[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi
2019, Cilt 33, Sayı 1, Sayfa(lar) 007-014
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
55–70 Yaş Aralığındaki Obez Kadınlarda Vücut Kompozisyon ve Karaciğer Enzim Düzeylerinin Retrospektif İncelenmesi
Sümeyra Tuba TİRYAKİ1, Selçuk AKIN2, İhsan ÇETİN3, Elif DEĞİRMEN2, Umut DURAK4
1Batman Üniversitesi, Fen Bilimleri Enstitüsü, Kimya Bölümü, Batman, TÜRKİYE
2Batman Bölge Hastanesi, Biyokimya Laboratuvarı, Batman, TÜRKİYE
3Hitit Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Tıbbi Biyokimya Anabilim Dalı, Çorum, TÜRKİYE
4Sağlık Bilimleri Üniversitesi, Ümraniye Eğitim Araştırma Hastanesi, Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Bölümü, İstanbul, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Yaşlı, obezite, vücut kompozisyonu, karaciğer, karaciğer enzimleri
Özet
Amaç: 55–70 yaş aralığı, kronik hastalıkların arttığı ve fiziksel aktivitenin azaldığı yaşam periyodu olarak kabul edilir. Fiziksel aktivitenin azalmasıyla ortaya çıkan obezitenin ise karaciğer fonksiyon bozukluklarına neden olduğu, kadınlarda ve ileriki yaşlarda prevelansının daha fazla olduğu bildirilmektedir. Bu çalışmada 55–70 yaş aralığındaki kadınlara ait vücut kompozisyon değerleri ile karaciğer enzim aktiviteleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Ocak 2016 ve Aralık 2016 tarihleri arasında Batman Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği’nde vücut kompozisyon ölçümleri yapılan ve aynı gün karaciğer enzim düzeyleri incelenen 55–70 yaş aralığındaki 33 kontrol, 31 aşırı kilolu ve 35 obez toplam 99 kadın retrospektif olarak incelendi. Olgulara ait vücut kompozisyon değerleri ile laktat dehidrogenaz (LDH) ve gama glutamil transferaz (GGT)’nin dahil olduğu kan parametre düzeyleri değerlendirildi.

Bulgular: Obezlere ait LDH aktivite değerlerinin [20.0(10.0-64.0) U/L], kontrol değerlerine [10.0 (6.027.0) U/L] göre anlamlı düzeyde yüksek; aşırı kilolu [349.0 (328.0–440.5) U/L] ve obezlerin GGT aktivite değerlerinin [374.5 (313–445.0) U/L], kontrol değerlerine [310.0 (166.0-353.5) U/L] göre anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu. Vücut kütle indeksi (VKİ) ve yağ ağırlığı ile LDH aktiviteleri arasında (sırasıyla; r=0.523, P=0.010; r=0.531, P=0.009); VKİ ile GGT aktiviteleri arasında (r=0.525, P=0.025) anlamlı düzeyde pozitif korelasyon bulundu.

Sonuç: Karaciğer enzim aktivite değerlerinin vücut kompozisyonlarıyla ilişkisi ile obez ve aşırı kilolu kadınlarda enzim aktivitellerinin yüksek düzeyleri göz önüne alındığında, 55–70 yaş aralığındaki kadınlarda obezitenin karaciğer hastalıkları için risk oluşturabileceği ileri sürülebilir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Obezite küresel boyutta bir halk sağlığı sorunu olarak endokrin, metabolik ve davranışsal değişikliklerin eşlik ettiği multi-faktöriyel bir rahatsızlıktır. Obezitenin tıbbi açıdan önemi, başta koroner arter hastalığı olmak üzere çeşitli hastalıklarla olan yakın ilişkisinden kaynaklanmaktadır 1. Aşırı vücut ağırlığına bağlı olarak morbidite ve mortaliteye neden olan organlardan bir tanesi de karaciğerdir 2. Bu nedenle obez bireylerde gözlenen karaciğer fonksiyon bozukluklarının, vücutta meydana getirdiği etkiler ve diğer parametrelerle ilişkileri son yıllarda birçok araştırmanın konusu olmuştur 3. Serum karaciğer enzimlerinin artışı vücut yağ birikiminin neden olduğu problemlerin gözlenmesinde elde edilen önemli bulgulardandır ve klinik değeri giderek artmaktadır (4). Son zamanlarda, serum aspartat aminotransferaz (AST), alanin aminotransferaz (ALT) ve gama glutamiltransferaz (GGT) çeşitli ekstrahepatik koşullarda prognostik parametreler olarak dikkat çekmektedir 4,5. Prospektif ve kesitsel çalışmalarda, bu enzimlerin diyabet, metabolik sendrom ve genel mortalite ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Altmış yaş üstü hastalarda yapılan postmortem analizlerde binükleer hepatosit indeksinin ve hepatosit hacminin arttığı, mikrozomal enzimlerin aktivitelerinin ve hepatik endoplazmik retikülum konsantrasyonunun azaldığı dile getirilmiştir 6. Ayrıca yaşlanmayla birlikte hepatositlerde mitokondrilerin hacimleri artarken, hepatosit başına düşen mitokondri sayısı azalır ve hepatik kan akımında azalma meydana gelir 6,7.

    Vücut kompozisyon analiziyle bireylerin sağlık ve beslenme durumlarının takibi yapılarak klinik açıdan önemli bilgiler elde edilmektedir. Gelişen yöntemlerle birlikte, obezite ve vücut kompozisyonlarını konu alan çalışmalarda önemli bir artış olduğu görülmektedir 8. Vücut kompozisyonu genel olarak yağ, kemik, kas hücreleri, diğer organik maddeler ve hücre dışı sıvıların orantılı bir şekilde bir araya gelmesinden oluşur 9. Bununla birlikte düzenli olarak vücut kompozisyonu, yağ oranı ve ağırlık ölçümlerinin yapılması sağlık durumu ve değişimi hakkında sadece ağırlık ölçümü ile elde edilemeyecek kadar önemli bilgiler vermektedir. Ayrıca vücut kompozisyonunu tespit etmek için son yıllarda yaygın bir şekilde kullanılan biyoelektrik impedans analiz (BİA) yönteminin etkinliği, farklı çalışma gruplarında yapılan birçok araştırmayla kanıtlanmıştır 10-12.

    Vücut yağ oranındaki bozulmayla ortaya çıkan obezitenin yaş ile birlikte arttığı ve prevelansının kadınlarda erkeklere oranla daha fazla olduğu görülmüştür 1,2. Bununla beraber, yaş artışına paralel olarak, abdominal bölgenin beyaz yağ dokusu 13 ve iskelet kası yağ kütlesinde artış olduğu, bu durumun insülin duyarlılığını önemli ölçüde etkilediği ifade edilmektedir 14. Yaş artışına bağlı olarak yağ dokusu işlevindeki değişikliklerin sistemik bozukluklara da neden olabileceği de ifade edilmiştir 15. Yapılan çalışmalarda kadınlar için 55-70 yaş aralığının, sağlığın tipik olarak düşmeye başladığı ve kronik hastalıkların arttığı yaşam dönemi olduğu ifade edilmiştir 16. Çünkü sakatlık ve morbidite prevalansında yaşa bağlı artışlar görüldüğü için, bu dönem fiziksel aktivitedeki değişikliklerle ilişkili çeşitli sağlık sorunlarının ve kronik hastalıkların ortaya çıktığı bir geçişe eşlik etmektedir. 55-70 yaş arasındaki erişkinlerde fiziksel aktivitenin ve yaşam biçimindeki değişikliklerin araştırıldığı çalışmalar, son yıllarda araştırmacıların dikkatini çekmektedir 17,18. Ancak, yapılan literatür taramasında 55-70 yaş arası kadınlarda obezite ile ilişkili faktörlerin, AST, ALT ve GGT düzeyleri üzerindeki bireysel ve kooperatif etkilerini inceleyen bir çalışmaya rastlanmamıştır. Diğer taraftan, bu yaş aralığında vücut bileşimi ve yağ dağılımındaki değişikliklerin bilinmesi; bu yaş grubundaki kadınların morbidite ve mortalite nedenlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olabilir. Bu nedenlerden dolayı, yapılan çalışmada, Batman ilinde yaşayan 55-70 yaş arası kadınların vücut kompozisyonları ile karaciğer enzim düzeyleri arasındaki ilişkinin incelenmesi amaçlanmıştır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Çalışma öncesi Batman Kamu Hastaneleri Genel Sekreterliğinden ve Batman Devlet Hastanesi girişimsel olmayan klinik araştırmalar etik kurulundan onay alındı (12.01.2017/68). Batman Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği’nde, Ocak 2016 ve Aralık 2016 tarihleri arasında, BİA ile vücut kompozisyon değerleri belirlenen ve aynı gün içerisinde karaciğer enzim ve bilurubin düzeyleri ölçülen 55-70 yaş aralığındaki 99 kadın retrospektif olarak incelendi.

    Araştırma Grupların Oluşturulması: Batman Devlet Hastanesi Diyet Polikliniği’nde, Ocak 2016 ve Aralık 2016 tarihleri arasında, BİA ile vücut kompozisyon değerleri belirlenen kadınların, vücut kütle indeksi (VKİ) değerleri 18.5–24.9 kg/m2 arası olanlar kontrol; 25–29.9 kg/m2 arası olanlar aşırı kilolu; ≥30 kg/m2 olanlar obez olarak gruplandırıldı. Herhangi bir endokrin bozukluğu, kronik bir hastalığı, belirgin işlev kaybına yol açan fiziksel bir rahatsızlığı olan bireyler çalışmaya dahil edilmedi.

    Vücut Kompozisyon Değerleri: Bu çalışmada, kadınlara ait vücut ağırlığı (kg), kas ağırlığı (kg), kemik ağırlığı (kg), yağ ağırlığı (kg), yağ oranı (%), mineral miktarı (kg), protein miktarı (kg), beden yoğunluğu, bazal metabolizma hızı (BMH), aktivite kalorisi (kkal/saat) ve toplam aktivite kalori değerleri Tanita-BC 418 MA marka ve model segmental BİA ile ölçülmüştür. Biyoelektriksel impedans analiz cihazı ile dokulardan geçirilen alternatif akım, dokuya özgü dirence bağlı olarak bir voltaj düşüşü gösterir. İmpedans genellikle 50 kHz’te ölçülür ve elektriksel yol uzunluğunu temsil eden boya göre düzeltilir. Reaktans, direnç birlikte impedansı belirler ve bazı sistemler, bu elektriksel doku özelliklerinin ayrı ayrı ölçülmesi için tasarlanmıştır 19. Kemik ve yağ dokusu gibi spesifik direnci yüksek olan bileşenler elektrik akımı geçişini zorlaştırırken iskelet kası ve viseral organlar gibi düşük dirençli bileşenler elektrik akımını kolayca geçirir. Ölçüm maliyetinin düşük olması, kullanım kolaylığı, güvenli ve pratik olması BİA’nın avantajlarına örnek verilebilir. Analiz prosedürlerinin tam olarak yerine getirilmesiyle yapılacak ölçümlerde, hassasiyet düzeyinin oldukça yüksek olduğu bildirilmiştir 9,10.

    Biyokimyasal Parametreler: Biyokimyasal parametreler kapsamında olgulara ait AST, ALT, alkalen fosfataz (ALP), laktat dehidrogenaz (LDH), GGT, üre, total bilurubin, direkt bilurubin, indirekt bilurubin, kreatinin ve c-reaktif protein (CRP)’nin dâhil olduğu kan parametre düzeyleri değerlendirildi.

    İstatistiksel Analiz: İstatistiksel analizler SPSS paket programı 15.0 ve sigma Stat 3.5 kullanılarak değerlendirildi (IBM Corp., New York, USA). Verilerin normal dağılıma uygun olup olmadıkları Kolmogorov-Smirnov testi ile analiz edildi. Gruplar arası farklılıkların araştırılmasında normal dağılım gösteren parametreler için tek yönlü ANOVA testi, normal dağılıma uymayan parametreler için Kruskal–Wallis testi kullanıldı. Biyokimyasal parametreler ile kadınlara ait vücut kompozisyonları arasındaki ilişkinin incelenmesinde veri dağılımına uygun olarak, Pearson veya Spearman korelasyon testleri kullanıldı. Veriler ortalama±standart sapma ya da median (25–75 persantil) ile gösterildi. İstatistiksel anlamlılık düzeyi 0.05 olarak belirlendi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Çalışmaya 55-70 yaş aralığındaki 33 normal kilolu, 31 aşırı kilolu ve 35 obez olmak üzere 99 kadın dâhil edilmiştir. Çalışmaya katılan kontrol grubundaki kadınların yaş ortalaması (60.2±3.57), aşırı kilolu kadınların yaş ortalaması (58.9±4.46) ve obez kadınların yaş ortalaması (60.65±4.71) olarak hesaplandı. Gruplar yaş ortalamaları açısından karşılaştırıldıkları zaman kontrol, aşırı kilolu ve obez gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir farklılık tespit edilmedi. Çalışmaya katılan kontrol grubundaki kadınların boy uzunluğu (166.0±6.72), aşırı kilolu kadınların boy uzunluğu (162.1±7.99) ve obez kadınların boy uzunluğu (157.91±5.46) olarak hesaplandı. Gruplar boy uzunluğu açısından karşılaştırıldığı zaman kontrol ve aşırı kilolu gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde bir farklılık tespit edilmezken, obez gruba ait boy değerlerinin kontrol ve aşırı kilolu gruba göre anlamı düzeyde düşük olduğu bulundu (Tablo 1


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Çalışma gruplarına ait yaş, boy, kilo ve vücut kompozisyon de1>ğerleri

    Çalışma gruplarına ait yağ ağırlıkları ve yağ oranları incelendiğinde, obez grubun yağ ağırlıklarının ve yağ oranlarının (sırasıyla, 37.02±4.39; 41.88±2.88), kontrol grubu (sırasıyla, 16.14±5.26; 24.8±8.09) ve aşırı kilolu grubuna (sırasıyla, 24.75±4.52; 33.30±5.40) göre anlamlı derecede yüksek olduğu bulundu. Benzer şekilde, aşırı kilolu gruba ait yağ ağırlıkları ve yağ oranları kontrol grubuna göre yüksekti. Bazal metabolizma hız değerleri; obezlerde (1576.4±104.5), kontrol grubuna (1392±313.2) göre anlamlı olarak yüksekti. Beden yoğunlukları obezlerde (1.00±0.006), kontrol grubu (1.04±0.18) ve aşırı kilolu gruba göre (1.02±0.012) anlamlı olarak düşüktü. Benzer şekilde, aşırı kilolu grubuna ait beden yoğunluğu değerleri kontrol grubuna göre anlamlı olarak yüksekti (Tablo 1).

    Çalışma grupları LDH düzeyleri açısından incelendiği zaman; kontrol grubu kadınlarına ait LDH düzeyleri [10.0 (6.0–27.0) U/L], aşırı kilolu kadınlara ait LDH düzeyleri [16.0 (13.0–25.2) U/L] ve obez grubundaki kadınlara ait LDH düzeyleri [20.0 (10.0– 64.0) U/L] olarak hesaplandı (Tablo 2). Çalışma gruplarına ait GGT düzeyleri incelendiği zaman; kontrol grubundaki kadınlara ait GGT düzeyleri [310.0 (166.0– 353.5) U/L], aşırı kilolu kadınlara ait GGT düzeyleri [349.0 (328.0–440.5) U/L] ve obez kadınlara ait GGT düzeyleri [374.5 (313–445.0) U/L] olarak hesaplandı. Kadınlara ait AST düzeyleri incelendiği zaman; kontrol grubundaki kadınlara ait AST düzeyleri (17.4±4.38 U/L), aşırı kilolu kadınlara ait AST düzeyleri (19.90±8.21 U/L) ve obez kadınlara ait AST düzeyleri (17.50±4.55 U/L) olarak hesaplandı (Tablo 2). Çalışma grupları karaciğer enzim düzeyleri açısından karşılaştırıldıklarında, obez kadınlara ait serum LDH aktivitelerinin kontrol grubu kadınların serum LDH aktivitelerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu P=0.040). Ayrıca, aşırı kilolu ve obez kadınların serum GGT aktivitelerinin kontrol grubundaki kadınların serum GGT aktivitelerine göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek olduğu bulundu. Çalışma gruplarının AST, ALT ve ALP düzeyleri açısından anlamlı olarak bir farklılık göstermediği bulundu (Tablo 2).

    <


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Çalışma gruplarına ait karaciğer enzim aktiviteleri ve kan parametre düzeyleri

    Vücut kompozisyon değerleri ile biyokimyasal parametreler arasındaki korelasyonlar incelendiği zaman, GGT düzeylerinin VKİ ve metabolizma yaşı ile anlamlı düzeyde pozitif korelasyon gösterdiği bulundu (sırasıyla, r=0.525, P=0.025; r=0.427, P=0.007). Laktat dehidrojenaz düzeylerinin VKİ, yağ ağırlığı ve yağ oranı değerleri ile anlamlı düzeyde pozitif (sırasıyla; r=0.523, P=0.010; r=0.531, P=0.009; r=0.562, P=0.003); beden yoğunluğu değerleri ile anlamlı düzeyde negatif korelasyon gösterdi (r=–0.592, P=0.003). Serum ALT düzeylerinin mineral miktarı ile anlamlı düzeyde pozitif korelasyon gösterdiği bulundu (r=0.331, P=0.002). Üre düzeylerinin BMH değerleriyle anlamlı düzeyde negatif korelasyon gösterdiği tespit edildi (r=–0.497, P<0.001; Şekil 1, Tablo 3). Diğer taraftan, yapılan korelasyon analizinde, çalışma gruplarına ait vücut kompozisyon değerleri ile kreatinin, CRP ve bilurubin düzeyleri arasında anlamlı düzeyde bir korelasyon bulunmadı (P>0.05; Tablo 4).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: Serum üre düzeyleri ve bazal metabolizma hızı arasındaki korelasyon (r: –0.497; P: 0.000).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 3: Vücut kompozisyon değerleri ve karaciğer enzim aktiviteleri arasındaki korelasyonlar


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 4: Vücut kompozisyonlarının bilurubin ve diğer parametrelerle korelasyonları

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Bu çalışmada 55-70 yaş aralığındaki normal kilolu, aşırı kilolu ve obez kadınların vücut kompozisyon değerleri ile karaciğer enzim düzeyleri retrospektif olarak incelendi. Obez kadınların normal kilolu ve aşırı kilolu kadınlara göre vücut yağ ağırlığı ve beden yoğunluklarının anlamlı olarak farklı olduğu görüldü. Ayrıca, VKİ değerleri ile GGT ve LDH aktiviteleri arasında pozitif ilişki; BMH değerleriyle serum üre düzeyleri arasında anlamlı olarak negatif ilişki bulundu.

    Yaş artışıyla birlikte vücudun harcadığı enerji miktarında, bazal metabolizma hızında ve fiziksel aktivite düzeyinde değişiklik olduğu bilinmektedir. Fiziksel aktivitedeki değişikliklerle birlikte sağlık ve yaşam kalitesi için önemli sonuçların gözlendiği bir geçiş dönemi olan 55-70 yaş aralığındaki bayanların obezite açısından incelenmesi önemlidir. Çünkü, daha önce yapılan çalışmalar 55-70 yaş aralığının kadınlar için vücut direncinin düşmeye başladığı ve kronik hastalıkların arttığı bir yaşam periyodu olduğunu göstermektedir 16. Yaş artışı ile birlikte, özellikle kadınlarda yağsız vücut kütlesi ve vücut yağ dağılımlarında önemli değişiklikler meydana gelmekte, kol ve bacak gibi uzuvlardaki derialtı yağ dokusunda azalma, intra-abdominal deri altı yağ dokusunun ise artma gözlenmektedir. Yaş artışıyla birlikte sarkopenik obezite (kas kitlesindeki azalma ile ilişkili vücut bileşiminde değişim) ve intra-abdominal yağ birikiminin meydana geldiği de yine rapor edilen bulgular arasındadır. Yaşlanmaya bağlı olarak vücut bileşimi ve yağ dağılımındaki değişikliklerin bilinmesi; morbidite ve mortalite nedenlerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır 15. Bununla beraber, yağsız doku kütlesi ve yağ dokusu gibi vücut kompozisyon parametrelerinin ölçülmesinde geçerli ve güvenilir sonuçlar vermesinden dolayı BİA yaygın bir şekilde kullanılmaktadır 9-12.

    Bu çalışmada 55-70 yaş aralığındaki obez kadınların yağ ağırlığı ve oranlarının normal kilolu ve aşırı kilolu kadınlara göre anlamlı olarak yüksek, beden yoğunluklarının ise düşük olduğu bulundu. Ayrıca, obez kadınlarda bazal metabolizma hız değerleri, normal kilolu kadınlara göre anlamlı olarak yüksekti.

    Yaş, cinsiyet, vücut kütlesi, vücut bileşimi, fiziksel aktivite ve endokrin sistem bazal metabolizma için harcanan enerji miktarını etkilemektedir 20. Normal kilolu ve obez bireylerin bazal metabolizma hızlarının ve günlük enerji harcama düzeylerinin de farklılık gösterdiği daha önceki çalışmalarla belirtilmiştir 21-23. Yapılan bir çalışmada, vücut kütlesi fazla olan bireylerin günlük BMH değerlerinin fazla olduğu ifade edilmiş: normal kilolu, obez ve morbid obez bireylerin BMH değerleri sırasıyla 1.402, 1.773 ve 1.983 kkal/gün olarak bulunmuştur 21. Gemert ve ark. 22, obez bireylerin vücut ağırlık kaybetmeleriyle birlikte günlük enerji harcamalarındaki azalmaya ek olarak BMH değerlerinin de azaldığını bildirmişlerdir. Vücut ağırlık kaybı sırasında oluşan BMH’nin azalmasına etki eden iki temel unsur olduğu düşünülmektedir. Bunlar, vücut ağırlık kaybıyla birlikte enerji gereksinimindeki azalma ve yağ oksidasyonu için kapasitenin düşmesi olarak ifade edilmektedir 21. Obezite durumunda BMH’nin artışı, obezitenin metabolik enflamasyonu ve sitokin salınımını artırması bunun sonucunda da termojenez ve enerji dengesini modüle eden karmaşık sinyal ağlarını etkilenmesi şeklinde açıklanmaktadır 23.

    Bu çalışmada 55-70 yaş aralığındaki obez kadınlara ait yağ ağırlığı ve yağ oranlarının normal kilolu bireylere göre anlamlı olarak yüksek bulunması ve literatür bulguları göz önüne alındığında, obez kadınların BMH değerlerinin normal kilolu kadınlara göre daha yüksek olmasıyla obez kadınlardaki yağ ağırlığı ve yağ oranlarıyla ilişkili olduğu ifade edilebilir. Bununla beraber, bundan sonra yapılacak klinik çalışmalarla, 55-70 yaş aralığındaki obez kadınlara ait BMH yüksekliği ile bu bireylerdeki enflamatuar sitokin düzeyleri arasında ilişki olup olmadığının belirlenmesi literatüre önemli katkılar sağlayabilir.

    Diğer taraftan, yapılan korelasyon analizinde, kadınlara ait BMH değerleriyle serum üre düzeyleri arasında anlamlı olarak negatif korelasyon bulundu.

    Yapılan literatür taramasında 55-70 yaş aralığındaki bireylerde serum üre düzeyleri ile vücut kompozisyonlarının ilişkisini inceleyen bir çalışmaya rastlanmadı. Diğer taraftan, sıçanlar üzerinde yapılan bir çalışmada, kafeterya diyetiyle beslenen sıçanların toplam vücut ağırlıklarında artış tespit edilmiş ve bu sıçanlarda kontrol grubuna göre azotun vücuttan atımının anlamlı oranda azaldığı bulunmuştur 24. Kafeterya-diyetle beslenen sıçanlar tarafından tüketilen azot miktarının, kontrol grubunun tükettiği azot miktarı ile eşit olmasına rağmen azotun vücuttan atılımındaki bu azalmanın azotun idrarla atılımındaki azalmayla açıklanabileceği ileri sürülmüştür. Aynı çalışmada elde edilen çok daha önemli bir diğer bulgu ise; kafeterya diyetiyle beslenen sıçan hepatositlerinde üre prekürsörlerinin sentezlenme hızının kontrollerden düşük olmasıydı 24. Obezitedeki potansiyel karaciğer fonksiyon bozuklukları, etkileri ve diğer parametrelerle olan ilişkileri son yıllarda birçok araştırmanın konusu olmuştur. Bununla beraber, yaşın artışıyla ilişkili olarak da karaciğer fonksiyonlarında değişikliklerin oluştuğu, hepatosit boyutları artarken sayılarının azaldığı, endoplazmik retikulum ve mitokondriyal değişiklikler gibi yapısal değişikliklerin tespit edildiği ifade edilmiştir 6. Ayrıca izole hidropik dejenerasyon, siderozis, nükleer vakualizasyon ve nukleolus sayısında artma gözlenebilmektedir. Karaciğerde lipofussin pigmenti ve portal alanda bağ dokusu yaşla birlikte daha da artmaktadır 6,7.

    Yapılan çalışmada gruplar karaciğer enzim düzeyleri açısından karşılaştırıldıklarında, obez kadınlara ait serum LDH ve GGT aktivitelerinin kontrol grubu aktivitelerine göre anlamlı olarak yüksek olduğu bulundu. Ayrıca, aşırı kilolu kadınların serum GGT aktivitelerinin kontrol grubundaki kadınlara göre anlamlı olarak yüksekti. Vücut kompozisyon değerleri ile karaciğer enzim düzeyleri incelendiğinde ise: VKİ değerleri ile GGT ve LDH aktivitelerinin pozitif ilişkili olduğu bulundu.

    Karaciğer fonksiyonlarının değerlendirilmesinde en çok kullanılan biyobelirteçler ALT, AST, ALP, LDH ve GGT olarak bilinmektedir. Karaciğerde ALT hepatositin sitozolik fraksiyonunda, AST mitokondriada sentezlenmektedir. GGT ve ALP enzimleri ise safra kanalı epitel hücrelerinde sentezlenmektedirler 25,26. Yetişkinlerde yapılan çalışmalarda serum aminotransferaz aktivitelerinin obezlerde yağlı karaciğer şiddeti ile ilişkili olduğu bildirilmiştir 27. Bununla birlikte, karaciğer enzim aktivitelerinin, yaşla birlikte yükseldiği, GGT ve ALT konsantrasyonlarının fiziksel aktivite ile azaldığı dile getirilmiştir 28. Salvaggio ve ark. 29 tarafından yapılan çalışmada karaciğer enzimlerinin serum aktivite oranlarının, vücut ağırlığı ve VKİ değerleri ile istatistiksel olarak anlamlı düzeyde ilişkili olduğu görülmüştür. Aynı çalışmada 29, VKİ değerleri erkeklerde GGT, ALT ve AST'nin serum aktiviteleri ile ilişkili iken, kadınlarda VKİ değerlerinin, GGT ve ALT ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Robinson ve ark. 30 serum ALT, AST ve GGT enzimlerinin ortalama VKİ artışı ile arttığı buna karşılık, Mala ve ark. 31 ise VKİ değerlerinde azalmanın serum ALT, AST ve GGT enzimlerine hiçbir etkisi olmadığını bildirmişlerdir. Obezite polikliniğine aşırı kilo şikâyetiyle başvuran hastaların dahil edildiği bir çalışmada ise, obezite derecesi artarken GGT, globulin, ALT düzeylerinin yükseldiği, bilirubin seviyelerinde azalma olduğu ve albumin, AST ve LDH düzeylerinin değişmediği bulunmuştur 32.

    Bu çalışmada, obez kadınlara ait serum LDH ve GGT aktivitelerinin kontrol grubuna göre yüksek olmasıyla birlikte VKİ değerlerinin, GGT ve LDH aktiviteleri ile pozitif ilişkisinin, yetişkinler üzerinde yapılan önceki çalışma bulgularıyla uyumlu olduğu söylenebilir. Bu bulgulardan yola çıkarak yetişkin bireyler için öne sürüldüğü gibi 4,33,34, 55-70 yaş aralığındaki kadınlarda artan yağ dokusunun karaciğer hastalıkları açısından bir risk oluşturabileceği ifade edilebilir. Bununla birlikte bu çalışmanın bulguları göz önüne alındığı zaman, önceki çalışmalarda ifade edildiği gibi VKİ’nin ALT ve AST ile bir ilişkisi bulunmamıştır. Bu farklılığın oluşmasında, çalışma popülasyonları, yaş ve cinsiyet farklılıkları, ölçüm yöntemleri, çalışma grubuna dâhil edilen birey sayısındaki farklılıklar gibi faktörlerin etkili olabileceği öne sürülebilir.

    Yapılan literatür taramasında, 55-70 yaş arası kadınlarda vücut kompozisyonlarının ve karaciğer enzimlerinin incelendiği bir çalışmaya rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu çalışmadan elde edilen bulguların, vücut direncinin düşmeye başladığı ve kronik hastalıkların arttığı bir yaşam periyodu olarak ifade edilen 55-70 yaş aralığındaki kadınlara ait vücut kompozisyon parametreleri ve karaciğer enzimleri arasındaki ilişkinin incelenmesi açısından literatüre önemli katkılar sağlayacağı söylenebilir. Diğer taraftan, dahil edilen katılımcı sayısının az olması, yaşam biçimlerinin ve beslenme alışkanlıklarının değerlendirilebileceği herhangi bir verinin olmaması, bu çalışmanın kısıtlılıkları olarak kabul edilebilir. Bununla birlikte, katılımcılara ait adipokin ve enflamatuar sitokin düzeylerinin olmaması çalışmanın diğer kısıtlılıkları olarak ifade edilebilir.

    Sonuç olarak, aşırı kilolu kadınların serum GGT aktivitelerinin kontrol grubundaki kadınlara göre anlamlı olarak yüksek, obez kadınlara ait hem serum LDH hem de GGT aktivitelerinin kontrol grubundaki kadınlara göre anlamlı olarak yüksek olduğu bulundu. Bununla birlikte, VKİ, yağ ağırlığı ve yağ oranı ile serum LDH aktiviteleri arasında anlamlı düzeyde pozitif ilişki bulundu. Benzer şekilde, VKİ ile serum GGT aktiviteleri arasında anlamlı düzeyde pozitif ilişki bulundu. Bu bulgulardan yola çıkarak, 55-70 yaş aralığındaki kadınlarda yükselmiş yağ ağırlığı, yağ oranları ve VKİ’nin karaciğer hastalıkları açısından bir risk oluşturabileceği öne sürülebilir. Diğer taraftan, bu yaş aralığındaki kadınlara ait vücut kompozisyonu ile BMH değerlerinin adipokinler ve inflamatuar sitokinlerle ilişkisi konusunda yeterince veri yoktur. Bu sebeple 55- 70 yaş aralığındaki kadınlara ait vücut kompozisyon ve bileşenlerinin karaciğer hastalıkları için bir risk faktörü olarak kullanılıp kullanılmayacağının geniş katılımlı klinik çalışmalar ile ortaya çıkarılması gerekmektedir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Fruh SM. Obesity: Risk factors, complications, and strategies for sustainable long-term weight management. J Am Assoc Nurse Pract 2017; 29: 3-14.

    2) Patell R, Dosi R, Joshi H, et al. Non-Alcoholic Fatty Liver Disease (NAFLD) in Obesity. J Clin Diagn Res 2014; 8: 62-66.

    3) Machado MV, Ferreira DM, Castro RE, et al. Liver and muscle in morbid obesity: The interplay of fatty liver and insulin resistance. PLoS One 2012; 7: e31738.

    4) Chung GE, Kim D, Kwark MS, et al. Visceral adipose tissue area as an independent risk factor for elevated liver enzyme in nonalcoholic fatty liver disease. Medicine (Baltimore) 2015; 94: e573.

    5) Chiang DJ, Pritchard, MT, Nagy LE. Obesity, diabetes mellitus, and liver fibrosis. Am J Physiol Gastrointest Liver Physiol 2011; 300: 697-702.

    6) Kim IH, Kisseleva T, Brenner DA. Aging and liver disease. Curr Opin Gastroenterol 2015; 31: 184-191.

    7) Hohn A, Grune T. Lipofuscin: formation, effects and role of macroautophagy. Redox Biol 2013; 1: 140-144.

    8) Bredella MA. Sex Differences in body composition. Adv Exp Med Biol 2017; 1043: 9-27.

    9) Ward LC. Bioelectrical impedance analysis for body composition assessment: Reflections on accuracy, clinical utility, and standardisation. Eur J Clin Nutr 2019; 73: 194-199.

    10) Sergi G, De Rui M, Stubbs B, Veronese N, Manzato E. Measurement of lean bodymass using bioelectrical impedance analysis: A consideration of the pros andcons. Aging Clin Exp Res 2017; 29: 591-597.

    11) Kaya H, Oğuz Ö. Vücut bileşimlerinin değerlendirilmesinde vücut kitle indeksi ve biyoelektrik impedans analiz metodlarının etkinliğinin yaş ve cinsiyete göre karşılaştırılması. FÜ Sağ Bil Tıp Derg 2009; 23: 1–5.

    12) Kaya H, Özçelik O. Tıp öğrencilerinde bir yılda vücut kompozisyonlarında meydana gelen değişimlerin belirlenmesi. Fırat Tıp Dergisi 2005; 10: 164-168.

    13) Barzilai N, Huffman DM, Muzumdar RH, Bartke A. The critical role of metabolic pathways in aging. Diabetes 2012; 61: 1315-1322.

    14) Ahima RS. Connecting obesity, aging and diabetes. Nat Med 2009; 15: 996-997.

    15) Jura M, Kozak LP. Obesity and related consequences to ageing. Age (Dordr) 2016; 38: 23.

    16) Allaire SH, LaValley MP, Evans SR, et al. Evidence for decline in disability and improved health among persons aged 55 to 70 years: The Framingham Heart Study. American Journal of Public Health 1999; 89: 1678-1683.

    17) Hobbs N, Godfrey A, Lara J, et al. Are behavioral interventions effective in increasing physical activity at 12 to 36 months in adults aged 55 to 70 years? A systematic review and meta-analysis. BMC Med 2013; 75: 1-12.

    18) Skoradal MB, Helge EW, Jørgensen NR, et al. Osteogenic impact of football training in 55- to 70-year-old women and men with prediabetes. Scand J Med Sci Sports 2018; 28: 52-60.

    19) Khalil SF, Mohktar MS, Ibrahim F. The theory and fundamentals of bioimpedance analysis in clinical status monitoring and diagnosis of diseases. Sensors (Basel) 2014; 14: 10895-10928.

    20) Lazzer S, Bedogni G, Lafortuna CL, et al. Relationship between basal metabolic rate, gender, age, and body composition in 8,780 white obese subjects. Obesity (Silver Spring) 2010; 18: 71-78.

    21) Akbulut GC, Rakicioğlu N. The factors affecting basal metabolic rate/resting metabolic rate in the planning of dietary treatment of obesity: Review. J Cardiovasc Sci 2011; 23: 54-60.

    22) Gemert WG, Westerterp KR, Acker BAC, et al. Energy, substrate and protein metabolism in morbid obesity before, during and after massive weight loss. Int J Obes 2000; 24: 711-718.

    23) Wang H, Ye J. Regulation of energy balance by inflammation: Common theme in physiology and pathology. Rev Endocr Metab Disord 2015; 16: 47-54.

    24) Barber T, Viña JR, Viña J, Cabo J. Decreased urea synthesis in cafeteria-diet-induced obesity in the rat. Biochem J 1985; 230: 675-681.

    25) Poupon R. Liver alkaline phosphatase: A missing link between choleresis and biliary inflammation. Hepatology 2015; 61: 2080-2090.

    26) Hanigan MH. Gamma-glutamyl transpeptidase: Redox regulation and drug resistance. Adv Cancer Res 2014; 122: 103-141.

    27) Shao N, Kuang HY, Hao M, et al. Benefits of exenatide on obesity and non-alcoholic fatty liver disease with elevated liver enzymes in patients with type 2 diabetes. Diabetes Metab Res Rev 2014; 30: 521-529.

    28) Cieslak KP, Baur O, Verheij J, Bennink RJ, van Gulik TM. Liver function declines with increased age. HPB (Oxford) 2016; 18: 691-696.

    29) Salvaggio A, Periti M, Miano L, Tavanelli M, Marzorati D. Body mass index and liver enzyme activity in serum. Clin Chem 1991; 37: 720-723.

    30) Robinson D, Whitehead TP. Effect of body mass and other factors on serum liver enzyme levels in men attending for well population screening. Ann Clin Biochem 1989; 26: 393-400.

    31) Mala H, Zadak Z, Sobotka L, Maly J. Changes in selected biochemical parameters during a low-calorie reducing diet. Sb Lek 2000; 101: 105-108.

    32) Uysal A. Obez Olgularda Obezite ile Karaciğer Fonksiyon Testleri Arasındaki Korelasyonun İncelenmesi. Uzmanlık Tezi, İstanbul: Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesi, İç Hastalıkları, 2005.

    33) Lu FB, Hu ED, Xu LM, et al. The relationship between obesity and the severity of non-alcoholic fatty liver disease: systematic review and meta-analysis. Expert Rev Gastroenterol Hepatol 2018; 12: 491-502.

    34) Fabbrini E, Sullivan S, Klein S. Obesity and nonalcoholic fatty liver disease: Biochemical, metabolic, and clinical implications. Hepatology 2010; 51: 679-689.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]