Tüm hastaların değerlendirildiği travma çalışmalarında eksitus oranı %5.3 olarak bulunmuştur. Balık ve ark. nın ile Kanmaz ve ark. nın çalışmalarında mortalite %5
4,5 , Yağmurlu ve ark.
6 çalışmalarında %3.5 olarak belirlenmiştir. Gomez ve ark.
7 pediatrik travma merkezlerine başvuran hastalarda mortalite oranını %1 olarak bildirmiş ve bu merkezlerde hasta tedavisinin daha avantajlı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Sunulan çalışmada mortalite oranının yüksek olması acil servise başvuran travmalarda izole kafa, izole iskelet sistemi veya minör subklinik olguların, acilden yönlendirilen ve kliniğe yatırılmayan mortalitesi olmayan grupların bu çalışmaya dahil edilmemesi ile açıklanabilir. Ancak biz de travma merkezlerinin daha verimli çalışmalar yapabilecekleri fikrine sahibiz.
Balık ve ark. 4 beş yıllık bir sürede 533 pediatrik travma hastasını kapsayan çalışmalarında erkek/kız oranını 2.3/1, İnanç ve ark. 8 2.2/1 olarak tespit etmişlerdir. Sunulan çalışmada bu oran hem Grup1 hemde Grup2 de benzer olarak 2.1/1 bulunmuştur. İstatistiksel olarak cinsiyetin mortalite üzerinde anlamlı farklılığının olmadığı görüldü.
Mevcut çalışmadaki tüm yaş grupları değerlendirildiğinde en sık yaralanmanın 6 yaşında (56 hasta %13.6) olduğu dikkati çekmektedir. İki grup arasında yaş açısından anlamlı fark bulunmadı (P>0.902). Benzer çalışmalarda 4,7,9 yaralanma yaşı ortalama 6,8 ile 9 yaş olarak bildirilmektedir.
Yaralanma tiplerine göre künt ve ezilme yaralanma şeklindeki travmalar yaklaşık %90 hastada görüldü. Grup 1 hastalarının tümünde (% 100) künt tipte yaralanma mevcuttu. Grup 2 hastaların 325’inde (%83) künt tipte yaralanma mevcuttu. Künt travma tipi ile mortalite arasında zayıf bir ilişki saptandı (P<0.033). Literatür incelendiğinde künt yaralanma oranı %91 ve %94.7 olarak görülmektedir 2.
Bu çalışmada en sık yaralanma nedeni literatür ile benzer olarak trafik kazası idi. Trafik kazalarının 0- 18 yaş grubunda en sık ölüm nedeni olduğunu bildirilmiştir 10. Kanmaz ve ark. 5 çalışmasında trafik kazası %69.6, Yağmurlu ve ark. 6 çalışmasında %63.6 olarak bildirilmişken, İnanç ve ark. 8 yaralanma nedeni olarak ilk sırada (%42) düşme, 2. sırada trafik kazalarını (%28) saptamışlardır. Sunulan çalışmada da 0-3 yaş arası en fazla yaralanma nedeni düşme olarak tanımlandı (%53.5). En fazla yaralanma nedenlerine paralel olarak kazaların 222’si (%54.1) yollarda, 118’i (%28.8) ev ortamında meydana gelmişti. Oyun parkında 12 (%2.9), okullarda 10 (%2.4) travma vakası bildirilmiştir. Çocukların sıkça zaman geçirdikleri ortamlar olmasına rağmen okullar ve parklar nisbeten güvenli ortamlar olarak bulundu. Vakaların %63’ü ambulans ile getirilirken, diğer hastalar özel araç (%31) ve yaya (%6) olarak başvurmuşlardı. Pediatrik yaş grubunda, düşme nedeniyle başvuran hastaların değerlendirildiği bir çalışmada, hastaların %7.6’sının ambulans ile getirildiği kaydedilmiştir 11. Mevcut çalışmadaki değerler ile literatür karşılaştırıldığında acil hasta transferinde on yıllık zaman içinde olumlu bir seyir gösterdiği söylenebilir.
Sunulan çalışmada çoklu organ sistem travmalı Grup 1 hastalarda batın yaralanması en sık (%91) görülen yaralanmaydı. Baş-boyun %77, toraks %64 ve kas- iskelet yaralanması %55’ inde mevcuttu. Toraks yaralanmaları ve baş-boyun yaralanmaları (P<0,05) ile mortalite arasında anlamlı istatistiki ilişki saptanırken, batın yaralanmalarında anlamlı bir ilişki görülmedi (P>0.005, Tablo 2). Tüm kliniklerce tedavisi yapılan, geniş hasta gruplarında en fazla yaralanma sırayla baş-boyun, ekstremite, abdomen-toraks olarak gösterilmiştir 1,12. Literatür bilgilerinin aksine batın yaralanmalarının daha fazla görülmesi çalışmaya sadece çocuk cerrahisi kliniğince yatırılan hastaların dahil edilmesi neden olmuş olabilir.
Hastaların 155’ine (%37) cerrahi tedavi uygulanırken, diğerleri (%63) konservatif olarak takip ve tedavi edilmiştir. Cerrahi tedavi ile mortalite arasında anlamlı bir ilişkinin olmadığı saptanmıştır (P>0.05).
Karaciğer yaralanmasında AST ve ALT yüksekliği önemli bir ipucudur 13. Yaralanmanın derecesi arttıkça enzim değerlerinin yükseldiği görüldü. Batın travmalı olgular, laparotomi yapılanlar ve eksitus olan gruptaki hastalarda ALT ve AST değerleri arasındaki fark anlamlıydı (P<0.05, Tablo 5).
Bu çalışmada hastaların 103’ünde (%25.1) toraks yaralanması görüldü ve bunların beşi (%4.9) eksitus oldu. Eksitus olan grup ile yaşayan grup karşılaştırıldığında torakotomi (P<0.05) ve tüp torakostomi (P<0.05) işlemlerinin uygulanması bakımından iki grup arasında istatistiksel anlamlılık bulunmuştur. Yapılan bir araştırmada tüp torakostomi uygulanmasının mortalite ile ilişkisi zayıf olarak anlamlı bulunmuştur (P<0.05). Ülkemizde yapılan çalışmalarda mortalite oranları benzer olmasına rağmen, cerrahi müdahale oranları farklılık arz etmektedir 14-16. Bu sonuçlar solid organ yaralanmalarında müdahale yöntemi konusunda oluşan konsensusun toraks yaralanmalarında oluşmadığını göstermektedir.
Endotrakeal entübasyon uygulanarak acil servise ulaştırılan 5 hastanın hepsi eksitus olmuştur (P<0.05). Transport aşamasında veya acil serviste CPR uygulanan 17 hastanın 15’i (%98,2) kaybedilmiştir (P<0.05).
Mevcut çalışmada Grup 1 hastaların vital bulgularının ortalaması ve Pearson korelasyon analizine bakıldığında nabız: 722±65.5/dk (P<0.005) sistolik kan basıncı: 50,2±37.1 mmHg (P<0.005), diastolik kan basıncı: 28.4±23.6 mmHg (P<0.005), solunum sayısı: 12.8±21.1/dk (P<0.005) olarak belirlendi. Bulunan bu düşük değerler pediatrik hasta grubunda fizyolojik değişikleri göz önünde bulunduran skorlama sistemlerinin kullanılmasını ve geliştirilmesini öneren çalışmaları desteklemektedir 17.
Grup 1 hastaların ortalama WBC değeri: 16.950±1.83 mg/dL, Grup 2 ortalaması: 16.48±22.75 mg/dL olarak bulundu. İki grup arasındaki sonuçlar anlamsızdı (P>0.05) Yapılan bir çalışmada 15 yaş altı künt vücut travmalı olgular incelenmiş, lökosit sayısının abdominal yaralanma riski ile korele olduğu belirlenmiş ve ilk başvurudaki yüksek lökosit değerinin, hastaneye kabul kriterlerinden olması gerektiği önerilmiştir 18. Grup 1 hastalarda serum glukoz ortalaması: 210.7±108.1 mg/dL ve Grup 2 hastalarda 138.8±57.2 mg/dL olup, iki grup karşılaştırıldığında anlamlı bulunmuştur (P<0.005). Bayır ve ark. 19 yaptıkları bir çalışmada kafa travması nedeniyle değerlendirilen hastalarda da kan glukoz düzeyi ile mortalite arasında ilişki tespit etmişlerdir.
Sonuç olarak, Travma tedavisi ve yaklaşımı multidisipliner bir konu olup, tüm kliniklerce üstlenilmelidir. Künt travmaya maruz kalan çocuklarda nabız, kan basıncı, hemoglobindeki değişmelerin yanı sıra AST/ALT değerlerini de yakın takip etmek, resüsitasyon ve kan transfüzyonu gereken hastaları mortalite açısından yüksek riskli olarak tanımlamak gerekmektedir. Vital ve biyokimyasal parametreler künt travma geçiren çocuklarda acil olarak düzeltilmeye çalışılmalıdır.