[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Üniversitesi Sağlık Bilimleri Tıp Dergisi
2022, Cilt 36, Sayı 1, Sayfa(lar) 013-018
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Doksorubisin’in Sıçan Böbrek Dokularında Yaptığı Hasar Üzerine Vitamin D’nin Etkilerinin ve Asprosin ile İlişkisinin İncelenmesi
Tuncay KULOĞLU1, Nevin KOCAMAN1, Gökhan ARTAŞ2
1Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Histoloji Embriyoloji Anabilim Dalı, Elazığ, TÜRKİYE
2Fırat Üniversitesi, Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, Elazığ, TÜRKİYE
Anahtar Kelimeler: Doksorubisin, asprosin, tunel, vitamin D, immunohistokimya
Özet
Amaç: Bu çalışmada doksorubisin kaynaklı böbrek hasarında Vitamin D'nin iyileştirici etkileri ve asprosin ile ilişkisinin araştırılması amaçlandı.

Gereç ve Yöntem: Erkek Wistar Albino sıçanlar her grupta 6 hayvan olacak şekilde 4 gruba ayrıldı. Kontrol grubuna herhangi bir işlem uygulanmadı. Vitamin D grubundaki sıçanlara oral olarak 200 IU/gün D Vitamini verildi. Doksorubisin grubundaki sıçanlara deneyin ilk gününde intraperitoneal (i.p.) olarak tek doz doksorubisin 10 mg/kg oranında uygulandı. Doksorubisin+D vitamini grubundaki sıçanlara tek doz doksorubisin i.p. verildi. Deneyin ilk gününde 10 mg/kg ve 14 günlük deney periyodu boyunca her gün oral olarak 200 IU/gün D vitamini verildi. Çalışma sonunda tüm gruplardaki sıçanlar dekapite edilerek doku ve kan örnekleri alındı. Toplam oksidan seviyesi, kan örneklerinden ELISA yöntemi ile ölçüldü. Böbrek dokuları TUNEL ve immünhistokimyasal boyama ile incelendi.

Bulgular: Bu çalışmada doksorubisinin toplam oksidan düzeylerini ve TUNEL pozitifliğini artırdığı, asprosin düzeylerini düşürdüğü, tedavi olarak verilen D vitamininin toplam oksidan düzeyini ve TUNEL pozitifliğini azalttığı, asprosin düzeyini değiştirmediği belirlendi.

Sonuç: Doksorubisin’in asprosini azaltarak doku hasar mekanizmalarında etkili olabileceği ve tedavide D vitamininin iyileştirici etkisinin olduğu ancak bu iyileştirici etkinin asprosinden bağımsız bir mekanizma ile sağlandığı gösterilmiştir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Doksorubisin sitotoksik antibiyotikler grubunda yer alan geniş spektrumlu bir ilaç olup hızlı prolifere olabilen hücrelerde DNA sentezini önlemektedir 1. Doksorubisin demir ile güçlü bir biçimde şelat oluşturup hücre membranlarına ve DNA’ya bağlanabilir ve DNA’yı ve hücre membranlarını kolayca parçalayabilen serbest radikaller üretebilir. Doksorubisin genellikle, meme, uterus, tiroid, özefagus, over ve akciğer karsinomları, akut lösemi, hodgkin ve non-hodgkin lenfoma ve yumuşak doku sarkomlarının tedavilerinde kullanılmaktadır 2. Yüksek antitümör özelliğine karşın, doksorubisinin renal, kardiak, pulmoner, hematolojik ve testiküler toksisitesi nedeniyle kemoterapik ajan olarak kullanımı sınırlı düzeydedir 3. Adipoz doku vücuttaki temel görevi enerji depolaması olmakla birlikte immünite ve inflamasyon gibi süreçlerde aktif olarak rol oynamaktadır 4. Adipokinler, başlıca beyaz yağ dokudan salgılanan, birçok parakrin ve endokrin fonksiyonu olan, heterojen bir peptid grubudur. Pek çok dokudan, adipokinler salgılanabilmekte ve hedef organlarda farklı fonksiyonlar gösterebilmektedir 5. Yağ hücrelerinin zarlarında ve sitoplazmalarında farklı hormon ve sitokinlere ait reseptörler bulunmaktadır. Bu reseptörlerin indüklenmesi sonucu oluşan sinyaller hücre fonksiyonlarını uyararak veya önleyerek düzenlemektedir 6.

    Son zamanlarda kanda glikoz dengesini düzenleyen asprosin isimli yeni bir protein keşfedilmiştir. Glikojenik bir protein olup karaciğer hücrelerine etki ederek enerji ve lipit metabolizmasını düzenlemektedir 7. Son zamanlarda bazı adipokinlerin, endokrin özelliklerinin dışında, farklı fonksiyonlarının keşfedilmesi, pek çok araştırmanın konusu olmalarına sebep olmuştur. Vitamin D (VD3, kolekalsiferol), proliferasyon, diferansiasyon, apoptozis ve anjiogenezisi üzerine odaklanmış 200’den fazla geni kontrol eden bir vitamin olup glutatyon (GSH) sentezini arttıran gama glutamil transpeptidaz (GGT) ekspresyonunu arttırmakta, artan GSH sentezi ise oksijen radikali üretiminin azaltmaktadır. D vitamini ayrıca, glikoz 6 fosfat dehidrogenaz, glutamat sistein ligaz, glutatyon redüktaz gibi antioksidan enzimlerin ekspresyonunu arttırarak, majör redoks tamponu olan GSH’ın üretimini arttırmakta; glutatyon peroksidaz ekspresyonunu arttırarak H2O2 ’in suya dönüşümünü sağlamakta olup son zamanlarda araştırmacıların dikkatini çekmiştir 8. Bu çalışmada vitamin D’nin, doksorubusin ile indüklenen sıçan böbrek hasarına karşı iyileştirici etkileri ve asprosin ile ilişkisinin incelenmesi amaçlandı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Araştırma ve Yayın Etiği: Bu çalışma Hayvan Deneyleri Etik Kurulu’nun 17.10.2018 tarih ve 167 Sayılı kararı ile etik olarak uygun bulunmuş olup Fırat Üniversitesi Deneysel Araştırma Merkezi (FÜDAM) ve Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji bölümü laboratuvarında yapıldı.

    Örnek boyutu, örnek boyutu hesaplama yazılımı olan GPower sürüm 3.1.9.2 (Almanya) kullanılarak her grup için örneklem büyüklüğü 6 olarak hesaplanmıştır.

    Deneylerde ağırlıkları ortalama 250 gr ağırlığında, 8-10 haftalık Wistar Albino cinsi 24 adet erkek sıçanlar kullanıldı ve her grupta altı hayvan olacak şekilde dört gruba ayrıldı.

    Kontrol grubu (n=6); Deney süresi olan 14 gün boyunca herhangi bir işlem yapılmadı.

    Vitamin D grubu (n=6); Tüm sıçanlara 14 gün süresince damlalık aracılığıyla oral yolla 200 IU/gün vitamin D verildi.

    Doksorubisin grubu (n=6); Bu grupdaki sıçanlara 10 mg/kg olacak şekilde deneyin 1. günü tek doz intraperitonel (ip) doksorubisin uygulandı.

    Doksorubisin+Vitamin D grubu (n=6); Bu gruptaki sıçanlara 10 mg/kg olacak şekilde deneyin 1. günü tek doz doksorubisin ip verilip birlikte 14 günlük deney süresince oral yolla damlalık aracılığıyla 200 IU/gün vitamin D uygulandı. Deney sonunda tüm deney hayvanları ketamin (75 mg/kg) + xylazine (10 mg/kg) i.p uygulanarak dekapite edildi. Deney hayvanlarının böbrek dokuları çıkarılarak rutin histolojik takip serilerinden geçirilerek parafin bloklara gömüldü. Bu bloklardan 5 µm kalınlığında kesitler alındı.

    Terminal Deoxynucleotidyl Transferase(Tdt)-Mediated Deoxyuridine Triphosphate (dUTP)-Biotin Nick End-Labeling (TUNEL) Metodu: Parafin bloklardan 5 μm kalınlığında kesitler polilizinli lamlara alındıktan sonra üretici firmanın talimatları doğrultusunda ApopTagPlus (Chemicon, cat no: S7101) kullanılarak apoptoza giden hücreler belirlendi. Xylene ile deparafinize edilen kesitler, dereceli alkol serilerinden geçirilip phosphate buffered saline (PBS) ile yıkanmaya alındı. 0.05 %‘lik proteinaz K ile 15 dakika inkübe edilen dokular daha sonra endojen peroksidaz aktivitesinin engellenmesi için %3 hidrojen peroksid ile 10 dakika inkübe edildi. Dokular PBS ile yıkandıktan sonra 6 dakika Equilibration Buffer ile inkübe edilip, 37ºC’de nemli ortamda çalışma solüsyonu ile 60 dakika inkübasyona bırakıldı. Ardından dokular Stop/Wash Buffer’da 10 dakika bekletildi. Daha sonra Anti-Digoxigenin-Peroksidaz ile 40 dakika muamele edilen dokulara Diaminobenzidine (DAB) substratı damlatılıp apoptotik hücreler görüntülendi. Harris hematoksilen ile zıt boyası yapılan dokular, entellan ile kapatılıp Leica DM500 mikroskobu kullanılarak değerlendirildi ve fotoğraflandı (DFC295; Leica, Wetzlar, Almanya). Kesitlerde 10'luk büyütmede normal ve apoptotik ortalama 500-1000 hücre sayıldı. Apoptotik hücreler, toplam (normal-apoptotik) hücrelere oranlanarak apoptotik indeks (AI) hesaplandı.

    İmmünohistokimyasal Çalışma: Parafin bloklardan 4–6 m kalınlığında alınan kesitler lamlara alınıp deparafinize edildi. Ardından alkol serilerinden geçirilen kesitler sitrat tampon solüsyonunda pH: 6’da mikrodalga fırında (750W) 12 dakika kaynatıldı. Kaynatmanın ardından soğutmak için oda ısısında bekletilen dokular PBS (Phosphate Buffered Saline) ile yıkandıktan sonra endojen peroksidaz aktivitesininin engellenmesi için 6 dakika hidrojen peroksid solusyonu uygulandı. PBS ile 3x5 dakika yıkanana dokulara 5 dakika blok solüsyonu uygulandıktan sonra 1/250 oranında dilue edilen primer antikorlar (anti- Asprosin antibody, FNab09797, Fine Test) ile 60 dakika nemli ortamda oda ısısında inkübe edildi. Dokular, primer antikor uygulanmasından sonra PBS ile 3x5 dakika yıkandıktan sonra primer antikor ile uyumlu sekonder antikor ile 30 dakika nemli ortamda oda ısısında inkübe edildi. Dokular, sekonder antikor uygulanmasından sonra PBS ile 3x5 dakika yıkanıp Streptavidin ile 40 dakika oda ısısında inkübe edildikten sonra PBS içerisine alındı. Dokulara 3-amino-9-ethylcarbazole (AEC) Substrate + AEC Chromogen solusyonu damlatılıp ışık mikroskobunda görüntü sinyali alındıktan sonra eş zamanlı olarak tüm gruplar PBS ile yıkamaya alındı. Mayer’s hematoksilen ile zıt boyaması yapılan dokular PBS ve distile sudan geçirilerek su bazlı kapatma solusyonu ile kapatıldı. Hazırlanan preparatlar Leica DM500 mikroskobu kullanılarak değerlendirildi ve fotoğraflandı (DFC295; Leica, Wetzlar, Almanya).

    Boyamada immünreaktivitenin yaygınlığı ve esas alınarak histoskor oluşturuldu. Histoskor= yaygınlık x şiddet

    Biyokimyasal Çalışma: Jelli biyokimya tüpleri içine alınan kan örnekleri 4000 rpm’de 5 dakika santrifüj edildi ve serumları ayrıldı. Serum örnekleri -80oC’de çalışma gününe kadar saklandı. Serum örneklerinde ELISA yöntemi ile Total Oksidan Seviyesi (TOS) ölçüldü.

    TOS (Rat TOS Katalog no: YLA1392Ra YL Biotechnology Co., Ltd, Shanghai, China) düzeyleri, kitlerin kataloğunda belirtilen prosedürlere uygun olarak ölçüldü. Rat TOS elisa kitinin ölçüm aralığı ise: 0.02-60 U/ml, Intra-Assay: CV değeri <%10, Inter-Assay: CV değeri <%12, Sensitivitesi 0,013 U/mL idi. Plate yıkamalarında otomatik yıkayıcı Bio-Tek ELX50 (BioTek Instruments, USA), absorbans okumalarında ChroMate, Microplate Reader P4300 cihazları (Awareness Technology Instruments, USA) kullanıldı. Test sonuçlarının birimi serum örnekleri için U/mL, doku örnekleri için ise dilüsyon faktörü ile çarpılarak U/mg cinsinden belirtildi.

    İstatistiksel analiz: İstatistiksel analiz için SPSS version 22 programı kullanıldı. Sayısal ölçümler median ve minimum - maksimum olarak özetlendi. İkiden fazla grup arasında genel karşılaştırmada Kruskal Wallis testi kullanıldı. Kruskal Wallis testi sonrasında grupların İkili karşılaştırmasında ise Post Hoc Dunn's testi kullanıldı. Tüm testlerde istatistiksel önem düzeyi 0.05 olarak alındı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Biyokimyasal Bulgular: Tüm gruplara ait serum TOS düzeylerinin değerlendirilmesi için yapılan biyokimyasal çalışmada TOS düzeyleri, kontrol ve vitamin D grubu gruplarında benzerdi (p=0.065). Kontrol grubuyla kıyaslandığında doksorubisin grubunda TOS düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde artmış izlendi (p=0.002). Doksorubisin grubu ile kıyaslandığında ise doksorubisin+vitamin D grubu grubunda TOS düzeylerinin anlamlı olarak azaldığı gözlendi (p=0.026) Tablo 1.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Serum TOS düzeyleri

    İmmünohistokimyasal Bulgular
    Asprosin immünreaktivitesi:
    Asprosin immünreaktivitesi için yapılan boyamanın ışık mikroskopi altında incelenmesi sonucu asprosin immünreaktivitesi böbrek dokusunda tübüllerde (siyah ok) gözlendi.

    Böbrek dokusunda asprosin immünreaktivitesi, kontrol (Şekil 1a) ve vitamin D (Şekil 1b) gruplarında benzerdi (p=0.818). Kontrol grubuyla kıyaslandığında doksorubisin (Şekil 1c) grubunda asprosin immünreaktivitesi istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştı (p=0.002). Doksorubisin grubu ile kıyaslandığında ise doksorubisin + vitamin D (Şekil 1d) grubunda asprosin immünreaktivitesinde anlamlı bir değişiklik görülmedi (p=0.310) Tablo 2.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: Gruplar arası Asprosin immünoreaktivitesi a: Kontrol grubu, b: Vitamin D grubu, c: Doksorubisin grubu, d: Doksorubisin+Vitamin D grubu. İmmun pozitif hücreler (siyah ok).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Asprosin immünreaktivitesi histoskoru

    TUNEL Bulguları: Apoptotik hücrelerin belirlenmesi için yapılan TUNEL boyamanın ışık mikroskopi altında incelenmesi sonucu; TUNEL pozitifliği böbrek dokusunda tübüllerde (siyah ok) gözlendi.

    Böbrek dokusunda TUNEL pozitifliği, kontrol (Şekil 2a) ve vitamin D (Şekil 2b) gruplarında benzerdi (p=0.699). Kontrol grubuyla kıyaslandığında doksorubisin (Şekil 2c) grubunda TUNEL pozitifliği istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde artmıştı (p=0.002). Doksorubisin grubu ile kıyaslandığında ise doksorubisin+vitamin D (Şekil 2d) grubunda TUNEL pozitifliği istatistiksel olarak anlamlı şekilde azalmış olarak gözlendi (p=0.002) Tablo 3.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 2: Gruplar arası TUNEL pozitifliği a: Kontrol grubu, b: Vitamin D grubu, c: Doksorubisin grubu, d: Doksorubisin+Vitamin D grubu TUNEL pozitif hücreler (siyah ok).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 3: Apoptotik İndeks (%)

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Doksorubusin geniş spektrumlu bir antineoplastik ajan olup uterus, over, meme ve akciğer kanserlerinin tedavisi, çocukluk çağı solid tümörleri, hodgkin ve non-hodgkin lenfomalar, yumuşak doku sarkomları ve diğer kanser türlerinin tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır 9. Kanser hücreleri için yüksek sitotoksik özellikte olmasının yanı sıra en yaygın yan etkileri olan kardiyotoksisite ve nefrotoksisite kullanımını sınırlandırmaktadır. Doksorubusin, böbrekte direkt toksik etkiyle glomerüler hasara, tübüler dilatasyon ve atrofiye, renal fibrosize neden olur. Glomerüler endotel hücreleri, bazal membran ve podositlerin yer aldığı glomerüler filtrasyon bariyerinde değişikliklere neden olur. Glomerüler hücrelerde proteoglikan ve glikozaminoglikan sentezinde azalma sonucu glikokaliks kalınlığı azalır, glomerüler endotel hücre porlarının çapı artar, glomerüler seçicilik azalır, podosit hücrelerinde füzyon meydana gelir. Hayvan modelindeki histolojik değişiklikler insanlarda görülen, podosit füzyonu ile fokal glomerüloskleroz, fokal segmental ve global glomerüloskleroz, tübülo-interstiyel inflamasyon ve fibrozis ile benzer olup sıçanlarda serum kreatinindeki artış, kreatinin atılımındaki düşüş, azalan serum albümini, dislipidemi ve idrarla atılan protein miktarının artması ile görülen renal fonksiyonların etkilenme durumu, kronik böbrek hastalığı ve nefrotik sendromla tutarlı bulunmuştur 10. Bu sebeple hayvan çalışmaları oldukça değerli olup bu çalışmada doksorubusin kaynaklı böbrek hasarını incelemek istedik. Doksorubusin'in böbrek hasar mekanizmaları henüz bilinmemekle birlikte, dengesiz oksidan-antioksidan sistemlerden kaynaklandığı düşünülmektedir 11. Yapılan çalışmalar doksorubusinin antioksidan dengeyi bozarak dokuda hasar meydana getirdiği ve TOS değerlerini yükselterek ciddi toksititeye neden olduğunu göstermiştir 12. Doksorubusin’in aşırı ROS üretimi sonucu oksidatif stres kaskadının aktivasyonuna ve endojen antioksidanların azalmasına neden olarak hücresel apoptozun artmasına ve dokuda hasar oluşumuna neden olduğuna inanılmaktadır 13. Apoptozun yanlış düzenlenmesi kanser, otoimmün hastalıklar, iltihaplanma ve nörolojik hastalıklar dahil birçok hastalığa neden olmaktadır 14. Bu çalışmada doksorubusin grubuna ait örneklerde apoptotik hücre artışı bu bilgilerle örtüşmekte olup tsang ve ark. da böbrek dokusunda doksorubisinin apoptozu tetiklediğini göstermişlerdir 15. Doksorubusin sonrası vitamin D verilen tedavi grubunda TOS düzeylerinin ve apoptozun azalması, vitamin D’nin doksorubusin toksisitesine karşı tedavi amaçlı kullanılabileceğini göstermiştir. Vitamin D’nin glikoz-6-fosfat-dehidrogenazı artırarak TOS değerini düşürdüğü ve dokuda antioksidan kapasiteyi artırıp apoptotik hücreleri azalttığı bilinmektedir. Vitamin D’nin, antiproliferatif, prodiferansiyatif, ve immunomodülatör özelliklere sahip olması, doku hasarlarında önemli bir redüktan olarak işlev görmesini sağlamaktadır 16. Her ne kadar anitoksidan kapasitenin artırılarak doku hasarının önlenmesi veya azaltılmasına yönelik çalışmalar olsa da, nefrotik sendrom hayvan modelinin oluşturmasında yaygın olarak kullanılan doksorubisin nefrotoksisitesindeki mekanizmalar hâlâ açıklanamamıştır 17.

    Deneysel ve klinik çalışmalar adipokinlerin akut ve kronik böbrek hasarı üzerinde etkili olduğunu göstermiştir 18. Adipokinler adipoz dokudan salgılanan bioaktif maddeler olup iştah, enerji, lipid, karbonhidrat metabolizması, kan basıncının düzenlenmesi ve inflammasyon üzerinde çeşitli fonksiyonlara sahiptir. Bunlardan biri de 2016 yılında keşfedilen ve beyaz adipoz dokudan salgılanan asprosindir. Asprosin, açlık süresince salınmakta ve nanomolar düzeyde sirküle olmaktadır. FBN1 geninin iki egzonu tarafından kodlanan asprosinin, glikoz metabolizması gibi bazı metabolik süreçlerde doğrudan etkili olduğu bilinmekte ve hâlen araştırılmaktadır 7. Bu çalışmada doksorubisin grubu sıçanlarda inflamasyon, ve apoptoz üzerinde etkili olabileceği düşünülen asprosinin böbrek dokularında azaldığı görüldü. Asprosin’nin inflamasyon, hücresel fonksiyon bozukluğu, insülin direnci ve apoptoz üzerine etkilerinin araştırıldığı bir çalışmada Lee ve ark. 19 da β hücre fonksiyonlarının korunmasında asprosinin yerinin olabileceği ve yeni tedavi yaklaşımlarının belirlenmesinde etkili olabileceğini belirtmişlerdir. Başka bir araştırma, asprosin konsantrasyonları ile diyabetik nefropati arasında bir ilişki olduğunu ve asprosinin diyabetik nefropati değerlendirmesi için yeni bir biyobelirteç olarak kullanılabileceğini ortaya koymuştur 20. Bu çalışmada doksorubusin grubu sıçanların böbrek dokularında asprosin düzeylerinin çok düşük olarak belirlenmesi, asprosinin doku hasar oluşum mekanizmalarında rolü olduğunu, doksorubusinin asprosin düzeylerini azaltarak da patolojik süreçlerde etkili olduğunu gösterebilir. Çünkü asprosinin enerji metabolizmasında önemli fonksiyonları olan bir adipokin olması yanında artan SOD 2 aktivasyonu sebebiyle antioksidan fonksiyon gösterdiği de bilinmektedir. Asprosin, farklı dokularda farklı hücre içi yolaklar kullanmaktadır. Mezenşimal kök hücrelerinde ERK1/2-SOD2 yolağını kullanarak apoptozu azaltması yanında insulin-like growth factor 1 (IGF-1) salınımını arttırarak da apoptozu inhibe etmektedir 21-22. Koroner arter hastalığına yönelik bir çalışmada da yazarlar, asprosinin, hipoksiye yanıt olarak mitokondriyal solunumu iyileştirerek kardiyomiyositleri doğrudan koruduğunu öne sürmüşlerdir 23. Doksorubusin verilip sonrasında vitamin D uygulanan sıçan dokularında ise asprosin ekspresyon düzeyi doksorubusin grubu ile benzerdi. Bu sonuç vitamin D’nin iyileştirici etkilerini asprosinden bağımsız bir mekanizma ile yaptığını gösterebilir. Çünkü D vitamininin, kemik kalsiyum homeostazındaki rolünün yanı sıra, farklı etkileri de bilinmektedir. TNF-alfa, iNOS ve COX-2 ekspresyonlarını önemli ölçüde inhibe eden vitamin D'nin periferik ve merkezi antiinflamatuar ve antioksidan etkileri belirlenmiştir 24. Vitamin D’nin ayrıca insan nötrofillerinin proinflamatuar mekanizmasına yani hücre degranülasyonu ve oksidatif hasara da etki ettiği, bunun vitamin D reseptörü ile etkileşiminden kaynaklandığı ve bu etkileşimin, inflamatuar bir yanıtın modülasyonuna ve inflamatuar sitokinlerin/kemokinlerin ekspresyonlarının azalmasına ve ayrıca NF-kB sinyalinin inhibisyonuna yol açtığına inanılmaktadır. Tüm bu etkiler vitamin D'nin potansiyel terapötik bir hedef olabileceğini göstermektedir 24.

    Asprosin’nin apoptotik yolaklarda etkili olması doku hasarına yönelik çalışmalara konu olmasına da neden olmaktadır. Bu çalışma doksorubusin’in asprosini azaltarak doku hasar mekanizmalarında etkili olabileceğini, vitamin D’nin tedavide iyileştirici etkisinin olduğunu ancak bu iyileştirici etkiyi asprosinden bağımsız bir mekanizma ile yaptığını göstermiştir.

    Sonuç olarak, literatürdeki tüm bu verileri bir araya getirip değerlendirdiğimizde asprosin proteininin henüz keşfedilmemiş pekçok değişkene bağlı olarak değişebileceği ve bu parametrelerle ilişkilerinin net olarak tanımlanması için daha fazla çalışmaya ihtiyaç olduğu ve doksorubusin, asprosin ve vitamin D’nin irdelendiği ve böbrek dokularındaki hasar ile ilişkilerinin belirlenmesine yönelik hücresel sinyal yolaklarının araştırıldığı ileri çalışmalar yapılması gerektiğini düşünmekteyiz.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Cullu E, Ozkan I, Culhaci N, et al. Doksorubisinin sıçan iskelet kasında kemomiyektomi etkisi. Acta Orthop Traumatol Turc 2003; 37: 323-329.

    2) Oktar N, Sadat M, Dalbastı T, et al. Adriamycin Impregnated Polymers for Local Treatment of Gliomas. Journal of Neurological Sciences 1999; 16: 2.

    3) Ayla S, Seckin I, Tanriverdi G, et al. Doxorubicin Induced Nephrotoxicity: Protective Effect of Nicotinamide. Int J Cell Biol 2011; 2011: 390238.

    4) Trayhurn P, Beattic JH. Physiological role of adipose tissue: White adiposc tissue as an endocrine and secretory organ. Proc Nutr Soc 2001; 60: 329-339.

    5) Kovacs D, Fazekas F, Olah A, et al. Adipokines in the Skin and in Dermatological Diseases. Int Mol Sci 2020; 21: 9048.

    6) Frühbeck G, Gomez-Ambrosi J, Muruzabal FJ, et al. The adipocyte: A model for integration of endocrine and metabolic signalling in energy metabolism regulation. Am J Physiol Endocrinol Metab 2001; 280: 827-47.

    7) Romere C, Duerrschmid C, Bournat J, et al. Asprosin, a fasting-induced glucogenic protein hormone. Cell 2016; 165: 566-579.

    8) Jain SK, Micinski D. Vitamin D upregulates glutamate cysteine ligase and glutathione reductase, and GSH formation, and decreases ROS and MCP-1 and IL-8 secretion in high-glucose exposed U937 monocytes. Biochem Biophys Res Commun 2013; 19: 7-11.

    9) Amandeep K, Manpreet K, Ramica S, et al. Doxorubicin: A critical review on toxicity. J Pharma Res 2012; 5: 2890-2894.

    10) Jeansson M, Bjorck K, Tenstad O, et al. Adriamycin alters glomerular endothelium to induce proteinuria. J Am Soc Nephrol 2009; 20: 114-122.

    11) Zhao L, Qi Y, Xu L, et al. MicroRNA-140-5p aggravates doxorubicin induced cardiotoxicity by promoting myocardial oxidative stress via targeting Nrf2 and Sirt2. Redox Biol 2018; 15: 284-296.

    12) Ghosh J, Das, J, Manna P, et al. The protective role of arjunolic acid against doxorubicin induced intracellular ROS dependent JNK-p38 and p53-mediated cardiac apoptosis. Biomaterials 2011; 32: 4857-4866.

    13) Rajendran P, Nandakumar, N, Rengarajan T, et al. Antioxidants and human diseases. Clinical Chimica Acta 2014; 332-347.

    14) Lowe SW, Lin AW. Apoptosis in cancer. Carcinogenesis 2000; 21: 485-495.

    15) Tsang WP, Ho FY, Fung KP, et al. p53-R175H mutant gains new function in regulation of doxorubicin-induced apoptosis. Int J Cancer 2005; 114: 333-336.

    16) Kivity S, Agmon-Levin N, Zisappl et al. Vitamin D and autoimmune thyroid diseases. Cell Mol Immunol 2011; 8: 243-247.

    17) Kolina IB, Stavrovskaia EV. Efficiency and safety of lipid-lowering therapy for chronic kidney disease. Ter Arkh. 2013; 85: 73-77.

    18) Zoccali C, Mallamaci F. Adiponectin and leptin in chronic kidney disease: Causal factors or mere risk markers? Journal of Renal Nutrition 2011; 21: 87-91.

    19) Lee T, Yun S, Jeong J, et al. Asprosin impairs insulin secretion in response to glucose and viability through TLR4/JNK-mediated inflammation Mol Cell Endocrinol 2019; 486: 96-104.

    20) Wang R, Lin P, Sun H, et al. Increased serum Asprosin is correlated with diabetic nephropathy. Diabetol Metab Syndr 2021; 13: 51.

    21) Zhang Z, Tan Y, Liwen Z, et al. Asprosin improves the survival of mesenchymal stromal cells in myocardial infarction by inhibiting apoptosis via the activated ERK1/2-SOD2 pathway. Life Sci 2019; 15: 231.

    22) Zhengbin Z. Insulin-like growth factors are mitogenic for human keratinocytes and a squamous cell carcinoma E. Journal of Investigative Dermatology 1991; 96: 104-110.

    23) Wen MS, Wang CY, Yeh JK, et al. The role of Asprosin in patients with dilated cardiomyopathy. BMC Cardiovasc Disord 2020; 20: 402.

    24) Lealb L, Limaa LA, Aquinoa PE, et al. Vitamin D (VD3) antioxidative and anti-inflammatory activities: Peripheral and central effects. European Journal of Pharmacology 2020; 879: 173099.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]