Ganglion kistleri 30-50 yaşları arasında sıklıkla kadınlarda görülür. Etyolojisi tartışmalıdır
2,5. Etyolojide mikro travmaların ve altta yatan eklem patolojilerinin önemli bir faktör olduğu düşünülmektedir
5,6. Ganglion kisti bağ dokusu kılıfının içerisinde mukopolisakkarit matriks ile dolu kistik yapıdır. Kist parosteal, mukoid dejenerasyon ve konjenital kökenli olabilir
7,8. Bizim olgumuz konjenitaldi ve mikrotravma öyküsü yoktu.
Ganglion kistleri genellikle eklem kapsülü veya tendon kılıfından kaynaklanır. Nadiren tendon fibrilleri arasından da kaynaklanabilir. Bizim olgumuzda da sağ kolda, triceps kas-tendon bileşkesinin medialinden kaynaklı ganglion kisti mevcuttu. Bundan dolayı olgumuz, atipik yerleşimli ve konjenital olması nedeniyle literatürde tek olgudur. Ganglion kistleri en sık el ve el bileğinden görülmesine rağmen, daha az sıklıkta proksimal tibiofibular eklem yakınında, ayak bileğinde ve omuz ekleminde de görülebilir2.
Ganglion kistlerinin ayırıcı tanısı tüberküloz, romatoid tenosinovit, lipom, fibrom, osteom, sarkom ve anevrizmayı içermelidir. Manyetik rezonans görüntüleme, yumuşak doku tümörlerinin anatomisini belirlemede ve sinyal karekteristiklerine göre kesin tanıda son derece yararlı bilgiler vermektedir. T2 ağırlıklı ve gradient-echo incelemelerde, tüm lezyonu kaplayan lobüler, multiseptalı, hiperintens sinyal artışı ile karekterize kolleksiyonlar ganglion kistine spesifiktir 2. Bir çok araştırmacı ganglion kistlerinin diğer yumuşak doku kitlelerinden ayrımında USG ve MRI tetkiklerinin son derece faydalı olduğu görüşündedirler 9,10,11. Bizim olgumuzda da USG ve MRI tetkiki sonucu literatürlere uygun şekilde tanı kondu.
Tedavi yöntemleri arasında ameliyatlı ve ameliyatsız yöntemler vardır. Ağrı, uyuşma hissi, estetik olarak görünüm bozukluğu gibi semptomatik olan olgularda kesin tedavi cerrahi eksizyondur. Ganglion kistinin yerleşiminin atipik olması, iğne aspirasyonu ile ulaşım zorluğu ve tekrarlama riski nedeni ile cerrahi eksizyon önerilmektedir.1,12. Bazı olgularda kistin kendiliğinden iyleştiği veya gerilediği bilirilmiştir ve bundan dolayı da sadece semptomatik olan ve konservatif tedaviya direnç gösteren olgulara cerrahi tedaviyi öneren görüşler de mevcuttur3,4,13. Literatürlerde rekürrenslerin oldukça yüksek oranda (%0-40) görüldüğü bildirilmiştir 5,14,15. Total eksizyondan sonra görülen yüksek rekürrens oranları, uygun eksizyon yapılmamasına bağlanabilir15. Bizim olgumuzda da 4 yıllık izlem sonrası klinik ve radyolojik rekürrens görülmemiştir.