Prostat kanseri mortalitesi Amerika Birleşik Devletleri’nde son yıllarda azalma gösterirken, Avrupa’nın bazı bölgelerinde mortalite oranı aynı seviyede kalmıştır. Ancak Amerika Birleşik Devletleri’ndeki prostat kanseri mortalite oranındaki bariz azalmaya paralel olarak, dünya genelinde de mortalite oranında azalma eğilimi izlenmektedir. Bu mortalite oranındaki azalmada en etkili faktörün, agresiv tarama ve tedavi yöntemlerinin olduğu düşünülmektedir. Hankey ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada, prostat kanseri insidansındaki azalmaların ve hastalığın büyük çoğunluğunun geç evre hastalık olmaktan çıkıp, erken evre hastalık haline gelmesinde prostat kanseri taramasının katkılarının olduğu sonucuna varılmıştır
8. Ancak prostat kanseri taramasının, prostat kanseri mortalite oranındaki azalmaya doğrudan etkili olup olmadığı açık değildir
9. Prostat kanserine bağlı mortalite oranını, erken tanı ve tedavi ile azaltmak için son yıllarda prostat kanseri taraması büyük önem kazanmıştır. Günümüzde bu taramada asemptomatik erkeklerde PRM ve PSA düzeyi ölçümü genel olarak kabul görmüştür.
PRM bulguları ve PSA düzeyi ışığında TRUS eşliğinde prostat biyopsisi ile prostat kanserine yönelik tarama yapılması da halen tartışmalı bir konudur 10. Yine de otörler arasındaki ağırlıklı görüş, prostat kanserine yönelik taramanın, prostat kanseri insidans ve mortalitesinde azalma sağlayacağı yönünde olduğundan, buna paralel olarak araştırmacılar prostat kanserine erken tanı koymak için tanıya yardımcı olacak yeni tarama enstrümanları için yoğun çalışmalar yapmaktadırlar. Çalışmada BPH’lı ve prostat kanserli hasta grupları arasında yaş ve serum total PSA konsantrasyonları açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu (P<0.001). Belirlenen bu anlamlı fark, prostat kanseri hastalığının doğal seyri ile uyumludur.
Difüzyon ağırlıklı MRG, biyolojik dokulardaki Brownian hareketine bağlı oluşan moleküler difüzyonu göstermede kullanılan bir MR tekniğidir 11. Suyun biyolojik dokulardaki moleküler hareketi, moleküllerin gelişigüzel termal hareketlerine bağlı olan Brownian hareketidir ve çeşitli hastalıkları ya da normal durumları ortaya koymada kullanılmaktadır 12. Difüzyon ağırlıklı MR görüntüleri sayesinde eş zamanlı olarak bir dokunun perfüzyonu ve difüzyonu hakkında bilgi edinilebilir, böylece normal ve anormal dokular birbirinden ayrılabilir. Bu teknik sayesinde çeşitli anormallikler ortaya konulabilir 13.
Bu çalışmada da, prostat kanserine yönelik yeni tarama enstrümanları arayışı çerçevesinde, farklı bir yöntem olarak prostata yönelik difüzyon ağırlıklı MRG tetkikinin, prostat kanseri tanısında ve prostat kanseri ile BPH’nın ayırıcı tanısındaki yerini ve kullanımını belirlemeye yönelik araştırma düzeneği oluşturulmuş ve anlamlı bulgular elde edilmiştir. Bu çalışmada prostat kanseri tanısı almış hastaların prostatlarında, BPH tanısı almış hastaların prostatlarına kıyasla, hem b600 hem de b1000 gradyent değerleri için daha düşük ADC değerleri tespit edilmiştir.
Sato ve ark. 14’nın yaptığı çalışmada, 23 prostat kanserli hastanın prostata yönelik elde edilen difüzyon ağırlıklı MR görüntülerinden ADC haritaları oluşturulmuştur. Bu ADC haritalarında, her bir hastanın kendi prostat dokusu içerisinde, yapılan prostat iğne biyopsisinde bir ürolog yardımıyla belirlenen kanser dokusu tespit edilen ve edilmeyen prostat dokusu lokalizasyonlarına yerleştirilen ROI ile ölçümler yapılmıştır. Bu ölçümler sonucunda, her bir hastanın prostat dokusu içerisinde hem periferik hem de transizyonel zonda kanser içeren prostat dokularında, kanser içermeyen prostat dokularına kıyasla istatistiksel olarak anlamlı derecede daha düşük ADC değerleri bulmuşlardır.
Hosseinzadeh ve ark. 6’nın yaptığı çalışmada ise, prostat kanseri tanısı almış 10 hastaya prostata yönelik difüzyon ağırlıklı MR görüntüleme tetkiki uygulanmıştır. Hem prostat biyopsisi verilerinden haberdar olmadan, hem de biyopsi verilerinden haberdar olarak oluşturulan ADC haritalarından yapılan ölçümlerde, malign olan prostat dokularından elde edilen ortalama ADC değerleri, malign olmayan prostat dokularından elde edilen ADC değerlerinden anlamlı olarak düşük tespit edilmiştir.
Gibbs ve ark. 15 ile Pickles ve ark. 16’nın yaptığı benzer çalışmalar sonucunda da, prostat adenokarsinom odağı bulunan prostat alanlarının ADC değerleri normal prostat dokusunun ADC değerlerine göre, yukarıda belirtilen çalışmalarla uyumlu olarak anlamlı şekilde daha düşük bulunmuştur. Aynı şekilde Ren ve ark. 17 ile Jagannathan ve ark. 18 yaptığı çalışmalarda prostat kanserli hastalarda bulunan ADC değerleri prostatın tüm iyi huylu patolojilerde( prostat kisti, BPH nodülleri) elde edilen değerlerden daha düşük bulunmuştur. Prostat kanserli dokuda BPH’lı dokuya kıyasla daha düşük ADC değerlerinin saptanması, normal prostat dokusunun yer değiştirmesinden kaynaklanan kesin anatomik değişikliklerle açıklanabilir. Prostat bezinin normal glandüler mimarisi, agregasyon gösteren kanser hücreleri ve fibrotik stroma ile yer değiştirir. Bu değişiklikler su makromoleküllerinin hareketini inhibe eder ve sonuçta difüzyonda belirgin bir kısıtlanma meydana gelir. Bu şekilde kanser dokusu içerisinde ADC değerlerinde azalma izlenmiş olur 19,20
Bu yapılan çalışmada elde edilen bulgular ile yukarıda bahsedilen çalışmalarda elde edilen bulgular birbirleriyle uyumludur. Yüksek serum total PSA seviyeleri düşmeden yüksek seyreden ve yapılan prostat biyopsi sonuçları negatif olarak belirlenen hastalarda tekrarlanacak prostat biyopsisi transizyonel zonu hedef almalıdır 21. Transizyonel zonun özellikle hedef alındığı bu durumlarda dahi 2 cm3 ten küçük tümör odakları kolaylıkla atlanabilir 22 Çalışmaya paralel olacak şekilde transizyonel zon’un hedef alındığı difüzyon ağırlıklı MR görüntülemeli çalışmada, ADC değerlerinin normal dokuya göre daha düşük olduğu ve bu oranların gleason evresi ile ters orantılı olduğu gözlendi 23-25.
Hasta sayılarının yetersiz olması nedeniyle, sensitivite, spesifite, pozitif ve negatif prediktif değerlerin hesaplanamamış olması, bu çalışmanın kısıtlama alanıdır.
Difüzyon ağırlıklı MR görüntülemede tüm prostat alanlarının görüntü olarak ve ADC haritalaması ile elde edilmesi, TRUS biyopsiye göre daha avantajlı bir değerlendirme sağlayabilir. Çünkü TRUS biyopside denk getirilemeyen malignite odakları, ADC haritalamasında yapılacak özenli ve detaylı bir inceleme ile tespit edilebilir. Aynı zamanda yüksek PSA düzeyleri sebat edip, tekrarlanan prostat biyopsilerinde adenokarsinom odağı saptanamayan hasta grubunda, difüzyon ağırlıklı prostat MRI incelemesi ile,ADC haritalamasında şüpheli düşük ADC değerleri gösteren prostat lokalizasyonları tespit edilerek, tekrarlanacak yeni prostat biyopsilerinde hedef biyopsi alanı konusunda önemli yardımlar sağlanabilir.