Adel ve ark.
19 yaptıkları çalışmada, implant çevresinde meydana gelen kemik rezorpsiyonunu, iki parçalı implantların çevresinde oluşan ve restorasyonu izleyen ilk yıl içinde ortalama 1.2 mm olduğunu bildirmişlerdir. Diğer yazarlar ise yaptıkları çalışmalarda
20,21, oklüzal yüklemeden sonraki ilk yılın sonunda 0.5 ila 2 mm arasında değişen bir peri-implant kemik rezorpsiyonu olduğunu bildirmişlerdir. Histometrik bir çalışmada, Weber ve ark.
22 implantın tepesinden implantla temas eden krestal kemiğe olan mesafenin implantın en koronal yönünde 2.92 mm olduğunu bildirmişlerdir. Bu çalışmada, kemik rezorpsiyonunun biyolojik genişliğin gelişmesi için alan yarattığı ortaya konulmuştur. Bir köpek çalışmasında, Hermann ve ark.
23, radyografik olarak implantların etrafında 1.5 mm'lik bir başlangıç kemik kaybının meydana geldiğini ve daha sonra kemik seviyesinin stabilize olduğunu gözlemlemişlerdir. Marconcini ve ark.
24, 4 yıllık bir değerlendirmede dental implantlarda %100 sağkalım ve başarı oranlarını gözlemlemişlerdir. Başarıyı hem fonksiyonun ilk yılında hem de sonraki takip eden dönemlerde implant boynunda 1.5 mm'den düşük radyografik kemik kaybı olarak tanımlamışlardır.
Yapılan bir meta-analizinde 25, korunan dental alanlara yerleştirilmiş olan dental implantların çevresindeki sağkalım, başarı oranları ve marjinal kemik değişiklikleri, tedavi edilmemiş soketlere yerleştirilen implantlarla karşılaştırıldığında benzer sonuçlar elde edilmiştir. Dental takip süresileri 12 ay veya daha kısa olan vakalar Yiping Wei ve ark. 26 tarafından incelenmiş, ileri periodontitisli molar soketlerde implant yerleştirilen üç hastayı değerlendirmişlerdir. Radyolojik değerlendirmede, yüklemeden 1 yıl sonra 0.43 mm ve 30 aylık takip süresinden sonra 0.51 mm ortalama marjinal kemik kaybı gözlemlediklerini bildirmişlerdir.
Kemik kalitesi, implant yerleştirme torku miktarını etkileyen önemli bir faktördür. Mandibular kemiğin yüksek yoğunluğunun bulunmasında dolayı, dental implant yerleştirilmesi sırasında uygulanan tork, mandibulada daha kritiktir 19. Wikenheiser ve ark. 27, implantın yerleştirilmesi sırasında kemiğe uygulanan torkun kemik rezorpsiyon derecesini etkileyen en kritik faktörlerden biri olduğunu vurgulamışlardır. Daha yüksek torklar kemik rezorpsiyonunu arttırabileceği, uygun stabiliteyi sağlamak için 35 N/cm'lik tork olması gerektiği bildirilmiştir. Berglundh ve ark. 28 implant başarısızlığının maksillada mandibuladan, arka bölgelerde ise ön kısımlardan daha fazla meydana geldiğini bildirmişlerdir. Başarısızlığın sebebinin farklı kemik kalitesinden kaynaklandığını bildirmişlerdir.
Yapılan bir çalışmada 13, posterior mandibuladaki tüm implantlar karşılaştırılmış ve implant uygulanan bölgedeki kemiğin D2 veya D3 kemik kalitesinde olmadığı düşünüldüğünde çalışmaya dahil edilmemiştir. Manuel teknikle, implantların mezial ve distalinde meydana gelen kemik kaybı ve implant fikstürü etrafındaki uzun süreli marjinal kemik kaybı, mekanik yönteme göre daha az olabileceği belirtilmiştir, fakat istatistiksel olarak bir fark bulunamamıştır. Bununla birlikte, 6 aylık takipten sonra, manuel teknikteki kemik rezorpsiyonu mekanik olarak yerleştirme tekniğindekinden daha düşük olduğu belirtilmiştir 13.
Dental implantlarda meydana gelen boyun rezorpsiyonları implantların stabilitesi ve kullanım ömrü için çok önemlidir. Dental implantların boyunlarında meydana gelen rezorpsiyonların artması sonucunda implantlarda kayıp meydana gelme olasılığını artırmaktadır. Bu yüzden boyun rezorpsiyonu ve nedenleri üzerinde tartışılması gereken ve nedenlerinin bulunması için araştırılması gereken çok önemli bir konudur. Yapılan bu çalışmada, implantların boyun rezorpsiyonlarının 12 aylık dönemde cinsiyet, dental implantın uygulandığı çene ve implantların yüzey ve boyun yapısına göre karşılaştırmalarını gerçekleştirdik.
Yapılan bu çalışmada, boyun rezorpsiyon ortalamasını 1.21 ile 0.89 arasında bulunmuştur. İki tip implant karşılaştırılmıştır. Aralarında farklar bulunmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı bir fark elde edilememiştir. Bu durum boyun rezorpsiyonuna kullanılan implantların etkisinin diğer etmenlere göre daha sınırlı olduğunu göstermektedir. Yapılan bu çalışmada, distal bölgedeki kayıpların mezial bölgede meydana gelen kayıplara oranla daha yüksek olduğu tespit edilmiştir. Bu durumun kaynağının, distal bölgede hastaların ağız hijyeninin daha az olmasından kaynaklandığını düşünmekteyiz.
Maxilla ile mandibula arasında yapılan karşılaştırmada ise, maxillada boyun rezorpsiyonun daha fazla olduğunu tespit edilmesine rağmen anlamlı bir fark bulunamamıştır. Bu durumun maxilla ile mandibula arasındaki kemik kalitesinden kaynaklandığını düşünmekteyiz. Kemik kalitesi arttıkça rezorpsiyon miktarının azaldığını düşünmekteyiz.
Erkekler ve kadınlar arasında yapılan karşılaştırmada ise, erkeklerde boyun rezorpsiyonlarının kadınlara oranla daha fazla olduğunu bulunmuştur ve istatistiksel olarak da anlamlı değerler elde edilmiştir. Ayrıca, kadınların erkeklere oranla ağız hijyenine daha fazla dikkat ettiklerini düşünmekteyiz.
Sonuç olarak boyun rezorpsiyonuna birçok faktörün neden olduğunu düşünmekteyiz. Bunların başında dental implant uygulanan çene, kullanılan implant çeşidi ve cinsiyet gelmektedir. Fakat bunun yanında ağız hijyeni, sistemik hastalıklar, implanta uygulanan kuvvetler gibi birçok faktör boyun rezorpsiyonuna neden olmaktadır. Daha kesin sonuçlar elde etmek için daha geniş ve daha fazla çalışmalar yapılması gerekmektedir.