BOS emiliminin bozulması
nedeniyle sıklıkla hidrosefali ve KİBAS bulguları ile klinik
belirti verirler16. Ancak bu olguda hidrosefali ve KİBAS
bulguları veya herhangi bir nörolojik defisit yoktu,
başağrısı tipik olarak aurasız migren karakterindeydi.
Başağrısının sürekli aynı tarafta olması ve hafif sabah
başağrısı hastada tespit ettiğimiz atipik bulgulardı.
İntraventriküler tümörlerde, tümör bir pedinkül ile
ventriküle bağlıysa ventrikül içerisinde hareket edebilir ve
aralıklı olarak ventriküler obstrüksiyona da neden
olabilirler16. Bu durum, olgudaki aralıklı başağrısının,
aralıklı ventriküler obstrüksiyondan kaynaklanabileceğini
düşündürtmektedir. Koroid pleksus papillomlarında
tedavi, cerrahi rezeksiyondur17. Bu olgu da cerrahi
rezeksiyon uygulandı ve başağrıları tam şifa ile
sonuçlandı.
Sonuç olarak; olgu, intrakranial patolojilerde primer
başağrısına benzer özellikte ağrıların olabileceğini,
tümörlerle ve diğer ciddi intrakraniyal patolojilerle ilişkili
olabilecek başağrısı özelliklerini akılda tutmanın ve
dikkatli nörolojik muayenenin önemini hatırlatmak için
sunulmuştur.