Deney grubu (DG) ile kontrol grubunun (KG) ön ölçümlerinde yaş, boy, vücut ağırlığı, istirahat değerleri (İKAS, İSKB, İDKB) ve ETT’deki değerlerin benzerlik göstermesi, bireyselleştirilmiş düzenli ve planlı egzersiz programının, kardiyak fonksiyonlar üzerine yapabileceği etkinin incelenmesinde kolaylık sağladığı söylenebilir (p>0.05)(tablo
1).
Deney grubunda düzenli ve planlı egzersiz programının egzersiz tolerans testindeki (ETT) değişkenlere etkileri incelendiğinde egzersizin şiddeti ve MKAS’de p<0.05, diğer değişkenlerden süre, maksimal VO2 ve MET değerlerinde ise p<0.01 seviyesinde anlamlı olumlu gelişme kaydedildiği tespit edilmiştir (tablo 5). Süreç sonunda deney grubuna ait ETT sonuçlarından şiddet (%) 85.2 ± 4.8’den 88.6 ± 3.2’ ye, süre (sn) 589.6 ± 80.7’den 721.2 ± 72.4’e, MKAS (atım/dk) 147.5 ± 9.3’den 153.6 ± 7.4’e, MET (3.5ml x kg‾¹x dk‾¹) 10.8 ± 1.4’den 12.8’e ve maksimal VO2’ de (ml/kg/dk) 37.69 ± 4.9’dan 44.83 ± 4.51’e yükselmiştir (tablo 3). Üç ay süreyle haftada 3 kere ve maksimal kalp atım hızının % 70-85’i ile yapılan aerobik egzersizlerden sonra yürüyüş bandında % 30-50 oranında ve maksimal VO2’ de ise % 15-20 oranında artış olduğu bildirilmiştir 6.
Kalp hastalıkları benzer, rasgele seçilen kişilerin katılımı ile 1991-1999 yılları arsında farklı araştırma grupları tarafından yapılmış 15 çalışmanın neticesinde, grupların maksimal VO2 değerlerinde net bir şekilde düzelmelerin olduğu saptanmıştır. Gözetim altında veya evde uygulanan, süresi 3 hafta ile 3 ay arasında değişen, yoğunluğu düşük-orta olan düzenli egzersizlerle grupların aerobik kapasitelerinde % 12 ile % 31 arası olumlu bir değişimin kaydedildiği rapor edilmiştir 13.
Smart ve Marwick son zamanlarda yapılan, 2587 kalp hastasının katılımı ile gerçekleştirilen 81 çalışmanın analizinde, aerobik ve kuvvet antrenmanları sonrası hem fonksiyonel kapasitede düzelme, hem de kalp solunum sistemi hastalık belirtilerinde azalma olduğunu belirtip, aerobik ve kuvvet egzersizlerinin hayatta kalmaya yönelik eğilimi artırdığını tespit etmişlerdir 14.
Pitsavos ve arkadaşları 546 koroner kalp hastası ile yaptıkları çalışmada deneklere 3 ay boyunca haftada 3 kez orta şiddette fiziksel aktivite yaptırmış, çalışma neticesinde katılımcıların fiziksel aktivite seviyelerinde artış ile koroner damar problemlerindeki düşüş arasında anlamlı bir ilişki tespit etmişlerdir 15.
Abbühl ve ark. kısa ve uzun süreli egzersiz programlarının KR yönünden karşılaştırılmasını konu alan çalışmalarında, yaşları 21-78 arasında değişen koroner damar hastasının iki gruba ayırıp, bir gruba 4 hafta süre ile haftada 5 gün yoğun rehabilitasyon programı uygulanırken, diğer gruba haftada 3 gün olmak kaydı ile 8-12 haftalık uzun süreli egzersiz programı uygulanmış. Uzun mesafeden dolayı rehabilitasyon programına katılmayan 139 hasta da kontrol grubu olarak belirlenmiş. Program sonunda uzun süreli rehabilitasyon programı uygulanan grup diğer iki grupla karşılaştırıldığında bu grupta koroner damar hastalık riski faktörlerinin kontrolü, elimine edilmesi diğer iki gruba göre daha iyi seviyede olduğu belirtilmiştir 16.
Maksimal egzersizlerden hemen sonra genellikle gözlenenler önemli oranda tansiyon düşüklüğü kusma ve baygınlık gibi etkilerdir. Bu duruma sebep olarak kardiyovasküler sistemin egzersiz sonrası duruma otomatik olarak uyum sağlayamaması veya kondisyonsuzluk gösterilmektedir. Sasaki ve ark. 402 koroner damar hastası ile yaptıkları çalışmada; deneklere 3 ay boyunca bisiklet egzersizleri yaptırdıklarını, çalışma programı sonunda katılımcıların kardiyovasküler sisteme bağlı olan egzersiz öncesi ve sonrası problemlerinin elimine edildiği, kondisyon seviyelerinin de artığı rapor edilmiştir 17.
Koroner damar Bypass ameliyatlarından sonra kardiyovasküler rehabilitasyonda en önemli adımın egzersiz olduğu belirtilmektedir. Akut kalp krizi ve benzeri kardiyovasküler rahatsızlıklardan sonra en yaygın tedavi metodunun egzersiz olmasına rağmen bypass operasyonlarından hemen sonra uygulanma oranı çok düşük seviyelerdedir. Maroz ve ark. bypass ameliyatı olan 28 hastaya operasyondan 7 gün sonra başlamak kaydı ile 3 ay süreyle haftada 5 gün 45 dakika bisiklet ve salon egzersizleri yaptırmış, bir grup hastayı ise kontrol grubu olarak belirleyip herhangi bir aktivite programına almamışlar. Çalışma sonunda egzersiz programına tabii tutulan deneklerin internal torasik arter taşıma kapasitesinin kontrol grubuna göre daha hızlı geliştiği tespit edilmiştir 18.
Vataman ve ark. düzenli yapılan egzersizlerin; fonksiyonel kapasitenin artışı ile ilişkili olarak iskemik koroner kalp problemlerinin tedavisi ve kardiyak fonksiyonların geliştirilmesi için önemli olduğunu beyan etmişlerdir 19. Başka bir çalışmada aerobik uygunluktaki artışın kalp kasının kasılma kapasitesindeki artış ve arterial gevşeme ile yakın ilişki içerisinde olduğu vurgulanmıştır 20.
Genç sağlıklı erkeklerde uzun dönemi kapsayan fiziksel uygunluk, fiziksel aktivite, dayanıklık antrenmanı ve içme alışkanlığı ile kardiyovasküler risk belirleyicileri olarak belirtilen kan basıncı, kan yağları, ve kan sayımı değerleri arasındaki ilişkinin değerlendirilmesini amaçlayan bir çalışmada; iştirakçilerin çalışma kapasiteleri PWC170 testi ile, fiziksel aktiviteye, dayanıklık sporu aktivitelerine katılım seviyeleri, sigara ve içki içme alışkanlıkları ise kendilerine uygulanan bir anketle belirlenmiş. Kan basıncı ve diğer kan değerlerinin çalışma öncesi belirlendiği araştırmanın sonucunda, fiziksel uygunluk seviyesinin kan basıncı ve kan yağları değerleri ile önemli bir ters ilişki içerisinde olduğu, ancak bu ilişkinin dayanıklık sporu yapıp yapmama ile bağımlı olmadığı sonucu çıkartılmıştır 21.
ETT değerlerinden süre, MET, şiddet maksimal VO2 ve MKAS değerlerindeki artış; hem periferik hem de miyokardı ilgilendiren adaptasyon mekanizmalarından olan hemodinamik, hormonal, matabolik, nörölojik ve solunum fonksiyonları üzerindeki çeşitli olumlu etkiler ile açıklanabilir 2,9,12,22. Kardiyovasküler kapasite; aerobik egzersiz yapan için, kalbin çalışma verimine bağlıdır. Bu durum kalbin egzersiz yapan kaslara gönderdiği kan miktarını artırması ve bu kasların da kandan teslim aldıkları O2’i kullanma yetenekleri ile ilişkilendirilmiştir. Çok yönlü bu adaptasyon süreci sonunda O2 tüketimindeki (aerobik kapasitede) artma ve anaerobik eşikteki yükselme; günlük yaşam aktiviteleri sırasında daha az yorulmak, dolayısı ile fonksiyonel kapasite ve yaşam kalitesinin artması demektir. Aerobik kapasitedeki artış ilk üç ayda yoğunluk göstermekte, ancak 6 aya kadar da ilerleme kaydedilmekte ve bu artış % 10-30’ lara kadar ulaşabilmektedir 2,4,6,8,9,10,12,13,22.
Egzersiz programının başında ve sonunda Deney ve kontrol grubuna ait test edilen özelliklerin değişim miktarları (test edilen ve ölçülen özelliklerin grup içi farkları) gruplar arası karşılaştırıldığında İKAS’da p<0.05, İSKB ve İDKB değerlerinde ise p<0.01 seviyesinde anlamlı farkın deney grubunun lehinde olduğu görülmüştür (tablo 5).
4-6 hafta arasında yapılan dayanıklık antrenmanları neticesinde kan basınçlarında % 5-10 gibi bir azalmanın sağlandığı, kilo kaybının az olması durumunda bile fiziksel aktivitenin, kan basıncı üzerinde önemli etkileri olduğu belirtilmiştir 6,12.
Egzersiz ile kan basınçlarını arasında ters bir ilişkinin olduğu, bunun da kan akımına karşı direncin azalması ile mümkün hale geldiği açıklanmıştır 2,3,10,12,22.
Yeterli bir eşik şiddetinde ve düzenli olarak yapılan antrenmanlar neticesinde meydana gelen stroke volümdeki artışın sadece maksimal egzersizlerde değil, dinlenme ve submaksimal egzersizlerde de kalp debisini yükselterek kardiyak fonksiyonlarda iyileşmelere ve kalbin daha ekonomik çalışmasına imkan sağladığı bildirilmiştir 2,10,22.
Egzersiz ile kan basınçları arasında görülen bu ters ilişkinin, kan akımına karşı var olan direncin azalmasından kaynaklandığı beyan edilmiştir 2,3,10,12,22.
Yapılan bu çalışmada; kardiyak rehabilitasyon sürecinde koroner kalp hastalarında uygulanan düzenli ve planlı egzersizin istirahat kalp atım sayısı ve kan basınçları ile kardiyak fonksiyonlarda anlamlı ve olumlu değişimlere sebep olduğu görülmüştür (p<0.05, p<0.01). Koroner hastalarda, kardiyak rehabilitasyonun ve sekonder korumanın bir çok ülkede yakın zamanda gösterilmiş olan yararları çok sayıda olup, bu süreçler kardiyak hastaların tedavisinde zorunlu hale gelmiştir. Bireyselleştirilmiş düzenli ve planlı egzersizlerin bu süreçte ilaç ve uygun diyete ilave edilerek uygulanması ve akabinde olumlu sonuçların alınması, genel ve kardiyak ölümlerdeki oranlarda azalma meydana getirecek ve bu hastalara fizyolojik, sosyal ve psikolojik faydalar sağlayıp, daha kaliteli bir yaşam sürmelerine katkı sağlayacaktır.