Bu çalışmanın amacı, yaşlı kadın ve erkek bireylerde
depresyonun yaşam memnuniyeti ve sağlıkla ilgili yaşam
kalitesi üzerine etkisini incelemekti. Çalışmanın
sonundaki temel bulgu, depresyon oranının kadınlarda
daha fazla, sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ve yaşam
memnuniyetinin erkeklerde daha fazla olduğu, her iki
cinsiyette de depresyon ile yaşam kalitesi arasında
pozitif yönde bir ilişkinin olduğudur.
Yapılan çalışmalarda düşük eğitim düzeyi, görme
problemleri, yutma güçlükleri, ekonomik yetersizlikler,
yaşam memnuniyetsizliği, kronik hastalığa sahip olma,
bayan olma, kötü aile ilişkileri, fiziksel hastalıklar, ilaç
kullanımı, boşanmış veya ayrılmış olma, günlük yaşam
aktivitelerinde bağımlı olma, yalnız yaşama ve üriner
inkontinansın yaşlılarda depresyon için risk faktörleri
olduğu belirlenmiştir18,32-35. Yaşlı bireylerde
depresyon oranının kadınlarda daha fazla olduğu tespit
edilmiştir8,9,34. Artrit gibi kronik hastalıkların
kadınlarda özre neden olduğu, kronik hastalıklara bağlı
olarak görülen yürüme problemlerinin günlük yaşam
aktivitelerinde memnuniyetsizliğe ve depresyon artışına
neden olduğu görülmüştür17,20,21,36. Bizim
çalışmamızda da yukarıdaki çalışmalara paralel olarak
erkeklere oranla (%13.7) depresyon oranı kadınlarda
(%25) daha yüksek bulunmuştur. Çalışmamızdaki
bireylerde okuma oranı en düşük kadınlarda (kadınlarda
%44.2, erkeklerde %22.1), dul olma (kadınlarda %55.8,
erkeklerde %29.5), kronik hastalığa sahip olma (%75,
erkeklerde %68.4) ve günlük işlerde yardımcı araç gereç kullanımı en çok kadınlarda (kadınlarda %30.8,
erkeklerde %18.9) görülmüştür.
Sağlıkla ilgili yaşam kalitesi hastalığın olmamasının
yanı sıra, kişinin fiziksel, sosyal ve psikolojik açıdan aktif
olmasını, kendisini iyi hissetmesini ve yaşam
memnuniyetini kapsar37-39. Fiziksel, fizyolojik, mental
sağlık problemleri yaşam memnuniyeti ve yaşam
kalitesinde azalmayla sonuçlanmaktadır19-21,25,35.
Chan ve ark.22 yaptıkları çalışmada, fiziksel durum ve
depresyon ile sağlıkla ilgili yaşam kalitesi arasında bir
ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Sharma'nın40 yaptığı
çalışmada, birçok kronik hastalığın aynı anda olmasının
yarattığı kümülatif travmaların depresyon ve sağlıkla ilgili
yaşam kalitesinde düşüşle birlikte olduğu bulunmuştur.
Kim ve ark.41 yaptıkları çalışmada, yaşlılarda düşük
fiziksel fonksiyon, genel sağlık durumundaki kötüleşme
ve yalnızlığın depresif semtomlar ile ilişkili olduğu
bulunmuştur. Bizim çalışmamızda da hem kadın hem de
erkeklerde depresyon ile sağlıkla ilgili yaşam kalitesi
arasında pozitif yönde bir ilişkinin olduğu, ayrıca,
kadınlarda depresyon ile yaşam memnuniyeti arasında
da negatif yönde bir ilişkinin olduğu tespit edilmiştir. Her
iki cinsiyette de depresyon ile enerji seviyesi, ağrı,
emosyonel reaksiyon, sosyal izolasyon ve uyku arasında
da pozitif yönde bir ilişki bulunmuştur. Bunun bir
nedeninin, yaşlı kadın ve erkek bireylerin sosyal rolünü
gerçekleştirmesine engel olan sağlık problemleri ve
fiziksel aktivite güçlüklerinin bireyde üzüntü, sıkıntı ve
rahatsızlık hissine neden olması ve sağlık durumundaki
kötüleşme, fiziksel iyilik halindeki bozulma ile birlikte sağlıkla ilgili yaşam kalitesindeki düşüş olduğunu
düşünüyoruz.
Çalışmamızda elde edilen bir diğer sonuç, kadın ve
erkekler arasında sağlıkla ilgili yaşam kalitesi açısından
fark olup, yaşam memnuniyeti açısından fark
olmadığıdır. Erkeklerle karşılaştırıldığında kadınların
sağlıkla ilgili yaşam kalitelerinin ve yaşam
memnuniyetlerinin daha kötü olduğu tespit edilmiştir.
Ülkemizde, erkeklerle karşılaştırıldığında çalışma
durumu, eğitim, ekonomik statü ve sosyal pozisyon
açısından kadınlar erkeklere göre daha dezavantajlı
konumdadır. Ataerkil toplum yapısına sahip olan
ülkemizde, kırsal kesimlerde daha çok olmak üzere,
gelenek ve görenekler doğrultusunda cinsiyete göre
yapılan rol paylaşımları ve bu rol paylaşımlarında
kadınlara getirilen kısıtlılıkların daha fazla olmasının
kadınlarda yaşam kalitesi ve yaşam memnuniyetinde
azalmayla sonuçlandığını düşünüyoruz. Yapılan
çalışmalarda, yaşlı kadın ve erkeklerde yaşam kalitesi ve
yaşam memnuniyeti açısından farklılıkların olduğu, evli
bayanların yalnız ve boşanmış olan bayanlara göre daha
yüksek yaşam memnuniyetine sahip oldukları
bulunmuştur25,35. Finlandiya, Tayvan, Polonya,
Hırvatistan, Japonya, Tahran'da yapılan farklı
çalışmalarda, bizim çalışmamıza paralel olarak erkeklerle
karşılaştırıldığında, sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde
kadınların daha dezavantajlı olduğu belirlenmiştir42-46. Orfila ve ark.36 yaptıkları çalışmada, kronik
hastalıklar ve buna bağlı olarak görülen özürlerin
kadınlarda sağlıkla ilgili yaşam kalitesinde azalmaya
neden olduğunu bulmuşlardır. Aynı çalışmada, NHP'nin
enerji seviyesi, uyku, ağrı, sosyal izolasyon, emosyonel
reaksiyon, fiziksel mobilite değerlerinin de erkeklerle
karşılaştırıldığında kadınlarda daha kötü olduğu
bulunmuştur. Tajvar ve ark.43 yaptıkları çalışmada da
fiziksel fonksiyon, ağrı, genel sağlık, sosyal fonksiyon,
emosyonel reaksiyon parametreleri açısından
karşılaştırıldığında kadın ve erkekler arasında bir
farklılığın olduğu görülmüştür. Orfila ve ark.36 ve
Tajvan ve ark.43 çalışmalarına paralel olarak bizim
çalışmamızda da kadın ve erkek bireylerde enerji
seviyesi, ağrı, emosyonel reaksiyon, sosyal izolasyon,
fiziksel aktivite açısından farklılık olduğu, bu konuda
erkeklerin daha avantajlı oldukları tespit edilmiştir.
Çalışmamıza dahil edilen kadın bireylerde ciddi eklem
ağrılarına ve yürüme güçlüklerine neden olan romatizmal
hastalıkların daha yüksek oranda olmasının bu farklılığı
açıklayan önemli bir ayrıntı olduğunu düşünüyoruz.
Yürüme güçlükleri, ağrı ve düşük enerji düzeyi aktivite
katılımını etkileyerek sosyal izolasyon ve emosyonel
problemlere yol açabilmektedir.
Oishi ve ark.47 yaptıkları çalışmada, yakın
ilişkilerin ve gönüllü çalışmaların yüksek yaşam
memnuniyetine neden olduğunu, yaşam memnuniyeti
yüksek olan bireylerin aktivite katılımlarının, gelir ve
eğitim düzeylerinin daha iyi olduğunu bulmuşlardır. Daig
ve ark.37 yaptıkları çalışmada, yaşlı kadın ve
erkeklerin yaşam memnuniyeti açısından farklılıklara
sahip olduğu, aile bireyleri ile vakit geçirmenin kadınlarda
yaşam memnuniyetini arttırdığı, erkeklerde ise boş vakit aktivitelerinin yaşam memnuniyetini arttırdığı
bulunmuştur. Çalışmaya göre kadınlar çocukları ile vakit
geçirmekten ve onlara bakmaktan zevk almakta, erkekler
ise boş vakit aktivitesi yapmaktan zevk almaktadır.
Gautam ve ark.39 yaptıkları çalışmada erkeklerde
televizyon izleme, radyo dinleme, fiziksel aktivite
katılımının, kadınlarda ise televizyon izleme ve radyo
dinlemenin düşük depresyon oranı ile ilişkili olduğu
bulunmuştur. Ülkemizde de yaşlı erkekler günün büyük
bir bölümünü boş vakit aktiviteleri (kahvehane vb.
ortamlara gitme gibi) yaparak ve arkadaşları ile
görüşerek, kadınlar ise evde çocuklarına yardım ederek
ve torunlara bakarak geçirmektedirler. Evde bulundukları
süre içerisinde yaşlılar, televizyon izleme, müzik dinleme,
komşuları ile vakit geçirme, bahçe düzenlemeleri gibi
aktiviteler yapmaktan hoşlanmaktadırlar.
Bu çalışmanın birkaç kısıtlılığı bulunmaktadır.
Birincisi, sağlıkla ilgili yaşam kalitesini değerlendirmek
amacıyla kullanılmış olan NHP yaşam kalitesinden çok
sağlık sorgulaması olup, fiziksel ve mental özürlülük ve
kısıtlılığı değerlendirmektedir. Bunun yerine jenerik ve
yaşlılarda sağlıkla ilgili yaşam kalitesini değerlendiren
daha spesifik bir skala veya değerlendirme yöntemi
kullanılarak çalışmanın sonuçları çok daha farklı bir
şekilde yorumlanabilirdi. Bir diğer kısıtlılık ise çalışmaya
dahil edilen yaşlı bireylerin büyük bir çoğunluğunun
kronik bir hastalığı söz konusu idi. Bireylerde görülen
kronik hastalıklar farklı olup buna yönelik ilaç kullanımları
da söz konusu idi. Fakat, bu çalışmada temel amaç
olmaması dolayısıyla, yaşlılarda görülen bu hastalıklar ve
kullanılan ilaçların depresyon üzerine etkileri
incelenmemiştir. Yapılması planlanan başka
çalışmalarda, yaşlılarda görülen hastalıklar, kullanılan
ilaçlar ve bu ilaçların depresyon üzerine etkilerinin
incelenmesinin veya göz önünde bulundurulmasının
sonuçların yorumlanması açısından önemli olacağını
düşünüyoruz.
Ülkemizde yaşlı bireylerde sağlıkla ilgili yaşam
kalitesi ve yaşam memnuniyetini inceleyen ve bu
parametreleri etkileyen faktörleri belirlemek amacıyla
yapılan çalışma sayısı oldukça yetersizdir. Bu çalışmanın
sonuçlarının, yaşlı kadın ve erkeklerin sağlık durumlarını
ele alırken, önleyici yaklaşımlarda bulunurken önemli
olacağını ve bu konu ile ilgili yapılacak çalışmalar için
referans olacağını düşünüyoruz.
Sonuç olarak, çalışmamızda depresyonun kadınlarda
erkeklere göre daha yaygın olduğu, hem kadın hem de
erkeklerde sağlıkla ilgili yaşam kalitesini azalttığı,
kadınlarda aynı zamanda yaşam memnuniyetini de
düşürdüğü bulunmuştur. Günümüzde, sağlıkla ilgili
yaşam kalitesinin değerlendirilmesi optimal tıbbi bakım
için temel teşkil eder hale gelmiştir. Özellikle, giderek
artan bir populasyonu oluşturan yaşlı bireylerin
izlemlerinde ve rehabilitasyonlarında sağlıkla ilgili yaşam
kalitesi ölçütleri her geçen gün daha fazla alanda
kullanılmaktadır. Yaşam kalitesini optimum düzeyde
tutmayı hedeflediğimiz yaşlılar için sağlıkla ilgili yaşam
kalitesini ve yaşam memnuniyetini etkileyen faktörlerin
belirlenerek, sorunların çözülmesi yaşlı bireylerin hayatına renklilik katacak ve pozitif yaşam tarzının
benimsenmesini sağlayacaktır. Ülkemizde birey sayısı
arttırılarak, geniş yaş grubunda yaşlı bireylerle birlikte yaş sınıflamasına göre sağlıkla ilgili yaşam kalitesi ve
yaşam memnuniyetini değerlendiren daha çok çalışmaya
ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz.