Hastane çalışanları psikososyal etkilenme açısından pandeminin erken döneminden itibaren risk altında olduğu ve olumsuz etkilendiği bildirilmiştir
18,9-12. Pandemi süresinin uzaması sağlık çalışanlarında mesleki işlevselliğin bozulmasına ve ruhsal bozukluklara yol açmaktadır. Bu nedenle ruh sağlığını koruyucu önlemlerin geç kalınmadan alınması önerilmektedir. Alınacak önlemler ve etkili yaklaşımlar öncesinde çalışanların kaygı ve korku kaynakları saptanmalı ve boyutları belirlenmelidir
21.
Hastane çalışanlarında psikolojik etkilenmenin araştırıldığı çalışma verilerimiz değerlendirildiğinde çalışanların kaygıları kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde (2-4 kat) yüksektir. Hastane çalışanlarının her beş kişinin birinde ciddi düzeyde “ölüm korkusu” ve “pandemi öncesine göre kendini daha sinirli/öfkeli hissetmesi” her beş kişiden ikisinde “hastalığa yakalanma korkusu”, dördünde “hastalığı ailesi/yakınlarına bulaştırma korkusu” yaşaması, hastane çalışanlarının pandemiden oldukça fazla etkilendiğini açıkça göstermektedir. Pandemi kliniği çalışanları ile ilgili diğer klinik çalışanları karşılaştırıldığında etkilenmenin benzer düzeylerde olduğu gözlenmiştir. Yani pandemiden sadece pandemi kliniği değil acil, enfeksiyon, göğüs hastalıkları, radyoloji gibi yakın ilişkili kliniklerin çalışanları da benzer düzeylerde etkilenmiştir. Hastane çalışanlarında görülen en büyük kaygının “hastalığı ailesine/yakınlarına bulaştırma korkusu” olması her dört çalışandan üçünün bu endişeyi ciddi düzeyde yaşaması çok önemlidir. Yapılan çalışmalarda sağlık çalışanlarının mesleki görevler ve aile bireylerine hastalık bulaştırma korkusu arasında çatışmalar yaşadığı, Covid-19 salgını sırasında hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarının aile üyelerinin önemli bir bellek sağlık yükü oluşturduğu bildirilmiştir 22-24. Bu önemli kaygı düşünülerek destek programlarının eylem planlarında yer alması gerekmektedir. Sağlık çalışanlarına mesleki işlevsellik açısından kurumlarının kendilerine ve ailelerine destek için güven vermesi gerekir. Bu güven sağlık çalışanını korumak ve Covid-19 ile enfekte olmalarını önlemek için olanaklı olan her önlemin alınmasını ve enfekte olursa, bağlı oldukları kurumların onları ve ailelerini tıbbi ve sosyal olarak destekleyeceğinden emin olmayı içermektedir 25. Ülkemizde bu konuda kısmi önlemler geliştirilmiştir. Sağlık personeline evi dışında geçici konaklama olanağı sağlanması, aşılanmada sağlık çalışanlarına öncelik tanınması bunlardan bazılarıdır. Çalışanlara sorulan “pandemide sizlere verilen destekleri nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusunun yanıtı bu desteklerin nasıl algılandığı açısından önemlidir. Çalışanlar arasında verilen desteği yeterli bulanların oranı %5’in altında kalması dikkat çekicidir. Bu nedenle personeli destekleyen uygulamalar arttırılmalı ve yaygınlaştırılmalıdır.
Pandemi sürecinde çalışanların kaygılardaki değişimi görebilmek amacıyla altı ay arayla yapılan iki ankette de sorgulanan kaygı düzeylerinin genelde aynı kaldığı görülmüştür. Ancak “kendini çaresiz hissedenlerin” oranında bir miktar düşüş gözlenmiştir. Muhtemelen süreç ilerledikçe hastalıkla ile ilgili bilinmeyenlerin azalması, kabullenme ve aşılanma ümidi vb. faktörlerin bu değişimde rol oynadığı düşünülmektedir.
Bir diğer önemli bulgu hastane çalışanlarında saptanan yüksek düzeyde anksiyete ve depresyon skorları ile yaygın fiziksel/mental yorgunluk yaşama oranlarıdır ve etkilenmeyi net olarak göstermektedir. Yine her beş çalışandan birinde “uyku kalitesinde bozulma” olması çalışanların etkilendiğinin bir diğer göstergesidir. Çin’de yapılan bir çalışmada Covid-19 salgınında sağlık çalışanları %23 ile pandemi sürecinde uyku bozukluğunun en fazla bulunduğu meslek grubu olarak bildirilmiştir 7. Bir başka çalışmada sağlık çalışanlarının %40.2’sinde post travmatik stress semptomları saptandığı rapor edilmiştir 12. Yapılan çalışmalarda Covid-19 ile doğrudan mücadele eden hastane çalışanlarında stres, anksiyete/depresyon belirtilerinde artış olduğu bildirilmiştir 10,11. Benzer veriler geçmişteki SARS salgınında da gözlenmiştir. SARS salgını döneminde toplumda %16.5’inde orta-ağır depresif semptomlar tespit edilmişken salgından üç yıl sonra bile sağlık çalışanlarında bu oranın %23 olduğu bildirilmiştir 26,27. Sonuçlarımız literatürle uyumludur ve pandemide sağlık çalışanlarında ciddi düzeyde fiziksel/mental yorgunluk oluştuğunu, anksiyete ve depresyon bulgularının yaygın olduğunu göstermektedir. Salgının sürdüğü ve salgın sonrasında bile etkilenmenin devam edebileceği düşünülürse hastane çalışanları için acil eylem planlarının yapılması gerekmektedir.
Salgınlarda kadınların kaygı düzeyinin daha yüksek olduğunu gösteren birçok çalışma vardır 6,27-30. Bu çalışmada kontrol grubunda kadınların pandemiden daha fazla etkilendiği, ancak sağlık çalışanlarında etkilenmenin cinsiyete göre farklılık göstermediği görülmüştür. Mesleki eğitimin etkili olduğu düşünülmektedir. Çin’de yapılan bir çalışmada benzer olarak sağlık çalışanların Covid-19 salgınına yönelik anksiyete ve depresyon düzeylerinde cinsiyete göre bir farklılığa rastlanmadığı bildirilmiştir 11.
Bu çalışmada tüm meslek grupları pandemiden olumsuz etkilenmekle birlikte en fazla etkilenme hemşire grubundadır. Depresyon düzeyinin, incelenen kaygıların çoğunun hemşirelerde daha yüksek olması en fazla hemşirelerin etkilendiğinin göstergesidir. Çin’de yapılan bir çalışmada da en fazla etkilenen sağlık çalışanlarının hemşireler olduğu bildirilmiştir 12. Bu nedenle alınacak önlemlerde öncelik verilmesi gereken grupların başında hemşireler olmalıdır.
Pandemi sürecinde hastalığın bulaş hızı ve değişimi oldukça önemlidir. Bu çalışmada hastane çalışanlarında PCR pozitiflik oranının hızla arttığı gözlenmiştir. Test pozitifliği Haziran 2020’de %1.3 iken Aralık 2020’de %16.9’a yükselmesi bulaş hızının arttığının göstergesidir. Özetle çalışanlarda bulaş riski yüksek, alınan önlemler ise yeterli değildir ve sonuç olarak çalışanlarda PCR pozitifliği altı ayda %1.3 den %16.9’a yükselmiştir. Bu durumun bir yansıması olarak çalışanlarda saptanan en yaygın iki kaygı “hastalığı ailesine bulaştırma” ve “hastalığa yakalanma korkusu” olmuştur. Bu durum personelin çalışma sırasında bulaşa karşı alınan korunma koşullarına/önlemlerine yeterince güvenemediğini göstermektedir. Bu kaygıyı destekleyen bulgulardan birisi riskli kliniklerde çalışmalarına rağmen personelin yaklaşık yarısının Covid-19 yönünden taranmamış olmasıdır. Bu oranın Haziran 2020’de %46.1 ve Aralık 2020’de sadece %57.3 olması dikkati çekmektedir. Normalde Covid-19 hasta teması olan kliniklerde çalışanların tamamına test yapılması hatta belli aralarla tekrarlanması gerekir. Ülkemizde değişik merkezlerden sağlık çalışanlarında ciddi sayıda Covid-19 hastalığına yakalanma ve hatta ölümler bildirilmiştir. Sağlık Bakanlığı tarafından Covid-19 hastalarının %6.5’inin sağlık çalışanları olduğunu bildirilmiştir 31. Bu oran günden güne artmaktadır. 2021 başlarında sağlık çalışanlarına yapılan hızlı ve yaygın aşılama bu sorunu çözecek en etkin adımlardan biridir, acilen başka koruyucu önlemlerin de hayata geçirilmesi gerekir.
Bu çalışmada pandemi döneminde hastane çalışanlarında kilo değişimi (kilo artışı daha belirgin) gözlenmiştir. Sağlıkçılardaki bu iki yönlü kilo değişimi muhtemelen pandemideki psikolojik etkilenmenin bir sonucudur. Pandemi sürecinin uzun süreceği düşünülürse bu kilo artışı ileride çalışanlarda obesite problemi yaşanabileceğinin göstergesidir ve önlem alınması gereken alanlardan biridir. Kontrol grubunda kilo artışı yaşayanların oranının daha fazla olması dikkat çekicidir ve muhtemelen pandemi dönemindeki fiziksel aktivitelerin azalmasına bağlı olduğu düşünülmektedir. İleride toplumsal düzeyde obesite sorununda artış yaşanabileceğini göstermektedir.
Covid-19 pandemisi hayatımızın birçok alanını değiştirmiş, toplumu fiziksel ve psikolojik olarak olumsuz etkilemiştir. En çok etkilenme sağlık çalışanlarındadır ve çalışmanın verileri bu durumu teyit etmektedir.
Pandemi ile mücadelede, sağlık insan gücünün korunması kritik önem taşımaktadır ve özel olarak desteklenmelidir. Çalışanların büyük çoğunluğunun kendilerine verilen mevcut desteği “yok/yetersiz” olarak belirtmesi bu alandaki açığı net olarak göstermektedir. Hastane çalışanlarında (özellikle riskli kliniklerde) öncelikle bulaşı önleyecek önlemler (kişisel korunma ekipmanlarının yeterli düzeyde temini vb.) arttırılmalıdır. Ayrıca tüm çalışanlara belli aralıklarla PCR tarama testi uygulanmalıdır. İlaveten pandemi sürecindeki olası olumsuz etkilenmeleri saptamak için ruh sağlığı açısından taramalar yapılmalı ve elde edilen sonuçlara göre çalışanların ruh sağlığını korumaya yönelik destek hizmetleri (stresle baş etme eğitimleri, telekonsültasyon, ruhsal müdahale ekipleri gibi) planlanmalı ve mümkün olan en kısa sürede yaygınlaştırılmalıdır. Bu uygulamalar ile çalışanların psikolojik dayanıklılığı güçlendirilmiş ve pandeminin olumsuz etkileri azaltılmış olacaktır.
Teşekkür: Pandemi döneminde emeğini esirgemeyen ve verilerini değerlendirmemize izin veren Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi çalışanlarına teşekkür ederiz.
Çalışmanın Kısıtlılıkları: Kontrol grubumuz hastane/sağlık dışı işlerde çalışanlardan oluşan bir karşılaştırma grubudur. Toplumu temsil etmemektedir.