TT spermatik kordun kendi etrafında dönmesi sonucu testisin kanlanmasının bozulmasına bağlı olarak nekroza gitmesine neden olan ürolojik skrotal acil bir patolojidir. Yıllık insidans hızı %0.025 olarak bildirilmiştir
6. Torsiyonun derecesine göre testislerde kan akımı yavaşlayabilir veya tamamen durabilir. Kord rotasyonun şiddeti ve süresi, prognozu belirleyen en önemli etkenlerdir. Testisler, kan akımının kesilmesi durumunda 4-6 saat içerisinde etkilenmekte, 12-16 saatten sonra ise nekroz olayı başlamaktadır
7,8. İlk 6 saat içerisinde müdahale edilen olgularda testis %100’e yakın korunabilirken, 12 saatten sonra düzeltilen vakalarda bu oran sırasıyla %20’lere kadar düştüğü bildirilmiştir
9.
TT görülme sıklığı hayatın iki farklı dönemine denk gelmektedir. Farklı etyolojik nedenlere bağlı olarak yenidoğan ve 12-18 yaş arası ergenlik dönemi TT’nun en sık görüldüğü zaman dilimleridir 8,10. Çalışmadaki hastaların yaş ortalaması 23.54±11.8 ile literatürün üstünde bulunmuştur. Bunun da en önemli nedeni yenidoğan ve ergenlik dönemi hastalarının daha çok çocuk ve çocuk cerrahisi acil bölümlerine başvurmalarından kaynaklanmaktadır.
McCombe ve Scobie 11, çocuk hastaları içeren çalışmalarında TT’unun sol testiste daha fazla görüldüğünü rapor etmişlerdir. Benzer şekilde Yapanoğlu ve ark. 12, çocuk hastalardan oluşan ve 13 yıllık deneyimlerini içeren çalışmalarında, TT’nun sol testiste sağa oranla daha fazla görüldüğünü bildirmişlerdir. Çalışmada ise TT görülme oranı her iki testis için %50 olarak bulundu. Bu durumun başta çocuk hasta sayısı olmak üzere toplam hasta sayımızın göreceli olarak daha az olması ile bağlantılı olabileceğini düşünmekteyiz.
TT, ön tanısı ile başvuran hastalarda şiddetli ağrı, testiküler şişme ve özellikle çocuklarda Çölyak ganglionunun refleks uyarımının neden olduğu bulantı-kusma en sık saptanan semptomlardır 13. Anderson ve Williamson 14, TT ile başvuran hastaların tamamında en önemli başvuru nedeninin ağrı olduğunu, bununla birlikte hastaların %34’ünde ağrıya kasık ve karın ağrısının, %39’unda ise kusmanın eşlik ettiğini açıklamışlardır. Benzer şekilde bu çalışmada da hastaların tamamında ağrının en önemli başvuru nedeni olduğunu gördük. Bu çalışmada kusma ve karın ağrısı şikayeti sırası ile hastaların %22 ve %18’inde tespit edildi. Buradaki göreceli düşük oranları hastaların yaş ortalamasının literatüre göre daha yüksek olmasına bağlamaktayız. TT’nun önemli klinik belirtçelerinden biri de Kramesterik refleks yokluğudur. Refleks, medial uyluğun sıvazlanması veya sıkıştırılması ile ortaya çıkar. Normalde Kremaster kasının ani kasılmasıyla testisin bilateral biçimde yukarıya çekilmesi beklenir. Rabbinowitz ve ark. 15, Kremasterik refleks yokluğu ile torsiyon arasında %100 korelasyon olduğunu tespit etmişlerdir. Kadish ve Bolte 16 ise, Kramesterik refleksi normal olan hastaların hiç bir şekilde TT olamayacağını iddia etmiştir. Bu çalışmada da literatür ile uyumlu olacak şekilde TT’lu vakalarımızın tamamında Kramesterik refleks negatif bulundu.
TT tanısında fizik muayeneden sonra en önemli yöntem görüntüleme çalışmalarıdır. Bu amaçla skrotal renkli doppler (SRD) incelemesi ve Teknesyum 99 m perteknetat sintigrafisi tercih edilen yöntemlerdir 17. Sintigrafinin SRD’e göre TT'yi tespit etmede daha üstün duyarlılığa sahip olduğu gösterilmiş olmasına rağmen en önemli dezavantajları ultrasonla karşılaştırıldığında uzun süren araştırma süresi ve acil şartlar altında her merkezde bulunmamasıdır 18. SRD’nun TT patolojisinde kullanımı, giderek artmaktadır. Kass ve ark. 10. SRD görüntüleme TT’nun erken dönemlerinde, intermittant veya inkomplet torsiyonlarda yanlış negatif sonuçlar verebilmektedir 20. SRD görüntüleme sonucunun radyoloğa bağımlı olması, küçük çocuklarda ultrason bakım zorluğundan kaynaklanan tanı yanılmaları, tanı gücünü azaltan diğer faktörlerdir.
TT vakalarında iskemik testislerin kan akımının hızlı şekilde yeniden sağlanması tedavideki en önemli stratejidir. TT’u sonrasında testisin prognozunu ortaya koymada en önemli etkenler torsiyonun süresi ve torsiyonun derecesidir. TT ile başvuran hastalarda 6 saat içinde yapılan skrotal eksplorasyonda, anlamlı oranda daha yüksek oranda organ kurtarma bildirilmiştir 14. On iki saatten daha kısa sürede torsiyona maruz kalan testislerin %4’ü nekroza giderken 12 saatten daha uzun sürede torsiyona maruz kalan testislerde bu oran % 75’e kadar çıkabilmektedir 14. Yirmi dört saatten daha uzun süren olgularda ise, testiste geriye dönüşümsüz değişikliklerin olduğu bulunmuştur 6. Bu çalışmada TT sonucunda orşiektomi yaptığımız hastaların ortalama hastaneye başvuru süresi 33.9 saat olarak bulunurken bu oran manuel detorsiyon için 18.6 saat, cerrahi detorsiyon için 18.75 saat olarak bulundu. Hastaların başvuru sürelerinin uzun olması, muhtemelen birinci ve/veya ikinci basamak hastanelerden çeşitli nedenlerden dolayı hastaneye başvuruların gecikmesi veya hastalarımızın sosyokültürel düzeylerinin düşük olması ile bağlantılı olabilir.
TT sonrası orşiektomi oranı %39-71 arasında değişmektedir 21. Prognozu belirleyen en önemli faktörler yaş ve süre olmaktadır. Mansbach ve ark. 1, TT nedeni ile başvuran 2248 olgudan 762 (%34)’sine orşiektomi yaptıklarını bildirirken, bu oran Kandemir ve ark. 22’nda %42.5 olarak belirtilmiştir. TT nedeni ile orşiektomi yapılan hasta oranı literatür ile uyumlu olacak şekilde %42 bulundu. Bu hastaların patoloji sonuçları da yine literatüre benzer şekilde hemorajik infarktüs şeklinde raporlandı 14.
TT’nun detorsiyonu işlemi manuel olarak da gerçekleştirilebilmektedir. Hasta tarafından tolere edilebilirse, TT'nin şiddetini azaltabilir. Detorsiyon, testisin medyal lateral rotasyonu ile yapılmalıdır. Eğer başarılı olunursa, ağrının kesilmesi dramatiktir. Ancak manuel detorsiyondan sonra ağrının azalması, torsiyon hala devem ediyor olabileceğinden dolayı yanıltıcı olabilir 23. Dolayısı ile bu hastaların mutlaka SRD görüntüleme ile verifiye edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle manuel detorsiyon, iskeminin derecesini azaltabilir, ancak bu durum eksplorasyon ve orşiopeksi için bir alternatif değildir 20. Yapanoğlu ve ark. 12, TT ile başvuran hastaların %16.3’ünde manuel detorsiyon işleminden olumlu sonuç aldıklarını bildirmişlerdir. Bu çalışmada da TT ile başvuran hastaların 8’inde (%16) manuel detorsiyon ile testiküler kanlanma elde ettikten sonra testiküler fiksasyon işlemi uygulandı.
Olgu sayısının az, çalışmanın geriye dönük yapılmış olması ve hastaların uzun dönem takip sonuçlarının bulunmaması çalışmamızın sınırlayıcı noktaları olmuştur. Ancak bununla beraber 10 yıl gibi uzun vadeli deneyimlerin ortaya konması çalışmamızın en güçlü yanını oluşturmaktadır.