Aile içi şiddet, kişinin yakınında olduğu kişi/kişiler tarafından maruz bırakıldığı şiddet
türüdür. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü)’nün
1 tanımına göre, kadına yönelik aile içi
şiddet, cinsiyete dayanan, kişiyi inciten, ona zarar veren, fiziksel, cinsel, ruhsal hasarla
sonuçlanma olasılığı bulunan, toplum içerisinde ya da özel yaşamda kişiye baskı
uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü
davranıştır.
Türkiye’de yapılan çalışmalarda da kadına yönelik aile içi şiddetin önemli bir boyutta
olduğu ortaya konmuştur. Altınay ve Arat’ın2 1800 kadınla yaptıkları çalışma
sonucunda ise her üç kadından birinin kadına yönelik aile içi şiddete maruz kaldığı
bulunmuştur. T.C. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü3 tarafından 2009
yılında Türkiye genelinde toplam 24048 hane ile yapılan çalışmada kadınların %39’unun
hayatının herhangi bir döneminde fiziksel şiddet, % 15’inin cinsel şiddet ve % 44’ünün
duygusal şiddet gördükleri saptanmıştır.
Kadına yönelik aile içi şiddet sonucu kadının genel sağlık durumu kötüleşmekte,
yaşam kalitesi düşmekte ve genel sağlık hizmeti kullanımı artmaktadır4. CDC (Center
for Disease Control)’nin tahminlerine göre kadına yönelik aile içi şiddet sonucu
kadınlarda birçok sağlık sorunu (sakatlıklar, cinsel yolla bulaşan hastalıklar, perinatal
komplikasyonlar, HIV, depresyon, intihar, anksiyete, ilaç-alkol bağımlılığı, post travmatik
stres bozukluğu) oluşmaktadır5. Yam’ın çalışmasına6 göre herhangi bir nedenle
öldürülen kadınların % 42’si eşleri/birlikte yaşadıkları kişiler tarafından öldürülmektedir.
Kadına yönelik aile içi şiddetin tüm bu etkileri göz önünde bulundurulduğunda,
tanılanması ve girişimde bulunulması gereken bir sağlık sorunu olduğu ortaya çıkmakta
ve girişimde bulunulmadığı takdirde bu durumun kadının hayatının son bulmasına yol
açabileceği düşünülmektedir6.
Kadına yönelik aile içi şiddet, tanılanması ve
girişimde bulunulması zor bir durumdur. Acil servisler,
aile içi şiddete maruz kalan kadınların aile/arkadaş ve
polisten sonra yardım almak için en çok başvurdukları
üçüncü yerdir7-9. Bunun yanısıra, aile içi şiddete
maruz kalan kadınlar diğer kadınlara göre üç kat daha
fazla oranda acil servisleri kullanmaktadır4,10. Acil
servislere başvuran kadınlar arasında aile içi şiddete
maruz kalan kadınların oranlarının % 2 ile %12 arasında
değiştiği ve bu kadınların gelecekte aile içi şiddete tekrar
maruz kalma olasılıklarının yüksek olduğu belirtilmektedir11.
Herhangi bir sağlık sorunu nedeniyle sağlık
kuruluşlarına başvuran bireylerin, başvuru nedenleriyle
bağlantılı olan ve birey sağlık kuruluşundan ayrılmadan
fark edilip girişimde bulunulması gereken sorunlarının,
sağlık personeli tarafından fark edilmemesi ve ihtiyaç
duyulan sağlık eğitimi ya da sağlık hizmetinin
sunulmamasına “kaçırılmış fırsat” denilmektedir12. Aile
içi şiddete maruz kalan kadınlar çeşitli nedenlerle sağlık
kuruluşlarından yararlanmaktadır. Ancak kadınlar, sağlık
personelinden utanma, şiddet uygulayan kişiden korkma
ve kendini suçlu hissetme gibi çeşitli nedenlerle
sorunlarını dile getirememektedirler12,13. Yurtdışında
yapılan çalışmalarda, kadına yönelik aile içi şiddete
maruz kalarak acil servise başvuran kadınların yalnızca
%10’unun saptanabildiği ortaya koyulmuştur14,15. Bu
oran oldukça düşük olup, aile içi şiddete maruz kalan
kadınların çoğunluğunun fark edilmediğini ortaya
koymaktadır. Türkiye’de bu oranları gösteren herhangi
bir çalışma bulunmamaktadır.
Kadına yönelik aile içi şiddet nedeniyle sağlık
kuruluşuna başvuran kadınların saptanamaması bir
“kaçırılmış fırsat”tır ve bu durum şiddet çemberinin
kırılmasını önlemektedir16. Bu nedenle sağlık
personelinin duyarlı davranması ve aile içi şiddetin
saptanması ve girişimini geciktirmeden yapması
gerekmektedir. Aile içi şiddete maruz kalan kadınlarla
yapılan çalışmalarda, kadınların çoğunluğunun sağlık
kuruluşlarına başvurduklarında kendilerine aile içi şiddete
maruz kalıp kalmadıklarının sorulmasını ve durumlarının
ortaya çıkarılarak yardım edilmesini istedikleri
saptanmıştır17-21. McCloskey ve ark.22 çeşitli
sağlık kuruluşlarına farklı şikâyetlerle başvuran 2465
kadınla bir çalışma yapmıştır. Bu çalışmada, sağlık
personeli tarafından aile içi şiddete maruz kalıp
kalmadığı sorulan kadınların, sorulmayan kadınlara göre
% 36 oranında daha fazla saptandıkları bulunmuştur.
Hemşireler çalışma ortamlarında hastalarla kurdukları
yakın ilişki ve çoğunluğu kadın olan bir meslek
grubundan olmaları sebebiyle kadına yönelik aile içi
şiddetin saptanması ve girişimi açısından kilit
noktadadırlar. Nitekim Hayden ve ark.23 acil servise
aile içi şiddet nedeniyle başvuran 130 kadınla yaptıkları
çalışmada, kadınların dörtte üçünün, hemcinsleri olmaları
nedeniyle kendilerini daha rahat ifade edebildikleri için,
cinsiyeti kadın olan bir sağlık personelini tercih ettikleri
saptanmıştır. Kadına yönelik aile içi şiddete maruz kalan
kadınlar, hemşirelerin büyük çoğunluğunun kadın olması nedeniyle, hemşireleri kendilerine daha yakın
hissetmekte ve hemşirelerle görüşmeyi tercih etmektedir.
Amerikan Acil Hemşireleri Birliği’ne göre, hemşireler her
alanda aile içi şiddeti tanılama, değerlendirme, kadına
danışmanlık yapma ve gerekli yerlere yönlendirme
açısından anahtar pozisyondadır24. Uluslararası
Hemşireler Birliği (ICN) aile içi şiddete yönelik olarak
hemşirelerin sorumlulukları olduğunu vurgulamış ve
hemşirelerin şiddetin ortaya çıktığı yerleri bilmeleri ve
şiddeti önlemeye yönelik girişimlerde bulunmaları
gerekliliğini bildirmiştir25. ICN’e göre özellikle acil
servislerde çalışan hemşirelerin aile içi şiddeti tanıma ve
şiddet mağdurlarına uygun bakım sağlama
sorumlulukları bulunmaktadır25. Hemşireler bakım
verici rolleri sayesinde hastalarla kurdukları yakın ilişkiyi
ve iletişim becerilerini kullanarak aile içi şiddete maruz
kalan kadınların sorunlarının çözümüne yönelik etkin bir
hizmet sunabilirler26.
Bu çalışmanın amacı, kadına yönelik aile içi şiddet
nedeniyle acil servislere başvuran kadınlara yönelik acil
servis hemşirelerinin rol ve sorumluluklarını ortaya
koymaktır.
Aile İçi Şiddete Yönelik Hemşirelerin Rol ve
Sorumlulukları
Aile içi şiddetin acil serviste saptanması ve girişimde
bulunulması sonucunda, şiddet döngüsünün kırılması ve
kadının bundan sonraki yaşamını şiddetten uzak
sürdürebilmesi için gerekli girişimlerde bulunması
kolaylaşabilmektedir. Aile içi şiddet multidisipliner
yaklaşımı gerektiren bir sorundur. Aile içi şiddete maruz
kalan kadına yönelik acil servis hemşiresine düşen
görevler; aile içi şiddetin saptanması, tıbbi tedavi ve
bakımın sağlanması, aile içi şiddete maruz kalan kadınla
güvenli bir ortamda görüşme yapılması, bilgilendirme ve
danışmanlık yapılması, güvenlik planı oluşturulması,
kayıt tutulması ve gerekli disiplinlere sevk edilmesi olmak
üzere 7 başlıkta sunulmuştur.
Aile İçi Şiddetin Saptanması: Aile içi şiddete maruz
kalan kadınlar çeşitli nedenlerle sağlık kuruluşlarını
kullanmaktadırlar. Fiziksel şiddete maruz kalan kadınlar,
yaralanmalarını tedavi ettirmek için, duygusal şiddete
maruz kalan kadınlar ise çoğunlukla belirgin olmayan
şikayetlerle (Baş ağrısı, karın ağrısı…) sık sık sağlık
kuruluşlarına müracaat etmektedirler27. Bu nedenle
acil servisler aile içi şiddetin saptanması ve kadınların
aile içi şiddetten kurtulmaya yönelik karar almalarında
önemli bir konumdadır. Abbott ve ark.28 yaptıkları
çalışmada aile içi şiddete maruz kalarak acil servise
başvuran kadınların yalnızca % 13’ünün hemşireler ve
doktorlar tarafından aile içi şiddet vakası olarak
değerlendirildiği saptanmıştır. Yapılan çalışmalarda, aile
içi şiddete maruz kalan kadınların, sağlık personelinin
kendilerini yargılayacağı ya da suçlayacağı endişesiyle,
şiddet uygulayan kişinin bunu öğrenip daha fazla şiddet
uygulayacağından korkması, çaresiz hissetmesi veya bu
durumun kendi suçu olduğunu düşünmesi nedeniyle
sağlık personeline şiddete maruz kaldığını
söyleyemedikleri saptanmıştır17,29-30. Bu durum aile
içi şiddete maruz kalan kadınların saptanmasını güçleştirmektedir. Aile içi şiddete maruz kalan kadınların
çok azının sağlık hizmetlerinden yararlanabildikleri göz
önünde bulundurulduğunda, aile içi şiddet vakalarının
saptanması önem kazanmaktadır. Bu nedenle
hemşirelerin rol ve sorumlulukları gereği, aile içi şiddete
maruz kalan kadınları saptamaya yönelik; aile içi şiddeti
düşündüren ya da gösteren tüm belirti ve bulguları
bilmeleri, kadınların utanmadan/çekinmeden kendilerini
ifade edebilmeleri için empatik, yargılayıcı olmayan bir
iletişim kurmaları gerekmektedir.
Tıbbi Tedavi ve Bakımın Sağlanması: Aile içi
şiddete maruz kalan kadınlar acil servisleri genellikle
fiziksel yaralanma durumunda tercih etmektedirler. Bu
nedenle aile içi şiddetin akut girişiminde fiziksel tedavi ve
bakım yer almaktadır. Aksan ve Aksu’nun acil servislerde
çalışan sağlık personeli ile yaptıkları çalışmada
hemşirelerin %96’sının fiziksel şiddet gören kadınların
tıbbi tedavi görmeleri gerektiğini ifade ettikleri
saptanmıştır31.
Veri Toplama:
a) Görüşme Ortamı: Hemşirelerin aile içi şiddete
maruz kaldığını belirten ya da şüpheli kadınlarla gerek
veri toplamak, gerek kadına duygusal destek sağlamak
ve gerekse bilgilendirme/danışmanlık yapmak amacıyla
görüşmesi gerekmektedir. Hamberger ve ark.32 115
aile içi şiddete maruz kalan kadınlarla yaptıkları
çalışmada, kadınlar sağlık personelinin kendilerine
duygusal destek sağlamak amacıyla görüşme yapmasını
ancak bu görüşmeyi güvenli bir ortamda yapmalarını
istediklerini belirtmişlerdir. Aynı çalışmada kadınlar
“güvenli ortam” olarak şiddet uygulayan kişinin
uzaklaştırıldığı ortamı ifade etmişlerdir. Şiddet uygulan
kişinin uzaklaştırılmasının onun tercihine
bırakılmamasını, doğrudan ortamdan uzaklaştırılması
gerektiğini ifade etmişlerdir32. Güvenli bir ortamın
sağlanamaması durumunda kadınlar sorunlarını tam
olarak ifade edememekte ve sorunun çözümüne yönelik
etkin bir hizmet sunulamamaktadır33. Acil servislerde
güvenli bir görüşme ortamı sağlanabilmesi için, kadının
mahremiyetinin sağlanabileceği kapalı bir oda olmalı,
şiddet uygulayan kişi ortamdan uygun bir gerekçe ile
(eşinin/birlikte yaşadığı kişinin şiddetle ilgili olarak
görüşeceğini bilmemeli) uzaklaştırılmalı, yeterli sayıda ve
donanımda güvenlik elemanı bulunmalıdır34. Eğer
kadın yanında destek olacak birini istiyorsa buna izin
verilmelidir. Şiddet uygulayan kişiye konuşulanları
anlatabileceği ve annenin bu olumsuz yaşantısından
etkilenebileceği için, 2 yaşın üzerindeki çocuklar
görüşme sırasında kadının yanında bulundurmamalıdır.
Odada kadına vermek üzere dokümanlar (bilgilendirici
broşürler, güvenlik planı, acil durumda ulaşabileceği
numaralar, adresler…) bulundurulmalıdır. Odada silah,
kesici, delici aletler bulundurulmamalıdır. Oda kadının
rahat edeceği şekilde düzenlenmeli, mümkünse tuvalet
ve banyo/duş bulunmalıdır35-39.
b) Hemşirelik Öyküsü: Aile içi şiddete maruz kalan
kadınla yapılan görüşme sonucu alınan hemşirelik
öyküsünde;
1. Kadının şiddet dendiğinde ne anladığının,
2. Birlikte olduğu kişiden ilk şiddeti ne zaman
gördüğünün,
3. Şimdiye kadar ne tür şiddetlere maruz kaldığının
(fiziksel şiddet, cinsel şiddet, duygusal şiddet, ekonomik
şiddet, sosyal şiddet),
4. Aile içi şiddetin ortaya çıkmasına neden olan
gerekçelerin,
5. Aile içi şiddet sonrası şiddete maruz kalan kadının
tutumunun,
6. Aile içi şiddet sonrası şiddet uygulayan kişinin
tutumunun,
7. Ne sıklıkta ve yoğunlukta şiddet gördüğünün,
8. En son ne zaman şiddet gördüğünün,
9. Aile içi şiddetin kadın ve çocukları üzerinde
oluşturduğu etkilerin,
10. Aile içi şiddete maruz kalan kadının şiddetten
kurtulamama nedenlerinin ve
11. Aile içi şiddete maruz kalan kadının şiddetten
kurtulmaya yönelik davranış ve girişimlerinin öğrenilmesi
gerekmektedir35-39.
Bilgilendirme ve Danışmanlık Yapılması: Ayrıntılı
öykü alındıktan sonra kadının geleceğine ilişkin
planlama-uygulama yapabilmesine ve karar almasına
yardımcı olabilmek için bilgilendirme ve danışmanlık
yapılmalıdır. Yapılan çalışmalarda, aile içi şiddete maruz
kalan kadınların sağlık personelinden yardım
alabilecekleri kaynaklar, kendilerini/çocuklarını korumaya
ve boşanmaya yönelik yasal yardım hakkında
bilgilendirmelerini bekledikleri saptanmıştır17,32. Aile
içi şiddete maruz kalan kadınlar bazen aile içi şiddetin bir
sorun olduğunu düşünmemekte ya da bu durumdan
kurtuluşun olmadığını düşünebilmektedir. Bu durumun
sorun olduğunu fark edenler ise kurtulmak için neler
yapabileceklerini ya da nerelere başvurabileceklerini
bilememektedirler. Bu noktada, hemşirelerin
bilgilendirme ve danışmanlık görevlerini yerine
getirmeleri beklenmektedir. Yapılan görüşmede, kadına
aile içi şiddete yönelik bilgilendirme ve danışmanlık
yapılarak, kadınların aile içi şiddetten kurtulmaya yönelik
ihtiyaç duydukları girişimleri yapabilmeleri için
desteklenmeleri ve bu doğrultuda gerek duyulan
hizmetlere sevk edilmeleri gerekmektedir. Lo Fo Wong
ve ark.40 yaptıkları çalışmada, kadınların aile içi şiddet
sorununa yönelik farkındalıkları arttırıldığında hayatlarını
değiştirmek ve aile içi şiddetten kurtulmak için gerekli
girişimlerde bulundukları ortaya konmuştur. Benzer
şekilde Muelleman ve Feighny41 tarafından yapılan
çalışmada sağlık personeli tarafından kadınlara verilen
eğitim ve bilgilendirme sonucu kadınların sosyal
kaynaklardan yararlanma oranlarının yükseldiği
saptanmıştır. Hemşirelerin savunuculuk ve danışmanlık
rollerinin gereği olarak, aile içi şiddet gören kadınların
yasal hakları ve çözüm yolları konusunda bilgilendirme
ve uygun kanallara yönlendirerek kadının yaşam kalitesine katkı sağlama işlevleri vardır42. Hemşireler
şiddetin ve gelecekteki yaralanmaların engellenmesinde;
şiddetin taramasını yaparak ve tanısını koyarak, kadınları
eğiterek, kadınların başvuracakları kaynakları öğreterek
etkili olabilirler. Hemşireler, aile içi şiddete maruz kalan
kadının özgüvenini yükseltmek amacıyla, kadının
başvurabileceği sosyal destek sistemleri ve kurumlara ve
kadınların seçeneklerine yönelik eğitim vermelidirler35.
Bilgilendirme ve danışmanlık kadın eğer eşinden
ayrılmayı düşünüyorsa, kadının yararlanabileceği sosyal
destek kurumlarını (sığınma evleri, kadın dayanışma
vakfı…), yasal haklarını (ailenin korunmasına dair kanun,
Türk ceza kanunu…) ve yasal yardım alabileceği yerleri,
kadın eğer eve dönmek istiyorsa kadınla birlikte güvenlik
planı oluşturmayı içermelidir35-39.
Güvenlik Planı Oluşturulması: Aile içi şiddete
maruz kalan kadınlar acilde sunulan hemşirelik
hizmetlerinden sonra evlerine geri dönmeyi
isteyebilmektedirler. Bu durumda kadının bundan sonra
maruz kalabileceği şiddet durumunda kendisi ve
çocuklarının zarar görmemeleri amacıyla kadınla birlikte
güvenlik planı oluşturulmalıdır35,37. Güvenlik
planında genellikle şiddet anında kadının zarar görmesini
engellemeye yönelik evden uzaklaşma yolları, destek
olacak yakınların belirlenmesi, eve geri dönmeme
durumunda yanında bulundurması gereken evrakların
belirlenmesi, gerekli kurumların irtibat adresleri ve
komşulardan yardım istemede bir işaret belirlemek gibi
konuları içermektedir35,37.
Kayıt Tutulması: Kadına yönelik aile içi şiddet
sonucu ortaya çıkan fiziksel ve duygusal sorunların ve
kadının maruz kaldığı şiddet hikâyesinin dikkatlice
kaydını yapmak izlem için gereklidir. Aile içi şiddete
maruz kalan kadınlar bu sorundan kurtulmak amacıyla
bazen evli/birlikte oldukları kişiden ayrılma yolunu tercih
edebilmektedirler. Aile içi şiddet uygulayan kişinin yasal
ceza alması, kadının boşanabilmesi, mahkeme
masraflarının ödenmesi ve çocuğunun vesayetini talep
edebilmesi için kadının sağlık kuruluşlarında tutulan
kayıtlara ihtiyacı olabilmektedir37. Aksan ve Aksu’nun
(2007) acil servis personeli (41 hemşire ve 132 hekim) ile
yaptıkları çalışmada, acil servis personelinin %77,3’ü
aile içi şiddet vakalarında adli vaka raporu tutmaya gerek
olmadığını belirtirken, %15,7’si bu konuda herhangi bir
fikirleri olmadığını belirtmiştir31. Bununla birlikte
%91,9’u aile içi şiddete maruz kalan kadınların
yaralanmalarını ayrıntılı bir şekilde kaydetmeye gerek
olmadığını belirtirken %20,9’u kadın eğer yasal yardım
almayacaksa hiç kayıt tutmaya gerek olmadığını
belirtmiştir31. Ülkemizde yasal olarak adli vaka raporu
tutma yetkisi hekimlere verilmiştir. Ancak, ülkemizde Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü tarafından yapılmış
olan Kadına Yönelik Aile İçi Şiddetle Mücadele Projesi
kapsamında, sağlık personeline aile içi şiddete yönelik
eğitimler yapılmış ve bu eğitimlerde kayıt tutulması
konusunda sadece hekimin değil genel anlamda “sağlık
personeli”nin görevlerinden söz edilmiştir35. Dünyada
yapılan çalışmalarda da kayıt tutulması konusunda
hemşirelerin yetkili olduğu bildirilmektedir36,38,43.
Hemşirelerin önemli rollerinden birisi de hasta
savunuculuğudur. Bu açıdan bakıldığında, acil servis
hemşireleri, aile içi şiddete maruz kalan kadınların yasal
haklarını alabilmeleri için kullanabilecekleri kayıtları
tutarak hasta savunuculuğu rollerini yerine getirmelidirler.
Gerekli Disiplinlere Sevk Edilmesi: Aile içi şiddete
girişim disiplinler arası işbirliğini gerektiren bir sorundur.
Bu nedenle hemşireler gerekli durumlarda diğer
disiplinlerle (sosyal hizmet uzmanı, psikolog/psikiyatr,
hekim, polis…) işbirliği içerisine girmelidir37. Acil servis
hemşiresi tarafından aile içi şiddete maruz kalan kadına
yönelik son girişim sevktir. Kadının psikolojik yardım
almaya ihtiyacı varsa psikolog/psikiyatra, sosyal hizmet
kurumlarından yararlanması gerekiyorsa sosyal hizmet
uzmanına ve şikayette bulunmak istiyorsa polise sevk
edilmesi gerekmektedir.
Sonuç: Aile içi şiddet bireysel yaşantılar sonucu
ortaya çıkmakta ve her kadın için ortaya çıkışı ve
çözümü farklı olabilmektedir. Aile içi şiddetin çözümünde
yardımcı olacak her meslek mensubunun farklı görev ve
sorumlulukları bulunmaktadır. Acil servis hemşiresinin
görev ve sorumluluğu kadının tekrar aile içi şiddet
ortamına gönderilmesinin engellenmesi ve kendine
çözüm yolları bulana kadar desteklenmesi amacıyla
gerekli duygusal destek, bilgilendirme/danışmanlığın
verilmesi ve sosyal desteklerin devreye sokulmasıdır44,45.
Kadına yönelik aile içi şiddet nedeniyle acil servise
başvuran kadınların çeşitli nedenlerle (utanma, korkma,
kendini suçlama) kendini savunamadığı durumlarda,
hemşirenin devreye girerek hasta savunuculuğu rolünü
yerine getirmesi gerekmektedir. Bu nedenle acile travma
nedeniyle başvuran kadınların hemşireler tarafından aile
içi şiddet şüphesiyle değerlendirilmeleri gerekmektedir.
Aksi takdirde kadınlar aile içi şiddete maruz kaldıkları
fark edilmeden, sorunun çözümüne yönelik gerekli
hemşirelik hizmetlerini almadan ayrılacak ve bu durum
kadının ileride tekrar artan boyutta şiddete maruz
kalmalarına neden olacaktır. Bu nedenle aile içi şiddet
acil servis hemşireleri tarafından “kaçırılmış fırsat” olarak
değerlendirilmeli ve travma nedeniyle başvuran her kadın
aile içi şiddet açısından irdelenmelidir.