Tip I diyabet genetik yatkınlık ve çevresel etmenlerin
zemininde gelişen multifaktöriyel bir hastalıktır
9,10.
Çocukluk çağı tip I diyabet insidansı ve zirve tanı yaşının
ülkeler ve ülke içindeki bölgeler arasında oldukça
değişkenlik gösterdiği bilinmektedir. Bu durum genetik
farklılık ve çevresel etkenler, diyet ve yaşam tarzı
alışkanlığı gibi farklılıkların etkili olabildiğini
desteklemektedir
1,4.
Tip I diyabetin etiyolojisi bilinmemekle birlikte, genetik
olarak duyarlı kişilerde çevresel faktörlerin pankreatik
beta hücresinin yıkımına yol açan bir immün yanıtı
tetikleyebileceği ileri sürülmüştür. Virüsler, toksinler,
yaşamdaki stresli olaylar ve diyet gibi unsurlar tip I
diyabetin etiyolojisinden sorumlu tutulan faktörlerdir 9.
Bazı çalışmalarda tip I diyabet insidansının erkek
çocuklarda daha fazla olduğunun bildirilmesine rağmen
başka çalışmalarda ise her iki cins arasında farklılık
olmadığı bildirilmiştir 4,11. Çalışmamızda tip I diyabet
insidansının cinsiyete göre farklılık göstermediği
belirlendi.
Dünyada yapılan epidemiyolojik çalışmalar çocukluk
yaş grubunda tip I diyabet insidansının arttığını
göstermektedir. Tip I diyabet insidansı ve zirve tanı yaşı
dağılımı ülkeler ve ülkeler içerisinde de bölgeler arasında
farklılıklar göstermektedir 1,12. Kandemir ve ark.'nın
13 18 yaş altındaki tip I diyabetli 477 olguda yaptıkları
bir çalışmada, diyabet tanı yaşı dağılımının 4–6 yaş
arasında küçük bir zirve yaptığı ve asıl 12–14 yaş
arasında zirve yaptığı bildirilmiştir. Şimşek ve ark. 12
tarafından yapılan bir çalışmada ise tanı zirve yaşının
küçük yaş gruplarına doğru kaydığı ve tanı zirve yaşının
en sık 6–8 (yaş) ile 10–12 (yaş) olmak üzere iki ayrı yaş
grubunda görüldüğü bildirilmiştir. Çalışmamızda ise 1–6 (yaş) ve 12–16 (yaş) gibi iki ayrı yaş grubunda diyabet
tanısının zirve yaptığı görüldü. Erken dönemdeki atışın
nedeni viral enfeksiyonlar, beslenmeye bağlı faktörler,
toksinler ve stres gibi çevresel nedenler rol oynayabilir
13.
Tip I diyabet başlangıç sıklığı mevsimsel farklıklar
gösterebilir. Kış mevsiminde tip I diyabet tanı sıklığının
arttığı görülmektedir 1. Literatür ile uyumlu olarak bizim
olgularımızda da diyabet başlangıcının kış aylarında
zirve yaptığı ve ilkbahar mevsiminde ise azaldığı görüldü.
Bu mevsimsel değişim tip I diyabet gelişimi üzerine farklı
tetikleyici faktörlerin olabileceğini göstermektedir. Kış
mevsiminde viral enfeksiyonların daha sık görülmesi
veya soğuk hava gibi faktörler insülin ihtiyacını arttırarak
tip I diyabet başlangıç zamanı üzerine etkili olabilir.
Diyabetli olguların ailelerinde % 5.0 ile % 13.0
arasında tip I diyabet prevalansı bildirilmiştir 14,15.
Çalışmamızda ise 27 (% 37.0) olgumuzun birinci
derecede akrabalarında diyabet öyküsü saptandı. Akraba
evliliklerinin, bölgemizde yüksek oranda olması bu oran
farklılığını açıklayabilir. Bu durum tip I diyabetin genetik
yatkınlık ve çevresel etmenler zemininde gelişen
multifaktöriyel bir hastalık olduğu gerçeğini ortaya
koymaktadır.
Çok merkezli bir çalışmada; tanı sırasındaki en sık
semptomun poliüri (% 96.0) olduğu, tanı konulması ile
semptomların başlangıcı arasındaki sürenin % 75.0
olguda iki haftadan uzun olduğu, % 26.0 ile % 67.0
arasındaki olgunun diyabetik ketoasidoz kliniği ile
başvurdukları bildirilmiştir. Aynı çalışmada geçmiş yıllara
göre ketoasidoz insidansının azaldığı ve bu tablonun beş
yaş altına kaydığı saptanmıştır 16. Batı Karadeniz
bölgesinde yapılan epidemiyolojik bir çalışmada ise 12,
en sık semptom olarak %98.0 oranında poliüri görüldüğü,
tanı öncesi semptom süresinin 6.6 ± 9.4 hafta olduğu,
hastaların % 36.0 ketozis ve % 32.0 oranında ketoasidoz
kliniği ile başvurdukları bildirilmiştir. Çalışmamızda ise %
82.0 oranında olmak üzere en sık semptomun poliüri,
tanı öncesi semptom süresinin 15.5 ± 18.6 gün olduğu ve
hastaların % 23.0 oranında ketozis, % 59.5 oranında
ketoasidoz kliniği ile başvurdukları saptandı. Şimşek ve
ark.'nın çalışmasına kıyasla bizim olgularımızda
diyabetik ketoasidoz kliniğinin daha yüksek oranlarda
görülmesi, bölgemizin coğrafik şartları ve daha düşük
sosyoekonomik durum nedeni ile sağlık kuruluşlarına
ulaşmadaki gecikmelerin bir sonucu olabilir. Ayrıca, tanı
yaşının erken yaşlara kaymasının ketoasidoz kliniğinin
daha yüksek oranlarda görülmesinin bir başka nedeni
olabileceği düşüncesindeyiz.
Tip I diyabet insidansının küçük yaş gruplarına doğru
kaymasında özellikle süt çocukluğu döneminde geçirilen
viral enfeksiyonlar sorumlu olabilir 17,18,19. Başta
Coxackie B virüs gibi enterovirüsler olmak üzere viral
enfeksiyon ajanları ile pankreas beta hücreleri arasındaki
bazı antijenik benzerlikler bulunmuştur. Bu antijenik
benzerlikten dolayı oto-reaktif T-lenfositlerin pankreas
beta hücre yıkımında rol oynayabileceği ve böylece
diyabetin başlangıcını tetikleyebileceği bildirilmiştir
20,21. Genetik olarak duyarlı kişilerde viral epidemilerin
pankreatik beta hücrelerinde otoimmün bir olayı başlatarak sonradan klinik olarak diyabet gelişimine
neden olabileceği bildirilmiştir 22. Şimşek ve ark.'nın
çalışmasında 12, olguların % 48.0'inin suçiçeği, %
54.0'nün kabakulak ve % 30.0'nun ise kızamık
enfeksiyonu geçirdikleri saptanmıştır. Çalışmamızda
enfeksiyon geçirme öyküsü yalnızca dokuz hastada
vardı. Ancak bölgemizin sosyokültürel seviyesi göz
önüne alınırsa, özgeçmişteki bilgilere ulaşmada
karşılaşılan zorlukların bu sonucu doğurduğu
kanaatindeyiz. Kızamık, kızamıkçık ve su çiçeği gibi viral
ajanlara karşı yapılacak immünizasyon çocukluk
çağındaki mortalite ve morbiditeyi azaltabilir ve tip I
diyabet insidansının azalmasına katkıda bulunabilir 23.
Hayatın erken dönemlerinde inek sütü ile
karşılaşmanın da diyabetin erken tanı zirve yaşında rol
oynayabileceği düşünülmektedir. Üç aydan fazla bir süre
anne sütü ile besleme, yaşamın erken dönemlerinde
enterik enfeksiyonları azaltarak, tip I diyabet gelişimine
karşı koruyucu olabilir. Süt çocuğu diyetine inek
sütündeki proteinin erken konulması muhtemelen zararlı
etkilere sahip olabilir. İnek sütünde bulunan insülin
benzeri proteinlere karşı gelişen immünizasyon, adacık
hücre yıkımına yol açan otoimmün bir cevabı başlatabilir
3,24,25. Ayrıca ülkemizdeki sosyo-kültürel
etmenlerden dolayı 1-6 yaş çocuklarda sık enfeksiyon
görülmesi nedeniyle de bu yaş grubu artmış olabilir
Çalışmamızda ilk altı ayda inek sütü ile beslenme % 34.0
gibi yüksek bir oranda idi. Diyabet gelişimine inek
sütünün katkısının ortaya konulması için geniş serili
çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Sonuç olarak Tip 1 DM sıklığı yaş ilerledikçe
artmaktadır. Diyabetin ortaya çıktığı doruk yaşlar 5-7
yaşlar ve püberte yaşlarıdır. Pübertal dönmede okul
öncesi döneme göre daha sık görülmektedir.. Bu
çalışmada ise Tip 1 DM'un okul öncesi dönemdeki tanı
sıklığının pübertal dönemdeki kadar olduğu saptandı.
Erken dönemdeki atışın nedeni viral enfeksiyonlar,
beslenmeye bağlı faktörler, toksinler ve stres gibi
çevresel nedenler olabilir. Tip I diyabetin
epidemiyolojisinin ve etiyopatogenezinin daha iyi
anlaşılmasına imkân sağlamak için bölgesel benzer
çalışmaların devamına gereksinim vardır.