Deneysel karaciğer harabiyeti oluşturulmasında sıklıkla kullanılan kimyasal maddelerin başında karbon tetraklorür gelmektedir
11,15,17,22. Oksijen radikalleri, nükleik asitler, proteinler, lipidler ve karbonhidratları hasara uğratabilme kapasitesindedirler. Deneysel amaçlı kullanılan bu farklı maddelerin en fazla etkilediği organın karaciğer olması nedeniyle, harabiyet derecesi de plazmadaki karaciğer enzimlerinin fazlalaşan miktarları ile paralellik göstermektedir
4,9,10,19,22-24. Bu nedenle serum ve plazmadaki bazı enzim aktivitelerindeki değişiklikler, karaciğer hücre hasarının birer göstergesi olarak kabul edilmektedir. Bu enzimler arasında amino transferazlar (ALT ve AST) da vardır. Bu enzim aktivitelerindeki artış, aktif karaciğer hasarını yansıtmaktadır
17,19.
Bizim çalışmamızda da literatürde yer alan diğer çalışmalar gibi karbon tetraklorürün sıçan karaciğer hücrelerinde harabiyet oluşturması nedeniyle plazma ALT ve AST enzim düzeylerinde yükselmeler meydana gelmiştir17,19,23,24. Bunun yanı sıra plazma lipid peroksit düzeylerindeki anlamlı artış, karaciğer harabiyeti sonucunda oluşan lipid peroksidasyonunun plazmaya yansıdığını gösteren diğer çalışmalar ile de aynı yöndedir22. Yine aynı şekilde, karaciğer lipid peroksit düzeylerinde görülen yükselmeler karbon tetraklorürün, karaciğerde lipid peroksidasyonuna neden olduğunu doğrulayan diğer araştırma sonuçlarına da uymaktadır18,23,25,26.
Karbon tetraklorür uygulanan sıçanların karaciğer glutatyon düzeylerinde kontrol grubuna kıyasla %70 oranında bir artış gözlenmiştir. Karaciğer harabiyetine bağlı olarak yükselen glutatyon seviyesi diğer çalışmalar ile de uygunluk göstermektedir27,28. Antioksidanlar, serbest radikallere karşı kendilerini okside etmek suretiyle hücredeki hasarı inhibe eden veya geciktiren maddelerdir29,30. Bilindiği gibi glutatyon organizmanın tüm hücrelerinde bulunan ve aralarında CCl4 de olduğu bazı ksenobiyotiklerin detoksifikasyonunda önemli görevler üstlenen temel bir bileşiktir. Hücre içi glutatyon düzeyleri; glutatyon sentezinin kontrolü, hücre dışına taşınması, redoks olayları ve detoksifikasyon işlemlerine katılımı ile düzenlenir31,32.
Bu açıdan bakıldığında, CCl4 ün karaciğerdeki glutatyon seviyeleri üzerinde neden olduğu artış sonuçlarımıza uymaktadır. Bu çalışmada, ısırgan otunun karbontetraklorür uygulanan sıçanlarda karaciğer hasarı nedeni ile yükselen plazma ALT ve AST enzim düzeyleri üzerinde sağladığı azalma ve bunun yanı sıra karaciğer lipid peroksit ve glutatyon düzeylerinde oluşturduğu düşmeler birbirini desteklemektedir.
Önemli antioksidanlardan E ve C vitamininin karbon tetraklorür harabiyetini iyileştirici rolü, çeşitli araştırmacılar tarafından tespit edilmiştir. CCl4 ile birlikte çeşitli halojen hidrokarbonlarının uygulandığı bir çalışmada E vitamininin karaciğer ve böbrek başta olmak üzere farklı organlarda lipid peroksidasyonunu inhibe edici özelliği bildirilmiştir33. Bu doğrultuda bir başka çalışmada da aynı madde aracılığıyla yükseltilen plazma ALT enzim aktivitesi yine E vitamini kullanılarak düşürülmüştür34. Selenyumun glutatyon peroksidaz enziminin kofaktörü olarak enzimatik yolla, E vitamininin ise lipid peroksidasyonunu önleyerek antioksidan savunmaya katılması, bu iki ajanın birlikte gösterdikleri sinerjik etkinin daha kuvvetli bir inhibisyon olabileceğini düşündürmektedir. Isırgan otunun bileşiminde bu iki maddenin de yer alması birbirleriyle etkileşiminin, amaca çok daha uygun cevap verdiği konusunda birleşmekte ve bu çerçevede lipid peroksidasyonunu inhibe edici etkisini açıklamaktadır35.
Diğer taraftan C vitamininin başlangıç formundaki radikaller üzerinde rolü olmasının yanı sıra E vitamini ile etkileşim ve membran fosfolipidleri ile arasındaki interaktivite etkileşim dolayısıyla kuvvetli bir antioksidan olduğu bilinmektedir12,36. Bu nedenle; ısırgan otu yaprağının, karbon tetraklorür uygulanan sıçanlarda yükselmiş olan karaciğer peroksit ve glutatyon düzeyleri ile plazma ALT ve AST enzim düzeyleri üzerinde sağladığı azalmalardan dolayı lipid peroksidasyonunu inhibe edici özellikte olduğu ve içeriğinde bulunan vitaminler ve mineraller de göz önüne alındığında antioksidan etkisinin bulunduğu kanısına varılmıştır.