Kompozit rezinler ilk olarak 1960 yıllarında R.L.BOWEN tarafından kullanılmış ve günümüze kadar önemli gelişmeler göstermiştir
26,27. Genel olarak kompozitler birbiri içerisinde çözünmeyen farklı kimyasal materyallerin birleşiminden oluşmaktadır
28.
Akışkan kompozitler ilk kez 1996 yılında kullanılmıştır. Kavite şeklinin istenilen şekillerde sağlanamadığı adeziv uygulamalarda polimerizasyon büzülmesini azaltmak ve stres kırıcı bir bariyer oluşturmak amacıyla geliştirilen akışkan kompozit rezinler restoratif diş hekimliği uygulamalarında sık kullanılan materyallerden biridir 3,4.
Kompozit rezinlerin yüzey pörozitesinin fazla olması, yüzeydeki porların fazlalığı bu materyallerin su emilimini arttırmaktadır. Su emilimi kompozit rezinlerin mekanik fiziksel ve mekaniksel özellikleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olduğu çalışmalarda gösterilmiştir. Kompozit rezinler ağız içerisinde su emilimine sahiptir. Fakat bazı materyallerde yüzeydeki pörozitenin fazla olması bu değeri arttırmaktadır 29-32.
Kompozit materyallerin ışık cihazı ile sertleştirilmesinden sonra bir büzülme görülmektedir. Bu polimerizasyon büzülmesi sonucu olarak pöroz bir yapı kaçınılmazdır. Kompozitin üzerindeki bu porlar, pöroz yapılar su emilimi özelliğini etkileyebilmektedir 32. Bu amaçla mevcut çalışmada materyallerin yüzey pörozite değerlerini incelendi.
Bulucu ve ark. 33 yaptıkları bir çalışmada doldurucu oranları ve boyutlarının su emilimi değerlerini, yüzeydeki pöroziteyi etkileyebileceğini tespit etmişlerdir. Bu çalışmada da birbirinden 3 farklı materyallerin doldurucu içeriklerinin farklı olduğunu, bununla birlikte yüzeydeki pörozite miktarının farklı olduğunu gözlemlendi. Ayrıca Bulucu ve ark. 33 yaptıkları çalışma ile benzer şekilde doldurucu içeriklerinin fiziksel ve mekaniksel özelliklere etki edeceği bu çalışma ile belirlendi.
Prati ve ark. 34 farklı kompozit rezinlerin su emilimini ve çözünürlüğü inceledikleri çalışmada kompozit materyallerin yüzeylerini SEM cihazı ile değerlendirmişlerdir. Silindirik olarak hazırlanan kompozit materyallerinin yüzeylerinde boşluklar ve poröz yapılar tespit etmişlerdir. Bu boşlukların kompozit materyallerinin fiziksel ve mekaniksel özelliklerini etkilediklerini gözlemlemişlerdir. Yapılan çalışmalar değerlendirildiğinde yüzeyde poröz yapının veya boşlukların fazla olması istenmeyen bir durumdur. Yaptığımız çalışmada 100X, 500X ve 1000X büyütmede yüzeyde en fazla poröz yapıya sırasıyla 3M Filtek Bulk Flow, Surefil SDR Flow ve X-tra Base Flowable da rastlanılmıştır. Klinik olarak kullanımlarında, özellikle anterior bölgedeki dişlerin restorasyonunda X-tra Base Flowable materyali tercih edilebilir.
Yapılan çalışmalar 35 göstermiştir ki, incremental teknikle uygulanan kompozitlerde katmanlar arası bölgede gözlemlenen boşlukların ve poröz yapıların kompozitlerin birbirlerine olan bağlanma dayanımlarını da olumsuz olarak etkilediği görülmüştür.
Kompozitlerin polimer ağına su difuze olduğu zaman hidroskopik ekpansiyon görülmektedir. Bu genleşme polimerler arasındaki zincirleri ayırarak materyalin özelliklerinin zayıflamasına neden olmaktadır 36,37. Bununla birlikte emilen su bazen hacim değişikliği yapmadan kompozit materyalleri arasında oluşan mikro boşluklarda serbest olarak kalabilmektedir 38,39. Kompozit rezinlerin su emilimleri ve boyut değişikleri hakkında Hirasawa ve ark 40. Farklı çalışmalarda bulunmuşlardır. Hidroskopik genleşmeye monomer tipi(kimyasal ve yapısal), çapraz bağlanma derecesi, polimer zincirinin porözitesi, polimerler arasındaki boşluklar ve su emiliminin neden olduğunu söylemişlerdir 41.