Ülkemizde dermatoloji kliniklerinde yatan hastalardaki psikiyatrik problemleri ile ilgili az sayıda çalışma vardır. Aslan ve ark.
7 bir yıllık psikiyatri konsültasyonlarını değerlendirdikleri bir çalışmada, dermatoloji konsültasyon oranını %25, Aktan ve ark.
9 ise %33,4 olarak rapor etmişlerdir. Seyhan ve ark.
8 yatan hastalarda 3 yıllık sürede psikiyatri konsültasyon oranını %16,4 olarak bildirmişlerdir
7-10. Çalışmamızda psikiyatri konsültasyon oranı, Seyhan ve arkadaşlarının çalışmalarında bildirdiklerine yakın (%16,2) olarak bulunmuştur.
Hughes ve ark.10 dermatoloji kliniklerinde yatan hastalarda psikiyatrik problem oranını %60, Wessely ve Lewis11 ise %75 olarak bildirmişlerdir. Ülkemizde yapılan ve dermatoloji kliniğinde yatan hasalardaki psikiyatri konsültasyonlarının değerlendirildiği iki çalışmada psikiyatrik hastalık oranları sırasıyla %93,3 ve % 84,8 olarak bildirilmiştir9,12. Çalışmamızda psikiyatrik hastalık oranı, %91,7 olarak saptanmıştır. Sonucun bu kadar yüksek olmasında, psikiyatri konsültasyonun, yalnızca psişik şikâyeti olan veya mevcut deri hastalığı ile ilişkili psikiyatrik sorunu olabileceği düşünülen hastalardan psikiyari konsültasyonu istenilmiş olmasının etkili olduğunu düşünüyoruz.
Psikokutan dermatozlu olguların tedavisinde, ruhsal sorunların tespiti ve bunların psikiyatrik yardım gerektirip gerektirmediğinin belirlenmesi önemlidir4. Çalışmamızda psikiyatri konsültasyonu isteme nedenleri incelendiğinde; ilk iki sırayı iç sıkıntısı-stres (%44,9) ve uykusuzluk-huzursuzluk (%29,5) alıyordu. Bu hastaların % 48,1’inin depresyon ve %31,4’ünün anksiyete tanısı alması, dermatologların da hastalarında açık depresyon ve anksiyeteyi çoğu zaman kolaylıkla fark edebileceğini göstermektedir.
Çok sayıda deri hastalığının başlamasında veya alevlenmesinde psikiyatrik problemler değişik şekilde rol oynar. Bazı deri hastalıkları da psikiyatrik problemlere zemin hazırlar2,4,5. Pulimood ve ark.13 yaptıkları bir çalışmada dermatoloji kliniğinde yatan hastalarda en çok konulan psikiyatrik tanının depresyon (% 34) olduğunu bildirilmişlerdir. Wessely ve Lewis11 hastalarının %40’ında minör bir depresif bozukluk tespit etmişlerdir. Woodruff ve ark.5 dermatoloji-psikiyatri kliniğine başvuran hastaların %28’inde hafif ve orta derecede depresyon, %14’ünde şiddetli depresyon ve %25’inde anksiyete saptamışlardır. Preston14, sık görülen deri hastalıklarında %50’den daha yüksek oranda depresyon görüldüğünü bildirmiştir. Çalışmamızda yukarıdaki çalışmalara benzer şekilde en sık konulan psikiyatrik tanı depresyon (%48,1) ve yaygın anksiyete bozukluğu (%31,4) idi. Ülkemizde yapılan benzer iki çalışmada da depresyon oranları %32 ve %40,9 olarak rapor edilmiştir9,12.
Ürtiker, sık görülen yirmi deri hastalığı arasında yer alır. Kronik ürtiker ve anjiyoödem etiyolojisinde, olguların yaklaşık %70-90’ında herhangi bir neden tespit edilememektedir. Kronik ürtikerin ortaya çıkışında, psikolojik faktörlerin olguların %11–21’inde doğrudan rolünün olduğu öne sürülmüştür. Ağır emosyonel stresin, ürtikeri alevlendirebildiği ve deprem gibi yıkıcı olayların ise hastalığı başlatabildiği vurgulanmıştır15-17. Çalışmamızda, ürtikerli olguların % 50’sinde depresyon ve %37’sinde yaygın anksiyete bozukluğu tanısı konuldu. Hashiro ve Okumura18 kronik ürtikerli hastaların yaklaşık %70’inin anksiyete, depresyon ve psikosomatik belirtilere eğilimli olduğunu bildirilmişlerdir. Lyketsos ve ark.19 idiyopatik ürtikerli hastaların %29’unda depresyon, %68’inde anksiyete belirtileri saptamışlardır.
Atopik dermatit, psöriazis ve liken planus psikosomatik etmenlerden en çok etkilenen psikokutan dermatozlar olarak kabul edilir. Bu grup dermatozlarda, psikolojik etmenler ve stres dermatolojik belirtileri alevlendirmekte, hastalığın psikososyal etkisi de stresin artmasına yol açmaktadır4-6,15,17. Sharma ve ark.20 psöriazisli olguların %53,3’ünde psikiyatrik patoloji saptamışlar; bunların %23,3’ünde depresyon, % 3,3’ünde anksiyete bozukluğu, %56,6’sında uyku bozukluğu bildirmişlerdir. Akay ve ark.21 çalışmalarında psöriazisli hastalarda depresyon oranını %58, liken planuslu olgularda %53 olarak rapor etmişlerdir. Çalışmamızda da depresyon oranları literatür bilgilerine paralel şekilde psöriazisli olgularda %61,5, liken planuslu olgularda%58,3 ve ekzemalı olgularda %50 olarak bulunmuştur.
Prurigo, şiddetli kaşıntı sonucu gelişen papüler veya nodüler reaksiyon şekli olarak tanımlanır. Prurigo ve jeneralize pruritus, stres sonucu gelişebileceği gibi, çeşitli iç hastalıklarına eşlik edebilir4,17. Çalışmamızda prurigo ve jeneralize prurituslu hastaların % 33,3’ünde depresyon ve yaygın anksiyete bozukluğu tespit edildi
Depresyon, şiddetli üzüntü ve entelektüel sürmenaj, alopesia areatanın oluşumuna zemin hazırladığı gibi, oluşturduğu görünüm bozukluğunun da depresyona sebep olabileceği bildirilmektedir. Alopesi areatalı 32 hastada yapılan bir çalışmada, hastaların %66’sında yaygın anksiyete bozukluğu, uyum bozukluğu ve depresif bozukluk olduğu bildirilmiştir3,4,6,15,22. Çalışmamızda total alopesili üç olgudan ikisinde (%66,6) yaygın anksiyete bozukluğu ve birinde de (%33,3) obsesif kompulsif bozukluk saptandı.
Sonuç olarak; çalışmamızda dermatoloji kliniğinde yatan hastalarda, yüksek oranlarda çeşitli psikiyatrik hastalıklar tespit edildi. Deri hastalıklarında temel tedavi yaklaşımı dermatolojik olmakla birlikte, bu hastalıklara sıklıkla psikiyatrik bozukluklar eşlik ettiğinden psikiyatrik sorunları olan hastalarda psikiyatri kliniği ile işbirliği yapılması; hem tedavinin başarısını, hem de hastanın yaşam kalitesini olumlu yönde etkileyecektir.