Sağlık alanında yüksek düzeyde ulaşılan teknolojiye
yapılan çok önemli buluş ve bilimsel çalışmalara
hükümetlerin ulusal ve uluslar arası kuruluşların
gösterdiği yoğun çabalara rağmen günümüzde en sık
görülen halk sağlığı sorunu demir eksikliği anemisidir.
İnsanın büyüme ve gelişmesi, özellikle doğumu izleyen
ilk 18 aylık dönemde çok hızlı olduğundan, bebek ve
küçük çocukların beslenme durumu, çocuğun daha
sonraki fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişimi açısından
büyük önem taşır
1, 2. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre
demir eksikliği dünyadaki en sık rastlanan beslenme
sorunudur. Demir eksikliği tüm vücut fonksiyonlarını
etkileyen sistemik bir hastalıktır. Psikolojik ve fiziksel
gelişim, davranış ve çalışma performansı üzerindeki
önemli etkisi nedeniyle, bu durum ciddi bir halk sağlığı
sorunu oluşturmaktadır
8, 11-13.
Demir eksikliği anemisinin erken evrelerinde, daha
anemi gelişmeden tanı konabilmesi için basit, ucuz
yaygın bir yöntem olan hemogram parametrelerinin
değerlendirilmesi üzerine pek çok çalışma yapılmıştır.
Otomatik kan sayımı cihazlarından elde edilebilen
hemogram parametreleri, RDW ve MCV gibi eritrosit
indekslerini de içermektedir. Gülez ve arkadaşları
yaptıkları bir çalışmada, hemogram parametreleri
içerisinde RDW ve MCV’nin demir eksikliği tanısı için
duyarlı olduğunu bildirmişlerdir 14. Benzer sonuçlar
birçok farklı araştırmacılar tarafından da yayınlanmıştır
15, 16. Özgen ve ark. 15 yaptıkları çalışmada da
hemogram parametrelerinden MCV<75 fl, RDW> %17 ve
ortalama hemoglobin miktarı (mean corpuscular
hemoglobin-MCH) <20 pg olması halinde demir eksikliği
anemisinde tanısal değerlerinin olduğu, MCHC (mean
corpuscular hemoglobin concentration) ve trombosit
sayısının tanısal değerinin olmadığı görülmüştür 15.
Yurdumuzda talasemi taşıyıcılığı sık görülmektedir ve
demir eksikliği anemisinin ayırıcı tanısında önemli bir
yere sahiptir. Timur ve arkadaşlarının 16 yaptığı bir
çalışmada demir eksikliği ile talasemi taşıyıcılığı olan
hastaların ayırıcı tanısında RDW’ nin duyarlılığı %96
olarak tespit edilmiştir.
Bu çalışmaların ve çalışmamızın sonuçlarından
anlaşıldığı gibi, demir eksikliği erken tanısı için eritrosit
indekslerinden RDW değerlerinin kullanılması, oldukça
duyarlı ve özgül bir yöntemdir. MCV ve RDW’nin birlikte
değerlendirilmesi, RDW’nin tek değerlendirilmesi ile eş
bir duyarlılık değerine sahiptir. Dolayısıyla hemogram
değerlendirilirken RDW yüksekliğine dikkat çekilmesi
hekim için demir eksikliğinin erken tanısı için uyarıcı bir
sinyaldir. RDW değerlerinin güvenilir sonuçlar verdiğine
dair yurtiçinde ve yurtdışında pek çok çalışma yapılmış
ve yapılmaya devam edilmektedir. Buradan hareketle
hekimin RDW yüksekliği tespit ettiği olguya demir
replasmanı başlamasının yanlış bir yöntem olmayacağı
kanısına varılabilir. RDW’nin aneminin başlamadığı
erken safhalardaki demir eksikliğinin bile güvenilir bir
göstergesi olduğu düşünülecek olursa, erken demir
replasmanı ile ileri evrelere geçişin önlenmesi böylece
mümkün olabileceği kanısına vardık.
Sonuç olarak; RDW’nin yüksek saptandığı olgularda
ilk aşamada başka testlere gereksinim duyulmadan
demir eksikliği düşünülmeli ve gerekli önlemler
alınmalıdır. Anemik olmayan olgulara demirle
zenginleştirilmiş gıdalar veya oral demir replasman
tedavisi önerilebilir. Anemik olgular da ilk aşamada demir
eksikliği anemisi olarak kabul edilip demir tedavisi
başlanabilir. Ancak ailenin tedaviye uyumundan emin
olunmalı ve ülkemizde beta talasemi gibi hemolitik
anemilerin sık görüldüğü de düşünülerek 1 ay sonunda
yanıt alınamazsa tedavi sürdürülmemeli, ayırıcı tanı
açısından diğer yardımcı testlere başvurulmalıdır.