Araştırmaya katılan sağlık çalışanlarının %16.7'sinin
bel fıtığı tanısı aldığı belirlenmiştir. Litaratürde
hemşirelerin % 50'sinde kas ve iskelet hastalıkları
görüldüğü ve bunların en çok bel ile el ve el bileğinde
meydana geldiği belirtilmiştir
23. Karadağ ve Yıldırım
15 yaptıkları çalışmalarında hemşirelerin %13.3'üne
(n=14) disk hernisi, %11.4'üne (n=12) skolyoz tanısı
konulduğunu saptamışlardır. Tezel
24 120 hemşire ile
yaptığı bir çalışmada, ülkemizde kas iskelet sorunları
prevalansını %90 olarak belirtmiştir. Bu sonuçlar bizim
çalışmamızla benzerlik göstermektedir. Ağır çalışma
koşullarına bağlı olarak sağlık alanında çalışanlarda da
bel fıtığının görülme olasılığının arttığı düşünülmektedir.
Çalışmamızda sağlık çalışanlarının %38.3'ünün
sigara içtiği saptanmıştır. Sigara içme ile bel ağrısı puan
ortalaması arasında yapılan analiz sonucunda
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p> .05).
Karadağ ve Yıldırım15 hemşirelerin %44.8'inin, Alçelik
ve ark.25 %36.8'nin, Dilbaz ve Apaydın26 ise
%58.8'inin sigara içtiğini saptamışlardır. Literatürde
sigara ile bel ağrısı arasında ilişki olduğu belirtilmektedir.
Sigaranın diskte beslenmeyi bozarak, diski dış etkenlere
karşı daha duyarlı hale getirdiği, sigaranın içindeki
nikotinin vazokonstrüksiyona neden olarak omurlar ve
kaslar içindeki kan akımını azaltmasına bağlı bel ağrısı
görülme riskini arttırdığı belirtilmektedir26. Altınel ve
ark.27 yaptığı çalışmada ise sigara kullanımının bel
ağrısı riskini artırdığı saptanmıştır. Bizim çalışmamızın
literatür bilgileri ile paralel olmadığı görülmektedir.
Sağlık çalışanların yaş grupları ile bel ağrısı puan
ortalaması karşılaştırıldığında, bel ağrısı puan
ortalamasının en fazla (⎯x = 9.32 ± 8.99) 34-39 yaş
grubunda olduğu belirlenmiştir. Yapılan analiz
sonucunda yaş ile bel ağrısı puan ortalaması arasında
istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmamıştır (p >
.05). Literatürde hemşirelerde bel ağrılarının her yaş
grubunda görülmesine karşın 20 - 55 yaşları arasında
aktif çalışma yaşamlarını sürdüren gruplarda daha fazla
görüldüğü ve yaş arttıkça bel ağrısı prevelansının arttığı
belirtilmektedir. Karadağ ve Yıldırım15 yaş gruplarının
küçük olduğu hemşirelerde deneyimlerinin ve eğitim
düzeylerinin yetersiz olması nedeniyle olumsuz meslek
etkenlerinden daha çabuk etkilenebileceklerini
belirtmişlerdir. Bizim çalışma sonucumuzun, sağlık
çalışanlarının çoğunluğunun genç ve aktif çalışma içinde olmasından dolayı literatür sonuçlarını destekler nitelikte
olduğu görülmektedir.
Kadınların aldıkları bel ağrısı puan ortalamasının (⎯x
=9.17 ± 8.23), erkeklere göre (⎯x = 3.67 ± 5.04) daha
yüksek olduğu saptanmış olup yapılan analiz sonucu
cinsiyet ile bel ağrısı puan ortalaması arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmuştur (p <0.05).
Ülkemiz şartlarında kadınların iş yaşamı yanında evde
de fazlasıyla iş yüklerinin bulunmasından dolayı
erkeklere göre daha fazla ağrı şikayetlerinin olduğu
düşünülmektedir.
Çalışmamızda bekar olanların bel ağrısı puan
ortalamasının (⎯x = 9.42 ± 9.49), evli olanlara (⎯x =6.63 ±
7.08) göre daha yüksek olduğu saptanmıştır. Medeni
durum ile bel ağrısı puan ortalaması arasında istatistiksel
analiz sonucuna göre anlamlı bir fark bulunmamıştır (p >
0.05). Nas ve arkadaşlarının16 yaptıkları çalışmada
evli olan hastane personelinde bekar olanlara göre bel
ağrısı oranının yüksek olduğu bulunmuştur.
Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular literatür
bulgularıyla paralellik göstermemektedir. Çalışanların
ilçede oturması ve çocuklarını da büyük çoğunlukla aile
büyüklerinin bakmasının bizim sonucumuzda etkili
olduğu düşünülmektedir.
En uzun süre yaşadıkları yer ile bel ağrısı puan
ortalaması arasında fark yapılan istatistiksel analize göre
anlamlı bulunmuştur (p<0.05). Bunu destekleyici bir
literatür bilgisine ulaşılamamıştır. Kasaba yaşantısı kişiyi
daha farklı uğraşlara da yöneltebileceğinden, kasabada
görev yapan sağlık çalışanlarının bel yükünü arttıracak
durumlara daha fazla maruz kaldıkları düşünülmektedir.
Ekonomik olarak zorluk yaşayanların bel ağrısı puan
ortalamasının ⎯x = 16.57 ± 9.86 daha yüksek olduğu
saptanmış olup ekonomik durum ile bel ağrısı puan
ortalaması arasında yapılan istatistiksel analiz sonucuna
göre anlamlı bir fark olduğu bulunmuştur (p < .05).
Literatürde sosyoekonomik düzeyi düşük olanlarda bel
ağrısının fazla olduğu belirtilmektedir9. Yılmaz ve
Özkan28 yaptıkları çalışmada gelir düzeyi düşük
hemşirelerde bel ağrısının daha fazla olduğunu
bulmuşlardır. Çalışmamızdan elde edilen bulgular
literatür bulguları ile paralel bulunmuş olup düşük gelirli
hemşirelerin ev işlerinde yardımcı eleman
kullanmadıkları için daha fazla fiziksel zorlanmaya maruz kaldıkları ve bu nedenle yaşam kalitelerinin azaldığı
düşünülmektedir.
Üçten fazla çocuk sahibi olanların bel ağrısı puan
ortalaması ⎯x = 5.37 ± 4.68 olarak bulunmuştur. Yapılan
analiz sonucunda çocuk sahibi olma durumları ile bel
ağrısı puan ortalaması arasında istatistiksel olarak
anlamlı bir fark bulunmamıştır (p>0.05). Yılmaz ve Özkan28 yaptıkları çalışmada çocuk sahibi olma durumları ile
bel ağrısı arasında anlamlı bir fark bulmamışlardır. Bu
araştırmanın bizim çalışmamızla uyum içinde olduğu
görülmekte olup, çocuk bakımında eşlerin birbirlerine
destek olarak evde iş yükünü azalttıkları ya da çoğunun
evde yardımcısı olduğu düşünülmektedir.
Araştırmamızda çalışma yılı artıkça bel ağrısının da
arttığı (x =7.67 ± 8.25) saptanmış olup, çalışma yılı ile bel
ağrısı arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
bulunmamıştır. Karadağ ve Yıldırım'ın15 yaptıkları
çalışmada 10 ve üzeri çalışanların %70'inde bel ağrısı
olduğu belirlenmiştir. Yılmaz ve Özkan28 hemşirelerde
yaptıkları çalışmada, çalışma yılı arttıkça bel ağrısının
daha fazla ortaya çıktığını ve çalışma süresi ile bel ağrısı
puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir
ilişki olduğunu saptamışlardır. Elde ettiğimiz sonuç
literatür bilgileri ile paraleldir. Çalışma koşullarına bağlı
olarak yıllar içinde ister istemez sağlık alanında
çalışanlarda bel ağrı şikayetinin de arttığı
düşünülmektedir.
Bel ağrısının çalışmaya başladıktan sonra (x =12.6 ±
8.64) ortaya çıktığını ifade edenlerin bel ağrısı puanı
daha yüksek saptanmış olup, bu puan farkının yapılan
istatistiksel analiz sonucu olarak anlamlı olduğu
bulunmuştur (p < .05). Hastane ortamında ağır kaldırma,
uygun olmayan pozisyonlarda veya uzun süreli ayakta
durma, uzun süreli çalışmanın bunda etkili olduğunu
düşünüyoruz.
Araştırmamızda sağlık çalışanlarının %12.5'i elli beş
saat ve üzeri çalıştıkları, %9.2'sinin ise yeterli
dinlenmedikleri belirlenmiştir. Karadağ ve Yıldırım15
hemşirelerde yaptıkları araştırmada haftada 40 - 50 saat
çalışanların %65.7'sinde, 50 saat ve üzerinde
çalışanların %73.7'sinde bel ağrısı olduğunu
saptamışlardır.
Sağlık çalışanları içerisinde en fazla ebe-hemşirelerin
(x =8.69 ± 8.2) bel ağrısı şikayeti olduğu saptanmış olup,
meslek ile bel ağrısı puan ortalaması arasında yapılan
istatistiksel analiz sonucunda anlamlı bir fark
bulunmuştur (p < .05). Yapılan bir çalışmada29 uzun
yol kamyon sürücüleri ile inşaat işçilerini de içeren en
fazla fiziksel güç gerektiren meslekler arasında
hemşireliğin ikinci sırada yer aldığı belirtilmiştir. Altınel ve
ark.27 yaptıkları çalışmada hemşire grubunda kronik
bel ağrısı sıklığının daha fazla olduğunu saptamışlardır.
Ülkemizde yapılan bazı çalışmalarda hemşirelerde
görülen bel ağrısı prevalansını; Karahan ve Bayraktar30 %87.5, Tezel24 %69, Nas ve ark.16 %40.9
olarak saptamışlardır. Bu durum sağlık alanında çalışanların özellikle hemşirelerin ergonomiye daha özen
göstermeleri gerektiğini vurgulamaktadır.
Sağlık çalışanlarının Oswestry bel ağrısı ölçeğine
göre, hekimlerin %25.9'unda hafif, ebe-hemşirelerin
%44.4'ünde hafif, %13.9'unda orta, %5'inde ciddi
derecede bel ağrısı şikayetleri olduğu, sağlık
memurlarının %42.8'inde hafif derecede bel ağrısı
şikayetleri olduğu belirlenmiştir. Telekoğlu ve ark.31
yaptıkları çalışmada doktorlarda bel ağrısı prevelansını
%44.7, hemşirelerde ise %63.6 olarak bulmuşlardır.
Altınel ve ark.27 yaptıkları çalışmada hemşirelerde bel
ağrısı sıklığının hekimlerden yaklaşık iki kat daha fazla
bulunduğunu ve hemşirelerin hem bedenen daha fazla
çalışan grubu hem de bel ağrısı olan bireylerin büyük
çoğunluğunu (%47'sini) oluşturduğunu saptamışlardır.
Baran ve ark.32 yaptıkları çalışmada sağlık
çalışanlarında “hafif” derece (⎯x =8.1± 5.3) bel ağrısı
olduğunu bulmuşlardır. Yılmaz ve Özkan28 yaptıkları
çalışmalarında bel ağrısı olan hemşirelerin %69.2' sinde
hafif ve orta derecede fonksiyonel yetersizlik olduğunu
saptamışlardır. Dündar ve ark.33 hemşirelerin %47.1'
inde orta, %9.8'inde ciddi derecede bel ağrısı olduğunu
bulmuşlardır. Karadağ ve Yıldırım15 hemşirelerde
yaptıkları çalışmalarında bel ağrısı olan hemşirelerin
%61.1' inde orta derecede, %36.1'inde hafif derecede
fonksiyonel yetersizlik olduğunu belirtmişlerdir.
Çalışmamızdan elde ettiğimiz bulgular literatür
bulgularıyla paralellik göstermektedir. Hemşirelerin 24
saat hastayla birlikte olması ve çalışma koşullarından
dolayı hemşirelerde bel ağrısının daha fazla görüldüğü
düşünülmektedir.
Oswestry bel ağrısı ölçeğine göre sağlık
çalışanlarının %40'ınde hafif, %11.7'sinde orta,
%3.3'ünün ciddi derecede bel ağrısı şikayetleri olduğu
belirlenmiştir. Bizim çalışmamızda sağlık çalışanlarının
çoğunun sağlık düzeylerinin günlük yaşam aktivitelerini
olumsuz yönde etkilemeyecek derecede olduğu ancak
mesleksel risk faktörlerinden dolayı bel ağrısından hafif
düzeyde etkilendikleri düşünülmektedir.
Araştırma sonucunda; Araştırmaya katılan hekimlerin
%25.9' unda hafif, hemşirelerin %44.4'ünde hafif, sağlık
memurlarının %42.8'inde hafif derecede bel ağrısı
olduğu belirlenmiştir. Bel ağrısı ile meslek, en uzun süre
yaşanılan yer, cinsiyet, ekonomik durum, bel ağrısı
başlama zamanı, bel fıtığı tanısı alma arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmıştır. Bel ağrısının
daha çok çalışmaya başladıktan sonra ortaya çıktığı ve
diğer sağlık çalışanlarına göre hemşirelerde daha fazla
görüldüğü belirlenmiştir.
Sağlık çalışanlarında bel ağrısı şikâyetlerine neden
olan faktörlerin belirlenmesi için bu tür araştırmaların belli
aralıklarla yapılması ve buna yönelik çalışma ortamının
ergonomik düzenlemesinin yapılması, hizmet içi
eğitimlerde vücut mekaniklerine dikkat etmenin ve
egzersizin öneminin vurgulanarak bel sağlığını koruyucu
egzersiz eğitimlerinin planlanması önerilebilir.